Her başlangıç umutlanmak, amaca doğru yola çıkmak ya da çıkılan yolda yeni bir takım adımlar atmak demek.
Sosyal medya ortamında bir internet sitesi aracılığıyla yapılabileceklerin son derece sınırlı olduğunu ve abartılmaması gerektiğini biliyorum. Ama bögemizdeki ve ülkemizdeki siyasi gelişmeler gerçekten o kadar tarihi önemde ki, özellikle Kürt Halkına özgürleşme ve bir statü kazanma yolunda büyük, büyük olduğu kadar da kaçırılmaması gereken fırsatlar sunuyor.
Ortadoğunun ve tabii Kürtlerin kaderi yeniden çiziliyor. Ve Kürtler bu tarihi evreye, tarihin hiçbir döneminde sahip olamadıkları kadar örgütlü ve güçlü giriyorlar. Sürecin en etkin aktörü durumundadırlar. Buna rağmen Başta Türkiye olmak üzere Kürtleri statüsüz bırakmak isteyen güçler de boş durmuyor, bu amaçlarına ulaşmak için radikal islamcı örgütleri kullanmak da dahil her yolu ve yöntemi deniyorlar. Eğer Kürtler bu fırsatı –Ki bu fırsatın yaratılmasında şüphesiz verilen mücadele belirleyici ve esastır- layıkıyla kullanamaz yada dar grup ve parti çıkarlarına kurban ederlerse, kimseye söyleyecek sözleri kalmaz.
Dolayısıyla bu dönem her ne nedenle olursa olsun tarihe küsülecek ve inzivaya çekilip bir köşede sessiz sedasız oturulacak bir dönem değildir. Kimin ne gücü varsa, elinden ne geliyorsa yeteneklerini zorlayarak herkesin bu uluslaşma ve özgürleşme sürecine katkı yapması, karınca kararınca bir rol oynaması elzemdir, her şeyin ötesinde bir yurtseverlik ve demokratlık görevidir. Sosyalist olmak bu görevi küçümseme hakkını bize vermez. Bu görevleri layıkıyla yerine getiremeyenin sosyalistliği zaten lafı güzaftır.
Ben zaten oldum olası Kürt Halkı gibi uluslaşma ve özgürleşme konusunda çok geç kalmış mazlum bir halkın emeği, evlatları ve değerleri üzerinden, dünyaya örnek yada alternatif bir sistem kuruyoruz denmesini, hep kendi kendini kandırma ve ideolojik, siyasi alt yapısı olmayan kuru bir iddia olarak gördüm. Şimdide değişen bir şey yok.
O nedenle diyorum ki, dünyaya örnek ve öncü olmayı bir tarafa bırakıp gelin önce özgürlüğümüzü kazanalım, bir statüye sahip olalım. Kendi evimizde demokrasiyi kuralım. Farklı fikirler ve politikalar bu demokrasi içinde özgürce örgütlenip yarışabilsinler. Farklılıklara tahammül etmesini öğrenelim. Dünyaya öncülük etmek isteyen varsa ondan sonra etsin. Tabi ben öncüyüm, dünyaya alternatif bir sistemi temsil ediyorum demekle kimse ne öncü olur ne de alternatif. Bunun için dünya çapında kabul görmek gerekir. Aksi taktirde gülünç duruma düşeriz. Kaldı ki Kürt halkına bu tür abartılı roller yüklemeyi aynı zamanda ona yapılmış büyük bir haksızlık olarak da görüyorum. Mütevazi olmayı seviyorum.
Şüphesiz bir ülkede gerçek anlamda bir yurtseverlik ve demokratlık yapabilmek için asgari bir demokrasi kültürüne ihtiyaç vardır. Bu kültür yoksa yada yeterince oluşmamışsa, bu görev elbette layıkıyla yerine getirilemez. Bu durumda yapılması gereken önclikli iş yakınmadan, sağı solu suçlamadan bahane üretmeden bunun mücadelesini vermektir. Belki bedeli biraz ağır olur, fazla emek ve çaba ister ama demokrasi kültürünü yaratmanın ve siyasi hayata hakim kılmanın daha kolay ve kestirme bir yolu da yok.
Ağzını açanın yada kaleme sarılanın önüne geleni ajanlıkla, hainlikle, işbirlikçilikle suçlaması, birbirini MİT’in, İTLİAT’ın, MUHABARAT’ın veya herhangi bir istihbarat örgütünün adamı olmakla itham etmesi inanın Kürt halkının özgürlük mücadelesine bir şey kazandırmıyor. Böyle ulusal siyaset yapılmaz. Bu, yaratmak zorunda olduğumuz Kürt demokrasisi önünde de en büyük handikaptır. Bu üslup farklı fikirler ve politikalar arasındaki mücadelenin üslubu olamaz. Hele günümüzde bunun siyasi bir anlamı ve değeri olduğuna da hiç inanmıyorum. Çağdışı ve ilkel bir yöntemdir. Ortadoğu dışında tarihin çöp sepetine atılalı çok oluyor.
Bu düşmanca üslub rahatlıkla ittifak yapabilecek parti, grup ve şahsiyetleri hep birbirinden uzak tuttu. Başta devrimci kadrolar olmak üzere bir çok değer bu yüzden yitip gitti. Bu daha nereye kadar böyle devam edecek? Bilemiyorum. Hiçbir şey sonsuz değildir. Bir gün mutlaka bunun da sonu gelecek. Ama ben erken olsun istiyorum.
Bir taraftan ulusal birlik arayan , bunun için ulusal kongre toplamaya çalışan Kürt parti ve hareketlerinin, hala aynı zihniyet ve üslubu sürdürüyor olmaları anlaşılmaz bir paradokstur. Oysa Ulusal Kongre olayı bu ilkelliğin aşılması için iyi bir zemin olabilirdi. Ulusal Kongre her şeyden önce politik olgunluğa, farklılıkların karşılıklı kabulüne ve ulusal konularda birliğe tekabül eder.
Ümit ederim böyle olur.
Ben tamamen bu duygu ve düşüncelerle yazmaya karar verdim.
Tüm okuyuculara merhaba diyorum. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.