Birinci Dünya Paylaşım Savaşları sırasında Almanların müttefiki olarak birlikte hareket eden Türklerin ataları olan Osmanlıların da büyük güç ve toprak kaybına uğrayarak önemli bir yenilgi yaşadıklarını bilmekteyiz. O dönemin en güçlü ekonomilerine ve askeri gücüne sahip olan ayrıca da yaşanan büyük savaşların galibi İngiltere, Fransa ve Sovyet Rusya’nın dünyanın farklı bölgelerinde yaşamakta olan mazlum milletlerin iradelerine rağmen etkili oldukları coğrafyaları kendi çıkarlarına uygun bir biçimde dizayn ettiklerini biliyoruz.
Bahsi geçen bu devletler savaşlarının galibi olmanın tüm nimetlerini kullanarak kendi ülkelerinin gelecek yüz yıllık çıkarlarını önceleyerek özellikle Yakın Doğu, Orta Doğu kıtalarında yaşamakta olan mazlum milletlerin varlıklarını yok sayarak bu bölgelerde ya kendilerine bağlı uydu devletler kurdular ve ya askeri ve ekonomik güçlerini kullanarak bir takım milletleri kendilerinin sömürgesi haline düşürdüler.
O yıllarda dünyamızda paylaşıma dayalı bu amansız mücadeleler sürerken dünyayı yeniden ve kendi çıkarlarına uygun bir biçimde dizayn etmeye çalışan egemen devletlerden İngiltere ve Fransa Yakın Doğu ve Orta Doğu coğrafyasında adeta her bir Arap hanedanına birer uydu devlet kurdurarak bölgenin en kadim milletlerinden olan Kürdlerin bir statü sahibi olma doğrultusundaki tüm ısrarlı taleplerini ve bu uğurda verdikleri mücadelelerini görmezden gelerek Kürdistan coğrafyasını dört parçaya bölerek Arap, Acem ve Türklere peşkeş çekmek suretiyle Kürd halkına tarihte rastlanabilecek en büyük haksızlık ve kötülüğü yapmış oldular.
Dönemin dünyaya hakim güçlerin ve Kürdistan coğrafyasını kendi aralarında paylaşmış olan sömürgeci devletlerin Kürdlere uyguladığı tüm haksızlık, zulüm ve kırımlarına karşılık Kürdistan’ın tüm parçalarında kendi topraklarını özgürleştirme mücadelesini aralıksız ve büyük bir ısrarla sürdüren Kürd yurtsever güçleri tarihin farklı dönemlerinde uğradıkları zulüm, sürgün ve katliamlara rağmen özgürlük mücadelelerini günümüze kadar ısrarla sürdürmüş ve bundan sonra da topraklarını özgürleştirinceye kadar bu haklı savaşımını sürdüreceğinden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Çok büyük bedellere mal olmuş ancak her geçen gün yeni ve sağlam mevziler kazanan bu savaşımın ilk semeresi Kürdistan’ın güney parçasında görüldüğü gibi Kürdler tarafından büyük stratejik ve taktik hataları yapılmadığı ve herhangi bir ihanetin gelişmediği koşullarda Güney Batı Kürdistan’da da büyük kazanımlar elde edilecektir. Sürmekte olan mücadele koşularında Kürdistan’ın güney ve güney batı parçalarındaki en önemli kazanımların işgalci konumundaki Irak ve Suriye devletlerinin kurumlarını işlemez hale getirmiş olmasıdır. Bahsi geçen Irak ve Suriye devletlerinin devlet olma özelliklerini giderek kaybetmiş olmaları diğer parçalardaki Kürdistani mücadeleye de büyük katkılar sunmaktadır.
Elbette ki Irak ve Suriye deki bu gelişmeler Kürdlerin kahramanca mücadelesi ve doğru siyasi önderlikler sayesinde yakalanmış ve Kürdler açısından oldukça önemli ve üzerinde durularak ciddi değerlendirmeler yapılabilecek muazzam kazanımlardır. Şayet Irak ve Suriye işgalci devletleri bugün işlemez duruma düşmüş ve otoritelerini kaybetmişlerse burada Kürdistani mücadeleyi esas alan ve canını bu mücadele için seve seve feda eden Kürd savaşçıları ve peşmergelerinin emeği oldukça büyüktür.
Geldiğimiz bu aşamada sıranın kendilerine de geleceğini çok iyi bilen İran ve TC Devleti elbette ki son derece rahatsızdırlar ve bütün bu gelişmelerden dolayı tarihte olduğu gibi Kürdü Kürde kışkırtma dahi her türden iğrenç ve sinsi metotlar kullanarak Kürdlerin birliğini dağıtmak iradesini kırmak ve mücadelesini zaafa uğratmak için her türlü yöntemi kullanmaktadırlar. Bahsi geçen bu sömürgeci devletlerin kendi aralarında var olan tüm çelişki ve çekişmeleri Kürdlerin devletleşmesini engellemek veya mücadelede zafere ulaşmasını durdura bilmek için tarihte birçok örneğinde görüleceği gibi kendi aralarında her zaman biri birlerine her türden tavizi vererek var olan çelişkilerini dondurabilmektedirler.
Sömürgeci devletlerin temel amacı Kürdistani mücadeleyi engellemek ve işgal altında tuttukları Kürdistan topraklarını muhafaza ederek Kürd halkını ilanihaye köle olarak kullanmaktır. İşgalciler bu temel hedefleri için Kürdü Kürde kırdırmak dahil her türden entrika ve ihanet yöntemlerini sonuna kadar kullanmakta hiçbir beis görmeyeceklerdir. Umarım düşman cephesindeki bu alçakça oyunların farkında olan Kürd siyasi çevreleri en kısa zamanda ve en uygun siyasi metotları kullanarak kendi aralarındaki Kürdistani birliği sağlayarak günümüzün elverişli koşullarını Kürd halkının özgürleşmesi için değerlendirirler.
Birçok kez söylediğimiz gibi Kürdistan’ın kurtuluşu ve Kürd halkının özgürlüğünün reçetesi Kürd siyasi çevrelerinin kendi aralarındaki ilkeli ve kardeşçe birliğidir. Mevcut koşullarda başkaca doğru reçetesi olanlar var ise bir adım öne çıkmalıdırlar.
Irak ve Suriye parçaları özgürleşmek üzere darısı diğer parçalara
Yaşasın Kürd Güçlerinin Birliği! Yaşasın Özgür Kürdistan!
Saygılarımlar
10.07.16 İstanbul
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.