Mehmet Konuk: Kuzey’deki PDK’nin(TKDP), Kurucularından Sayın Derwêşê Sado İle Yollarımız Nerelerde Çakıştı? (18)

Bölüm 18
1988 yılında Kurtalan’ı da içine alan Garzan Bölgesi’ndeki PKK yapılanması içinde önemli değişiklikler olmaya başladı. Mahsum Korkmaz’ın ekolünden olan kendiside Garzan bölgesinin yiğit bir evladı olan Numan Bağcı BEKAA vadisinden Aponun talimatıyla Garzan bölgesine gelen bir ekip tarafından Apo’nun Numan Bağcı’nın Garzan Bölgesi’ndeki görevini bırakıp BEKAA ya dönmesini emretmişti.
Numan Bağcı Mahsum Korkmaz la Garzan Bölgesi’ndeki gerilla çekirdeğini oluşturan Garzan Bölgesi’ndeki ciddi ve kararlı PKK kadrolarından biriydi. Apo’nun karanlık yüzünü daha o dönemde tanımış olmalı ki, Apo’nun BEKAA dan gönderdiği talimata uymayacağını ve BEKAA ya gitmeyeceğini söyler. Bu durumda artık dağda kalma şansının olmadığının farkındadır. Çünkü dağda kalırsa eski arkadaşları ile çatışmayı da göze almak zorundadır.
Numan Bağcı o dönemde Garzan bölgesinin sorumlusudur. Numan Bağcı ya her yönüyle inanan dört arkadaşı da Numan neredeyse bizde onunla birlikteyiz diyerek tavırlarını koyarlar. Numan dağları terk etmek zorunda hissediyor kendini ve BEKAA vadisine de gitmeyi reddediyor. Çünkü tahmin ediyor, BEKAA vadisine giderse nelerle karşılaşabileceğini. Numan Bağcı Devlete teslim olup kendine ihanet etmeyi de tercih edecek zayıf karakterde biri olmadığına göre, onun önünde tek bir yol kalıyor.
Numan Bağcı beraberinde ki dört arkadaşı ile birlikte Batman, Bismil, Silvan ilçeleri arasındaki düz ovaları tercih ediyor O dönemde pazartesi günleri TRT 1 de Anadolu’dan görünüm diye bir program vardı. Bu program tam bir özel savaş yayını gibi her gün programlarını sürdürüyordu. O programları zaman zaman bende seyrediyordum, Numan Bağcı’nın olduğu bölgelerde operasyon yapan özel harekat polisleri çeşmelerin üzerine, gördükleri duvarların üzerine “Numan gel teslim ol, senin durumunu biliyoruz” diye yazılar yazıyordu .Yaklaşık üç aylık bir kovalamaca dan sonra Numan Bağcı yanındaki dört arkadaşı ile birlikte Devletin militarist güçlerinin kurduğu pusuya düşürüldü. Arkadaşları ile birlikte kahramanca savaştı ama düz ovada çatışmak gerilla için büyük bir dezavantajdı. Numan Bağcı bunu bile bile tercih etti .Bekaa vadisine gidip Apo’nun işkencelerine maruz kalmaktansa kendisine yaraşır bir şekilde dövüşerek kendisinin ve arkadaşlarının onurunu kurtardı.
Numan Bağcı’nın tasfiyesinden sonra onun yerine Hayri kod isimli Halit Çelik Garzan bölge sorumlusu görevine getirildi. Halit Çelik onun yerine geçtikten sonra PKK’nın başta Kek Derwêş’ê SADO olmak üzere bölgedeki yurdsever şahsiyetlere yönelik tavrında değişim başladı.1988 in ilk Bahar mevsimiydi, Kurtalan’ın yakın köylerinden birine Halit Çelik gidiyor ve orada üç dört ismi zikrederek bunları DERWÊŞê Sado’nun yanında oturdukları şeklinde töhmet altında bırakarak adeta göz dağı veriyordu.
