[*]Kürdistan gözümüzün önünde kayıp gidiyor...
Vicdan azabı çekiyoruz. Doğrudan müdahale edemiyoruz. Sıkıntıları kafaya vuruyor.
Bu uygulanan tarza katılırsan Türkiye’yi mi demokratikleştireceğim, yerel demokrasi mi yaratacağız? Bunun için savaşa değmiyor.
Evet, bütün meşru direniş haklarını Kürdistan halkının kullanma hakkı vardır.
Katılırsan amaçsız kalıyorsun, katılmıyorsan kendi çapında bir şeyler yapmaya kalkınca vicdanen rahat olamıyorsunuz.
Dalgalar hepimizi vuruyor.
Boğulmamak için çırpınıyoruz.
Çok şükür ki eski dönemleri yaşamıyoruz, TC sömürgeciliği bir daha üstümüzü betonlamayacak.
[*]KCK barışı barış değildi :
Yaşadığımız bir barış ve ne yaman bir “çözüm süreci” vardı. Öyle ya büyükler adına çözüm süreci koymuştu. Ne barış gelebildi ne de bir şey çözülebildi.
Bana göre “çözünme süreci” altında Kürtlerin dinamik ruhlarını çözmeye çalıştılar. PKK’de Kürdistanileşme ve bağımsızlık, statü adına ne varsa alıp götürmeye çalıştılar.
Geriye darmadağınık ruhlar kaldı.
Öte yandan “taktiktir”, “bizde Kürdistan istiyoruz” vebenzer denilerek ruhlar biraz ayakta kaldı. Ama iki arada bir derede gidip geldi.
Şimdi tam savaş ve soykırım içinde “Demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa” kitabı dolaşıyor. Orada “AKP ile ittifak” yapıldığı, kaç kez ciddi tarihi adımların zamanı geldi demeler var. Ama her nedense bu sahte barış yerini savaşa bıraktı.
TC, barış yapmak için hiç bir hazırlığa sahip değildi. Sadece Öcalan üzerinde bir barış hayali yaratılıyordu. Tek amaç Kürtleri ruhsuzlaştırmak, bağımsız devlet kurmak ve temel statüleri (federasyon, konfederasyon, otonomi) istemekten uzaklaştırmaktı.
Bunu da önemli oranda başardılar.
KCK, amaçsız bırakılmıştı... Ya da amaçsız kurulmuştu…
Sahte barış ile buna ulaşıldı.
“Demokratik kurtuluş ve yeni yaşamı inşa etmek” kitabında KCK’nin kuruluşunun MİT ile konuşulduğu da vurgulanmaktadır.
Esir alınan bir liderle yani sadece Kürdistan için değil nerede olursa olsun tek muhatap gösterilip barış gibi temel ve bütün halkı ve ülkeyi ilgilendiren bir konuyu tek başına kararla devretmek hapse girmek ve esir olmak demektir. Buna özgür ve irade sahibi olan herkes güler.
Hala yeniden “bir masadan kaçmadık, İmralı ile temel barış konularını konuşursunuz demekten vazgeçmediler.
Barış sürecini değerlendirmeyeceğim geldiğimiz nokta çok açıktır.
Nasıl kandırıldığımızın hikayesini yaşıyoruz.
[*]Nasıl savaşıldığını da bilmiyorlar!...
Şaşıracaksınız.
Şaşırmayınız, Kandildekiler akıl tutulması yaşıyorlar...
Bu kadar savaş sürecinde Siverek’teki kozık savaşından bir sonuç çıkarmamışa benziyorlar.
Kemal Pir arkadaş o zamanlar Siverek’e gitmişti. Kim Siverek’i bu hale getirdi, bu gerilla tarzı değil, kozıklara mücadeleyi bağlayan kimdir diye soruyor ve bunu yapanı asmak gerektiğini vurguluyordu.
Madem savaşmak istiyorsunuz bu şekilde değil, düşmanı üzerinize çekip, bir yere çakılarak, çocukları ve aileleri hedef yaparak ve halkı ezdirerek direnemezsiniz.
Bu tarzın adı intihardır.
Hızlı, düşmanı her herde vuran ve hiç bir yerde somut görünmeyen küçük birimler vb tercih edebilirdiniz. Dahada saymak mümkündür. Daha önceki bir makalemde (1) buna değinmiştim. Gelişmeler bizi doğrular niteliktedir. Keşke bu kadar halk ölmese ve doğrulanmasaydık.
Faturası bu kadar ağır olan, bu kadar yıkım ve soykırımın olduğu bir tarz kesinlikle onaylanamaz.
