Değişik nedenlerden dolayı uluslararası konjonktür gösteriyor ki dünyanın tüm egemenlerinin dikkatleri Ortadoğu coğrafyasında ve Kürt halkı üzerindedir.
Dünyanın egemen güçleri Kürt halkının evrensel temel ve doğru değerler etrafında birliğini inşaa etmesini, birlik içinde olmasını istemektedir.
Bu sürecin farkında olan bölgenin sömürgeci devletleri ise dinci ideoloiyi, Marksist Leninist ideolojiyi değişik örgütler üzerinden Kürt halkı içinde, toplumda yaygınlaşmasını sağlamaya çalışıyor. Sömürgeci devletler dünyanın egemen güçlerin Kürt halkı için istediği evrensel temel değerlere ve çoğulcu demokrasiye ters bir oluşumun içinde olmasını istemekte ve bunun planlarını hayata geçirmeye çalışmaktadır.
Dünya egemenleri dinci ideolojiye karşıdır, böylesi tekçi bir egemenlik arayışı ve anlayışını ret etmektedir. Dünyanın egemen güçleri Marksist Leninist ideolojiye karşıdır, böylesi tekçi sosyal bir sınıfın bir egemenlik arayışı ve anlayışını ret etmektedir.
Sömürgeci devletlerin ülkesiyle birlikte paylaştıkları Kürt halkına karşı en kolay mücadele görüldüğü gibi bu türden tekçi ideolojilerin toplumsal zeminde yaygınlaşmasını sağlayıp uluslararası güçlerin desteğini Kürt halkından koparıp bu desteği kendi yanlarına almaktır.
Kürt halkı coğrafyasında ve bölgesinde son yıllarda hızlandırılmış böylesi bir siyasi ideolojik süreç yaşamaktadır.
Bu Kürt halkı aleyhinde geliştirilmiş ve bilinçli planlanmış siyasi ideolojik projesidir.
Gerek dinci cenahtan, gerek sol cenahtan yapılan siyasi ideolojik atılımlar buna yönelik tasarım ve projelerdir ve böylesi hesap ve hedeflere göre yaygınlaşmasını sağlamaya yönelik çalışmalar sürmektedir.
Bu perspektife uygun Tez, teori, ideolojiler toplumu ve toplumsal psikolojiyi şekillendirme ve yönetme projesi işlevini yerine getirmektedir.
Sosyo psikolojiyi müthiş etkisi altına alan bu tez ve teorler mevcut basın, yayın ve tüm iletişim araçları ile beyinleri etkileyip yönetmeye devam etmektedir.
Dünyamızdaki tüm ulusların, genel geçerli sistemlerini, meşru ulusal değerlerini toplumsal hafızadan söküp atmaya çalışmaktadır.
Mevcut ulusal devletin sistemsel değerlerini, evrensel temel değerleri, çoğulcu demokrasiyi tersyüz ederek, devletsiz demokrasi diye yeni bir sistem, model iddiasını toplum üzerinde zor,, baskı ve şiddet temelinde oluşturmaktadır.
Dünyanın tüm halklarının tartışmasız sahip olduğu ve sahiplendiği " bağımsız ulusal devlet" modelini, sistemini gerici, ilkel olduğu iddia edilerek halkı oldukça bilinçli ve profesyonel biçimde mevcut gerçek değerlerden uzaklaştırmaktır.
Halkı evrensel temel değerlerden ve çoğulcu demokrasiden uzaklaştırmaktır.
Egemen uluslar, ulusal bağımsız devletlerine, sistemine, modeline sahip çıkmakta ve bağlıdır. Ancak ulusal devlet modelinin yıkılması, ortadan kaldırılması tezi her nedense mazlum ve mağdur Kürt halkının hafızasına işlemektedir. Kürt halkını zihinsel olarak bağımsız bir gelecekten oldukça profesyonelce koparmakta ve uzaklaştırmaktır.
Buraya nasıl getirildiğine yakın tarih tanıktır. Derin devletin tartışmasız karanlık labirentlerini temsil eden sol siyasi ideolojik yapıları dizayn edenlerin toplumsal psikolojiyi dizayn çalışmalarının sonuçlarıdır.
Mevcut sömürgeci devletlerin zorla dönüştürülmesi, değiştirilmesi tezini Kürt toplumunun beynine aktarmaktadır. Bağımsız devlet sahibi egemen ulusun bu teze, teoriye ne dediği, destek verip vermeyeceği tartışma konusu yapılmamajta ve akıllara bile getirilmemektedir.
Mevcut tezlerle dünya milletleri nezdinde gerçek değerler, çok yönlü siyasi ideolojik çarpıtmalarla doğru değerlermiş gibi algılara iletilmekte ve işlenmektedir. Toplumu, Kürt halkını reel sosyalizm kılıfı altında Amerika, Avrupa birliği değerlerine karşı bir savaşın içine çekilmek istenmektedir. İlginç ki birçok bölgede Amerika ve Avrupa Birliğine dayanarak yaşama şansı elde ettiği gerçeğine rağmen süreç bu doğrultuda yürütülmektedir.
Dünyada geçmişte defalarca denenmiş, tasfiye olmuş, iflas etmiş Marksist Leninist siyasi ideolojik sistemi süslü kelimelerle yeni bir model iddiası diye Kürt halkını deney aracına çevirmektedir.
Onbinlerce yurtsever "özgürlük ve bağımsız bir gelecek" şiarı ile bu uğurda yiitip gitmesi ardından hareketi ve dayandığı değerleri ters yüz edilmiştir. Devleti olmayan sömürge halkın önüne "devletsiz demokrasi" hedefi uğruna zora dayalı bir mücadele içine sürüklemiştir. Devleti olmaya sömürge halkın normal şartlarda bağımsız bir devlet uğruna mücadele vermesi gerekiyor. Ancak toplumsal psikolojiyi etkilemek üzere hazırlatılan teoriler bunun tersi yönde iddiaları toplumsal hafızaya işlemektedir. Sömürgeci devletlerin de çok istediği doğrultuda "devletsiz demokrasi' iddiasını zor baskı ve şiddet araçlarına dayalı sömürge halkın siyasi ideolojik yaşamının vazgeçilmez bir parçası durumuna getirmeye çalışmaktadır.
Gerçekte demokrasi mücadelesi çağımız koşulları göz önüne alındığında meşru sivil zeminde halkımızla birlikte rahatlıkla verilebilir.
Demokrasi iddiasındaki kişi grup ve yapıların zor baskı ve şiddet araçlarından uzak durması, ret etmesi de bu çağdaş sürecin bir parçasıdır.
Mevcut teorinin görüldüğü gibi pratikteki yansıması içi boş tezler, teoriler için zor baskı ve şiddet üretiyor. Dünyanın hiç bir sömürge halkı sömürgeci sistemi değiştirmek uğruna silahlı mücadele vermemiştir.
Egemen uluslar ile birlikte çoğulcu demokrasi mücadelesi veren sömürge halklar olmuştur. Bu da sivil meşru zeminde ve barış içinde gelişmiştir. Sömürge halkın sömürgeci devleti zorla dönüştürmesi değiştirmesi teorisi halkın önüne konulması, sömürge halkın enerjisini tüketip gelecek umudunu yok etmeye yöneliktir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.