Palmira’daki içeriden saldırı ABD’yi Suriye’nin yeni gerçeğiyle yüzleşmeye mi zorluyor?
Palmira’da ABD askerlerini hedef alan ve “içeriden” gerçekleştirildiği ortaya çıkan saldırı, Washington’un Esad sonrası Suriye’de yeni güvenlik güçleriyle kurduğu riskli ortaklığı sorgulatırken, ABD’nin sahadaki angajmanını da yeniden tartışmaya açtı.

ABD’li askeri yetkililere göre her şey rutin bir toplantı olarak planlanmıştı. 13 Aralık’ta Iowa Ulusal Muhafızları’na bağlı 113’üncü Süvari Alayı’ndan askerler, üst düzey Amerikalı subayları Suriye hükümetinin iç güvenlik güçleriyle IŞİD’e karşı koordinasyonu görüşmek üzere Palmira’nın güneyindeki bir binaya götürdü.
Ancak ABD heyeti bölgeden ayrılmadan önce silahlı bir kişi güvenlik çemberini aşarak ateş açtı. Saldırıda iki Ulusal Muhafız astsubayı ile bir Amerikalı tercüman hayatını kaybetti. Bu olay, en az 2019’dan bu yana ABD personeline yönelik Suriye’deki en kanlı saldırı olarak kayda geçti.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) saldırıyı hızla “yalnız bir IŞİD militanına” bağladı. IŞİD saldırıyı üstlenmedi ancak son haftalarda ülke genelinde benzer eylemleri sahiplenmişti. Saatler sonra Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Baba, saldırganın iç güvenlik güçlerinin bir üyesi olduğunu kabul ederek tartışmayı derinleştirdi. Baba daha sonra bu açıklamayı yumuşatarak saldırganın üst düzey bir görevde olmadığını ve toplantının koruma ekibinde yer almadığını söyledi; ancak şahsın “aşırılıkçı görüşler” nedeniyle bir süredir şüphe altında olduğunu da ima etti.
Saldırganın, Halep doğumlu Tarık Satuf el-Hamd olduğu ve Suriye iç savaşı sırasında Badia çölünde IŞİD’le bağlantılı faaliyetlerde bulunduğu, Esad’ın devrilmesinden sonra ise Ahmed el-Şara yönetimindeki iç güvenlik güçlerine alındığı öne sürüldü. Bu iddialar, Suriye İçişleri Bakanlığı’nın personel tarama ve güvenlik soruşturması süreçlerine ilişkin ciddi soru işaretleri doğurdu.
ABD’li kaynaklar, Şam yönetiminin olayla ilgili tatmin edici bir açıklama sunamadığını belirtirken, CENTCOM’un kendi soruşturmasını başlattığı bildirildi. Suriye makamları ise saldırı sonrası beş kişinin daha gözaltına alındığını açıkladı; bazı gazeteciler bu sayının altıya çıktığını ve olayın tek bir “yalnız saldırgan”dan ibaret olmayabileceğini aktardı.
Tüm bu belirsizliklere rağmen ABD, sahadaki iş birliğini sürdürme sinyali veriyor. CENTCOM Komutanı Amiral Brad Cooper, ABD’nin Suriye hükümetine bağlı güçlerle IŞİD’e karşı birden fazla ortak operasyon yürüttüğünü belirtti. Geçen ay ABD ordusu, Şam kırsalında 15 IŞİD silah deposunun tespit edilip imha edilmesinde Suriye İçişleri Bakanlığı güçlerine destek verdi.
ABD Başkanı Donald Trump da Palmira saldırısını “ABD ve Suriye’ye yönelik bir IŞİD saldırısı” olarak nitelendirerek misilleme sözü verdi. Yetkililer, karşılık operasyonlarının önümüzdeki günlerde gelebileceğini ifade ediyor.
Analistlere göre Washington’un önünde sınırlı seçenekler var. ABD, İran ve Rusya’ya karşı Levant’ta Sünni ağırlıklı bir denge unsuru oluşturmak istiyorsa, Şam’daki mevcut yönetimle çalışmak zorunda kalabilir. Öte yandan saldırı, Şara yönetimine ABD öncülüğündeki koalisyona bağlılığını sergileme fırsatı da sundu; bu durum, Washington’un uzun süredir sahadaki taktik ortağı olan Suriye Demokratik Güçleri’nin (DSG) rolünü görece zayıflatıyor.
Dikkat çekici biçimde saldırı sonrası ABD Kongresi’nde güçlü bir karşı çıkış yaşanmadı. Senato, Suriye’ye yönelik kalan ekonomik yaptırımların koşulsuz kaldırılmasını da içeren savunma bütçesi tasarısını ilerletti. Tasarının Noel öncesinde Trump tarafından imzalanması bekleniyor.
Palmira’daki saldırıda hayatını kaybeden Iowa Ulusal Muhafızları’ndan Astsubaylar Brian Tovar ve William Howard’ın ise çatışma sırasında gösterdikleri çaba nedeniyle ölümünden sonra terfi için önerildiği öğrenildi.
Son güncellenme: 15:15:19




































































































































































































