Demokratik İslam Kongresi ve İslam'da Demokrasi - II

Ne demiştik; Allah \'tan Umudu kesmemek lazım, Çünkü onun yardımı sınırsızdır,\n\nİslam’da Ehl-İ sünnet ve Şia haricinde pekte bilinmeyen ve bir nevi aforoz edilmiş bir üçüncü itikadi grup veya mezhepsel oluşum daha var . Arapça \' Ayrılanlar\' anlam.

Abdulnasır Sönmez

09.05.2014, Cum | 19:36

 Demokratik İslam Kongresi ve İslam'da Demokrasi - II
Makaleyi Paylaş
Ne demiştik; Allah \'tan Umudu kesmemek lazım, Çünkü onun yardımı sınırsızdır,

İslam’da Ehl-İ sünnet ve Şia haricinde pekte bilinmeyen ve bir nevi aforoz edilmiş bir üçüncü itikadi grup veya mezhepsel oluşum daha var . Arapça \' Ayrılanlar\' anlamına gelen \'\' MÜTTEZİLE \' Mezhebi diye de isimlendirilen ( İSLAMIN AKILCI EKOLLU ), Bildiğimiz klasik anlamda bir mezhepten çok, İslam dinini kaynağında öğrenmek isteyen, Vahyi naslar ve rivayetlerden öte Akılla bilmek ve Tev\'il eden bir orjin İslami yol ve metottur. . Bununla ilgili ayrıntılar ve tarihi gelişimini illerdeki yazılarımda bir dizi halinde diğer İslami ekollerle beraber anlatacağım. Ama şunu hemen ifade etmeliyim ki Müttezile ekolü kadar iftira ve saldırılara maruz kalan başka bir İslami inanç grubu olmadı. Klasik müttezile kendilerini \'\'Ehlu\'l -Adl we\' t-Tewhid \'\' olarak isimlendirmişler Daha da geçmişi var ama Vasıl bin at\'a ile sistematize olduğu söylenir. Sahhabiler döneminde siyasallaşmaya başlayan İslami kesimler arasında,. hiç bir münakaşa ve savaşa katılmayan ve tarafların siyasi çıkarları için uydurdukları hadisleri kabul etmeyen bir yol izlediler .. gerçekten takva ve sabır sahibi, Kuran\'ı ,Sünneti ve akletmeyi öne alan bazı sahabiler vardı.. Abdullah bin Ömer ,Sa\'d bin Ebu Vakas ve Muhhamed bin Museylime -el Ensari gibi .. Bu ekolün ilk kurucularının bunlar olduğu rivayet olunur ..Daha sonra ise Emevilerin zulmüne karşı geldiler ve yapılan haksızlıkların kaderle açıklanmasına karşı geldiler ve yeni bir kader anlayışını geliştirdiler.. Abbasilerin ilk dönemlerinde iktidara kısada olsa ortak oldular. Halife Memnun, sonrası halife Mutasım ve Vasık dönemlerinde En parlak yıllarını yaşadılar. Halife Memun döneminde açılan \'\' Beytü\'l Hikme \'\' Okulu ( Günümüze benzer ilk Özgür üniversite ) islami ilimler( Kelam ve Fıkıh ) ile tüm fen ve sosyal bilimlerde (Kimya,mat,fizik,çoğrafya,Felsef , Optik vb ) Dünyanın ilim ve felsefe merkezini kurdular. O zamanın -MS.830-990- imkanlarına göre yazılı Tüm dillerden Kitaplar Arapçaya tercüme edildi bunların içinde yazılı pagan inanç ve kültür belgeleri bile dahil edildi . . Yani Şu anda İslam ve dünya adına gurur duyulan tüm bilim adamları ve filozoflar bu dönemin ve bu okulun yetiştirmeleridirler Ebu\'l huzel el -Allaf, Hişam el-Futavi,İbrahim en- Nazzam, Abbad bin süleyman,Abdulvahhap el Cubbai ,Ebu\' Cağğız , İbni Rüşt, Farabbi, İbni-sina ,El-Ciziri ,El Kindi ve Zamehşeri vs gibi tanınmış Bazı Müttezile alimleri ve filozoflarıdır. ve islam adına ne kadar icat, bilimsel , teknik ve sosyal araştırma ve keşifler varsa hepsi bu Ekol mensuplarınca yapılmıştır..bu dönem 40-50 yıl sürdü ve sonra yok edildi. . Mütezzilenin Selefilere karşı yaptıkları mücadelede ve özellikle Hambeli ekoluna karşı yanlış olarak ( yanlış ama haklı \' Mihne \'olayı ) şiddete başvurmaları kendi sonlarınıda getirdi. Çünkü Sellefinin ve bazı Ehli- sünnetin inanç kaynakları İslamdan yani Vahyi bilgiden değilde islami motiflerle fırçalanmış Arap bedevi çol kültürüdür geliyor. .. 1000 yıldan fazladır İslam dünyasına Hambeli ve benzer Sellefi gruplar veya Şia\' nın birbirinde farklı olmuyan İslamın katı ve yanlış yorumları hakimdir...