Halit Çelik’in hakkında olumsuz konuştuğu şahıslardan birinin ertesi günkü hareketleri bana çok tuhaf gelmişti. Oğlu yaşındaki bir PKK yanlısı etrafında dört dönüyor, deyim yerindeyse adeta yalakalık yapıyordu. İnsan oğlu nasıl bu kadar zayıf karakterli olabiliyor diye gün boyu düşünürken, akşam saat 20.30 sularında bir çayhanede tek başıma otururken bir baktım benim masama geldi. Gündüz oğlu yaşlarında bir PKK yanlısının etrafında dört dönmesi onunla ilgili bende tam negatif bir izlenim bırakmıştı. Şimdi de yanıma gelmiş, benimle sohbet etmeye başlamıştı.
Ne var, ne yok diye soruyor ben de ne olacak 30 tane TV kanalı var ne olup bittiğini sen ne görüyorsan bende onu görüyorum diye cevap verip başımdan savmak isterken, baktım birden bire; ”Bence PKK’nın bu dört yılda yaptığını Barzaniler 50 yılda yapamamıştır.” Diye konuşmaya başladı. Adam dün akşam bir tehdit almış, hemen U dönüşü yaparak bir günde PKK’li oluveriyor. Bende hiç tolerans göstermeden dün bir, bu gün iki dedim, o kadar da ileri gitme! Bu söylemim üzerine sanki dün akşam onların köyünde yaşanan tiyatronun farkında olduğumu anladı ve hemen sükut oldu.
Bu şahıs o güne kadar PKK ile herhangi bir yakınlığı olmadığı halde o günden itibaren hayatında büyük bir değişiklik yaparak PKK ye hizmet etmeye başladı. Bunu anlatmamın nedeni; Kürdistan’da hep yaşamayı tercih eden biri olarak benim gözlemim PKK saflarında kendini gösterenlerin azımsanmayacak bir kesiminin PKK’nın tehditlerine karşı duramayıp onların yanında durmayı tercih edenler olduğunu düşünüyorum. Tabii ki bu zayıf iradeye sahip insanların Devletin baskısının karşısında da aynı tutumu sergilediği gerçeğini göz ardı etmemek gerektiğine inanıyorum.
PKK’nın dağ kadrosu DERWÊŞê SADO’yu bir taraftan tehdit ederken onlara yakın sivîl kurum ve kuruluşların temsilcileri de Kek Derwêş’ê Sado’nun toplumdaki yerinden, aşiretler arası ilişkilerinden faydalanmak istiyorlardı.
Yanlış hatırlamıyorsam 1989 yılında Siirt’te insan hakları şubesi başkanı olan Av. Zübeyir Aydar ve Sloqa Aşiretinin ileri gelenlerinden biri olan M. Ali Sevilgen Kurtalan’da Kek Derwêş’ê SADO’nun misafirliğine giderek, Çatak bölgesindeki Alan Aşiretinin lideri Sadun Ağanın yanına gidip, onu koruculuk tan vazgeçirmeye çalışmak konusunda ikna ederler.
Kek Derwêş’ê SADOyu beraberlerinde götürmek istemelerinin nedenlerinden biri Bışarê Çeto’nun torunu olması, diğer bir neden de Derwêş’ê SADO’nun TKDP’nin kurucularından olması ve Barzaniler nezdinde iyi bir intibaya sahip olmasıydı. Kek Derwêşê Sado olaya yeterince vakıf olmamasına rağmen Zübeyir Aydar ile M. Ali Sevilgen’i kırmak istemeyerek Çatak ta Sadun Ağayı ziyaret ederler.
