Ortadoğu coğrafyasından, Batı illerine, Türkiye içlerine ve Avrupa Birliği ülkelerine akın akın insan seli göçler devam ediyor.
Bu zengin coğrafyanın insanları kendi mallarını, vatanını, ülkesini, tarihini, kültürel değerlerini geride bırakarak niçin bu denli çaresizce geriye her şeyini bırakıp canını kurtarma derdine düşmüş ve ülkesinden kaçıyor?
Bu soruya Ortadoğu\'da yaşanmış ve yaşanmakta olan trajedilerin can alıcı cevabını uzunca araştırmalar yaparak fikir ve düşünce dünyasını harekete geçirerek cevap bulmaya ve tespit etmeye çalıştım. Ortadoğu\'nun bu haline trajedi diyorum, her aile etkilenmiştir, çocuğunu, yakınını, malını ve mülkünü kayıp etmiştir. Bunları ancak trajedi kelimesiyle açıklayabilirim ve buna göre 3 ana neden görülüyor. Ortadoğu coğrafyasının çok kültürlü halkların ve farklı inançların, farklı sosyal sınıfların bir arada yaşadığı bu coğrafyadır. Bu gerçekliği yok edecek, ortadan kaldıracak, imha edecek siyasi ve sosyal düşüncelere, kişilere, gruplara, kurumlara ve sistemlere dikkat çekmek istiyorum. Bunları toplu halde sırasıyla aşağıya çıkarmaya çalışacağım.
İkinci dünya savaşlarını hepimiz tarih kitaplarında yüzeysel olarak okuyup öğreniyoruz. Ancak bunun düşünce, fikir, ideolojik arka planı hep gözlerden kaçmıştır veya bilinçli olarak toplumun bilincine çıkarılmıyor. İkinci dünya savaşları Avrupa Birliği ülkeleri milletlerine çok büyük acılar yaşatmıştır. Avrupa Birliği ülkeleri de tıpkı Ortadoğu milletleri, halkları, toplumları gibi benzer şekilde çok farklı kültürlerin ve çok farklı inançların bir arada yaşadığı bir coğrafyadır. Bu coğrafya üzerinde Hitler, Franko, Mosolini gibi tek ırk egemenliği ideolojisini, siyasi düşünce ve fikrini egemen kılmaya çalışmışlardı. Avrupa Birliği ülkelerinde bu durum adeta kıyametin koptuğu noktadır. Hitler faşizmi Alman ırkını egemen kılmak, diğer ırkçı liderler de onu takip etmek tekçi ırkçı ideolojiyi egemen kılmak üzere farklılıkların imhası hedeflenmiştir. Bu durum 1945 yılına kadar yakıcı ve yıkıcı biçimde devam etmiştir. Avrupa genel olarak yıkıma uğramış, halklar, toplumlar yerini yurdunu geride bırakarak canını kurtarmak için göç edebilenler yollara düşmüştü. Avrupa halkları, milletleri 1945 yılından sonra bu ırkçı, tekçi ideolojiyi terk etmiş evrensel kabul edilen değerler etrafında çoğulcu demokratik düzenini kurmuştur. Çoğulcu demokrasi günümüze kadar geliştirilerek sosyal denge sistemine doğru ilerletilmiştir. Vahşi ırkçı tekçi ideoloji ve vahşi kapitalizm yerine çoğulcu demokrasi ve sosyal denge sistemi inşa etmeye devam etmiştir. Günümüz dünyasında özellikle Ortadoğu coğrafyasında kendisini zor ve şiddet araçlarıyla halklara dayatan katı ulusçu, tekçi, ırkçı ideolojiyi esas alan totaliter sistemler ve halen öyle sistemleri hedefleyen kişi, grup, kurum ve kuruluşlardır. Ortadoğu toplumları, halkları, milletleri iç içe geçmiş, farklı kültürler, inançlar bir arada barış içinde yaşamaktadır. Ortadoğu coğrafyası halkları, toplumları, milletleri sosyal sınıfsal farklılıklarla yüzyıllardır bir arada beraber ve barış içinde yaşamaktadır. Tüm insanlığın olduğu gibi bölgemiz halkların sahip olduğu değerler derin tarihi kökenlerinden gelmektedir. Mülkiyet