Bu inanç ekolu ile diyer ekoller arasındaki ittikadi veya inançsal ayrılıklar nelerdiki şimdi demokrasiye sahip çıkıyor diyebiliyoruz.. .

Mütezile ile diyer itikadi inaçlar arasındaki temel ayrılık \'\' Allah \'ın neleri yapıp yapmıyacağına dairdir \'\'. Mütezzile \'\' Allah\'ın herşeye kudreti olduğuna , daha doğrusu bunun tartışmanın yanlış olacağını çünkü herşey gibi i kudreti \'de Gücüde Allahın yaratımı olduğundan tartışmanın böyle bakılmasına karşı çıkıyorlar..Sünni ve az Şia hariç şöyle düşünür \' Allah herşeye kadir ve kerim olduğuna göre onun yapmadığı veya yaratmadığı veya yapamıyacağı hiç bir fiil yoktur. O\'nun her şeye gücü yeter \'derler.

Müttezile yani akılcı ekol sahipleride buna karşı derlerkii \' herşeyi yaratan ve var eden Allah\'tır, Herşey Allah \'tandır bu inancın amentüsüdür yani olmazsa olmazıdır Ama ,bazı şeyler Allaha isnat edilemez yani ondan bilmemek lazım , yine O\'ndandır ama bazı fiiler ona isnad etmek yanlıştır. sizler yanlış bir önerme kurduğunuzdan yanlış sonuç elde ediyorsunuz . Allahın \'\'herşeye gücünün yetip yetmediği \'\'önermesi yanlıştır çünkü Allah gücüde yaratandır ve dolayısıyla her şeye kadirdir ve gücü yeter ammena !!... ama bu önerme konusu olamaz .yanlış bir önermeden.yanlış bir sonuçta çıkar diyorlar . Örnek olarak \'\' Doğruyu yarattığı gibi yalanıda yaratan odur \'\' Helal gibi Haramıda yaratan odur Ama \'\' Yalan ve haram gibi fiiler Allah\'a isnat edilemez\'\' . çünkü birşeyin zıddı olmazsa kendiside anlamlı olmaz yani her şey zıddıyla kaimdir. Yokluk olmazsa varlık ta anlamlı olmaz varlığı anlamlı kılan yokluğun oluşudur. İlahi yaratılışın Fıtratı böyledir.Eşya anlamında Anti- madde olmazsa madde hiç bişe ifade etmez ,Kara enerji var olmalıki enerjide olsun .Günümüz bilimi ispatladıki ,Kainatın 0 madde ama kalan% 70 si Anti -madde dir veya Evrendeki Enerjinin 1/3 karşılığında zıddı olan ama ne olduğu henüz çözülmüyen Anti- enerjidir .. Dolayısıyla bu konuyada bu anlamda bakmak lazım .. Doğru olan anlayış Allahın gücünü neye kadir olup olmadığı değil , ı olumsuz fiil veya şeylerin isnat edip edilemiyeceği yani yakıştırmanın doğru olup olmaması dır \'\' derler. ve burdanda insan algısındaki olumsuz ve kötü şeylerinde iyi şeyler gibi Allah \'tan olup ( HER ŞEY ZIDDIYLA OLMAK ZORUNDA ) Ama !! insana verdiği yani bahşettiği özgür akılla , insanın kendisinin yaptığı ve bununda sorumluluğuna katlanacağını söylüyorlar ... . ve yine diyorlarki Vahyi bilgiler akıl ve doğa kanunları ilede çelişmezv çatışamaz çünkü hepsi Allah \'ın yaratımlarıdırlar , Ayetleridirler ve aynı kodlarla sarmalanmışlar.