Kek DERWÊŞ’ ê Sado ,Sadun Ağa ya Bışarê Çeto’nun torunu olduğunu söyleyince, Sadun Ağa kendisine daha fazla ilgi ve önem vermeye başlar. Sayın Derwêş’ê Sado, Cemilê Çeto’nun amcası olduğunu 1925 te ki olaylarda amcası Cemil’in Devletin yanında yer almasına rağmen Devletin ŞEYH SAİD le ilgili problemi çözüldükten sonra Devlet amcam Cemilê Çeto’yu Diyarbakır istiklal mahkemesinde göstermelik bir yargılama sonunda idam cezası vererek, infaz ettirdi diyerek bu devlete güven olmuyor babında bir şeyler anlatmaya çalışırken, Sadun Ağa Müdahale ederek DERWÊŞ bey bunları bana anlatmanıza gerek yok, çünkü ben bunların hepsini biliyorum. Benim oğlum bana rağmen PKK yandaşıydı, yardım ve yataklıktan dört ayda cezaevinde yatmıştı. Benim oğlumu neden öldürdüklerinin hesabını bana versinler, ben şimdi Devletin silahlarını gidip teslim edeyim.
Bu durumda top artık Zübeyir Aydar ile M. Ali Sevilgen’dedir ve ikisi de Sadun Ağanın sorusuna cevap verebilecek durumda değiller. Sadun Ağanın sorusunun tek muhatabı Abdullah Öcalan’dır. Abdullah Öcalan’a hesap sormak ta kimin haddinedir o dönemde. Sadun Ağanın yanına bir sorunu çözmek için gidenler, başlarını öne eğerek geri dönmek durumunda kalırlar.
Sadun Ağanın koruculuk süreci ile ilgili serüvenini 1990 lı yıllarda Silopi’de genç yaşta elim bir hastalıktan dolayı hayata veda eden değerli bir arkadaşımdan öğrenmiştim.
Van Tugay komutanı, Van ve Hakkari bölgesinde ki aşiretleri toplantıya çağırır ve koruculuk sisteminin gerekliliği konusunda Aşiret reislerini ikna etmeye çalışırken, Sadun Ağa söz isteyerek paşam sizden rica ediyoruz bu tür şeyleri bize dayatmayın. Biz silah alıp korucu olursak, köylülerimizle, hatta komşu köylerle kötü oluruz. Eğer 20 aylık askerlik süresini az buluyorsanız 40 aya çıkarın, isterseniz çocuklarımızın giyim kuşamını ve hatta silahlarını da almaya razıyız ama bize koruculuğu lütfen dayatmayın.
Bundan bir süre sonra PKK yandaşı ve dört ay yardım yataklıktan cezaevinde yatan Sadun Ağanın oğlu PKK’nın o bölgedeki sorumlusu tarafından öldürülür.
1975 te Mele Mustafa Barzani’nin ABD, İran, Türkiye ve Libya’nın dışındaki tüm Arap devletlerinin ortak girişimiyle gerçekleştirilen Cezayir uluslararası ihanet antlaşması sonucu İran ve Irak arasındaki tarihi sorun olan Şattularap bölgesinin İran’a verilmesi üzerine iki ülke birbiriyle anlaşmış. Bunun karşılığında İran üzerinden Barzani’ye gelen her türlü lojistik destek kesilmişti.
ABD’nin Barzani’ye karşı beklenmedik bu ihaneti Kürdistan’ın dört tarafında zaten var olan sol sosyalist düşüncelerin palazlanmasına neden olmuştu.1975 yılında Garzan Bölgesi’ndeki bir köyde gerçekleştirilen PDKT’nin ikinci kongresinde Parti’nin içindeki sol sosyalist jenerasyon Derwêşê Sado ya kazan kaldırmış, Derwêş’ê Sado kongre delegelerinin ezici çoğunluğunun oyunu almasına rağmen bu genç jenerasyonun bozguncu tutumları devam edince, Derwêş’ê Sado Av. M. Ali Dinler in liderliğinin kabul edilmesi durumunda feragat edeceğini bildirmiş .Bunun üzerine uzlaşı sağlanarak Parti’nin selameti için Derwêş’ê Sado Parti’nin genel sekreterliği adaylığından feragat etmiştir.
