Zira Enfal Halep gibi tehlikeler hiç bitmedi, halen devam ediyor. Şengal\'de bunu denemedi mi Saddam\'ın mirasçısı IŞİD.\nBu konuda son sözü üç kuşaktır Kürdistan\'daki birçok katliamın hem tanığı, hem mağduru, hem de direnişçisi olan Mesud Barzanî\'ye bırakıyorum.
Onlar çığlık atarken, feryat ederken, kadınlar yüzlerini döverken Saddam\'ın zorbaları sırıtıyordu. 80\'e merdiven dayamış beyaz tülbentli bir Kürd anasının başına silah dayıyordu askerler.
Yetmiyordu bir de ellerini arkadan bağlamışlardı. Sadece bir kadın değil onun gibi yüzlercesi, binlercesi dövüle dövüle çöllere sürüldü, kurşunlandı, canlı canlı toprağa gömüldü.
Ben Yahudi soykırımıyla ilgili o kadar fotoğraf, film, belgesel gördüm ama Nazilerin bile ölüme götürdükleri yaşlı bir kadına böyle davrandıklarına rastlamadım. Üstelik bunları yapan güya Müslümandı, güya ümmetti.
3 yıl boyunca kötülüğün her türlüsünü yaşadılar. Saddam ve askerleri artık tek tek katletmekten bıkmış olmalı ki Dokan Baraj Gölü\'nün kapaklarını açarak binlercesini canlı canlı toprağa, çamura gömdü.
Enfal Kurani bir isim kullanılarak Kürtlere soykırım yapılan büyük bir katliamdı, amaç sadece Kürtleri öldürmek değildi. Asıl büyük amaç Kürdistan\'ı sonsuza dek yok etmekti.
Bu yüzden direnişin, mücadelenin önderi olan Barzani ailesi, aşireti en büyük kurban seçildi. Yaşları 10 ile 70 arası yaklaşık 8 bin Barzani erkeği evlerinden alınıp Irak çöllerinde diri diri topraklara gömüldü, katledildi.
Geride kalan kadınlarıysa Musul ve Erbil\'de yokluğa, zorluğa mahkum ettiler, inşaatlarda çalıştırdılar. Zorunlu ikamete tabi tutuldular.
Köylerde neredeyse erkek bırakmadılar. 4665 köyün 4000\'i Enfal soykırımı ile yerle bir edildi. Enfal yıllara yayılan, uzun zaman boyunca sistemli olarak işleyen bir zulüm, bir işkence, bir katliam çağıydı.
Son halkası olarak kabul edilen Halepçe\'yle birlikte son bulduğunda geride kefensiz, duasız, mezarsız 185 bine yakın Kürd vardı.
Dul kadınların, babasız evlatların acılı onca yakının aramalarına rağmen çok az mezar bulundu. 2005 yılında bu şekilde bazı kişilerin kimlikleri belirlendi ancak binlerce şehid arasında sayıları o kadar azdı ki bu bir devlet sırrı olarak saklandı.
Bunun yerine her aile sanki içinde kendi yakını yatıyormuş gibi bir mezar seçti. Ona dua ediyor, ona gözyaşı döküyor, ona rahmet diliyor.
Bir film olsa herkesin gözyaşlarına boğulacağı hıçkıra hıçkıra ağlayacağı tarifsiz bir trajedi Enfal.
İnsanın en çok zoruna gidense tüm bunların halen dünyanın büyük bir bölümünde bilinmemesi ya da göz ardı edilmesi, unutulması. Eğer bugün Kürtler Ortadoğu’daki kimsesiz bir halk olmasaydı başına gelenler, uğradıkları katliamlar kitaplara, filmlere baş konu olurdu.
Yapılan kötülüklerin unutulduğu, kurbanları sahipsiz, isimsiz bir katliam, bence soykırımların en kötüsüdür. Maalesef Enfal böyle bir trajedi.
Düşünsenize tüm bunları Kürdler\'e reva gören Saddam\'ın ismini çocuğuna veren bir Kürd acaba halkına bu yaptıklarını ne kadar biliyordu. Tarih ve ulusal bilinçten yoksun bir halkı sanırım hiçbir şey için suçlayamazsın.
O yüzden özgür-bağımsız-güvenli bir ülke ve bunun için mücadele edecek bir kuşak istiyorsanız, çocuklarına işgalcilerinin görenin dişlerini gıcırdatan, nefesini kesen bu katliamlardan kesitler gösterin, öğretin.
Çünkü hepimiz çok iyi biliyoruz ki, bu katliamlar sadece devletsiz savunmasız halkların kaderi. Yahudiler devletleri olmadan önce katledildi. Ermeniler keza öyle, şimdi onlara iyi kötü sahip çıkan bir devletleri var.
Bu milliyetçilik değil, bu ulusçuluk da değil, bu sadece tarihi 100 yıllık kaderi kötülüğün, ölümlerin, zorbalıkların her türlüsüne doymuş bir halkın huzur bulması için olması gerekendir.
Zira Enfal Halep gibi tehlikeler hiç bitmedi, halen devam ediyor. Şengal\'de bunu denemedi mi Saddam\'ın mirasçısı IŞİD.
Bu konuda son sözü üç kuşaktır Kürdistan\'daki birçok katliamın hem tanığı, hem mağduru, hem de direnişçisi olan Mesud Barzanî\'ye bırakıyorum. Enfal\'de katledilen ve kemikleri bulunan bazı şehidler defnedilirken Barzanî onlar bunları yazmıştı. Evet Barzanî’nin dediği gibi halen Enfal ve benzeri katliam tehlikesi devam ediyor.
“Enfal\'a (soykırım) uğramış bir şehidin cenazesini taşırken hissetiklerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
O şehidin adını bilmiyordum. Kadın mı erkek mi, çocuk mu yaşlı mı bilmiyordum fakat mazlum bir şehid olduğunu biliyordum. Hiçbir günahı yoktu, tek suçu sadece Kürt olmasıydı.
İşte o zaman o şehidin en yakınım olduğunu hissediyordum. Eğer erkekse biraderim, kadınsa bacım, genç ise ya kızım ya da oğlum.
İnanıyorum ki o şehidin ve tüm Kürdistan şehitlerinin ruhu huzur içindeydi, çünkü görüyorlar ki bugün Kürdistan\'ın bir parçası onun kanı ile özgürleşmiştir.
Ne hazindir ki bugün Bağdat\'ta Enfalcıların (soykırımcıların) inanç ve düşüncelerini taşıyan insanlar var ki ellerinden gelirse aynı suç siyasetini sürdürecekler.
Bunca kurbanın ardından Kürdistan hep özgür kalmalı. Benim için en büyük onur şudur ki şehitlerin anne babaları yanıma gelip \'Axxx şimdi şehitlerimizin ruhu huzur içindedir\' diyor\"
twitter.com/normalgasteci
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.