Kendini Korumak!

Gazete Duvar’da „konuk Yazar“ ünvaniyla, Gülfer Akkaya, „Hemşerim nasılsın?“ başlığiyla, 25 Ağustos 2021 tarihinde bir yazı yayinlandı.

Şeyhmus Özzengin

27.08.2021, Cum | 10:06

Kendini Korumak!
Makaleyi Paylaş

„Hemşerim Nasılsın“ makalesi Didem Arslan için kaleme alınmiş. Bilindiği gibi Didem Arslan, programında Kurdçe konuştukları için kovulan Kurd konuklarla ilgili, sosyal medya’da kurdler ciddi bir tepki gösterdi. Bu tepki üzerine Didem Arslan da yediği halt nedeniyle çok sıkışmiş olacak ki, Twitter’de üzür dilemişti. Özrü, kabahatınden büyük olmuştu. Didem Arslan özür dilerken hem yalan söylemişti ve hem de yediği haltı yalanlariyla örtmeye çalışmişti. Gülfer Akkaya’da, Didem Arslan’ın çok „sıkıştığı“ ve çok „üzüldüğünü“ düşünerek, hemşerice gönlünü almak için „Nasılsın Hemşerim“ diye Gazete Duvar’da bir yazı yayinladı.

Gülfer Akkaya’nın yazısı, Didem Arslan’ın tavrından daha mide bulandıcı bir yazı. Gülfer Akkaya, Didem Arslan’ının burası Türkiye Cumhuriyeti, doğru dürüst Türkçe konuşun“ tepkisiyle Kurd konukları programdan kovdu. Didem Arslan, bu çirkef tavrından dolayi sosyal medya’da Kurdler tarafından protesto edildi. Gülfer Akkaya’da şu gerekçe ile Didem Arslan’a sahip çıkarak, günlünü almaya çalışiyor. Bunu yaparken ne kadar çirkef bir durum çıkiyor ortaya ve neye sığıniyor.

„Bizlere evlerde Kürtçe konuşmamak öğretilirdi. 'Sakın ha, Kürt olduğunu, Alevi olduğunu söyleme kimseye' diye tembihlenerek yetiştirilirdik evlerde. Okula gidecek çocuklarla Kürtçe konuşulmazdı, Kürtçe öğrenmeyelim diye. Bizimle Türkçe konuşulurdu. Çünkü burası Türkiye Cumhuriyeti'ydi.“(!)

Evet orası Türk cumhuriyeti:

O cumhurîyet tek(çi)lerin cumhurîyetî.

Orada Kurdçe konuşmak yasak.

Kurdçe müzik dinlemek yşasak.

İnsanların kendi kimlikleriyle barışık yaşaması yasak.

Kurd olmaz yasak.

Ama gerçeklerinden vaz geçmek, asimile olup koyun sürüsüne karışmak ve yok olmak serbest. Çünkü orası Türk cumhuriyeti!

Türk cumhuriyetinde, herkes türk olmak zorunda. Okullarda, Kurd çocutlarını asimile etmek için tek türkçe okutulur ve kurdçe yasaktır. Bunlar türk diyarındaki gerçekler. İnsanlığın yüzkarası bu gerçekleri görmezlikten gelmek ya da meşru göstermek, türk solculuğun marifeti. Tam bu marifetle Gülfer Akkaya Didem Arslan’la empati kurarak, diyorki:

„Didem (Arslan) Hanım programda o cümleleri kurarken (programımda türkçe konuşun, doğu dilini konuşmayin, Burası türkiye Cumhuriyeti, doğru düzgün türkçe konuşun) fark ettim ki, hayatımda defalarca maruz kaldığım şeye Didem Hanım da maruz kalmış. Konuşurken satır aralarında kendisine aktarılan o toplumsal bilinç var.“(!)