1975 te Parti yönetiminde ağırlıkları hissedilen yeni sol sosyalist jenerasyon öyle bir hızla işe sarıldı ki artık yüksek sesle Barzani karşıtı bir çizgi geliştirmeye çalışarak 1977 de Botan bölgesinde gerçekleştirdikleri kongrede Av. M. Ali Dinler de dahil olmak üzere Barzani çizgisine bağlı olan tüm parti üyelerini ihraç etmişlerdi. Bununla da yetinmeyerek PDK isimlerinin ABD işbirlikçiliği, ilkel milliyetçiliği ve Aşiretçiliği çağrıştırdığı için, bundan böyle PDK ismini kullanmayacaklarını ilan ederek KUK ismini dillendirmeye başladılar.
Aynı zamanda bir hukukçu olan Av. M. Ali Dinler bu durumu değerlendirerek PDKT ismi ile Parti çalışmalarını sürdürmeye başlıyor.1975 ile 1980 arası dönemde TKDP içinde gelişen iç çatışmalar ve olaylar,1971 de Parti’nin genel sekreteri Said Elçi’nin suikastından sonra PDKT üzerinde oynanan olumsuzlukların adeta ikinci perdesi açılıyordu.1971 ile 1975-1980 arası dönemde TKDP üzerinde oynanan oyunlar Parti’nin adeta omurgasını kırıyordu. Kürd milliyetçiliği ve Kürdistan mefkuresi esasları üzerinde kurulup geliştirilmeye çalışılan TKDP 1971 ile 1980 yılları arasında üzerinde uygulanan komplo ve darbeler sonucu büyük bir eksen kaymasına uğramıştı.
Söz konusu tarihlerde özellikle medrese ekolünden gelen ve Barzani çizgisine sıkı sıkıya bağlı olan ekol partiden soğumaya ve belli bir süreç içinde küçük bir grubun dışında siyasi mücadele sahasının kenarında durmaya başladılar. Sol sosyalist perspektif ile onların gelenekçi Barzani çizgisi bir biriyle örtüşmüyordu.
1977 den sonra KUK öyle maceralara ve gayri ahlâkî işlere bulaştı ki 1986-87 lere gelindiğinde yarım düzine parçalara ayrıldılar.1987-88 lerde PDKT’nin önceki sekreterlerinden de olur alarak partiyi yeniden yapılandırma çalışmalarına başlayan Dr. Hatip ve birlikte çalıştığı ekip 1991 yılının ilk baharında 1977 den sonra ki kongresini (4.Kongre) gerçekleştirdi.14 yıl aradan sonra Kek Derwêş’ê Sado kongreye davet edilerek kendisine karşı yapılan hata telafi edilmeye çalışıldı. Sayın Derwêş’ê Sado’nun bu kongreden sonra Parti ile organik bağları yeniden oluşmaya başladı.
1989 yılının sanıyorum Şubat ayında Hayri kod isimli Halit Çelik Siirt merkezde yapılan bir operasyonda sağ olarak ele geçirildi. Her ne kadar operasyon olarak görülse de daha çok danışıklı bir dövüş olduğu izlenimini veriyordu. Halit Çelik operasyonunun olduğu gün Cizre’de uzun zamandır bir türlü ele avuca sığmayan Binefş Agal isimli Cizre sorumlusu bayanda, yapılan bir operasyonda silahla vurularak öldürülmüştü. O dönemde Siirt bölgesinde Halk arasında dolaşan haberlere göre Halit Çelik Binefş Agayı telefonla arayarak yerini tespit ettirmiş ve operasyon timleriyle bu yönlü bir iletişim içine girmişti.