Hem fatura ağır oldu ve hemde sizi destekleyen halkın önemli bir kısmını karşınıza aldınız.
Duran Kalkan, ANF\'deki röportajında, Cizre için: \"Ağır bir bilanço oldu. Bu düzeyde saldırı beklemiyorduk; yanılmışız, hata yapmışız. Düşman da olsa karşımızdaki güçlerin insan olduklarını sanıyorduk.\"
TC’nin soykırım cumhuriyeti olduğunu şu sözü edilen barış süreci ve yeni paradigma ile unuttunuz.
[*]2013 temiydi ne, Aysel Tuğluk, “demokratik özerklik” ilanı yaptı...
Herhalde “özyönetim” veya yerel demokrasiyi de böyle ilan etmek istiyordunuz. İlan edilip duruluyordu.
TC de bunu biliyordu, birincisinde bir şey demedi. Çünkü çözüm süreci vardı ve gerillayı silahsızlandırma planları açıkça belirtiliyordu.
Ama siz her şeyden bir mana çıkarmakla meşguldünüz.
Tavuğun altın yumurtlayacağını herkese duyurmaya çalışıyordunuz...
Bu ilanın tutmayacağını yazmıştım(2)
[*]Size ne savaşın nede savaşmayın demiyorum.
Evet, size ne savaş nede savaşı bırakın çağrısı yapmıyorum. O, bana düşmez.
Ama şimdi uyguladığınız ve adına “hendek savaşı” denilen savaş tarzını kesinlikle terkediniz.
Bu şekilde bir savaş olamaz. Kendi halkınızı büyük bir ağırlık altında ezmenin adıdır bu. Hemde sizi her yönüyle destekleyen dinamik yerlerde ki halkı...
Savaşı galiba unutmuşsunuz... Savaşınız savaş değil derken bunu kastediyorum.
Aklınız ve stratejiniz yanlış çalışıyor.
Sorun demokrasi mücadelesi ise, Türkler ve Kürtler için durumu aynı görüyorsanız, insanlarımız niye ölüyor?
Artvin deki direnişi de destekliyorum ama Kürdistan da yerle bir edilen ve göç ettirilen, soykırıma uğrayan Kürtlerin durumu ile Cerattepe’yi aynı gösterenler büyük bir yanılgıyı yaşıyor.
\"Cerattepe özyönetim direnişiyle Kürdistan’daki özyönetim direnişleri, yani demokrasi mücadelesi birleştiğinde Türkiye’de yeni bir umut ve alternatif ortaya çıkacak, Türkiye halkları da bu umut etrafında birleşecek özgürlük ve demokrasi mücadelesiyle yeni Türkiye’yi yaratacaklardır.\"(Mustafa Karasu)
“Düşmandır yapar” demeyiniz. Bunu biliyoruz. Ama yanlış amaç ve savaş tarzı uygularsan bu tutmaz. Bedeli ağır olur.
Eleştirilerim “niye direniyorsunuz” noktasına değildir.
“Direndiğin ve savaştığın amaca değsin” diyorum.
“Yeni Türkiye’yi yaratmak” için kesinlikle kimsenin savaşmasını istemem. Sorun Türkiye ve Türkiyelileşme ise hala Türkiye’nin her tarafının bu savaşa katılması gerekmez mi?
Kürdistani kesimlerle ittifaktan kaçıyorsunuz, o zaman Türkiye halkları ve Türk halkıda savaşsın, hani halklar kardeştir, Halkların demokratik Kongresi, halkların demokratik partisi vardı?
Ayrıca AKP gider CHP ve MHP gelir. Bizim direniş ve mücadelemiz sömürgeciliğe karşı olmalıdır.
[*]Kısaca barışı beceremeyenler savaşı da beceremezler..
PKK iyi savaştı. Kürtlerin direnmek ve savaşmak sorunu yoktur. Kürtler fırsat buldukaların da ve yakalandıklarında dünyanın en direnişçi halklarından biridir.
KCK ise barışa hakkını vermedi, burada hep duygularla ve ruhlarla oynandı. İnsanların içi boşaltıldı.
Barışı sahte oynayanlar bu kez bunun ağır hayali altında birden bire barikat savaşlarına başladılar. TC zaten savaşı başlatıyordu. Siz savaşın sorumlusu değilsiniz, kendiniz TC’nin dayattığı savaşın kurbanı oldunuz.
Bu şekilde savaşırsanız savaşı da bilmiyorsunuz sonucu çıkar.
