Suriye Kürt Halkını Başı Boş Bir Boşluğa İtilmenin Bir Mantığı Yok

24 Temmuz 2025 - 09:12
24 Temmuz 2025 - 09:12
 0
Suriye Kürt Halkını Başı Boş Bir Boşluğa İtilmenin Bir Mantığı Yok
AFP

Suriye’de etnik ve mezhep fay hatları, Dürzi ve Alevilere karşı ahlaksız ve o kadar da iğrenç saldırılarla kırılıyorken; Suriye Kürtlerinin, yarını bile beli olmayan karanlık bir karmaşaya entegre edilmeye zorlanması tek kelimeyle akla ziyan bir girişimdir. Birçok bedel ödenerek elde edilmiş Kürtlerin kazanımlarını, kelle koparan bir kısım anlayışa emanet edilmesinin istenmesi, Dünyanın evrensel birikimlerine kafa tutan kele koparana karşı, kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle Evrensel bir dünyanın geleceği için savaşan Kürtlere karşı nankörlüğün daniskasıdır.  

Etnik ve mezhepsel fay hatları bu kadar derin olmasına rağmen; Suriye Kürt halkının geleceğini, çapulcu ve yağmacı bir kısım berbat kafa yapılara emanet edilmesini istemek demek, Kürt halkının ödenmiş olduğu bütün bedel ödeyişini bir kısım sarıklıya meze etmek demektir.

İşin en garip tarafı kelle koparan bir camiadan türeyen bir anlayışın, kravat takmasıyla hiçbir yere varamaz bilinmesine rağmen, inkâr ve ihtiras hastalığı bu kadar zirve yapıyorken, özgürlüklerle özümsenen bir değişimin bu karmaşık yapılanmayla olurunu hayal etmek bile akla ziyan bir hayaldir.

Suriye’de yaşayan halkların özgür yarınlarını, önü arkası belirsiz bir kısım başı boş bir karmaşanın inisiyatifine bırakmakla; hak sahibinin hiç birisinin kendi halkına özgü hakkaniyetiyle buluşması mümkün değildir. Kaldı ki, sisli   puslu oyunlarla kelle koparanlara bu kadar yol verilmesi demek, İnsan olmanın gerekleriyle yoğrulmuş özgürlükleri ayak altına almak demektir. Her ne kadar Kelle koparan’ dan Devlet adamlığına terfi ediliş oynaşmalarla, evrensel değerler bazında ileriye bakacak bir aklın yeşermesini beklemek demek, Suriye’de yaşayan tüm halkların geleceğini, birilerine özgü bir oyun sahasına dönüştürmek demektir! Oysa reel bir özgürlüğün özüne bire bir dokunmayan hiçbir girişimin kalıcı bir getirisi olmaz.

Şimdi gel gelelim Bahçeli ve Öcalan’ın barış girişimine! Bahsi geçen barış girişiminin tüm eksik yanlarına rağmen büyük bir heyecanla sahiplenmiştik ama bahsi geçen barışın bir başka ülkedeki Kürtlerin kaderiyle bire bir ilintili olduğunu kendimize yedirmemiştik! Ama ne yazık’ki, gerek Bahçeli olsun gerekse Öcalan olsun kendi Kürtlerine zeytin dalı uzatırken, Barış adı altında Suriye’deki Kürtlerin kaderini Colani denilen bir bilinmezle terbiye etmeye dönüştüğünü görüyoruz! Bu nedenle ve ne yazık’ki Devlet Bahçeli’nin, Türkiye’ye özgü bir barıştan daha çok’ Suriye de yaşayan Kürt Halkı’nı başı önü belirsiz bir kadersizliğe mahkûm etme niyetin kokusu var.

Oysa akıl ve gönül isterdi ki, Türkiye ve Kürtlerin birlikte yaşayabilme şansını, bir başka ülkede yaşayan Kürtlerin şansız kalışına şart notu konulmamış olsun!

Ama ne yazık’ki bahsi edilen barışın can alıcı sorun diye bildiğimiz Türkiye Kürtlerin hak ve hukukuna dokunmaktan daha çok, Suriye Kürtlerinin söz sahibi olmamasına endeksli bir barış niyeti ortaya çıkıyor! Dolayısıyla Abdullah Öcalan’ın üzerinden pazarlanan barışın neresinden bakılırsa bakılsın, şu ana kadar Türkiye Kürtlerin geleceği ile ilgili tek bir söz bile yok! Ama ve lakin Suriye Kürtlerin geleceği ile ilgili olmamalı anlamında söyledikleri çok.

Dolayısıyla hak ettiği hakkıyla, hakkı olan hukukuyla Suriye Kürtlerini kadersizliğe mahkûm edilmeye çalışmanın adı ne barıştır ne de kardeşliktir? Olmaz çünkü Türkiye ve Kürtlerin kardeşliğinden dem vurmakla bir başka Kürt’de sopa sallamakla kardeşliğin hukuku kurulmaz! Kurulmaz çünkü barışa el uzatmanın samimi ve kapsayıcı olması gerektiriyor. Aynı dereye ayni suyu akıtmakla o dere bir başka dereye dönüşmüyor maalesef. Oysa akıl ve gönül isterdi ki, Devlet Bahçeli ve Devlet erkanı, Suriye Kürtlerin haklı varlığına özgü yepyeni bir sahiplenme mantığının doğuşuna bu barışla vesile olabilsinler.

Zira bir doğruya karşıt iki yanlışla yol alan kardeşlik ve barış köprüsü inşa edilmez. İşin en garip tarafı bu gerçeğin uluorta dolaşımda olduğu halde “bir kısım Kürtlerle barış, diğer bir kısım Kürtlerle didişmekle yepyeni içi boş bir belkiye heba etmeye çalışılmasıdır! Oysa gerek Türkiye Devleti gerekse Devlet Bahçeli’nin, Kürtlerin demokratik hak ve hukukuna samimi ve kapsayıcı bir değişimle el uzatmalarını hangi Kürt istemez ki?

Zira yaşadığımız bu coğrafyada yer yerinden oynanıyorken, Türk devletiyle Kürtlerin barışmasını kim istemez’ki. Yeter ki Devletle Kürtlerin birliğini, Suriye’deki Kürtlerin yok sayılmasını Türkiye’deki Kürtlere dayatılmasın.

Umarız ve dileriz’ ki, bir asırdır yaşanan ve yaşatılan bu can acıtıcı sorunlar, Suriye’de yaşayan Kürtleri düşman belleyerek bir asır daha Kürtlerle Türkiye’nin düşmanlığına izin verilmez. Zira ne Devlet ne de Kürtler, birlikte yaşamanın realitesine özgü varlıklarıyla yaşanabilir bir yaşamı, bir asır daha nadasa bırakma lüksü yoktur. Çünkü ne Devlet erkanı ne de Kürt siyaseti ayağı yere basmayan gel git verimsizliğine oynama hakkı ve hukuku da yok ve olmamalı. Dolayısıyla ve velhasılıkelam, kardeşlik öngörüsüyle değil de, Suriye Kürtleri tehdit ve baskılarla terbiye etmeye çalışmakla bir yere varılmadığı yaşanmış acılarla dolu bir asrın tanıklığı söz konusudur.

Hüseyin Akıncı

 

Ev nûçe toplam 6901 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 18:51:21