Halit Çelik operasyondan kısa süre sonra itirafçı olarak Kurtalan ve Siirt bölgesinden kendisi ile ilişki içinde olan çok sayıda insanın ismini vererek, bunlar üzerinde operasyonların yapılmasına ve bir çoğunun yakalanmasına neden oldu. Bütün bunlar yetmezmiş gibi üç gün üst üste Kurtalan’daki çayhanelerde polisin yakın çemberi altında konferanslar vererek, PKK’nın Kürd örgütü değil, Ermenilere hizmet eden bir örgüt olduğunu anlatmaya çalıştı. Hayri kod isimli Halit Çelik bunlarla da yetinmedi tetikçiliğe başlayarak bir çok yurdsever insanı arkalarından sıktığı kör kurşunlarla ortadan kaldırdı
Kurbanlarından biri bundan önceki bölümde kendisinden söz ettiğim Sarı Ahmet’ti. Sarı Ahmet,( Ahmet Bayhan) aslen Nusaybin’liydi, Nusaybin deki arkadaşlarımızdan o dönemde aldığım bilgiye göre Ahmet Bayhan PDK li bir ailenin fediydi. Kurtalan’da ögretmenlik yapıyordu ve PKK’nın o bölgede sivîl alanda faaliyet gösteren en aktif elemanıydı. Çankırıya sürgün edilmişti, Diyarbakır’da bir hastanede yatarak tedavi görüp rapor alma uğraşısı içerisindeyken, Dağkapı mevkiinde ki Demir otel civarında silahlı saldırıya uğrayan Sarı Ahmet lakaplı Ahmet Bayhan bir dönem birlikte çalıştığı yol arkadaşı Halit Çelik tarafından silahlı saldırıya uğrayarak hayata veda ediyordu
Ahmet Bayhan öğretmen kardeşim le birlikte Diyarbakır’da bir kaç sefer bize misafir olduğu için diyebilirim ki bir hafta boyunca kahvaltıya her oturduğumuz da lokmalarımız gırtlağımızda düğümleniyordu. Farklı düşüncelere sahip olsakta Ahmet hoca ve onun gibi binlercesini, on binlercesini PKK ye bağlayan en büyük etken PKK’nın Bağımsız Birleşik Kürdistan argümanı idi.
Halit Çelik’in Devlet saflarına itirafçı ve tetikçi olarak katılmasından sonrada bölgede bize ve Kek Derwêş’ê Sado ya yönelik PKK’nın tehditleri aralıksız devam etmeye başladı.1992 yılında hayatım boyunca en çok değer verdiğim 31 Ağustos 2020 yılında korona hastalığından kaybettiğimiz, arkadaşım Bedri Kutluk beni arayarak Kurtalan’a gelmem gerektiğini söyledi. Hayırdır dememle birlikte telefonda konuşulacak şeyler değil, buraya gel konuşacağız deyince ben hemen anladım. Çünkü özellikle 1987- 1988 den itibaren bizimle PKK arasında sürekli bir didişme vardı.
Bedri arkadaşımın talebi üzerine Diyarbakır’dan Kurtalan’a doğru yola çıktım ve direk Bedri arkadaşımın dükkanına gittim. Ben ve Bedri Kutluk ile birlikte tehdide maruz kalmış iki memur arkadaşımızda orda oturuyordu. Konu nedir diye sordum:” toplam 10 kişilik isim listesi vererek, bizim PDK yi yeniden örgütlemeye çalıştığımızı, şehitlerinin kanı üzerinden hesap yaptığımızı, yaptığımız işin ihanet olduğunu ve ihanetin bedelinin ne olduğunu bizim çok iyi bildiğimiz.” şeklinde bir Ferman gönderdiklerini söyledi. Bu 10 kişilik listenin içinde Kek Derwêş’ê Sado’nun da ismi olmasına rağmen onu çağırma gereği duymadık.
Mesajı getiren kişinin kim olduğunu sorunca Bedri Kutluk arkadaşımdan duyduğum isim beni adeta şoke etti.’Bu mesajı Bedri arkadaşıma getiren kişinin 1988 ve 1990 yılları arasında PDKT’nin bildirilerini bana getiren kişi olduğunu duyunca hepten elimde olmadan hiddetlenmeye başladım
Kurtalan’da söz konusu tarihlerde PDKT’nin ilçe komitesi sorumlusu bir öğretmen arkadaştan Parti’nin bildirilerini bana ulaştıran kişi, şimdi de PKK’nin tehdit mesajlarını bana ulaştırmaya çalışıyor. Üstelik bir seferinde onunla sohbet ederken, PKK’lileri zaman zaman köyde gördüğünü ve onlarla tartıştığını söylediği bir dönemde bak bizim geleneklerimize göre kapımızın önüne gelenle suyumuzu ekmeğimizi paylaşırız ama dikkatli ol bunlara elini kaptıran gövdesini kurtaramaz söylemime, yok abê ben onlarla tartışıyorum ve gerektiğinde onları eleştiriyorum dediğinde tahmin etmiştim onlarla haşır neşir olduğunu.
