Sykes-Picot, IŞİD ve Öcalan’ın Çözüm Önerisi

Kürtler, Sykes- Picot antlaşması ve onun hileli tamamlayıcısı olan Lozan antlaşmasına göre çözüm üretmemeli, bu iki antlaşmanın yaptığı haksızlığı ortadan kaldırarak çözüm üretmelidirler.

Şahidin Şimşek

12.05.2016, Per | 18:08

Sykes-Picot, IŞİD ve Öcalan’ın Çözüm Önerisi
Makaleyi Paylaş

Öcalan’ın Türkiye’de Kürt ve Kürdistan sorununa Türkiye siyasi sınırları içerisinde ‘’Demokratik ulus paradigması’’ çerçevesinde ve Suriye’de mevcut Suriye siyasi sınırları içerisinde Kürt ulusal kimliği ve milli coğrafyaya dayanmayan ‘’Demokratik özerk Rojava uygulaması’’ ile önerdiği çözüm paradigması aslında 1916’da Ortadoğu sosyolojisi ve Kürdistan gerçeğine aykırı olarak imzalanan ve Lozan antlaşmasıyla pekiştirilen Sykes-Picot antlaşmasının gayri ihtiyari kabulüdür.

Sykes-Picot antlaşması Kürdistan’ı bir ülke statüsünden çıkartıp dört ülke arasında paylaştırırken Kürdistan’ı bir alt sömürge statüsünden bile mahrum bırakmıştır. Sanki tarihsel bir Kürdistan gerçeği yokmuş gibi Kürtleri bölgenin iki büyük ülkenin (Türkiye ve İran) ve iki tane de yapay devletin (Irak ve Suriye) milli azınlığı pozisyonuna düşürmüştür. Bu ülkelerin her birisi de sanki Kürdistan denen bir ülkenin birer parçasını işgal etmemişler de ülkelerinin bir parçasında bir milli azınlık sorunuyla uğraşıyor havasındadırlar.

Kürtler bu ülkelerin birer milli azınlığı olmadığı gibi Kürdistan’ın bu ülkeler tarafından işgal edilmiş her bir parçası da bu ülkelerin tarihsel birer toprak parçası değildir. Kürdistan, dünyada belki parmakla sayılabilecek sayıda kendi ismiyle en az bin yıllık bir tarihselliğe sahip nadir ülkelerden biriyken söz konusu dört ülkenin ikisinin ömrü herhangi bir Avrupa şirketinin ömrünü geçmezken diğer iki ülkenin bakiyesi oldukları Osmanlı ve Safavi devletlerinin ömrünü de saysak bile Kürdistan’ın yanında çocuk sayılırlar.

Mevcut şartlar her parçada taktiksel farklı politik mücadele yöntemlerini zorunlu kılsa da tarihsel olarak Kürdistan’ın tek bir ülke olma gerçeğini düşünsel noktada zaafa uğratmamalı. Kürdistan yüzde doksanı Kürtlerle mukim bin yıllık tarihsel bir ülkedir. Kürdistan ve Kürtlerin zalimane bir şekilde 20. Yüzyılın başında dört parçaya bölünmesi bu gerçeği değiştirmez.

Kürtler, Sykes- Picot antlaşması ve onun hileli tamamlayıcısı olan Lozan antlaşmasına göre çözüm üretmemeli, bu iki antlaşmanın yaptığı haksızlığı ortadan kaldırarak çözüm üretmelidirler. Haddizatında Sykes-Picot antlaşması fiilen hükmünü yitirmiştir. İki yıldır Irak ve Suriye denen devletler yok. Kürtlerin fiilen ortadan kalkmış, yeryüzünün bu en absürt antlaşmasını bilerek veya bilmeyerek destekleyecek bir takım çözüm önerilerini sunmaları tarihi hata olur. Kürtlerin entegrasyoncu çözüm önerilerinde bulunmaları Sykes-Picot antlaşmasını dolaylı olarak onaylamak anlamına geldiği gibi mevcut statükonun da ömrünün uzatılmasına katkıda bulunmuş olacaklar.

Türkiye ve İran’ın Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü noktasında Kürtlere yönelik tehditleri blöftür. Kendileri de gayet iyi biliyorlar ki Irak ve Suriye denen yamalı bohça artık dikiş tutmayacaktır. Kendi yamalarındaki dikişin sökülmemesi için Irak ve Suriye’deki sökülen yamalara iplik yetiştirmeye çalışıyorlar ama buna güç yettiremeyecekler.

