Mele Ali Akın: Kürt Diline Uygulanan Yasak ve Ambargolar Kaldırılmalıdır

'' Madem Allah bizleri farklı halklar olarak yaratmış ve madem her dil Allah’ın bir ayetidir, o zaman Allah’ın ayetlerini inkar eden bu inkar ve zulüm siyasetine karşı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na karşı öncelikle sizlerin sesinizi yükseltmeniz gerekmiyor mu? Çok açıktır ki Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün bu uygulaması Allah’ın ayetlerine karşı gelmektir. ''

18 Ağustos 2025 - 14:36
18 Ağustos 2025 - 14:36
 0
Mele Ali Akın: Kürt Diline Uygulanan Yasak ve Ambargolar Kaldırılmalıdır

İnsanlık 21. yüzyılın ilk çeyreğini geride bırakırken kendisini çağdaş, laik ve hukuk devleti olarak tanımlayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde, hala Kürt milletinin varlığı kabul görmüyor ve dünyanın en zengin dilleri arasında yer alan kadim Kürt dili yasak ya da “bilinmeyen bir dil” olarak muamele görüyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) bir milletvekili Kürtçe konuştuğunda Meclis Başkanı mikrofonu kapatıyor ve TBMM tutanaklarına ‘’Bilinmeyen bir dil ile konuşuldu’’ diye geçiyor.

Kürt ulusal varlığına karşı yüzyıldan fazladır devam eden bu inkar, yasak, imha ve asimilasyon siyaseti tüm hızıyla bugün de devam ediyor. Bugün hala Türkiye’nin birçok yerinde insanlar Kürtçe konuştukları için linç ediliyor ve hatta katlediliyorlar. Bu durum, sadece Kürt ulusal varlığına ve Kürt diline karşı bir zulüm, inkar ve yasak siyaseti değil, aynı zamanda bir insanlık suçudur. TRT-KURDİ, 2 saatlik Kürtçe seçmeli ders ve bazı üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümleri gibi olumlu bazı adımlara rağmen hem devletin anayasası ve ilgili diğer yasalarında ve devletin tüm idari kurumlarında, hem de toplumsal yaşam alanında yüzyıllık bu inkar, imha ve yasak siyaseti fiili olarak uygulanmaya devam devam etmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Türk dili dışında hiçbir dilde ana dilde eğitim yapılamayacağı ifade ediliyor ve Kürtçe diye bir dilin varlığı kabul edilmiyor. Sözüm ona “barış ve kardeşlik projelerinin” çokça konuşulduğu bugünlerde bile Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın e-Reçetem sisteminde Türkçe, İngilizce, Almanca, Arapça, Fransızca ve Rusça yer alıyor; Kürtçe yer almıyor. Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nüinternet sitesinde yer alan hutbe yayınları sayfasında Türkçe, Arapça, İngilizce, Rusça, Almanca, İspanyolca, Fransızca ve İtalyanca dillerinde cuma hutbeleri bulunuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın internet sitesinde 8 dilde cuma hutbesine yer verilirken Kürtçe hutbe bulunmuyor.

Özellikle bir noktaya dikkat çekerek, başta AKP’ye oy veren Türk ve Kürt tüm müslümanlara çağrıda bulunuyoruz: Allah, Kuranı Kerim’de “Ey insanlar! Şüphesiz biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklara ve kabilelere ayırdık.” diyor (Hucurât Sûresi, 49) ve yine “Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda, bilenler için elbette ibretler vardır.” diyor Kuranı Kerim (Rûm Sûresi).

Madem Allah bizleri farklı halklar olarak yaratmış ve madem her dil Allah’ın bir ayetidir, o zaman Allah’ın ayetlerini inkar eden bu inkar ve zulüm siyasetine karşı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na karşı öncelikle sizlerin sesinizi yükseltmeniz gerekmiyor mu? Çok açıktır ki Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün bu uygulaması Allah’ın ayetlerine karşı gelmektir.

Burada bir kez daha kendilerini müslümanlığın temsilcisi ve koruyucusu olarak gören Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı, Hükümeti’ni, TBMM Başkanı’nı, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri  Başkanlığı’nı Kürtçe üzerindeki yasak ve ambargoyu kaldırmak için somut adımlar atmaya, gerekli yasal düzenlemeleri yapmaya çağırıyoruz.

Kürt kimliğinin, Kürtçe ana dilde eğitim hakkının ve Kürtçenin Türkçe ile birlikte resmi dil olmasının kabulü ve anayasal ve yasal güvencelere kavuşturulması için; tüm siyasi partileri, sivil toplum kuruluşlarını, toplumda etkili şahsiyetleri ortak tutum almaya ve bu konuda somut bir adım atmaya çağırıyoruz. Eğer gerçekten de bir çözüm sürecinden, barış, kardeşlik, demokrasi, adalet, eşitlik ve özgürlükten bahsedilecekse; güven verici olarak atılacak en küçük ilk adım, bu olabilir diyoruz.

 

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Bu haber toplam 316 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 15:37:28