[*]Kürdistan ancak Kürdistan halkının yer alacağı çoğunluğunun ve belki de ezici çoğunluğunun direnişini oluşturmak ve yaratmakla kurtulur.
Direnen geçler, siz bu savaşın sorumlusu ve nedeni değilsiniz.
Bu savaşın sorumlusu ve nedeni TC’dir.
[*]Bak, şehirlerinizi de vururuz diyorlar...
Şehirlerimizi yerle bir ettiler. Sur ve Cizre’de evler baştan sona yıkıldı. İdil ‘de havadan uçak ve helikopterlerle bombalıyorlar.
Eski soykırım dönemlerinde köylerimizi ve küçük yerleşim birimlerimizi yıkıyorlardı, yakıyorlardı, öldürüyor, soykırımdan geçiriyorlardı ve kalanları yaşadıkları yerden uzaklaştırıyorlardı.
Bu çöketme planı ile aynı amacı yeni koşullarda şehir ve ilçelerde uyguluyorlar.
Ne olursa olsun, “Kürdistanı size kurdurtmayacağız” demeye getiriyorlar.
TC, soykırımcı bir cumhuriyettir. Kuruluşunda bu var ve ne olursa olsun, dünyada yıkılsa bunu yapmaya devam ediyorlar.
-Batı Kürdistan kurtulmasın, kuzeye örnek olur tutumundan hareketle batı Kürdistanı doğmadan boğmak istiyorlar. Kuzeye bunun için saldırıyorlar.
Şimdi gördük mü, Türk barışının ne demek olduğunu. Türkiyelileşme ve demokratik ulusun ne demek olduğunu?
Öğrenmeyecek misiniz?
-Türkler soykırım uygulasın biz temel taleplerden ve bağımsızlıktan vazgeçelim ve soykırım eşliğinde entegrasyona katkı sunalım değil mi?
[*]TC yi tanıyalım...
Kaç kez yaşadık bunları.
Kaç filim şeridi geçti gözlerimizin önünde.
Kaç kez soykırım yaşadık...
Kaç kez sürüldük.
Kaç kez vurulduk..
Belki binlerce ve milyonlarca kez...
Bu kez küreselleşen bir dünyanın gözleri önünde Kuzey Kürdistan vuruluyor, can damarları yok edilmeye çalışıyor...
Bazıları muhalefet adı altında bunları “KCK yapıyor veya yol açıyor” demeyiniz.
KCK’yi temel stratejik hataları ve yanlışları ile eleştirelim. KCK ancak düşmanın zaten yaptıklarına yanlış tarzları ile koz sunabilir. Hepsi bu..
Ama dünden bu güne TC özel savaş uygulamasıdır ve sistematik bir soykırımcı cumhuriyettir. Bu sömürgeci cumhuriyetin hikayesi çok uzaklara gitmiyor, çoğunlukla başkalarının toprağı üzerine kurulu gecekondulu bir cumhuriyettir.
Parçalanır ama taviz vermez esprisi üzerine kurulmuştur.
Suriye haline dönerse ve Erdoğan gibi başında sağa sola çarpanlar oldukça dünyanın onlara da dar olacağı zaman kısa sürede gelebilir...
Her tür meşru direnişi göze almadan kurtuluş olamaz.
Bunu, hiç bir zaman unutmamak lazımdır.
Bu gün Kuzey Kürdistan da durum ne olursa olsun halkınızın yardımına koşmaktan ve ülkenizin özgürlüğü için çalışmaktan çekinmeyiniz.
Son söz: Bazıları kıyamet koptuğu bu dönemde böylesi eleştirilere ne gerek var diyebilirler.
Ama böyle diyenler her zaman bunu söylüyor.
Bu gün söylenmedikten sonra zamanı geçince söylemenin de hiç bir yararı yoktur.
Dünya Kuzeyde TC’nin yaptığı soykırım vahşete gözünü hala kapalı tutuyor. TC’yi hala gözden çıkarmadılar.
Ama TC’nin gözden çıkarılması koşulları da oluşmaya başlıyor...
Bir yerlere sert çarpacaktır...
Bazı şeyler ne kadar kötü olursa olsun umudumuzu diri tutalım.
Ne dünya eski dünyadır ne de Kürdistan eski Kürdistan’dır...
[email protected]
Dursun Ali Küçük-24.2.2016
(1)- http://www.nerinaazad.com/columnists/dursun_ali_kucuk/hendeke-dusmek-mi-hendek-atlamak-mi
(2)- http://www.nerinaazad.com/columnists/dursun_ali_kucuk/yeni-konsepte-karsi-inadina-kurdistan
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.