Kazanmak için doğru olmak yetmez, cesur olmak ta gerekir
Seçim öncesi ve sonrası yaşanılan gelişmeler, türlü türlü entrika ve oyunlarla dolu siyasal bir mirasa sahip Türkiye realitesi özgülünde normal karşılanacak bir durumdur. Amaca ulaşmak için her yolu mübah sayan, etik değerleri göz ardı eden pervasız.
Tahsin İnanç
08.04.2014, Sal | 18:08
Seçim öncesi ve sonrası yaşanılan gelişmeler, türlü türlü entrika ve oyunlarla dolu siyasal bir mirasa sahip Türkiye realitesi özgülünde normal karşılanacak bir durumdur. Amaca ulaşmak için her yolu mübah sayan, etik değerleri göz ardı eden pervasız ve sınır tanımaz siyasal mücadele tarzı son seçimle birlikte tavan yaptı. Kürdistan coğrafyasında, özellikle Ulusal mücadeleye sıcak bakan, destek sunan bölgelerde ise Kürtler örgütlü ve barışçıl yöntemlerle kendilerinden olan adaylara yöneldiler.
Yaratılan kısır çekişmeler sonucu gergin bir ortamda geçen seçim öncesinde ve sonrasında çokça tartışıldı. Her ne kadar seçim sonuçları manipülatif söylemlere prim tanımayacak kadar net mesajlar sunsa da, etkileri itibariyle daha uzun bir müddet te tartışılacağa benziyor.
Hile, yalan ve dolanlarla makyajlanan seçimlerden hemen sonra oy farkının az olduğu il ve ilçelerde adaletsiz ve arsızca gerçekleştirilen el değiştirme operasyonlar pek hazmedilecek türden gelişmeler değil. Şahsen bu entrikaları içime sindirebileceğimi düşünmüyorum. Seçim öncesinde seçim sonuçlarını etkilemeye çalışan AKP’nin Kürdistan’daki temsilcileri diyebileceğimiz şahsiyetler, oylama sonuçları alındıkça oy farkının az olduğu bölgelerde dengeleri kendi lehlerine değiştirmek için harekete geçtiler. Emniyet güçlerini de arkalarına alarak, halkın iradesine saygının zerresini dahi barındırmayan arsız bir saldırı gerçekleştirdiler.
AKP’nin her türlü engellemelere, ahlaki olmayan teşhirlere ve ön tıkamalara rağmen seçimlerden, Türkiye genelinde, göreceli de olsa başarılı bir sonuçla çıktığı su götürmez bir gerçek. Ancak aynı AKP Kürdistan coğrafyasında, özellikle Doğu’da ve Güney’de seçimleri kaybetmiştir. Kürt halkı, tercihini inanç kökenli manevi değerlere veya ekonomik gelişimlere göre değil, öncelik atadığı ulusal değerlerine göre şekillendirmiştir. AKP bu mesajı doğru algılamak yerine, Ali-Cengiz oyunları ile, para, yetki, zorbalıkla, kendi denetimine aldığı seçim kurulu üyeleri, savcılar, hakimler ve emniyet güçlerini de kullanarak halkın işaret ettiği adayları alaşağı ederek, yerlerine seçimi kaybetmiş kendi adaylarını getirme adaletsizliğine yönelmiştir.
Yazık. Bir çok cepheden muhalefet görmesine rağmen seçimlerden oyunu ve halkın desteğini artırarak çıkan bir partinin, halk iradesine saygı göstermeyen ucuz ve aşağılık politikalarla, kendini bu denli küçük düşürmesi, iradesiz ve çaresiz göstermesi traji-komik bir durum. Bu durum açgözlülük kadar kibir ve sadist bir kurumsallaşmanın da nüvelerini barındırmaktadır.