Bedri arkadaşıma ona haber sal gelsin buraya dedim. Kısa bir süre sonra yanımıza teşrif etti ve şu soruyu sordum kendisine:” Ben bu arkadaşlardan bir şeyler duydum, birde senin ağzından duymak istiyorum.” Dememle başladı saymaya:” PDKT’yi yeniden örgütlemeye çalışıyorlar, şehitlerimizin kanı üzerinden hesap yapıyorlar, yaptıkları iş ihanettir, ihanetin bedelinin ne olduğunu onlar çok iyi biliyor.” Diye söylendi.
Kendisine sordum sana bu mesajı bize getirmeni isteyenler şehir içindeki fesat yuvaları mıdır? Yoksa dağdakiler midir? sorusuna hayır bu mesajı gönderenler dağdakilerdir diye cevap verince, sorumluluk düzeyi nedir yönlü soruma Kurtalan bölge sorumlusu yardımcısıdır, diye bana cevap verdi. Bahsettiğin kişi bu yörenin insanı mıdır, yoksa yabancı mıdır yönündeki soruma onu bilmiyorum diye cevap veriyordu.
Haberciye beni iyi dinlemesini ve şu an sana söyleyeceğim şeyleri gidip eksiksiz bir şekilde onlara iletmesini istedim. Bu sözüm sanki onu gücendirdi ki bunu hakaret olarak algıladı. Hayır sana hakaret etmiyorum senin görevin habercilik ise şimdi sana söyleyeceklerimi olduğu gibi gidip seni buraya gönderene ileteceksin.
Daha önce PDKT’nin bildirilerini bana getirip, şimdide PKK’nın tehdit mesajlarını bana ileten bu kişiye ders olsun diye onu töhmet altında bırakan bir girişle sözlerime başladım. ”Bu saate kadar bu memlekette benim PDK li olduğumu bilen iki kişi vardı. Bunlardan biri sensin ve diğer kişinin kim olduğunu sen iyi biliyorsun. Diğer kişinin PKK ile herhangi bir ilişkisi olmadığına göre ,benim PDKT li olduğum yönündeki deşifrasyonu PKK ye sen yapmışsın.”
Gidip onlara da diyeceksin, Mehmet Konuk demiş ki, eğer halen kendilerinin dışında her kesin hain olduğunu düşünüyorlarsa, bunu iyi bilsinler ki ihanet mantığı onların sahip olduğu mantalitenin ta kendisidir. Bu görüşlerde benim kişisel görüşlerimdir ve buradaki arkadaşları bağlamaz. Benim bu duruşumu orada bulunan iki memur arkadaş şaşkınlıkla karşıladı ve haberci gittikten sonra Mehmet sen niye böyle bir tepki gösterdin diye sitemde bulundular. Bedri Kutluk arkadaşım hemen çevik bir hareketle ayağa kalkarak Mehmed’in söylediği o düşünceler, benimde düşüncelerimdir, benimde ismimi onlara vereceksin diye tepki gösterdi.
Oysa benim orada yapmak istediğim kendimi hedef gösterip arkadaşlarımı korumaktı. Bedri Kutluk arkadaşım ise bu duruma itiraz ederek kendisini de benimle hedef tahtasına oturttu.