Allah dinde yine kendisinin insana vermiş olduğu ,Akla uygun yasaları bildirmiştir.Bu vahyi bilgiler akıl ötesidir ama akla karşı olmayıp onun zorunlu tamamlayıcısıdır. Ayrıca şunada dikkat çekiyorlar, Nasılki tabiatta hazır bir Buzdolabı veya dayalı döşeli ev yoksa Kuran \'da da yani Vahyi bilgilerde hazır bir düzen , yaşam tarzı , yönetim veya devlet sistemi yoktur. Vahyi bilgiler asgari ve olması mutlaka lazım bilgiler içeriyor ,Ayrıntılar ve teferuatlar insanın AKLETMESİYLE bulunmasını ve bununla Hikmeti bilmelerini istiyor yaratıcı .. Çünkü Kuran\'daki hitap İnsan Aklınadır ... Müttezile alimleri bu görüşlerinide Yunus süresinin 109 ayetini delil gösteriyorlar , Ayet derki ;

\'\'. Allah aklını kullanmayanlrı mırdar kılar ,aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır \'\' veya Enfal süresinin 22. ayeti ; \'\' Şüphesiz, yeryüzündeki canlılardan Allah katında en kötü olanı aklını işletmeyen ( Kullanmayan ) sağır ve dilsizlerdir ).

Yukarıda anlatılanlardan sonra şu tür ifade ve yorumlar kendini anlamsız kılmışlardır ,

\'\' Demokratik bir islami yaşam telif etmek demokrasiye aykırı değil ama islama aykırıdır ve İslam dışıdır....çünkü hakimiyet ve Beşer aklı demokraside bulunduğu için vahye dayanmıyor ve buda küfürdür.\'\'\' 21 y.y da bu yorum geçersizdir..

Vahyin bu Asgari ve İnsan aklının ötesinde olan ama akla uygun bilgilerin bu ilkesidir O\'nu zamanlar ötesi ve sonsuzluğa taşıyan buda Vahyi bilginin ayrı bir özelliğidir

