İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve üst düzey yetkililerden oluşan beraberindeki heyet, önceki pazar günü ölümcül sonuçları olan helikopter uçuşuna çıkmadan kısa bir süre önce cemaatle namaz kıldılar. İçlerinden biri uçuştan önce öğle yemeği yemeyi önerdi, ancak Cumhurbaşkanı Reisi bir sonraki hedefine ulaşmak için acelesi olduğunu söyleyerek öneriyi kabul etmedi.
Reisi helikoptere bindi ve pencere kenarına oturdu. Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan helikopter pistinde toplanan bir grup insanla fotoğraf çektirmek için geride kalmıştı. Gülümsedi ve bir elini göğsüne koyarken diğer elinde kahverengi bir çanta tutuyordu.
Cumhurbaşkanı’nın üç helikopterden oluşan konvoyu saat 13.00 sularında İran'ın Azerbaycan sınırındaki pistten havalandı. Konvoydaki helikopterlerin sıralamasında ortada Cumhurbaşkanı'nın helikopteri vardı. Ancak helikopterler havalandıktan yaklaşık yarım saat sonra Cumhurbaşkanı’nın helikopteri kayboldu.
Cumhurbaşkanı'nın helikopterindeki yolculardan hiçbiri kendilerine ulaşmaya çalışanların telefonlarına cevap vermiyordu. Nihayet içlerinden biri, Tebriz Cuma İmamı Muhammed Ali Al-i Haşim telefonuna cevap vermişti. Ancak sesi çok kötü geliyordu. Kendisini arayanlara “Ne olduğunu bilmiyorum, kendimi iyi hissetmiyorum” dedi, ama iki saat sonra o da telefonuna cevap vermeyi bıraktı.
Ardından 17 saat süren hummalı arama kurtarma faaliyetleri başladı. Tahran'daki hükümet yetkilileri, 2022 yılında kadınların öncülüğünde gerçekleşen ve rejimin düşmesi sloganları atılan ayaklanmayı göz önünde bulundurarak, ülkeyi yurtdışından gelebilecek tehditlere ve yurtiçindeki huzursuzluklara karşı korumak için yoğun çalışmalara giriştiler.
İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney devlet televizyonundan İranlılara ülkenin güvenliğinde herhangi bir aksaklıktan korkmalarına gerek olmadığı konusunda güvence verirken ve İran Silahlı Kuvvetlerini yüksek alarm durumuna geçirirken yetkililer de perde arkasında telaş içindeydiler. İsrail ya da DEAŞ gibi düşmanların gizli saldırılar düzenleyebileceğinden korkuyorlardı. Olayla ilgili basında çıkan haberleri yönlendirdiler, bilgi akışını kontrol ettiler ve Cumhurbaşkanı’nın ölmüş olabileceğine dair ifadeler kullanılmasını yasakladılar. Hükümet, Tahran ve diğer büyük şehirlerin sokaklarında hükümet karşıtı protestoları ya da Reisi'nin ölümünün kutlanmasını önlemek için sivil güvenlik görevlileri konuşlandırdı. Polis ve istihbarat bakanlığının siber güvenlik birimleri İranlıların sosyal medya paylaşımlarını takip etti.
Helikopter kazasından sonraki saatlerde yaşananlara ilişkin bu bilgiler, Cumhurbaşkanı ile birlikte helikopterde bulunan İranlı üst düzey yetkililerin konuşmalarının, devlet televizyonunda yayınlanan raporların ve videoların, hükümetten gelen açıklamaların ve açık kaynaklardan aktarılan raporlar ve video görüntülerinin yanı sıra İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) iki üyesi de dahil olmak üzere beş İranlı yetkili, üç İranlı diplomat, eski bir cumhurbaşkanı yardımcısı, birkaç İranlı gazeteci ve kaza yerinin yakınlarındaki kriz yönetim merkezinde bulunan ve arama çalışmalarına katılan bir fotoğrafçının ifadelerinden derlendi.
