\"Kobanê\'nin bu tarafla ne alakası\" var dediler, \"orada iki terörist grup savaşıyor\" dediler, \"birbirlerinden farkı yok\" dediler. Ancak yanıldılar çünkü yanlıştaydılar. Kobanê\'de teröristler değil, silahla evinin kapısına dayanıp senden namusunu, canını, malını isteyen vahşilere karşı verilen kutsal bir savaş vardı.
Temsilcileri barış masasındayken bile savaş ve çatışma varmış gibi bir dil kullanılıyor. Olay dönüp dolaşıp yine kendi kafalarında çizdikleri PKK şablonu ve terör diline takılıyor. Farklı yep yeni bir sayfa açmaya ne yürekleri ne de politikaları izin vermiyor. IŞİD\'in Kobanê saldırısı bunun son örneğiydi.
Günlerce, haftalarca hatta aylarca dünyanın birçok noktasındaki Kürtleri, IŞİD\'in oradaki kardeşlerine yaptığı zulmü, saldırıları naklen izlemeye mahkum ettiler.
Kobanê\'de Kürtler kimsenin evine yurduna, canına kastetmemişti. Barbar, zalim ve vahşetin her türlüsünü mubah gören bir çeteye karşı canını-vatanını-malını-namusunu koruma çalışıyordu. Hangi kitaba bakarsanız bakın, hangi nebinin temsil ettiği dine sorarsanız sorun bu kutsal ve haklı bir savaştı. Zaten onca \"Müslüman kardeş\"in göremediği bu gerçeği tüm dünya da gördü.
Ancak Kürtler maalesef o düşmanlarla aynı güce ve şartlara sahip değildi. Tankları, topları ağır silahları yoktu. IŞİD birçok yerden sürekli militan ve mühimmat desteği alırken onlar Kobanê\'de adeta kapana sıkışmıştı, buna rağmen bırakmadılar, vazgeçmediler. Tüm bunlar olurken yanı başlarındaki, binlerce Kürd’ün oraya gidip ne savaşmasına ne de yardım etmesine izin verilmedi.
Halbuki \"Kobanê\'yle Diyarbakır\'ın ne alakası var\" diyenler çok iyi biliyordu ki, İbrahim\'le İsmail, Yakup\'la Yusuf kadar alakaları vardı.
Sadece uzak etnik bir bağ da değildi bu, çoğu akrabaydı. Halalar, teyzeler, amcalar, kuzenler oradaydı. İşgalciler tarafından 90-100 yıl önce aralarına serilen o tel örgüler yetmemişti aralarındaki bağı muhabbeti koparmaya.
Bayram sabahları tel örgüler arasından birbirlerine hediyelik koliler atıp, tel örgülerin kahredici boşluğu arasından, uzaktan kucaklaşan, selamlaşan o insanların şahidi değil miydik yıllarca. Ne çabuk unuttunuz \"sınırda bayramlaşma izdihamı\" haberlerinizi.
İşte o Kobanê santim santim saldırıya uğrarken Türkiye\'de büyük bir sınavdan geçiyordu. Birkaç yıldır Kürtler’le oturup barışı, huzuru konuşan ve nihai hedefe ulaşmaya çalışan \"Yeni Türkiye\" için de önemli bir samimiyet sınavıydı Kobanê.
Ama olmadı, huylu huyundan, politikasından, tabularından kısacası Kürt fobisinden kurtulamadı. O küçük tel örgüler karşıya geçip yardım etmek isteyen binlerin önünde aşılmaz bir dağ oldu. Yardım etmeyi bir tarafa koyun yardım edenleri de engellemeye çalıştılar. IŞİD\'in naklen zulmünün Kürtler’de yarattığı derin travmayı umursamadı Türkiye.
\"Kobanê\'nin bu tarafla ne alakası\" var dediler, \"orada iki terörist grup savaşıyor\" dediler, \"birbirlerinden farkı yok\" dediler. Ancak yanıldılar çünkü yanlıştaydılar. Kobanê\'de teröristler değil, silahla evinin kapısına dayanıp senden namusunu, canını, malını isteyen vahşilere karşı verilen kutsal bir savaş vardı.