Kürdistan’ın bazı il ve ilçelerinde sergilenen bu gösterinin benzerleri Türkiye illerinde de gerçekleşmiş olmasına rağmen ciddi bir tepki ve örgütlü eylemsellikle karşılaşmadı. Çünkü oradaki halk bu duruma geliştirdikleri pragmatik yaklaşımla eyvallah sundular: ‘Ne kadar istersen ye! Bana minik de olsa bir kırıntı verirsen ben üç maymunu oynarım.’
Oysa ki yaşama dair bir çok şey kısıtlanmış. Özgürlükler, tercihler, renkler kaybettiriliyor ve gariptir ki insanlar küçük kırıntıların peşine düşmüş ya da düşürülmüş bir şekilde yaşama tutunmuşlar. Bu anormal durum Kürtler için geçerli bir realite değil. Kürtler eski Kürt algısını, yaşantısını ve çağdışı mirasını reddederek, kendisine ait olanı kaybetme veya kaybettirilme gerçekliğine şiddetle karşı çıkmaya başladılar. Günü ve nevaleyi kurtarmayı hedefleyen pragmatik yaklaşımlarla ulusal, ekonomik ve sosyo-kültürel sorunlarının çözülemeyeceğini çok iyi biliyorlar. Hükümetin çıkarları söz konusu olduğunda ‘Kürt Kardeşlerim’ argümanına sarıldığını, gerçekte Kürtlerin lehlerine olabilecek en ufak bir siyasal kazanıma set çektiğini Kürtler artık iyi biliyor. Ucuz politik-popülist söylemlere Kürt halkının karnı tok artık. AKP, yıllardır hayali güzel vaatlerle Kürtler üzerine oynadı. “Vaat siyaseti ve oyalamayı esas alan yaklaşımlarla” Kürtlerin büyük bir kısmının desteğini almayı başardı. Ancak bu politik yaklaşımın ne kısa ne de uzun vadede çözüm olmayacağı gün gibi aşikar. Sorun ve çelişkiler kendi diyalektiği içinde ve kendi zamanında çözülmezse, çözümler ertelenmeye devam edilirse, mevcudiyetlerini ve sürekliliklerini artırarak her türlü gelişmenin karşısında aşılmaz bir engel olarak durmaya devam edeceklerdir. Nitekim şu anda Türkiye çok ciddi bir çalkalanmanın eşiğinde…
Seçim psikolojisinden hala arınmamış bir Türkiye, her ne kadar AKP’nin göreceli zaferiyle sonuçlanmış bir mihvale sahip olsa da, bundan sonra toplumsal çelişkilere cevap vermeyen kısır siyasal anlayışı ile uzun ve sağlıklı bir geleceğe sahip gibi görünmüyor. Toplumsal çelişkilerin ayyuka çıktığı, kamu vicdanının büyük rahatsızlık yaşadığı bu süreçte başta hükümet olmak üzere, muhalefet ve etkin pozisyonlarda bulunan herkes çözümün gerçek kaynağına ulaşmak durumundadır. Aksi taktirde var olan çelişkiler ve bu çelişkileri destekleyen suni gerilimler toplumsal yaşamı tehdit edecek kaoslara işaret etmektedir.
Bugün Maraş’ın Pazarcık ilçesinde CHP ile HDP arasında yaşanan çatışma öngörmeye çalıştığımız yarınlara dair nüveler barındıran küçük bir örnektir.
Bu mihvalde ilginç olan, kendilerini demokrat-ilerici-aydın olarak pazarlayan bazı yazarların da AKP ile Kürtleri çatıştırmak için ciddi bir uğraş içerisine girdikleri. Bu konuda duyarlı olunması gerektiğini düşünüyorum. Mevcut ortam her türlü provokasyona ve manipülatif eylemlere uygun zemine sahip..