Cumhurbaşkanı Reisi ve üst düzey yetkililerden oluşan bir heyet, pazar günü sabah saatlerinde Azerbaycan ile ortak bir baraj projesinin açılışını yapmak üzere İran'ın Azerbaycan sınırına gittiler. İran’ın resmi haber ajansları tarafından yayınlanan videolar, Reisi ve beraberindeki heyeti taşıyan üç helikopterin havalandığı sırada havanın yoğun sisli olduğunu gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Reisi’yi ve Dışişleri Bakanı Abdullahiyan’ı taşıyan helikopterde ülkenin kuzeyindeki Tebriz şehrinin Cuma İmamı Muhammed Ali Al-i Haşim, Doğu Azerbaycan Eyaleti Valisi Malek Rahmati ve Cumhurbaşkanı’nın koruma ekibinin başı Tuğgeneral Mehdi Musavi bulunuyordu. Helikopterler planlanan rotayı izliyordu. Ancak kalkıştan kısa bir süre sonra ormanlarla kaplı dağlardan oluşan bir vadide yoğun sisle karşılaştılar.
İran Yol ve Şehir Planlama Bakanı Mehrdad Bezrpaş ve Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkanı Gulam Hüseyin İsmaili konvoyun önündeki helikopterde bulunuyordu. Helikopter sisten çıktıktan hemen sonra kokpitte bir kargaşa olduğunu fark ettiler. Bakan Bezrpaş, İran devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, olayın ilk saatlerinde pilota neler olduğunu sorduğunu, pilotun da ona Cumhurbaşkanı’nı taşıyan helikopterin izini kaybettiklerini ve telsiz çağrılarına yanıt vermediğini, bunun da acil iniş yapmış olabileceğini gösterdiğini, fakat yoğun sisin görüşü engellediği ve vadiye inmenin çok riskli olduğunu söylediğini anlattı.
Konvoydaki diğer helikopterler sonunda İran'ın kuzeybatısındaki dağlarda, en yakın kasabaya 46 mil uzaklıktaki bir bakır madenine iniş yaptı. Birkaç saat içinde buradaki mütevazı bir idari bina özel bir kriz yönetim merkezine dönüştürüldü. Merkezde bulunan Tebrizli fotoğrafçı Azin Hakiki telefonla kurulan bağlantıda, yüzlerce yetkilinin, askeri komutanın ve hatta yürüyüşçülerin ve off-road motosikletçilerinin kriz yönetim merkezine geldiğini söyledi.
İran devlet televizyonuna konuşan Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkanı İsmaili, Cumhurbaşkanı Reisi, Dışişleri Bakanı Abdullahiyan, Tebriz Cuma İmamı Al-i Haşim ve başka bir yetkilinin ve hatta pilotun dahi cep telefonlarını aradığını, ancak içlerinden yalnızca Al-i Haşim’in cevap verdiğini söyledi.
İsmaili telefon görüşmesinde Tebriz Cuma İmamı’na “Neredesin? Ne oldu? Yerini bulmamız için bize bir işaret verebilir misin? Diğerlerini görebiliyor musun? Onlar iyi mi?” diye sorduğunu, Al-i Haşim’in ise kendisine “Ağaçların arasında yalnızım ve kimseyi göremiyorum” diye yanıt verdiğini anlattı.
İsmaili daha fazla ayrıntı öğrenebilmek için sıkıştırdığında, İranlı din adamı bulunduğu yeri yanan ağaçların olduğu bir orman olarak tarif etti. İsmaili’nin aktardığına göre sonraki aramalarda sesi zayıflamaya ve kafası karışmış gibi cevaplar vermeye başlayan Tebriz Cuma İmamı, yaklaşık iki saat sonra cevap vermeyi bıraktı.
Bakan Bezrpaş, helikopterin koordinatlarını almak için Ulusal Hava Trafik Kontrol Merkezi ile temasa geçti. Ancak oradaki teknisyenler helikopterin düştüğü bölgeyle ilgili sadece tahmini bir bilgi verebildiler. Ayrıca, bölgenin uzak olması nedeniyle telefon sinyallerini takip edemediler.