... Yüce Allah . nasılki buzdolabı ve dayalı döşeli evin yapılması için doğada ham haliyle tüm malzemeleri vermiş ve mamul hale getirmeyi insan aklına bırakmışsa , Kutsal Kitapta\'da insan yaşamı ve ahiret yaşamı için yapılacaklara ilişkin temel öğüt ve bilgileri vermiş. gerisini yine insan aklına ve kabiliyetine bırakmış. yaratılıştaki hikmet budur. Bunları tartışırken Allah\'ın doğada \'\' hazır bir buzdolabı yaratma kudreti varmı yokmu \' \' diye bir önerme kurmak yanlıştır ve gereksiz bir önermedir Çünkü kainatta varolan , mümkün yani mevcudat Allah \'tandır, Buzdolabıda Allah tandır ve Levzi Mahvuzda veya Muhyeddin İbni Arabinin dediği gibi Ay\'ani -sabita \'da veya Sokratın dediği İdealar dünyasında zaten varlar . Bize düşen onları bulmak ,keşfetmek çünkü \'\' önce isimler öğretildi \'\'derler bilge adamlar ..amaç Teffekür etmek ,Hikmeti öğrenmek ve onlardan azami şekilde faydalanmaktır. . yaratan kendi halefi olan insanı bir şüreçle kamilleştirdi ve geliştirdi . Mütezille filozofları diyorlar ki biz her şeye bu açıdan bakarız ve yaşamımızda bize bahşedilen bu akletmeyi eniyi şekilde kulanırsak hem bu alemde rahata ulaşırız hemde diyer alemde . dünyadaki mevcut tüm bu haksızlıklar, zülümler, acılar ve eşitsizliğin mübbesibi yani sorumlusu ve direkt nedeni ALLAH olamaz ve değildir .Allaha zalimlik ve zülümkarlık isnat edilemez . bu gühah ve yanlıştır. Tüm bu haksızlık eşitsizlik ve olumsuz fiil ve olgular Allahtan \'dır ama sorumlusu ve sebebi insandır. insan Allah\'ın kendisine verdiği Aklı iyi ve doğru kullanmadığı içindir tüm bu acı ve gözyaşı.. Bu İnanç Mütezilenin ilkelerinden birisi olmuştur. \'\'Tevhid ve adl \'\'ilkesi yani Allahıh\'ın Adil olduğu inancı..

Asıl konumuza dönersek . . Kuran\'ın hiç bir ayetinde ve Sünnetin hiç bir uygulamasında devlet anlayışı ve yönetim formunun hazır reçetesi yoktur. Medine sözleşmesi ile İslam devleti anlayışının hiçbir alakası yoktur tamamen siyasal islamcıların yaptığı zorlama bir yorumdur . O hadise islamı hakim kılmak için yapılmış bir uygulama ve Peygamber (s.a.v ) efendimizin zekice bir taktiğidir.vahyin ve bu Vahyin pratiği olan Efendimizin amacı ne saltanat kurmak , ne devlet kurmak ve nede İslamı İdeolojileştirerek yönetim ve başkanlıktı. islamı yani Allah \'a teslimiyeti insan beynine hakim kılmaktı amacı. Demokrasi gibi Doğru ve Adil düzenİeri insan zamanın , şartların teknik , siyasal ve toplumsal koşullara göre kendilerine en uygun olanı araştırıp bulmasıdır . Kuran ve Muhatabı Akıl bunu söylüyor. Akletmede budur. Buna göre zamanımızın en adil ve hürriyetçi yönetim tarzıda demokrasi olduğuna göre islam ,kendisini özgürce ve tüm inancıyla burda ifade edebilir. Dikkat ederseniz demokratik yönetim tarzlarına en çok itiraz edenler Selefiler, Vahhabiler, Ayetulahiler ve diyer zalim ve insafsız sömürücü zümre ve çıkar gruplarıdır. Halkıda kendilerine baskıyla tabii kılarak yüzyıllardır aldatıp kandırıyorlar.. 500 sene ve hatta dahada öncesinin bilgileriyle yazılan ilmihal bilgileri kadar islami bilgisi olan ve yazılı Resmi islam tarihini aşamıyan bir toplumda Adil ve immani bir yaşam mümkün değildir.

Şii ekolununda bundan farklı bir itikadı yoktur , İmamet konusunda çok daha bağnazlar ve yönetimleri daha anti- demokratır. .. Bu tür rejimlere karşı en isabetli eleştirileri kendiside şii olan prof.Abdulkerim Suruş tan okuyabiliriz.

