Pentagon’un güçlendirilmiş bu Raqqa planında Türkiye’ye rol vermek bir yana nazikçe Türkiye’nin Suriye’yi terk etmesi öngörülüyor. Açıkçası hem Rusya hem de ABD artık Türkiye’nin Suriye’yi terk etmesini arzuluyor hatta sadece Türkiye değil İran ve PKK’nin de Suriye’yi terk etmesini istiyorlar.
‘’IŞİD sonrası bizim desteğimizle yerel liderler ve ‘’yerel hükümetler’’ kendi topluluklarının yeniden yapılanma sürecini üstlenecekler. Bu bölgelerdeki canlandırılmış sivil toplumun gelişmesiyle IŞİD buralardan mahrum olacak, kaos ve acının hakim olduğu bu yerlerde barış ve istikrar ortaya çıkacaktır. Fakat bunların hiçbiri otomatik olarak meydana gelmeyecek. Hepimiz bu çabaya destek olmalıyız’’. 22 Mart 2017 tarihinde ABD önderliğinde Washinton’da IŞİD karşıtı 68 ülkeden üst düzey yetkilinin bulunduğu toplantıda ABD dışişleri bakanı Rex Tillerson bu cümleleri sarf ediyordu. Bu cümlelerden Trump yönetiminin IŞİD ile mücadele ve IŞİD sonrası, genel anlamda bölge ama özellikle de Suriye ile ilgili planının ipuçlarını çıkarabiliriz.
Bugüne kadar ABD yetkililerinin IŞİD ile ilgili verdikleri tüm demeçler askeri operasyonlar ve uluslararası terörle mücadele kapsamını aşmıyordu, siyasi bir hedef içermiyordu fakat Tillerson, bu cümleleriyle bir siyasi hedef de belirlemiş oluyor. ‘’Yerel hükümetler’’ ibaresiyle yeni ABD yönetimi artık bölgede arzuladığı yeni siyasi ve toplumsal düzeni siyaseten açıklamış oluyor. Yeni ABD yönetiminin bölge ile ilgili siyasi vizyonunu açıklayan ‘’Yerel Hükümetler’’ konsepti aslında uzun bir süredir Rusya’nın mutfakta pişirmeye çalıştığı ama ABD’deki seçimler dolayısıyla bir türlü ortaya servis edemediği bir şey. Bu açıklama ile birlikte ABD ve Rusya böylece bölgede özellikle de Suriye’de ortak bir zeminde bir araya gelmiş oluyorlar. Irak’ta Kürtlerin zaten bir hükümetleri vardı geriye Sünnilerin bir hükümeti kalıyor. Suriye’de ise siyasi meselenin henüz çok başındayız fakat ABD ve Rusya alenen veya zımnen ortak bir zeminde buluşmuşlarsa gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.
ABD ve Rusya’nın bölgede ana konularda ortak bir zeminde buluşması bölgesel güçlerin elini kolunu büyük oranda bağlar. Bu anlamda Türkiye ve İran’ın müdahaleleri veya talepleri genel konsepti bozmaya yetmeyecektir daha ziyade bir takım hassasiyetleri alenen çiğnenmemeye çalışılacak ve teselli ikramiyeleriyle yetineceklerdir. Örneğin Şengal ve Batı Kürdistan üzerinden Akdeniz’e açılacak ve PKK’nin yerel güvenlik ihalesini üstlenmeye çalıştığı İran doğalgaz ve enerji koridoruna izin verilmeyecektir fakat Suriye’de İran’a bağlı Şii paramiliter gruplar, Lübnan Hizbullah’ı tarzı, Suriye siyasi sistemine dahil edilebilirler ki bu, İran için çok önemli. Yine Türkiye’nin kabusu haline gelmiş Kürt koridoru alenen belki oluşmayacaktır fakat Kürtlere Suriye’nin yeni siyasi sisteminde çok önemli roller verilecektir.