Bu nasıl bir „toplumsal“ bilinçtir? Birileri senin dilini yasakliyor. Senin varlığını inkar ediyor, seni yok sayiyor ve yoğun bir yasaklar ve asimilasyona tabi tutuyor; sen de „toplumsal bilinç“ diye bu susturmaya, susturarak cevap veriyorsun! „Aman kurd olduğum anlaşılmasın, işimi kaybetmeyeyim“(!) endişesiyle, bu zulüme dört elle sarıliyorsun! Bu baskıya katılarak kurdleri Kurdçe konuştukları için programdan kovuyorsun. Bu çirkef tavırla programciya arka çıkiyorsun ve „sus“ diyenlere arka çıkiyorsun! Bunun da adı „toplumsal bilinç“ oluyor! Lanet gelsin sizin o toplumsal bilincinize!

Utanmadan bir de kılıf uyduruyor bizim türk solcusu, Hem de „kurd“ olduğunu ima ederek:

„Kendini korumak. Geleceği kesin olan zulme, baskıya, öfkeye, aşağılamaya ve yok edilmeye karşı kendini korumak..“

Bir kurdün kendini koruması nedir Gülfer Akkaya?

Ben söyleyeyim sana: İnkara ve yok sayılmaya karşı gururlu bir şekilde ben kurdüm diye bağırmaktır.

En olmadık yerde özgürce dilini ve şarkısını haykırmaktır ve onu inkar eden yok sayanların ruyasına girmektir.

Bizi asimile etmeye çalışanların yüzüne kendi dilimiz, kültürümüz ve ulusal kimliğimizle, inancımızla haykırmak ve asla ulusal değerlerimizden taviz vermemektir.

Elbette her şeyin bir bedeli var ve kurdler 100 yıldır türk zulümü altında bu bedeli ödüyor zaten. Bundan ötesi yok.

Fakat, Gülfer Akkaya susmanın yolunu ve nedenlerini göstererek, biz kurdlere yol gösteriyor. Tipik bir türk devletı yolu:

„Çünkü burası Türkiye Cumhuriyeti'ydi. Burada yaşayacağız, burada çalışacağız, burada evleneceğiz. Mal, mülk edineceğiz. Burada işyeri açacağız. Burada siyaset yapacağız.“

Evet Gülfer Akkaya, dili yasak olan, yaşadığı toprdakların adı yasak olan, kültürü yasak olan, kimliği yasaklanan bir ulusun yaşamı ona ait değildir. Edineceği mal mülk de ona ait değildir. Açacağı işyerleri de ona ait değildir. Yapacağı siyaset de onun için değildir. Bir gün, türk kalabalıkları, Polisi ve jandarması kapısında, kollarına kelepçe takar, işyerine kalabalıklar gelip yakma, yağma ve talan eder, kapısına çarpı işareti koyar. Topluca kurşuna dizilirler. Tıpkı Konya’da, Adapazar‘ında ve daha nice yerlerde Kurd ailelerin başına geldiği gibi!

Hani Didem Arslanla empati kuruyorsun ya! İşe yaramaz. İşe yariyan bir tek gerçek var. Kurdün kendi varlığiyla, kendi kimliğiyle, kendi diliyle ve kendi özgürlüğüyle direnmesidir. Kurdün eslim olması, kurdün Kurd olmaktan çıkmasıdır. Türkleşmesidir. Sen kurdlere „Didem gibi, Gülfer gibi türklere teslim olmayı“ öneriyorsun!„ „Türk olun mutlu yaşayin, Türkçe konuşun çok konuşun“ diyorsun. Diyarbakır zindanlarında Türk devleti bunu yıllarca denedi. Nice canlar aldı ama Kurdü yok edemedi. Sende o celadın diliyle „hemşerim nasılsın“ diyorsun!

Bu mu Kurd olmak?

Bu mu Dersimli olmak?

Bumu Dersim katliamını yaşamiş atalarınızın kemiklerine sahip çıkmak?

27.08.2021

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

7124 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:12:02:32
x