Görünen o ki Kobani, Tel Rıfat ve Menbic’i hedefe koyan yeni kara harekâtı için ABD ve Rusya’dan yeşil ışık alınamadı. İstanbul’daki terör saldırısıyla yakalanan dalganın etkisi de geçti. Şimdi sarı ışığa umut bağlayan farklı bir müdahale stratejisi şekilleniyor.
Gazeteci Fehim Taştekin, Gazete Duvar’da, gündemdeki sıcaklığını koruyan Türkiye’nin Rojava’ya olası kara harekatı üzerine yazdı. Taştekin Türkiye’nin Amerika ve Rusya’dan operasyon için yeşil ışık alamadığına ve İstanbul’da gerçekleştirilen terör saldırısının etkisini yitirmesiyle farklı tekliflere yöneldiğini belirtti.
Taştekin’in yazısından öne çıkanlar şöyle;
‘’Görünen o ki Kobani, Tel Rıfat ve Menbic’i hedefe koyan yeni kara harekâtı için ABD ve Rusya’dan yeşil ışık alınamadı. İstanbul’daki terör saldırısıyla yakalanan dalganın etkisi de geçti. Şimdi sarı ışığa umut bağlayan farklı bir müdahale stratejisi şekilleniyor. Yeni bir işgal olmadan müdahale olmuşçasına sahada değişiklik hedefleniyor. Bu minvalde öneriler savaşı yaşanıyor. Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin ve Kremlin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksander Lavrantiyev geçen hafta Türkiye’deydi. Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal başkanlığındaki Türk heyetiyle kara harekatını bertaraf edecek teklifler üzerinde konuştular. Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, “Diyalog devam ediyor. Henüz bir kara operasyonu başlatılmadı, bu da şimdiden olumlu bir sonuç alındığı anlamına geliyor. Devam edeceğiz” dedi. Öncesinde tarafların ne istediği ya da ne önerdiğine dair bazı bilgiler sızdı. El Cezire’nin konuştuğu bir Türk kaynağa göre Rusya ve ABD\'ye bir askeri harekatı önlemek istiyorlarsa Demokratik Suriye Güçleri’ne (DSG) Menbic, Tel Rıfat ve Kobani\'den çekilmeleri için baskı yapmaları gerektiği söylendi. Hatta Ankara bunun için iki hafta süre tanıyıp aksi halde operasyonun yapılacağı mesajını verdi. ABD ise DSG’nin içindeki Arap unsurları hedefteki bölgelere yerleştirmeyi önerdi. Yani kabaca Kürtler çekilsin, yerine Amerikan destekli Araplar girsin denildi. Yeter ki Suriye ordusu gelmesin! Ankara ise bunu değerlendirmek için evvela petrol sahalarının DSG’nin elinden alınması gerektiğini vurguladı.
Bu arada kıymeti kendinden menkul ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey manidar bir zamanlamayla MSB Hulusi Akar’a misafir oldu. Ardından Foreign Policy dergisinde Amerikan yönetimine akıl verdi. Formülü mealen şu: - Yeni operasyon ABD’ye ters. Bunu önlemek için 2019’daki mutabakatlara uygun olarak DSG-YPG, Kobani ve Menbic’ten çıkmalı. DSG de sadece cephe hattı değil Suriye’nin bütün bölgelerinden Türkiye’ye saldırmam güvencesi vermeli. Tel Rıfat’ta ABD’nin birlikte çalıştığı Kürt güçler olmadığı için Türkiye oraya operasyon yapabilir. Fakat beri tarafta Rusya da ABD’nin Türkiye ve Kürtlerle ilişkilerini bozmak için Kobani’de Türk operasyonuna yeşil ışık yakabilir.
Jeffrey’i takip edenler bütün stratejik bağlamı, Türkiye’nin Avrasya’da kilit müttefik olduğu tespitine göre oturttuğunu bilir. Ona göre Türkiye; Suriye, Libya, Kafkasya ve Ukrayna’da Rusya’yı önleme stratejisine hizmet ediyor. Yine Türkiye, İdlib’de Esad yönetiminin zafere ulaşmasını önlüyor. Haliyle Türkiye’nin sahadaki pozisyonu değerli.
Jeffrey, Wilson Center’a şapkasını atmış, resmi olarak sıfatsız ama tespit ve önerilerinin Washington’da karşılığı olmalı.
