Kürdi siyasetin yönlendirilmesi üzerine bir inceleme ve hakim İslami anlayış

Kürdistan siyasetinin egemen sömürgeci güçler tarafından yönlendirildiğine dair iki örnek;<br><br>1- Bağımsızlık ve devlet olma propagandasıyla yola çıkarak Kürdler arasında büyük beğeni ve taraftar toplayan bir siyasi örgüt, diğer siyas.

Abdulnasır Sönmez

26.02.2014, Çar | 19:29

 Kürdi siyasetin yönlendirilmesi üzerine bir inceleme ve hakim İslami anlayış
Makaleyi Paylaş
Kürdistan siyasetinin egemen sömürgeci güçler tarafından yönlendirildiğine dair iki örnek;

1- Bağımsızlık ve devlet olma propagandasıyla yola çıkarak Kürdler arasında büyük beğeni ve taraftar toplayan bir siyasi örgüt, diğer siyasal Kürd örgütlerini tasfiye edip nerdeyse tek hakim güç olunca, bu haklı hedeften vazgeçiyor ve ucu açık belirsiz; ne olduğu tam olarak bilinmeyen ütopik bir talep için (Ekolojik anakronizm veya komünal belediyecilikte öz yönetim ) devletleşme iddiasından vazgeçiyor!

Şu anlaşılmıştır ki bu siyası akım, mevcut paradigmasıyla güçlendiği oranda Kürd ve Kürdistanilik o derecede kaybedecektir. Önce savundukları ve uğrunda ölümü göze aldıkları söylemlerinde (bağımsızlık ve özgürlük gibi ) samimi olmadıkları bu söylem ve eylemlerini sadece örgüt ve “önderliğin” gücünü pekiştirmek için bir araç olarak işledikleri anlaşılmıştır.

Bu siyasi bakışa mensup hareketler için ayrıntılı analizler yapıldığı için, ben daha çok İslam’ı ideolojileştirmek isteyen gruplara değinmek istiyorum...

2- Uzun bir İslami geçmişi olan Kürdler gibi bir ulusun bu yaşam tarzını su-istimal ederek, tek amacı yaratıcının rızası ve ona ulaşmak olan ve Allah \' a teslimiyet anlamına gelen İslam’ı dünyevileştirip (sekülerleştirme ) siyasallaştırarak devlet olmak isteyen bir ana-akım çıkıyor.

\'\'Hâkimiyet Allah\'ındır\'\' şiarıyla yola çıkıp Allah\'ın partisi, ordusu, tankı ve füzesi ile ötekileştirdikleriyle savaşıp Allah\'ın (İslam’ın) devletini kurmak istiyorlar. Bu ister ümmet anlayışı içinde olsun ister mezhep veya kavim bilinciyle olsun dini inancı ideoloji seviyesine indirgemektir ve sosyolojik anlamda bir felakettir...

Hâlbuki bilmezler mi ki her yönetim Allah’tandır… Mûhiddin Arabi’nin dediği gibi \'\' Allah\'tan gayri hiç bir şey yoktur\'\' Tüm yönetim ve iktidarlar Allah\'tandır ama hiç bir yönetim Allah adına hükmedilemez. Çünkü tüm iktidarlarda zulüm ve adaletsizlik vardır; en iyi ve adil yönetimlerde bile yani iktidarların kendisinde mutlaka(olmazsa olmaz ) eşitsizlik, adaletsizlik ve zulüm vardır. Millet, sınıf, aile, sultan veya halk adına olsun fark etmez; yani her yönetim tarzı zulümkâr olur ama ALLAH adına zulüm yapamazsın. Çünkü Allah ADL \'dır ...

İslam adına yönetim kuranlar, ticaret ve saltanat yapanlardır aslında İslamı sekülerleştirenler... Modern ve insanı yaşam talebini sekülerleşmeyin diye eleştirenler aslında dini sekülerleştirenlerdir. İnsan dünyevileşir çünkü dünyevidir, ama inanç ve dini dünyevileşmeye araç edilemez çünkü o uhrevidir...

Ne derseniz deyin, nasıl savunursanız savunun, bu yargı reeldir; siyasallaştırılmış İslam, Arap ulusçuluğuna veya birilerine hizmet güdüsüyle yüklüdür. Oysaki Din-i İslam evrenseldir, her kavim ve Millet için nötrdür. Tüm insanlığa gelmiştir. İslam, hak ve adaletin ikame edildiği, insanların can, mal, din, akıl ve nesil emniyetinin sağlandığı; barış ve huzurun temsil edileceği bir toplum ve sistemi arzulamaktadır. Değerleri din, yöntemleri akılca belirlenen bir toplum belirtilmektedir.

İslam’daki bazı kavramların yanlış yorumlanmasına dair bir örnek göstermek istiyorum ve bu örneğe binaen \'\'Mülk Allah\'ındır \'\' veya \'\'Hüküm Allah\'ındır \'\' kavramlarının yanlış yorumlanmasını daha rahat anlayabiliriz. İslam Dininin evrensel olduğu yani tüm insanlığa hitap ettiğinde fikir birliği vardır. Peki bu böyleyse Müslüman olan bir Almanın, İngiliz\'in veya Japon\'un ismini niye yok sayıp Arap geleneğine göre ismini değiştiriyoruz? Michael’ı, John’u , Alex\'i, Hirohito\'u niye Abdullah, Hasan Ömer Ali Fatma Ayşe yapıyoruz?

