Birkaç gün önce Doğu Kürdistan’a yaptığım bir ziyaret esnasında, Doğu Kürdistan’lı dostlarla sohbet ederken medyaya düşen bir haberden dolayı misafiri olduğum arkadaşlar ani bir şok ve şaşkınlık haliyle bana dönerek “Siz Kuzey’li kardeşlerimiz neden böyle tuhafsınız?” şeklinde bir soru sordular.
Ben konunun ne olduğunu kendilerine soracaktım ki onların okumuş oldukları haberin tarafımdan görülmesi için bilgisayarın yönünü bana doğru çevirerek şu habere bakar mısın dediler. Ben bahsi geçen habere baktığımda KCK/PKK yöneticilerinden Rıza Altun’un Güney Kürdistan yönetimini tehdit eder biçimde bir demeç verdiğini ve KCK/PKK’nin bundan sonra Güney Kürdistan topraklarını bir savaş alanı olarak gördükleri ve gerekirse bu coğrafyayı kan gölüne çevirecekleri şeklinde bir beyanda bulunduğunu öğrenmiş oldum.
Doğrusu, böylesi bir talihsiz habere ve ayrıca dostlarımızın haklı soru ve eleştirilerine muhatap olmak istemezdim ancak KCK/PKK anlayışının ortak düşmanlarımıza hizmet eden bir siyaset tarzına sahip olduğunu geçmişte gerek yazdıklarımla ve gerekse farklı platformlarda bulabildiğim her fırsatta anlatmaya çalışmıştım. Elbette ki bu anlattıklarımız KCK/PKK veya herhangi bir örgüte düşman olduğumuzdan ya da bahsi geçen örgüte karşı bir önyargı sahibi olduğumuzdan kaynaklanmıyordu.
Kürdler adına mücadele sahasında bulunan herkesin birbirlerinin eksiklerini, yanlışlarını takip etmesi ve var olan yanlışlar üzerinden bir diğerini eleştirme hakkı Kürdistan sevdasıyla, yurtseverlik duygu ve düşüncesiyle donanmış, samimi olan her Kürd siyasetçisinin en öncelikli görevleri arasındadır.
Buradan “Tuzluçayır delikanlısı Rıza Altun’un” son talihsiz ve ihanet kokan demecine dönecek olursak, şu soruyu kendilerine sormadan ve geçmiş kirli pratiklerini sorgulamadan edemiyorum. Ey Tuzluçayır ekibi, bizim bildiğimiz karanlık güçler sizleri siyaset sahnesine sürmeden yıllar öncesinden Kürd ulusal mücadelesini birtakım merkezlerden emir ve talimat almadan da on yıllarca namusuyla, şerefiyle, bilgisiyle ve var olan imkanlarıyla mücadele eden yüzlerce kadro hayatını ortaya koyarak zaten sürdürmekteydi sizlerin hangi güçlerin talimatı ve direktifleriyle nasıl piyasaya sürüldüğünüzü Kürdistan devrimcileri gayet iyi bilmektedir.
Şimdi Tuzluçayır ekibine soruyorum; Sizler ki bağımsız, birleşik, sosyalist Kürdistan şiarını kullanarak Kürdistan’da ki siyaset arenasına sürülürken ve kendi dışınızdaki tüm siyasi örgüt, parti ve şahsiyetleri uzlaşmacı, işbirlikçi ve hain ilan ederken geldiğiniz bugünleri ve bugün kullandığınız kavramları düşünürken neler hissediyorsunuz? Bir taraftan İran Mollalarıyla, bir taraftan Beşar Esad diktatörüyle, bir taraftan İran’ın maşası Nuri Malikiyle ve bir diğer taraftan Kemalist solcular vasıtasıyla anti-Kürdistani ve karanlık ilişkiler geliştirirken hangi ruh halini yaşıyorsunuz?
Güney’de yaklaşık 150 yıllık onurlu bir mücadelenin sonucu elde edilmiş kazanımlarda Kürdistan’ın dört parçasındaki yurtsever ve namuslu Kürdlerin emeği vardır. Gelinen bu referandum ve devletleşme sürecinde Kürdlerin istikbalini karartacak, onların haklı ve meşru mücadelesine derin güçlerin talimatlarıyla saldıracak ya da bu süreci provoke edecek tüm aklı evveller en kısa zamanda özgürlüğe susamış 50 milyon mağdur ve yurtsever Kürd halkını mutlaka karşılarında bulacaklardır.
Bu kutsal mücadele, hiçbir parti veya örgütün tekelinde olmadığı gibi hiçbir kişi veya zümreye mal edilecek kadar da basit değildir. Bu mücadelenin gerçek adı toprakları işgal edilmiş ve her türlü temel hak ve özgürlükleri ellerinden alınmış bir ulusun onur mücadelesidir. Geldiğimiz bu aşamada suyun yönünü tersine çevirmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir ve Kürdler 21. Yüzyılda ortaya koydukları akıl ve cesaret dolu mücadelesini mutlaka zaferle sonuçlandıracaklardır. Bu anlamda tüm siyasi çevrelere çağrımız içinde bulundukları yanlıştan bir an evvel dönmeleri ve düşmanlarımıza hizmet etmekten vazgeçmeleri olacaktır.
Aksi durum, yeniden yazılacak olan şerefli Kürd tarihinde birilerinin ihanetle anılmasına sebep olur ki bu akıl, mantık ve vicdan sahibi hiçbir çevrenin kabul edebileceği bir durum değildir.
Saygılarımla
12.05.2017 / İstanbul
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.