hakkı, özgürce üretme hakkı, ürettiğini değerlendirme hakkı, inanç hakkı, inancını özgürce yaşama hakkı tarihten devraldığı vazgeçemeyeceği mirasıdır. Komünizmin tekçi düşünce, tekçi fikir, tekçi ideolojisi ve tekçi sınıf hedefi dünya üzerindeki tüm halkların olduğu gibi Ortadoğu halkların da yabancısı olduğu, uzak durduğu, zararlı bulduğu, insanlık değerlerini metaya dönüştüren, kullanmayı hedefleyen bir sistem olduğu gerçeği ile karşı karşıyadır. Dünya üzerindeki tüm halklar, milletler ve toplumlarca ret edilmiştir. Bu sistemi hedefleyen kişi, grup, kurum ve kuruluşlar varlığını zor ve şiddet araçlarına dayandırmaktadır. Zor ve şiddet araçları dışında toplumlar, halklar ve milletler tarafından varlığı kabul edilmemiş ve günümüzde de kabul edilmiyor. Yeryüzü üzerindeki 24 ülkesinde denenmiş ancak tümünde iflas etmiş, tasfiye olmuş, halkın ret ettiği ve Ortadoğu coğrafyasında zor ve şiddet araçlarını kullanarak kendisini halklara dayatan, zor ve şiddet araçlarıyla kendisini var etmeye çalışan tekçi, Marksist/komünist ideolojik diktatörlüğü hedefleyen kişi, grup, kurum ve kuruluşlardır. Ortadoğu Coğrafyası halkları, milletleri, toplumları çok farklı inançları bulunmaktadır. Genel olarak barış içinde bir arada yaşamışlardır. Ancak zaman zaman tekçi dinci ırkçı ideolojiler zora ve şiddete dayalı araçlarla farklı inançları yok etmeye, imha etmeye yönelmiş, tekçi dinci inancı zora ve şiddete dayalı araçlarla egemen kılmaya çalışmışlardır. Her zaman Ortadoğu coğrafyasını halklar mezarlığına çeviren ve günümüzde de kendisini zor ve şiddet araçlarıyla halka dayatan dinci, tekçi, ırkçı teokratik sistem hedefleyenlerin yarattığı kan gölünden, gelecekte daha kanlı bir coğrafyaya dönüştüreceği şimdiden belli olan çağdışı, insanlığın evrensel değerlerine düşman zor ve şiddete dayalı yapılardan kurtulmak için can havliyle kaçıyorlar.
Ortadoğu coğrafyasını kan gölüne çeviren bu çağdışı yapıları toplumların, halkların, herkesin bilince çıkartması barış içinde özgür bir gelecek için elzemdir. Barış ancak insanlığın evrensel değerlerini egemen kılarak bu topraklara gelebilir ve kalıcılaşabilir. Tekçi, ırkçı, dinci ideolojik, sosyal, siyasal, kültürel, sınıfsal farklılıkları imhayı hedefleyen kişi, grup ve kurumların çok iyi bilinmesi, tanınması ve toplumlara ne denli zararlı yapılar olmasının anlaşılması gerekir ki bu da Ortadoğu coğrafyasının geleceğini yakından etkileyecektir.
Ortadoğu coğrafyasının kalıcı barışı, bir arada eşit ve özgür yaşama sigortası, ilacı çoğulcu evrensel değerlere dayalı demokratik sistemdedir. Bölge halklarının bu değerleri bilince çıkartması ve dört elle buna sarılması, sahiplenmesi, uğruna mücadele etmesi, zor ve şiddete dayanan kişi, grup ve kurumlara karşı sesini yükseltmesi, barış içinde sağlıklı bir gelecek için kaçınılmazdır. Ülkesini, bölgesini, geleceğini garanti altına almanın yegane yolu çağdaş ve evrensel değerlere sarılmaktan geçiyor. Tekçi kişilere, tekçi ideolojilere, tekçi ırkçı hesaplara saplanmış, sarılmayı, tekçi ideolojilere sarılmayı dayatanların bölgemizi kan gölüne çevirenler, kan gölü yaratanlar olduğu, geleceği zehirleyenler olduğu bilinmelidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.