Birileri evrenselliği tüm insanları tek kültür ve ona ait birleşmede ve teklikte sanıyor ve yorumluyorsa bu anlayışta sorun var demektir.Halbuki orta dereceli bir akıl, evrensellikte ki kastın her insanın etnik mensubiyeti ne olursa olsun, isminin anlamında kendi dilinde de olsa şirk koşma yoksa, kendi mensubiyetine ait her ismi kullanabilir. Asıl evrensellik budur, bunu böyle tev\'il etmek lazım.

Aynı şey \'\' Mülk Allah\'ındır \' algısında da vardır. Bunu yanlış yorumlayarak özel mülkiyete izin vermediler. Özel mülkiyet olmayınca İslam coğrafyasında zenginlik ve sermaye birikimi olmadı, ticaret ve sanayi, yatırım ve teknoloji olmadı ve sonuç malumunuz. İslam toplumu ve halkları günümüzde aciz, fakru-zarurat içinde muhtaç, perişan ve huzursuz bir haldedir; inanın bu duruma sebeplerin çokluğu var ama ilk beş sebep içine anlayış hatası girebilir. İlginçtir zamanımızda bile Anti -kapitalist İslami gruplar bunu anlamak istemiyorlar. Çünkü bu algı, tarihteki en büyük yanlış yönlendirme oyununun bir parçasıdır.

Kişi ve kurumların ticaret ve emekleri karşılığı olan özel mülk ve zenginlik niye \'\' Mülk Alah’ındır”a aykırı ve yasak olsunki? Evrende Bilinen ve bilinmeyen her şey Allah’ındır ve Allah \'tandır Bundan şüphen mi var? Bu nimetlerden insanoğlu tasarruf etsin diye o yarattı, bu anlamda Mülk Allah’ındır yani yaratan Allah’tır bunu insanlara hatırlatmak için öğüt veriyor yaratan. Onun adına padişah, kral halife ya da imam istediğini yapsın diye değil.

\'\' Hüküm Allahı’ndır”ı yanlış yorumlayıp Hz Ali şehit edildi ve ondan kaynaklanan sorunlar 1400 senedir devam ediyor. Bunu Hariciler yaptı bizimle alakası yok diyecekler ama aslında aynı hakim anlayıştalar ve zamanın haricileridir bu yorum taraftarları.

Ümmet İslam\'ın mensubiyetliğini ifade eder, İslamcıların oluşturduğu bir yönetim şeklini değil. Daha doğrusu bir Peygambere biat edenler , ona tabi olanları ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Ümmet, siyasileştirilmiş, sekülerleştirilmiş veya saltanatlaştırılmış bir yönetimi ifade etmez.

Uluslaşmayı İslam’a ve aykırı bilenler, insanca bir kaliteli yaşamı sekülerizm olarak bilenler, demokratik bir yönetim şeklini küfür bilenler nedense İslam’ın siyasallaşmasını, İslam’ın sekülerleşmesini ve totaliter yönetimleri İslam\'a uygun biliyorlar. Allah\'ın hükmü böyle dar anlamda tev\'il ediyorlar. Kavramların zamansallığını ve algıların tarihselliğini inkar ediyorlar, her statükocu anlayış gibi..

Öyleyse şunu iyi bilmeliyiz; İslam ekonomisi, ordusu, iktidarı, devleti olamaz. Ancak İslam\'a uygun ekonomi, yönetim, ticaret, ordu ve devlet olabilir.

Kürdlerin oluşturacağı bir yönetimde her türlü inanç kendini serbestçe ifade edebilmeli, her itikat kendini özgürce yaşayabilmeli ve Şeriat\'ını ( hukukunu ) uygulayabilmelidir. Eğer İslami yaşam kendini böyle bir rejimde serbest ve özgürce ifade edebiliyorsa, en küçük bir inançsal kısıtlama yoksa o yönetim İslam\'a uygundur ve Darûl Harp’ten çıkmış demektir. Özelikle 1925 Şeyh Said hadisesi etrafında bu tür spekülasyonlar yapılmaktadır.

Kürdlerin dini ve milli yaşam tarzlarına bir müdahale olduğundan TC içinde Kürdler, dini ve milli yaşamlarını özgürce yaşayamayacakları anladıklarından ve bu özgürlüğün sağlanacağı koşulların oluşması için bir mücadele planladılar. Azda olsa Osmanlı’da bir serbestiyet vardı.1925 hareketinin Amaçı, ideolojisi İslam olan bir devlet yapılanması değil, İslam’ın serbestçe yaşanacağı bir Kürdistan talebidir. Bundan dolayıdır 1925 hareketini Kürdistani bir İslami hareketi olarak tanımlıyoruz . Bu mesele kendi başına bir yazı konusu olacağından kısa kesiyorum.

Zihinleri köleleştirilen Kürdler’de iki duruşta anormaldir. Devlet olması gereken güçler devlet olmak istemiyorlar, devlet olmaması gereken güçler devlet olma iddiasında bulunuyorlar. Alt-sömürge bir halkın siyaseti de ancak bu kadar yönlendirilir. Anlaşılıyor ki iki akımın da yönelme kaynağı aynıdır.

27/02/2014
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
11038 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:13:44:59
x