AKP’nin siyasal yaşamda etkin bir pozisyona gelmesinin ardından yayın hayatına başlayan ve hala günümüzde hatırı sayılır bir izleyici potansiyeline sahip Kurtlar Vadisi adlı dizide yeniden örgütlenen Derin yapı, nihai onayı Bitlis’e bağlı Ahlat ilçesinde bulunan yaşlı ve bilge olarak sunulan birinden alıyordu. Türkler için Ahlat sembol yerleşim birimlerinden biridir. Anadolu’ya ilk giriş yaptıklarında Türkler’e üs alanı olmasının yanısıra, Selçuklulara başkentlik yaptığından dolayı Ahlat’a büyük bir önem veriyor ve burayı kaybetmeyi ciddi bir prestij kaybı olarak görüyorlar.
Bu nedenle seçimle ilk müdahale ciddi bir oy farkının, (ilk sayım sonuçlarında 150 oy) olduğu Ahlat’ta gerçekleşti. Oyların 3 kez sayılmasına rağmen kazanan parti mevcut oy farkıyla BDP oldu. Ancak 3. Sayımda aradaki oy farkı eridi ve AKP seçimi kazandı. Gerçekte seçimi AKP kazanıncaya kadar sayım devam edecekti. Bunu anlamak için kâhin olmaya da gerek yok hattı-zatında.
Kürtler açısından ise Ahlat Kürdistan’ın kalbine saplanmış bir hançer gibidir. Bu seçim her ne kadar Ali-Cengiz oyunlarıyla kaybedilmiş gibi görünse de, Ahlat’ta seçimin gerçek galibi Ahlat’ın yurtsever Kürt potansiyelidir. Çünkü onlar artık kazanabileceklerini gördüler. Bir sonraki seçimde çok daha iyi organize olarak Türk faşizminin kalelerinden biri olan Ahlat’ı bir daha geri vermemek üzere alacaklardır. Buna yürekten inanıyorum.
Yine Bitlis’in Norşên ilçesinde de benzer bir durum yaşandı. Yüzyıllardır Norşên ilçesinde hakimiyet süren zengin ve halktan uzak bir yaşantının sahibi olan Şeyhlerin sahip oldukları servet, nüfus, kudret ve imkanları para etmeyince Ahlat’taki oyunun benzeri burada sergilendi. Duyumsadığım kadarıyla ilçeye bağlı Mışkan köyündeki oylar sorun olarak gösterilmiş. Şahsen o köyü çok iyi bilirim ve defalarca bulunmuşluğum vardır. Oradan çıkacak oylar tümüyle Kürtlere akar. Norşên ve Ahlat Belediye Başkanlıkları, halk iradesini ve siyasal ahlakı hiçe sayan, zorbalığı ve zulmü esas alan oyunlar neticesinde AKP’ye devredilecektir. Ancak şu unutulmamalıdır ki, halk, iradesini yok sayanlara karşı gerekli cevabı eninde sonunda ve layıkıyla verecektir.