Bugün IŞİD başta ABD ve Rusya olmak üzere Batı’ya yönelik terör tehdidine son vereceğini ve Irak-Suriye devlet sınırlarını tanımayarak paramparça ettiği Sykes-Picot antlaşmasını yeniden müzakere edebileceğini deklere etse Batılı diplomatların Musul kapısında sıraya gireceklerinden hiç şüpheniz olmasın. Yani şu anda gerçek olan şu ki IŞİD Batı’yı muhatap almadan ve savaşarak orta vadeli hedef olarak Irak, Suriye ve Ürdün’ü de içine alan bir Sünni-Selefi devlet kurmak istiyor. Eğer diyaloğa açık olduğunu deklere etse ve propagandaya yönelik o iğrenç katliamlarını yapmasa Batı onunla masaya oturmaya hazırdır. Dolayısıyla Sykes-Picot gerçekte öldüğü halde Batı masada elini güçlü tutmak için Sykes-Picot’un ölümünü resmen açıklamıyor.

Bu noktadan da hareketle Kürtlerin mevcut Irak ve Suriye siyasi sınırlarını muhafaza edecek ütopik ve Kürtlerin enerjisini heba edecek çözüm önerilerini sunup onun için çalışmaları sadece kendi zararlarınadır. Batı Kürdistan’da milli bir siyasi çizgi değil de ideolojik bir çizgi izleyen Kürtler Ortadoğu’nun bu acımasız siyasi gerçeğiyle yakında yüz yüze gelecekler. Öcalan’ın Demokratik Suriye tahayyülü şu anda IŞİD’in Batı’yı tanımayan bu hoyrat tavrının gölgesinde bir takım fırsatçı müşteriler de bulabilir fakat eğer IŞİD Türkiye ve Suudi Arabistan’ın telkinleriyle Batı ile uzlaşacak noktaya gelirse Demokratik Suriye Tahayyülü Esad ile beraber mezara girecektir.

Kürtlerin Türk, Arap ve Farslara yönelik demokrasi hamleleri anlamsızdır fakat kendi içlerinde demokrasiyi işletmeleri ve onları komşu milletlerden bariz bir şekilde ayırt edecek demokratik kurum ve kuruluşları inşa etmeleri, medeni ve insani değerleri yaşatan toplumsal sözleşmeleri hayata geçirmeleri onlara Batı ile çok sağlam köprüler kurmalarına vesile olur. Daha da önemlisi bu tutum onları aynı zamanda komşu milletler nezdinde de saygın bir hale getirerek onlarla eşitliğe dayalı daha izzetli ve şerefli bir ilişki geliştirmelerine neden olacaktır. Bu anlamda Bugüne kadar Kürtlerin izzeti nefsini ayaklar altına alan tek taraflı kardeşlik hikayeleri de son bulacaktır.

Türkiye ve İran’ın bu aralar kendi siyasi sınırları içerisinde Kürtlere yaptıkları savaş davetiyesi de reddedilmeli. Türkiye ve İran’ın artık istedikleri zaman ve kendi şartlarında Kürtleri savaş alanına çekemeyeceklerinin öğrenme vakti de gelmiştir. Bu ülkeler hem kendi aralarında hem de Kürtlerle fiilen Irak ve Suriye’de savaşıyorlar. Zaten Oradaki muharebeyi kaybettikleri için Kürtleri kendi siyasi sınırları içerisindeki muharebe alanlarına çekmeye çalışıyorlar.

Sonuç olarak Irak ve Suriye’de Sykes-Picot paramparça olmuştur. IŞİD şu veya bu şekilde kalıcıdır. Güney Kürdistan’ın bağımsızlığı tüm Kürtler tarafından desteklenmelidir. Batı Kürdistan’ın milli ve demokratik bir çizgi de geçiş süreci için ilgili taraflara federal statüsü resmen kabul ettirilmelidir. İran ve Türkiye’nin Irak ve Suriye’de Kürtlere yönelik tehditleri gerçekçi değildir ve abartılmamalıdır. Kürtler yüz yıldır yüzbinlerce insanını kaybederek mağduru oldukları bu lanet olası Sykes-Picot’un bekçiliğine soyunma anlamına gelebilecek ütopik çözüm önerileri yerine bu mağduriyetlerini giderecek bağımsız ve onurlu bir gelecek için çözüm önerileri sunup onun için çalışmaları lazım.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
19757 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:16:12:00
x