Türkiye hiçbir seçime benzemeyen bir seçim yaşadı.
Bunu kısmen önceden tahmin eden Ak parti savaş meydanının stratejik alanlarına konumlanarak stratejisini genel savunma içerisinde taktik saldırılarını belirlemeye çalıştı. Elindeki güç durumuna göre her türlü savaşa hazırdı. Ama hesaplayamadığı bir güç vardı. Buda sonra ortaya çıkan cemaatin gücüydü esas saldırılarının bu görünmeyen gizli güçten gelebileceğini hesaba katmamıştı. Cemaat Ergenekon ve balyoz gibi güçlere karşı mücadelede ak partinin yanında yer almıştı. saldırının bu güç tarafından gelişeceğini hesaba katmamıştı. Nitekim Başbakan Erdoğan \'iyi niyetlerinin kurbanı olduklarını\' açıkça itiraf etti. MHP belirlenen stratejinin içinde olmadı ama bir parçası olmaktan da kurtulamadı. Yapısı gereği kısa süre içinde kendini savaş cephesinde buldu. Kaçak dövüşü esas alsa da CHP cephesinde yer almayı çıkarlarına daha uygun buldu. Bu savaş cephesi zafer kazanmasa bile en azından Erdoğan cephesini bozguna uğratacağından emindi. oda cemaatin cephaneliğini yeterince kullandı. CHP ye göre daha ihtiyatlı kullanmayı esas aldı.
Doğu ve Güneydoğu(Kürdistan)cephesinde BDP ve Ak parti etkili olduğu için özel bir rol biçilmedi. Bu cephe geçmişte savaşın hüküm sürdüğü tahribatların en çok yaşandığı alanların başında geliyor. BDP\'nin genel operasyonun kapsamından haberi olmasa bile doğru bir strateji belirledi. Bu kirli savaşta yer almayacağını meşru müdafaa sınırlarında kendini savunacağını kararlaştırarak Ak partiye dolaylıda olsa büyük bir destek sundu. Ak partinin bunu nasıl değerlendireceğini zaman gösterir. En aktif kader belirleyici güç kendini savaşın dışında tuttu. Operasyonun en önemli ayağı eksik kaldı. İkinci önemli hususlardan biride CHP ordusunun komuta kademesi çok yetersizdi. Devşirme komutanların zafere inançları yoktu. Eldeki bol miktardaki cephaneyi rastgele kullanmakla zaferin elde edileceği gafletini yaşadı ucuz zafer sarhoşluğu sonuçta CHP ye pahalıya mal oldu. Savaş boyunca CHP de taktik üretkenlik hemen hemen hiç yoktu.
ilk yolsuzluk bombaları 17 Aralıkta Ak parti merkezinde patlatılırken ciddi bir sarsıntı meydana geldi. Türkiye kamuoyu bu beklenmedik saldırı karşısında önce büyük bir şaşkınlık yaşadı. Ak parti kurmayları bu sarsıntının etkisiyle saldırının nerden geldiğini kestirmekte tereddüt geçirdi. Erdoğan çok geçmeden teşhisi doğru koyarak topyekûn bir savaşla karşı koymayı esas aldı. \'Ya ölüm Ya istiklal \'diyerek ikinci istiklal harbini başlattı. Eğer tereddüt geçirseydi yada tedbir almada gecikseydi savaşı baştan kaybedebilirdi. İktidarın verdiği hassasiyet ve sürece olan duyarlılığı onu zamanında harekete geçirdi. Bir komutanın en önemli özelliğini sergiledi. Kurmayları geçte olsa işin vahametini anladı. Ayrı kollar gibi duran savaş güçleri savaş seyri içinde bir cephede buluştular. Zaten Ak parti geniş bir cephede savaşmayı kabullenmişti. Ak parti gücünü fazla yıpratma dışında ciddi hatalar içine girmedi. O da psikolojik harp yöntemlerini eksiksiz kullandı. Zaman içinde iki cephe arasında yürüyen savaşı halk savaşına dönüştürerek üstünlüğü elde etti. Kitleleri meydana çekerek saldırı odaklarını deşifre etti. Savaşın Ak partiyle CHP arasında olmadığını saldırının hedefinde Türkiye\'nin olduğunu dile getirerek savaşı halka mal etti. Halkın mücadeleye etkin katılımıyla 30 Martta savaş Ak partinin başarısıyla noktalandı. Savaşın saiki baştan sonuna kadar cemaat oldu.
Seçim bitti. Savaşın hız kesmeden devam edeceği anlaşılıyor. Bu mücadelede yer alan herkesin çıkarması gereken sonuçlar vardır. Özellikle Ak parti açısından sonuçlar hayati derecede önemlidir. Bu sınavın son olmaması için sistemli, köklü, radikal değişikliklere gitmenin ne kadar önemli olduğu net bir biçimde açığa çıkmıştır. Sistem demokratikleştirilmeden anti demokratik güçlerin her fırsatta ortaya çıkacağı yeni darbe biçimlerinin gelişebileceği, sistemin buna açık olduğu yaşanan olaylardan açığa çıkmıştır. Sorunlar zaman aşımına uğratılmadan acilen çözülmek durumundadır. Kuluçkaya yatırılan her sorun daha da ağırlaşarak karşımıza çıkacaktır. En başta Kürt sorunu olmak üzere buna bağlı olarak diğer sorunları da çözüme kavuşturmak gerekir. Bu demokrasinin de gereğidir.
HALİL ATAÇ
1.03.2014
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.