Helikopterden herhangi bir sinyal alınamadığı için kazanın tam yeri tespit edilemedi. Diğer helikopterlerdeki yetkililer Cumhurbaşkanı'nı taşıyan helikopterin sert bir şekilde düştüğünü anlayınca panik başladı. Ülkenin en üst düzey lideri olan Hamaney’in potansiyel halefi olarak görülen Reisi ve helikopterdeki diğer yolcular ya ağır yaralanmış ya da ölmüştü.
Bakan Bezrpaş devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, Tahran'ı bilgilendirdiklerini ve acil arama kurtarma ekiplerinin bölgeye sevk edilmesini istediklerini, ancak ekiplerin gelmesinin saatler aldığını söyledi. Arama kurtarma faaliyetleri tehlikeli hava koşulları ve etrafını dağların sardığı dar yollar nedeniyle de yavaş ilerliyordu.
İran Yol ve Şehir Planlama Bakanı, Cumhurbaşkanlığı yetkililerinin acil durum ekiplerinin gelmesini beklemediğini, bakır madeninden kişilerle birlikte araçlarla yola çıktıklarını, ama yoğun sis, rüzgar ve yağmur nedeniyle araçları terk etmek ve komşu köylere yürümek zorunda kaldıklarını anlattı. Bakan Bezrpaş, bölge sakinlerinin helikopter enkazının yerini bulmalarına yardım edebileceğini umduklarını, fakat bu çabalarının başarısız olması üzerine bakır madenine geri dönmek zorunda kaldıklarını söyledi.
Tahran'da ise Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı ve şu an cumhurbaşkanlığı görevini vekaleten yürüten Muhammed Muhbir, planlanmış bir kabine toplantısına başkanlık ediyordu. Hükümet Sözcüsü Ali Bahadır Cehrami’nin aktardığına göre Muhbir, kazayı ve Cumhurbaşkanı Reisi’nin ölmüş olabileceğini bilmesine rağmen hükümetin olağan işleri sürdürdü ve kabinenin geri kalanını gelişmelerden haberdar etmek için toplantının sonuna kadar bekledi.
Yetkililerin Cumhurbaşkanı Reisi’yi taşıyan helikopterin kaybolduğunu doğrulamasının hemen ardından olaydan haberdar olan Hamaney, Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi üyelerini evinde acil toplantıya çağırdı. Bir konsey üyesi ve bir hükümet yetkilisine göre Hamaney toplantıda konsey üyelerine düzeni korumaları ve güç gösterisinde bulunmaları talimatını verdi. Konsey üyesi ve hükümet yetkilisi, toplantının detayları hakkında bilgi verseler de bu konuda kamuoyu önünde konuşma yetkileri olmadığından doğrudan bir açıklamada bulunmadılar.
İran Kültür ve Enformasyon Bakanlığı ülkedeki basın kuruluşlarıyla temasa geçerek olayın haberleştirilmesinde uyulması kuralları iletti. İran'da misilleme korkusuyla adlarının açıklanmasını istemeyen dört gazetecinin anlattığına göre cumhurbaşkanı ve diğer yetkililerin ölmüş olabileceği belirtilen haberlere yayın yasağı getirdi.
Cumhurbaşkanı'nın helikopterinin ‘sert bir iniş yaptığı’ yönündeki ilk haberler öğleden sonra devlet televizyonunda yayınlandı.
Bundan sonraki birkaç saat boyunca resmi ve yarı resmi haber ajanslarında yanlış bilgiler dolaştı. Reisi'nin Tebriz'e dönüşe geçtiği, sağ salim olduğu ve helikopterdeki yolcuların hepsinin kurtulduğu yönünde haberler basında yer aldı.