ABD ve Rusya’nın üzerinde mutabık göründüğü bu siyasi projeksiyon aslında askeri anlamda sahada büyük oranda gerçekleşmiştir. İşin Raqqa boyutu kalmış ve bu da siyaseten kararı verilmiştir. YPG öncülüğünde Suriye Demokratik Güçleri ismi verilen askeri organizasyon Raqqa’yı IŞİD’ten temizleyecektir. Böylece öngörülen Suriye siyasi haritası sahada tamamlanmış olacaktır. Raqqa’yı yerel anlamda Araplar yönetse de Kürt siyasi haritası içerisinde yer alacaktır. Çünkü öngörülen Suriye siyasi haritası bir El-Qaide devletinin oluşma zeminini tümden ortadan kaldırmayı hedefliyor. Suriye ve Irak Sünni Arap toplumu süreç içerisinde zihnen El-Qaideleşmiştir. Ilımlı Sünni muhalefet bir şehir efsanesinden ibarettir. Bu selefi gruplar Türkiye’nin hassasiyetlerini kullanmak ve Batı’dan silah ve lojistik destek almak için böyle hileli bir yola başvuruyorlar. Batılı istihbarat örgütleri ve özellikle Rus istihbaratı bu sosyolojik vakayı gayet net biliyor ve üstlerindeki siyasilere gereğinden fazla bu durumu rapor etmişlerdir. Nitekim Trump’ın baştaki siyasi kafa muğlaklığı kısa sürede giderilmiş ve bu anlamda Türkiye’nin ılımlı Sünni muhalefet ile ilgili tüm girişimleri sonuçsuz kalmış ve Pentagon’un eski Raqqa planı daha da güçlendirilmiş haliyle uygulamaya konulmuştur.
Pentagon’un güçlendirilmiş bu Raqqa planında Türkiye’ye rol vermek bir yana nazikçe Türkiye’nin Suriye’yi terk etmesi öngörülüyor. Açıkçası hem Rusya hem de ABD artık Türkiye’nin Suriye’yi terk etmesini arzuluyor hatta sadece Türkiye değil İran ve PKK’nin de Suriye’yi terk etmesini istiyorlar. Çünkü bu üç gücün Suriye’de kalması artık çözümün değil sorunun bir parçası olarak görülüyor. İran ve Türkiye’nin maksimalist siyasi arzuları ve PKK’nin işin içinde olmasıyla yaratacağı siyasi sorunlar hem ABD hem de Rusya’nın işini oldukça zorlaştırıyor ve öngörülen Suriye’nin yeni siyasi ve toplumsal düzeninin kurulması önünde büyük engeller oluşturacağını düşünüyorlar. Dolayısıyla siyaseten açıkça dile getirmeseler de uygulamada bunu hissettiriyorlar. Örneğin ABD’nin PKK’nin Şengal’den çıkması için yaptığı girişimler, Rusya’nın Afrin’de Türkiye ile Kürt güçleri arasında beklenmedik tampon askeri üs kurması; yine ABD’nin Menbic’te ABD bayraklı zırhlı araçlarıyla Türk ordusunun karşısına dikilmesi gibi uygulamalar aslında her şeyi yeterince açıklıyor.
Sonuç olarak zamanında pek anlaşılmasa da gelinen aşama itibariyle görülüyor ki belli bir projeksiyon doğrultusunda ve dış müdahalelerin veya tavsiyelerin sonucunda Öcalan motifli, siyaseten ne olduğu zaten tam anlaşılmayan Rojava devrimi hikayesi sonlandırarak Batı Kürdistan’da ucube bir isimle federasyon örgütlenmesine gidilmiştir. Bu federasyon örgütlenmesi muhtemelen yeni Suriye’nin siyasi haritasının çıkış noktası olacaktır. Diğer Kürt şehirleriyle birlikte Raqqa da bu federasyonun siyasi haritasında yer alacak olması şaşırtıcı olmayacaktır nitekim PYD lideri Salih Müslim’in Raqqa ile ilgili son açıklamaları da bu minvaldedir. Esad ve Şii paramiliter güçlere Şam, Halep ve Batı Suriye askeri ve siyasi harita olarak teslim edilirken Raqqa’nın da, askeri ve siyasi harita olarak içinde yer aldığı, Batı Kürdistan’ın bu mezkur federasyona dahil edilmesi öngörülüyor. Yani bir anlamda Rusya’nın himayesinde muhtemel El-Qaide yada Selefi isyanlara karşı Esad ve Şii paramiliter güçler ülkenin bir tarafında jandarma görevi üstlenirken diğer yandan da ABD himayesinde PKK’den kopartılmış ve ismi Suriye Demokratik Güçleri olarak değiştirilmiş (Türkiye’nin hassasiyetleri doğrultusunda) YPG’ye ülkenin geri kalan kısmında jandarma görevi verilecektir. Tüm bu göz önünde olup bitenlerden de açıkça anlaşıldığı gibi Suriye’de ilginç bir bir Rus-Amerikan konfederasyonuna doğru gidiliyor ve Türkiye, İran ve PKK’ye de pılını pırtını yavaş yavaş toplayıp Suriye’yi terk etmesi kalıyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.