Erdoğan ve Tetikçileri yaptıkları icraatlarının ayaklarına dolaştığında, avazları çıktığı kadar bağırıyorlar. “Cematçılar” devrede. Ellerinde bir mühür var, halkı bilgilendirme temelinde haber yapan gazetecilere mühürü basıyorlar “Cematçıdırlar” ne güzel değil mi? HDP ile işbirliği yapmış şer kesimler olarak değerlendiriyorlar. Oysa yaptıkları pislikleri izah yapma yerine, pisliklerini ortaya çıkaranları suçluyorlar. Evet HDP’nin Barajı aşması için ne gerekiyorsa ahlaki ve vicdani çerçevede yapacağımı kendi adıma açıkça belirteyim.
Can Dündar’ın yayınladığı bu görüntüler son bir aydır piyasada dolaşmaktadır. Görüntüler iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde TIR’lar Konya 3. Ana Jet Üssünden çıkış yaptıktan hemen sonra görüntüleniyor. TIR’lar E 90 otobanına girdikten sonra Çakmak Bucağ’ın da duruyor bir benzin istasyonunda, içecek ve sandviçler alınıyor. Görüntüye alanlarda Emniyet mensupları ve sivil 4 kişi oldukları anlaşılıyor. Yol boyu kamera TIR’ları çekiyor, bir noktada D 750 tabelası görünüyor. İkinci durdukları yer ise yine tabelada Yanışkışla tabelası, sonrası yaklaşık 1 km sonrası bir benzin istasyonunda kısa bir ihtiyaç molası veriliyor. Pantolon fermuarı açık kalan Şoförü arkadaşı “ulan oğlum dükkanını kapat” diye uyarıyor.
Görüntüleri alanlar durmadan bir yerlere telefonla bilgiler veriyor. Şefim; Amirim, Baba sözcüklerini sıkça kullanıyorlar. 1 Ocak’ta Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde benzer bir ihbar üzerine bir TIR polis ekiplerince durdurulmuş, valiliğin devreye girmesiyle arama yapılması engellenmişti. TIR’ın yükü, tutanağa “insani yardım malzemesi” olarak geçerken, CHP’liler TIR’da silah bulunduğunu iddia etmiş, MİT ve hükümet kontrolünde Suriye’ye silah ve mühimmat sevk ettiğini söylemişlerdi.Görüntüyü alanların konuşmalarında o TIR ve o günlerde giden toplam 7 TIR var ve hepsinde de ağır silahlar var olduğu anlaşılıyor.
TIR’lar Yanıkkışla da molla veriyor. TIR’lar yola çıktıktan sonra görüntü alanlar, “bir önceki TIR’larda Makinalar vardı, bunlarda da malzemeler var” diyor. Anlaşılan daha önceki TIR’ların da görüntüleri çekildiği anlaşılıyor. Adana-Ceyhan gişelerine 30 kilometre tabelası görüntüye girdiğinde görüntü alanlar telefonla birine ” noktaya 30 var” diyorlar. Görüntülerin tümüne bakıldığında daha önce TIR’larla Havan topları, makinalı silahlar, bomba yapımında kullanılan patlayıcılar, B7 roketleri bir önceki TIR’larla IŞİD’e teslim edilmiş ve bu götürülen parti ise yollanan bu silahların mühimmatları.
Can Dündar’ın Cumhuriyet’te yayınladığı bu bu görüntüler yaklaşık bir aydır birçok gazetecinin elinde ancak yayınlayacak bir babayiğit bulunmadığı için bu güne kadar yayımlanamadı. Hükümet kasetten haberdar olduğu için Doğan Grubuna savaş ilan etti. Böylece kaseti yayınlayacak babayiğit artık iki kez düşünmek zorunda, Erdoğan’ın hışmına uğramayı göze alan bir gazete de 4 kez düşünmek zorunda bırakıldı.
31.03 dakikalık olan kasetin tümünü seçime 6 gün kala yayınlamayı düşündüm. Ama Can Dündar dogru habercilik refleksiyle kasetin son bölümünü yayınladı. Yapılan ve yayınlanan haber bir gazeteciliktir.
Yollanan binlerce TIR’lık silah biz Kürtlere Kobane\'de olduğu gibi, Şengal\'de olduğu gibi bize karşı kullanıldı ve kullanılmaktadır. Böylesi bir haberi yayınlamak boynumun borcu olarak görmek bir gazeteciliğin ötesinde Kürt olmanında bir sorumluluğuydu. Cumhuriyetin yayınlaması çok daha isabetli olmuştur.
Gözlerimizin içine baka baka yalanlar söyleyen Erdoğan ve Fidan ikilisi, bir gün yaptıklarıyla yüzyüze kalacaklarını hiç düşünmemeleri onların zeka düzeyini de ortaya koymaktadır.
Zekâ geniş anlamda beynin algılama hızıdır. Halk dilinde “leb...” demeden leblebiyi anlama diye tanımlanır. Ama belirli bir yöntemle bütünleşmeden, yalın ve çıplak olarak, sağlam bir sonuca ulaşamaz... Dört bilinmezli bir denklemin nasıl çözüleceğini bilmiyorsak, bir bakışta o çözümü bulamayız.Tıpkı TIR’larda olduğu gibi.
Tarih boyunca Türk yöneticileri öyle yalan sopalarıyla toplumun kafasına vurdular ki toplumun beynini uyuşturdular.
Toplumu İki büklüm bir hale getirdiler. Demokrasi karşıtlığıyla, diktatörlük övgüleriyle yetişen, sorunları ancak tek adamların çözebileceğine inanan, kendine ve kendisine benzeyenlere hiç güvenmeyen, biat etmeyi kutsallaştıran, kul haline gelmeyi yücelten bir Erdoğan sorunları çözebilecek biri mi?
Sorunları çözebilir mi?
Barışı yapmayı becere bilir mi ?
Insan sevgisinin önemini anlayabilir mi?
Kürtlerin gaspettiği haklarını iade edebilir mi ?
Türkiye gibi tek adamlığı kutsayan toplumların taleplerindeki en uç nokta da tek adamların “adil” olmasını istemektir. Kabul edelim ki Türkler pek bir şey “icat” edememişler ama iyi uydururlar.
Belki en palavracıları en yukarılara çıkarmalarının nedeni de budur, belki de siyaseti de bir uydurma yarışması sanıyorlar.
En iyi uydurdukları şeylerin arasında herhalde “yalan” güzide bir yer tutar.
Türk yöneticilerinin palavralarını kabul edelim ki bizim en çok sevdiklerimiz arasındadır. Kürtlere karşı binlerce böyle TIR silah yollandı IŞİD’e ve halen yollamaktadır. Bu görüntüler Lahey Adalet Divanında ki dosyalar da yerlerini aldılar.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.