Her ikisi de sosyal medyada geniş takipçi kitlesine sahip olan İranlı bir işadamı ve bir medya analisti yaptıkları açıklamalarda İran İstihbarat Bakanlığı'nın pazar günü saat 18.00 sularında kendileriyle temasa geçtiğini ve sosyal medya hesaplarından yaptıkları olayla ilgili paylaşımları silmelerini istediğini söylediler. İran'ın Fars haber ajansı, DMO'nun istihbarat teşkilatının perşembe günü Cumhurbaşkanı Reisi’yi taşıyan helikopter hakkında yanlış bilgi paylaştığı gerekçesiyle bir kişiyi tutukladığını bildirdi.
Kültür ve Enformasyon Bakanlığı, pazar günü saat 11.00 sularında devlete bağlı yayın kuruluşlarına Cumhurbaşkanı ve helikopterde bulunan diğer yetkililer için dua edilmesini istemeleri ve sabah yapılacak resmi bir açıklama için hazırlanmaları talimatı verdi.
DMO Genel Komutanı Hüseyin Selami, bakır madeninde kurulan kriz yönetim merkezine gelerek operasyonun komutasını devraldı. Selami, helikopter enkazının bulunduğu bölgenin 3 boyutlu haritasının büyük bir ekrana yansıtıldığı bir konferans odasındaki yerini aldı.
Merkezdeki fotoğrafçı, o sıralar bakır madeninde yaşananları şöyle anlattı:
Tam bir kaos vardı. Herkes diken üstündeydi, arama ve kurtarma ekipleri gruplar halinde dışarı çıkıyor ve bir şey görmenin imkansız olduğunu söyleyerek geri dönüyorlardı. Kontrol merkezinin içinde insanlar bağrışarak odadan odaya koşuyor, herhangi bir haber alabilmek için çaresizce bekliyorlardı.
İran Silahlı Kuvvetleri tarafından yapılan açıklamada, Tahran’ın helikopterin enkazının yerini tespit etmek için gelişmiş insansız hava araçlarına (İHA) ihtiyaç duyulduğu, ancak bu araçların Kızıldeniz'de konuşlandırıldığı, bu yüzden Türkiye'den İHA istemek zorunda kaldıkları belirtildi. Açıklamada, nihayet İran'ın gelişmiş İHA’larından birinin Kızıldeniz'den döndüğü ve enkazın yerini bulduğu aktarıldı.
Pazartesi günü şafak sökmeye başladığında kurtarma ekipleri yaya olarak yola çıktı. Ekiplerden birine eşlik eden fotoğrafçı Hakiki, helikopterin enkazını aramak için dik bir dağa tırmanmadıklarını ardından çamurlu bir ormandan aşağı indiklerini ve tüm bunların bir buçuk saat sürdüğünü söyledi.
Ancak kaza yerine ilk ulaşanlar gönüllü off-road motosiklet sürücüleri oldu. Bir videoda onlardan birinin ağaçların arasından koşarak “Hacı Ağa, Hacı Ağa” diye bağırdığı görülüyor. Aynı videoda helikopterin kopmuş kuyruğunu, kömürleşmiş enkazını ve yere saçılmış bagajları bulduğunda ise “Allah-u Ekber (Allah büyüktür) Ya Hüseyin” dediği duyuluyor.
İran Silahlı Kuvvetleri’nin açıklamasında helikopterin çarpmanın etkisiyle bir ateş topuna dönüştüğünü ifade edildi. Daha sonra yapılan ilk incelemede helikopterin vurulduğuna dair herhangi bir bulguya rastlanmadığı kaydedildi. Ancak birçok yetkili, güvenlik protokollerine uyulup uyulmadığını ve Cumhurbaşkanı’nın neden böyle fırtınalı bir havada havadan seyahat ettiğini sorguladı.
Tahran'daki üç yetkili, iki DMO üyesi ve cesetleri gören fotoğrafçı Hakiki'ye göre Reisi ve Abdullahiuan'ın cesetleri helikopterin enkazının yakınlarında tanınmayacak şekilde yanmış olarak bulundu. Reisi, ancak yüzüğünden tanındı. Abdullahiyan ise kol saatinden tanınabildi.