Günümüz dünyasında devletler diğer devletlerle var olan çıkar çelişkilerini ve çatışmalarını mümkün olabildiğince direkt bir savaşa girmeden kendilerine bağımlı vekil güçleri devreye sokarak çözmeye çalışmaktadırlar.
Bunun temel nedeni ise 1. Ve 2. Dünya Savaşları’nda gördükleri büyük tahribatlar ve bazı devletlerin aldığı ağır yenilgilerle ilgilidir. 1. Ve 2. Dünya Savaşları sonrasında dünya hakim güçlerin birçoğu var olan avantajlarını ve hakimiyetlerini önemli ölçülerde kaybetmiş ve yerlerini başka ülkelerin hakimiyetine terk etmişlerdir. Bunun en somut örneklerini Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde Almanların ve Japonların büyük yenilgilerinde görmekteyiz. İşte bu acı gerçeklerden dolayı çatışma ve savaşların mevzii ve lokal tutulmasının en önemli sebepler olarak görülmektedir.
Günümüzdeki dünya hakim devletler bu nedenle büyük savaşların yerine var olan çelişki ve çatışmaları kendi elleriyle yarattıkları zayıf devletleri ya da kendilerine bağımlı bir takım vekil güçleri kullanarak kendi çıkarlarını korumak ve var olan hakimiyetlerini sürdürmenin yöntemlerini kullanmaktadırlar. Yine örnek verecek olursak Ortadoğu’da , Afrika’da ve Uzakdoğu’daki yoksul ve zayıf devletleri veya buralardan peyda ettikleri vekil güçleri örnek olarak verebiliriz. Bu anlamda küresel güçler için en elverişli ve kullanılmaya en uygun milletlerin yoksul Müslüman ve Siyahi toplumlar olduğunu söyleyebiliriz.
Genelde dünyadaki yeni gelişmeleri böylece özetledikten sonra bir de Ortadoğu’da , Afrika’da neler olduğunu ve kimlerin neler yapmak istediklerine bakmakta yarar görmekteyiz. Küresel güçlerin daha çok kendilerine bağımlı zayıf devletleri ve vekil güçleri kullanarak kendi çıkarlarını ve egemenliklerini korumaya çalışırken onların kötü bir kopyası olan Türkiye ve İran devletleri ise bir takım örgüt ve örgütçükler vasıtasıyla kendi milli coğrafyalarının ötesine taşan ve bazı mazlum milletlerin de hak ve hukukuna tecavüz edecek bir biçimde etki alanlarının genişletmek üzere sinsi bir çalışma yapmaktadırlar. Bu kahredici projelerini hayata geçirebilmek için de sözde ümmet veya mezhep kardeşliğini öne sürerek amaçlarına ulaşmanın rezil taktiğini uygulamaktan hiçbir beis görmemektedirler. Bahsi geçen Türkiye ve İran devletleri İslamcı mazlum milletlere huzur , refah ve özgürlük vaatleriyle yaklaşırlarken kendi ülkelerinde yaşamakta olan farklı milliyetlere sahip Müslüman toplumlara da her türlü zulüm , eziyet ve insanlık dışı muameleyi reva görerek ırkçı ve mezhepçi yaklaşımlarından da ödün vermemektedirler.
Kürdlerde yaygın kullanılan bir deyim vardır. Herhangi bir sıkıntı durumunda şu deyimi kullanırlar (Beri hundure mizgefte paşe Derveye mızgefte) şayet Türkiye ve İran devletleri İslam’da var olan ve uygulanması gerekli huzur ve adaleti sağlamak istiyorlarsa önce kendi yurttaşları olan Kürdlerin , Ermenilerin , Rumların ve Belucilerin haklarını vererek onların insan ve millet olmaktan kaynaklı sorunlarını çözmekle işe başlamaları gerekiyor. Bu anlamda diyoruz ki egemen olduğunuz topraklarda özellikle Müslüman olan ırklara dilini, kültürünü, folklörünü yasaklayarak ve her türlü zulmü reva görerek diğer İslam ülkelerine ve halklarına refahı , huzuru , barışı ve adaleti götürmeniz mümkün değildir.
Bütün bu anlattıklarınızın ve yaptıklarınızın temelinde yatan asıl gerçekliğin şu anda ülkelerinizde yaşanmakta olan yoksulluk , sefalet ve hukuksuzluğu gizlemek istediğinizi artık herkes bilmektedir. Türkiye ve İran devletlerinin Filistinliler üzerinden kopardıkları yaygaranın temelinde kendi ülkelerindeki yoksulluk , sefalet , hukuksuzluk ve adaletsizliği gizleme çabaları olarak görülmektedir. Hakları gasp edilmiş milletler şu gerçeği çok iyi bilmelidirler ki ne Türkiye ne de İran devletlerinin Filistinliler gibi haksızlığa uğramış bu milletle ilgili herhangi bir derdi ve hesabı yoktur. Asıl sorun İran’ın mezhepçi Türkiye’nin ise ırkçı ve tekçi icraat ve tutumlarından dolayı kendi ülkelerini doğru yönetememe ve var olan sorunların üstünü örtme çabalarıdır.
Bütün bunlardan dolayı bilinmelidir ki hiçbir ağa Xulamı için yine hiçbir devlet ise kullandıkları vekil güçler için savaşmayı asla göze alamaz ve almayacaktır. Yine bilinmelidir ki İran ve Türkiye devletlerinin ne Filistin halkı ne de diğer mazlum devletlerle ilgili olumlu bir hesapları bulunmamaktadır. Sorun içerideki insanlık dışı uygulamalar ve yapılan haksızlıkların üstünü örtme ve dikkatleri başka yönlere çekme meselesidir. Ayrıca bilinmelidir ki bölgedeki mevcut çatışmaların asıl nedeni kendi aralarında ve bölgelerine güç sahibi olmak isteyen İran ve Türkiye devletleri arasındaki rekabetten kaynaklanmaktadır. Umarım Kürdler adına siyaset yapan çevreler meseleye bu çerçeveden bakarak doğru bir siyaset ve doğru bir pozisyon sahibi olurlar.
M.Hüseyin Taysun
Â
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.