Pratikte Amerikan yaklaşımı, Türkiye’yi gözetirken Kürtlerin sahada parça parça kaybetmesine de yol veriyor.
Peki Ruslarla ne konuşuluyor?
Onlar da Amerikalılar gibi 2019 mutabakatlarına tutunuyorlar. Rus önerisine göre DSG, Kobani ve Menbic’ten çekilir; onların yerini Suriye hükümet güçlerinin yanı sıra Kuzey ve Doğu Suriye(Rojava) Demokratik Özerk Yönetimi\'nin polis birimi Asayiş alır. Bunun alt koşulunda Asayiş’in hükümet güçlerine entegre edilmesi var. Asayiş’in kalması Kürt tarafının da vazgeçilmezi. Ancak hem YPG ve DSG’yi 30 kilometrenin altına itme konusunda direten hem de bu yapıların Suriye’nin resmi güvenlik şemsiyesi altına alınmasını istemeyen Türkiye, Asayiş’in de çekilmesini bekliyor. Fakat Asayiş’in hükümet güçlerine entegre edilmesine YPG ve DSG’nin resmi statü kazanması seçeneğinden farklı yaklaşılıp yaklaşılmadığı henüz net değil. Bu konuyu pazarlığa açma ihtimali olabilir.
Sarı ışığın yaptırım gücü
Kürtler güvenlik denkleminin tersine dönmemesi için hem Asayiş hem de askeri meclislerin kalmasını önemsiyor. DSG Genel Komutanı Mazlum Abdi de 2019 mutabakatlarının Asayiş’i kapsamadığını hatırlatıp iç güvenlik güçlerini çekmeyeceklerini söylüyor. ABD ve Rusya ile mutabakatlar da sadece YPG’nin çekilmesinden söz ediyor. Mutabakatlarda DSG, Asayiş, Kobani Askeri Meclisi, Menbic Askeri Meclisi ve Afrin Kurtuluş Güçleri gibi yapılar yok. Ankara bunlar arasında fark görmüyor. Fakat Kürt tarafı “Bizim ABD ve Rusya’ya taahhüdümüz Asayiş ve askeri meclisleri içermiyor” diyor. Konuştuğum kaynaklar, Asayiş’in Suriye güvenlik güçleri çatısı altında kalması meselesinin Şam tarafıyla da konuşulduğunu ve yaklaşımın esnek olduğunu belirtiyor. Oluşan izlenime göre, DSG’ye Suriye ordusu içinde özerk bir statü verilmesine kategorik olarak karşı çıkan Esad yönetimi, Ankara’nın normalleşme teklifini seçime kadar rafta tutarken Kürtlerle cephe açmama adına ara bir formüle rıza gösterebilir. Beri taraftan Rusya, Tel Rıfat başta olmak üzere hedefteki bölgelere bariz bir şekilde Suriye güçlerinin intikalini sağlıyor. Bu Kürt güçlerin bulunduğu alanlarda devletin kontrolünü genişleten Rus planının fiilen ilerlediğini gösteriyor. Kürtlerin özerk kurumlara statü beklentilerinin bu gidişatın neresinde olduğu meçhul.
Türkiye, asayiş ve askeri meclislerin çekilmesinde ısrar ederse ne olur? Kürtler bir kere Erdoğan’ın seçim sürecinde yine bir bahane bulup orduyu sahaya sürebileceğine inanıyor. Amerikan ve Rus taraflarının kırmızı şık yerine sarı ışıkta kalmaları bu ihtimali dışlamamayı gerektiriyor. Bu durum Kürtler için Şam’la bir an önce anlaşmayı zorunlu kılıyor. Bir kanat başından beri çözümün Şam’da olduğu tezinde ısrar ederken ABD ile ortaklığa önem verenler farklı değerlendirmeler yapıyor. Şimdiye kadar Şam’la görüşmelerden özerkliğe statü verilmesi anlamına gelebilecek bir açılım umudu çıkmadı. Beri tarafta Türkiye’nin daha fazla alanı kontrol etme baskısına karşı Kürtlerin ulaştığı askeri kapasiteyi hesaba katma, hatta kendi lehine çevirme ihtiyacı da Şam tarafında hissediliyor. O yüzden Şam’ın yeni bir değerlendirmeye gidebileceği konuşuluyor. Mazlum Abdi’nin koşullar oluşursa Şam’a gitmek istediğini söylemesi de bu değişim potansiyelini hedef alıyor.’’