ABD’li yetkili: Suriye ile İsrail arasındaki temaslar gizli şekilde sürüyor
ABD’li kaynaklar, Şam ile Tel Aviv arasında dolaylı ve doğrudan temasların kamuoyundan uzak biçimde devam ettiğini belirtirken, Washington içinde Suriye’nin geleceğine ilişkin farklı yaklaşımların dikkat çektiğini ifade ediyor.

ABD’li yetkililer, Suriye ile İsrail arasında son dönemde kamuoyuna yansımayan temasların sürdüğünü doğruladı. Washington’daki diplomatik kaynaklara göre, görüşmeler henüz somut bir ilerleme sağlamasa da taraflar arasındaki iletişim kanalları açık tutuluyor.
ABD yönetimi, Suriye’de kurulan yeni hükümete yönelik olarak her fırsatta “mümkün olan en geniş kolaylıkların sağlanmasına” hazır olduğunu vurguluyor. Bu kapsamda, ABD Başkanı Donald Trump ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara arasında bu yıl önemli temaslar gerçekleşti. Trump, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın talebi üzerine Riyad’da el-Şara ile bir araya gelirken, Şam yönetimi görüşmelerde özellikle IŞİD ve terörle mücadele konusundaki taahhütlerini öne çıkardı.
Şam-Tel Aviv Hattında Sessiz Diplomasi
Suriye’nin İsrail ile dolaylı görüşmeler yürüttüğü bilinirken, Paris’te gerçekleştirilen resmi toplantıların ardından temasların daha kapalı bir çerçevede sürdüğü ifade ediliyor. ABD’nin başkentinde konuşan güvenilir kaynaklar, iki ülke temsilcileri arasındaki görüşmelerin devam ettiğini, ancak ciddi görüş ayrılıkları nedeniyle ilerlemenin sınırlı kaldığını belirtiyor.
Washington’da İki Farklı Yaklaşım
ABD yönetimi içinde Suriye’nin geleceğine dair belirgin görüş ayrılıkları bulunuyor. ABD’li yetkililere göre, Şam yönetimi Türkiye’nin de desteğiyle güçlü ve merkezi bir devlet yapısı oluşturmakta kararlı. Bu yaklaşım, federal ya da etnik-dini temelli özerk yapılara kapı aralamayı reddediyor.
Bu merkeziyetçi tutum, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi ve aynı zamanda Ankara Büyükelçisi olan Tom Barrack tarafından desteklenirken, yönetim içindeki başka bir kanat ise daha farklı bir model savunuyor. Bu çevrelere göre, Suriye’de kalıcı istikrarın yolu, adem-i merkeziyetçi bir yapı ve dini ile etnik azınlıkların haklarının federal ya da benzeri sistemlerle güvence altına alınmasından geçiyor. Bu görüşü savunan isimler arasında, halen Lübnan dosyası üzerinde çalışan ve ABD’nin Birleşmiş Milletler heyetinde yer alan Morgan Ortagus da bulunuyor.
İsrail’in Talepleri ve Güvenlik Endişeleri
ABD içindeki bu ikinci yaklaşım, büyük ölçüde İsrail hükümetinin talepleriyle örtüşüyor. Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümeti, özellikle güney Suriye’deki Dürzilerin güvenliğinin sağlanmasını öncelik olarak Washington’a iletiyor. İsrailli yetkililer, İsrail’deki Dürzi toplumunun siyasi ağırlığına dikkat çekerek, Suriye’deki Dürziler için güvence talep ediyor.
Buna karşılık Şam yönetimi, İsrail’e güven vermeye hazır olduğunu belirtirken iki temel şart öne sürüyor: İsrail’in ayrışma hattına geri çekilmesi ve İsrail’in Suriye’deki Dürzilerle doğrudan ilişki kurmaktan vazgeçmesi. Ayrıca Suriye, ülkenin kuzeydoğusunda DSG ile ilgili meselenin çözülmesini ve bu süreçte Türkiye’nin desteğinin korunmasını da öncelik olarak görüyor.
ABD’li kaynaklara göre İsrail ise Washington’a, Suriye’de herhangi bir Türk nüfuzu istemediğini ve Ankara’nın sahada askeri ya da siyasi varlık göstermesine karşı olduğunu iletti. İsrail ayrıca kontrol altına aldığı bölgelerin kalıcı işgal anlamına gelmediğini, güvenlik ve siyasi düzenlemeler sağlandığında bu bölgelerin Suriye devletine devredileceğini savunuyor.
ABD’nin Önceliği: İstikrar ve Terörle Mücadele
ABD yönetiminin uzun vadeli hedeflerinin tam olarak netleşmediği belirtilirken, Trump yönetiminin mevcut politikası Suriye’de yeni yönetimle iş birliği yapmak ve İsrail ile doğrudan bir çatışmayı önlemek üzerine kurulu. Washington, özellikle IŞİD ve El Kaide ile mücadelede Şam yönetimiyle koordinasyona büyük önem veriyor.
Bir ABD’li yetkili, ABD’nin Irak’taki deneyimini “başarılı” olarak nitelendirerek, benzer bir sürecin Suriye’de de hedeflendiğini ifade etti. Yetkiliye göre, yerel güçlerin terörle mücadelede sorumluluğu üstlenmesi, ABD’nin sahadaki askeri varlığını azaltmasını mümkün kılabilir.
Aynı yetkili, Suriye’de istikrarsızlığın yalnızca bölgesel değil, küresel güvenlik açısından da tehdit oluşturduğunu vurguladı. ABD’nin müttefikleriyle birlikte yürüttüğü faaliyetleri “bir yatırım” olarak tanımlayan yetkili, özellikle kuzeydoğu Suriye’deki kampların ve tutuklu merkezlerinin kapatılmasının, terörün yeniden filizlenmesini önlemek açısından kritik olduğunu söyledi.
ABD’li yetkiliye göre, İsrail ile olası bir barış süreci ise daha sonraki bir aşamada, ilgili taraflar ve ABD Başkanı’nın gündemine girecek.
Son güncellenme: 17:28:05







































































































































































