Yapılacak kongrenin amacı yukarıdaki konuyla \'da alakalı olmadığına göre geriye tekbir seçenek kalıyor . onuda kongreye katılacaklarda bulabiliriz. mesela İhsan Eliaçık denilen ve Anti-kapitalist Müslümanlar diye tuhaf bir grubunda başında olan \'\' yeni Önderlik bürosu elamanlarından \'\' bir zevatta varmış ; bu grup Derin devletin kurduğu \'\' Devrimci Karargah \'\' ın siyasal islamcı versiyonudur Demekki iktidar değişince eski büro elemanları olan Perinçek ,Y. Küçük ve Teslim Törelerin papuçları damlara atılmış. yeni Konsepte göre elemanlar . İhsan Eliaçık, A. Dilipak,H Karamanlar olmuş . bakın bunlardan Eliaçık ne yazmış ;

\'\' Demekki Medine sözleşmesi çağımızda Adil,Eşit,,Özgür birlikteliklerin esas alındığı demokratik toplum çabalarına ilham kaynağı olması mümkündür...

Başta Kürd sorunu olmak üzere tüm Mezopotamya ve Akdeniz havzası kültürleri ,sınırları kaldırarak halkların kendi özgür havzalarında yaşamaları mümkündür.

( asıl amaç bundan sonra saklanmış b.n) Buna sosyo-politik birliktelik anlamında \'\'ÜMMET \'\' denilebileceği gibi \'\' DEMOKRATİK KONFEDERALİZM \'\' de denilmesi mümkündür \'\' kısaca diyorki ; ne derseniz deyin ne isim verirseniz verin ama Kürleri adam yarine koymayın , kendi başlarının çaresine bakamazlar çünkü iradesizler ,Yani yeterki diğer milletler gibi devletleri ve yönetimleri olmasın , Olacakları ben anladım bilmem herkes anladımı ? yalnız benim anlamadığım konu şu, Bağımsızlık ve özgürlük adına yolla çıkıp 30-40 yıllık bir kirli savaş sonrasında !

1-40-50 bin Kürd gencinin şehid olması (iç infazlar dahil) için savaş

2 - sınır boyunca yurtsever kürd aşiretlerinin koruyucu ve devlete teslim edilmesi

3-Halkın !/3 ni kürdistandan metropellere sürülmesi

4- yüzbinlerce kürdü yabancı diyarlarda yaşamaya mahküm etmesi

5-zaten yoksul olan kürd halkının büyük kısmını açlığa, çaresizliğe ve bir kısmını da Fuhuş gibi kötü yollara mecbur bırakmanın ve tüm bu ve yazamadığın beddelerin sonucunda varılacak amaç ve nokta bu mu olmalıydı? Bende bunu sindiremiyorum.

Ümmet anlayışı yüzyıllardır var ve öneriliyor. Mevcut İslami anlayışın ne kadar insaflı, vicdanlı ve imanlı olduğunu pratikleriyle bilmiyormuydu sanki kürdler. ?? ( Zilanda ,1925de, dersimde, Ağrıda , halepçede,Enfal de ,Şehrizorda )

Ümmet \'le kastedilenin Arap ümmeti, Acem ümmeti veya Türk ümmetti olduğunu bilmeyenmi vardı? . Bir halkın Aklı ve gelenekleriyle ancak bu kadar oynanılır. Şu Murray Boockhn \'in demokratik konfederasyonunu getirip ümmetle sentezleme becerisi ancak Önderlik Bürosu \'nun dahiliği ve Osmanlının dek dolabıyla açıklanabilir... ve son olarak diyorum ki \'Önderlik bürosunun \'\'daha önceki sakinlerinde Türklük nasıl bir üst kimlik idiyse yeni sakinlerinde de Türklük Ümmetin formatıdır. Büroda kendini yeni anlayışa göre konumlandırıyor ve kendince siyaset yapıyor. olan biten aslında budur. Kısaca bu Kongre Kürdler için \'\' DAR\'UN- NEDVE \'\' toplantılarından birisidir.......

Selam ve saygılarımla.... 07/05/2014 Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

12414 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:13:54:01
x