Ağrı olayı ise diğerlerinden farklı bir boyuta sahip:
Ağrı’da BDP’nin 10 oy farkla kazandığı Belediye Seçimleri sonucuna AKP itirazda bulunmuş ve yeniden sayım yapılmasını talep etmiş. Yapılan sayımlarda netice değişmemiş, aksine BDP’nin pozisyonu daha da güçlenmiştir. Her yenilenen sayıma rağmen BDP’nin seçimi kazandığı tasdik olunsa da AKP’nin itirazları komik bir şekilde kabul edilmiş ve dünyada eşi benzeri görülmemiş bir oyun sahneye konmuştur. AKP’nin seçimin tekrarlanması çağrısı, 15. Sayım devam ederken yanıt bulmuş ve Sırrı Sakık seçimin iptal edilerek yeniden yapılması için çağrıda bulunmuştur. BDP’nin Ağrı özgülünde haklı ve doğru bir pozisyonda bulunmasına ve 14 kez seçimi kazanmış olarak tescillenmesine rağmen seçim iptal kararını anlamakta zorlanıyorum. Bilhassa Sırrı Sakık’ın açıklamasını çok anlamsız ve amaçsız bulduğumu ifade etmeliyim:
Sırrı Bey: ‘Başkanlık, akacak bir damla kandan daha önemli değil.’ diyor. Elbette, dünyadaki hiçbir mevki bir insan hayatından daha büyük bir öneme haiz değildir. Ancak halk iradesini hiçe sayan zalimlere karşı, mazlumların direnmesi de bir o kadar önemlidir. Sana demezler mi ‘Ey Sırrı Sakık. Sen halkının emeğini, oyunu, namusunu azıcık diş gösterdiler ya da sert çıktılar diye nasıl hiçe sayarsın? Onlar halkın iradesini hiçe sayıyorlar da, sen bu davranışınla halkın iradesine sahip mi çıkıyorsun? Halkımız bu davranışı kesinlikle hak etmedi. Onlar zalime karşı cesur bir duruşun sahipleridirler. Halk tüm koşullara rağmen cesur davrandı. 92’de o zor koşullarda, insanlar ölümü göze alarak seni Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne taşıdılar. Sen onlardaki bu cesur duruşa layık bir liderlik sergileyemedin. Halka saygı ona doğru öncülük gerektirir. Hele haklı olduğun bir davada AKP’nin restine karşılık verememen affedilebilecek bir durum değildir. Kendini kahraman ilan etme adına onbinlerin emeğinin ve hakkının gasp edilmesine çanak tuttun. Varsa küçük hesaplar bundan vazgeçilmeli, terkedilmeli. Aksi taktirde ‘kan dökülmesin, çatışma olmasın, huzur bozulmasın’ diye kazanılmış haktan vazgeçmek akıl karı değil. Çünkü Kürt halkının sahip olduğu bir huzur yok ki bozulsun. Bozulacak huzur, seçimi kaybetmiş AKP’ye aittir ve Kürt halkı AKP’nin huzurunun bekçisi olamaz.
Dua et Sırrı Sakık. Dua edin Ağrı seçimlerini iptal etme kararını alan BDP\'li yöneticiler. Dua edin de bir mucize gerçekleşsin ve Ağrı\'da Kürt düşmanları birleşerek Ağrılı yurtseverleri kazanılan Belediyeden etmesin. Çünkü Başkanlık bir öneme sahip değil, ancak halkın iradesi asla takas edilemeyecek kadar kutsal bir değerdir. Tekrarlanan seçimde kaybedilecek Belediye Başkanlığı değil, gaspedilen halk iradesi, heba edilen toplumsal emek ve kazanımlar canımızı acıtma potansiyeline sahiptir.
Umalım ki Ağrı’da BDP yönetimi ve Sırrı Sakık baltayı kendi ayağına vurmamış olsun…
Kürtler Ağrı’yı 1 Haziran seçimlerinde kaybeder ise bununla birlikte başlaması kuvvetle ihtimal protestolar, eylemler, yürüyüşler olmayacak mı? Büyük tepkisellik doğmayacak mı? Çığrından çıkabilecek olaylar Kürt-Türk çatışmasına dönüşme riskine sahip olamaz mı? Şunu sormadan duramam; hem Ağr’ıyı kaybeder hem de insanlarımız sizlerin bugün verdiği doğruluğu tartışılır karar neticesinde zarar görür ise o zaman bunun hesabı nasıl ve kim tarafından verilecek? Böyle bir sonucu asla ve asla istememekle birlikte çok merak ediyorum.
Haksızca, hile, entrika, baskı veya maddi güç ile başkalarının hakkını gasp eden namussuzlara karşı dürüst ve namuslu olan her insan tavır koymalı ve onlarla mücadele etmeli diye düşünüyorum. Bunun için şu parti veya bu parti fark etmez. Güçlünün zayıfı hep sömürdüğü ve ezdiği bu dünyada ben birey olarak hep halkımın ve ezilenin yanında olacağım. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
11361 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:11:08:48