İslami olan da aslında buydu. Kürtler diğer birçok yerde olduğu gibi Kobanê\'de kimin canına malına kastettiler de terörist oldular. Bu bariz barbarlığa Türkiye sessiz kaldı ancak dünya her şeyin farkındaydı, önce ABD\'nin havadan attığı silahlar sonra hava saldırıları ve son olarak Peşmergenin ağır silahlarla Kobanê\'ye gelişi tüm kirli ve gayriahlaki planları bozdu.
Peki Türkiye Kobanê saldırısı sonrası ne kaybetti? Kobanê\'de kaçırılan daha doğrusu bilinçli bir şekilde uygulanan politika bana göre en çok çözüm sürecine zarar verdi, büyük bir fırsatı heba etti.
Kürtler devletin bir ileri iki geri politikası yüzünden çözüm sürecine başından beri güven duyamıyor. Devletin Kürtleri oyaladığını, hiçbir zaman meseleyi çözemeyeceğini düşünen Kürtlerin sayısı oldukça fazla.
İşte Kobanê bu güveni aşılamak ve sürecin samimiyetini göstermek için bir fırsattı. Ancak devlet tercihini maalesef Kürtler\'den yana kullanmadı. Barış masasında olduğu insanlara yardım etmeyi bir tarafa bırakın, onların bu haklı mücadelesini evlerini canlarını almaya gelen çetelerle bir tuttu.
Bunu bilerek mi yapıyorlar yoksa Kürtlerin hissiyatı, ne düşündükleri umurlarında değil mi bilemiyorum. Çünkü eğer Kobanê\'de Türkiye Kürtlere bu kadar zorluk çıkarmasaydı ve IŞİD\'in zaferini müjdeler gibi \"Kobanê düştü düşecek\" demek yerine \"umarım düşmez\" deseydi. Çözüm sürecinde o bir türlü kazanamadıkları güven sorununu büyük ölçüde haledeceklerdi.
Örneğin Yüksekova\'da yıllardır halka, gençlere tazyikli su sıkan tomalar, geçenlerde bir apartmanda çıkan yangına müdahale edip, söndürdü diye oradakiler tarafından hemen alkışlandı. O jeste karşılık her şeyi bir anda unuttular. Çünkü kin ve nefretleri kronik değil, huzur ve barış istiyorlar. Kobanê\'de farklı davranan bir Türkiye\'de bana göre Kürtler tarafından böyle alkışlanacaktı. Bu da barış masasındakilerin elini daha da kuvvetlendirecekti.
Nitekim Başbakan Ahmet Davutoğlu da Diyarbakır\'da kendi seçmeninin bile Kobanê\'ye nasıl duygusal yaklaştığını anlamış olacak ki \"selam\" gönderdi ama artık çok geçti, bir kıymeti yoktu.
Erdoğan\'ın \"Yeni Türkiyesi\"de tıpkı diğer zihniyetler gibi Kürtlere karşı bazı tabuları yıkamadığını açıkça gösterdi. Kürdün kederi onların neşesi sevinci, zaferi kederleri oluyor. Barış süreci ve nihai hedef bu yüzden muamma bu yüzden güven vermiyor.
Peki, bundan ders aldılar mı? İşin en kötü tarafı da bu sanırım, eğer IŞİD yeniden Kobanê\'ye saldırırsa ve aynı fırsatı yakalarsa eminim bu devlet aklı yine barış masasına oturduğu Kürtlere aynı tavrı sergileyecektir.
Bunu tarihleri de, yakın zaman arşivleri de defalarca teyit etti. Belki de o yüzden Kobanê\'nin kederli ama gurur verici savaş enkazı Kürtlerin kulağına son küpe olmalı!
Hüseyin Aladağ
@normalgasteci
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.