Benim bu duruşumu şaşkınlıkla karşılayan iki arkadaşın Mehmet sen niye öyle cevap verdin şeklindeki tepkilerine ise şu şekilde cevap verdim.” Bunlar akıllarınca bize şantaj yaparak kendi etki alanlarına almak istiyorlar. Bizim altımız ıslak mıdır ki onların bu şantajlarına boyun eğelim. Eğer bunların şantaj ve tehditlerine boyun eğersek, yarın onlardan yüz kat güçlü olan devletinde bize yapacağı tehdit ve şantajlara boyun eğeceğiz. Eğer isterlerse bu gece her dördümüzü de öldürebilirler, benim ne sizi, nede kendimi koruyacak bir tabancam bile yoktur. Ama benim bir inancım vardır, bunlar bu gece bizi öldürseler de 20 yıl sonra bile olsa bu millet onların yüzüne tükürecektir. Benim bundan başka bir silahım da yoktur.”
Bu didişmeden yaklaşık üç ay sonra bu tehdidi bize gönderen Kurtalan bölge sorumlusu yardımcısı ile görüşen tanıdık birinin bana verdiği bilgiye göre çocuk iken Mehmet Konuk’un yeri geldiğinde polislerin yakasına nasıl yapıştığını görüyorduk ve ondan cesaret alıyorduk, bu gün dağa çıkmış devletin zulmüne karşı direniyoruz, Mehmet Konuk ise çayhanelerde oturarak aleyhimizde konuşuyor. Bana o mesajı getiren kişiye dedim ki eğer onu görürsen, ona deki Türk karakol komutanlarının yılardır yaptığı gibi kulaklarını fesatlara açmasınlar. Eğer bu halkın mücadelesini veriyorlarsa Türk karakol komutanlarının yaptığı gibi Kürd toplumu içinde fesatlığı, düşmanlığı ve kişiliksizliği yaymasınlar. Biz siyasi insanlarız yaptıkları eylemleri yanlış bulduğumuz da eleştirir. iyi şeyleride hoş görürüz. Bizim yanı başımızda oturanlar, bazen söylediklerimizi ya anlamazlar ve ya gidip onlara çarpıtarak söylerler.
İlk gençlik yıllarımızdan beri yeri gelmiş ülkenin her tarafında MHP li faşistlere karşı mücadele etmiş. Yeri geldiğinde polisin, jandarmanın baskı ve zulmüne karşı tavır koymuşuz. Haklı ve meşru Kürdistan davası için hiçbir fedakarlıktan kaçınmamışız. Uğruna gençliğimizden beri ölümü dahi göze aldığımız Kürdistan toprakları üzerinde sözde Kürdistan için mücadele ediyorum diyen birileri gelip bizi tehdit edecek ve bizde bu tehdide boyun eğeceğiz. Bu bizim fıtratımızla uyumlu değil ve Allah’ta şahittir, halkımızda şahittir, bunların tehditlerine hiçbir zaman prim vermedik ve vermeyeceğiz. Kendimizi koruyacak hiçbir savunma aracımız olmamasına rağmen bunu yaptık. Çünkü bize göre en güçlü silah davaya, halka ve kendine inanmaktır. Bunlar bir araya geldiğinde hiç bir güç bununla baş edemez.
Biz bu tehdit ve şantajı bu şekilde başımızdan def ederken aynı yıl içinde Cemil Bayık tarafından dağdaki kadrodan iki kişilik bir tim kek Derwêş’ê SADO ya suikast düzenlemek için Kurtalan’a gönderilir. Dağdan gelen iki militan Kurtalan’a gelip aileleriyle yüz göz olduktan sonra Pencenara aşiretinin en önemli liderlerinden biri olan Bişarê Çeto’nun torununun ve aynı zamanda 1965 te kurulan PDKT’nin kurucu üyelerinden biri olan DERWÊŞÊ SADO’nun öldürülmesinin kolay olmadığını idrak ederek devlet güçlerine teslim olup Cemil Bayık tarafından Derwêş’ê Sado’yu öldürmek üzere görevlendirildiklerini ama bu görevi ifa etmeden teslim olduklarını itiraf ettiler.
Devam edecek
Son güncellenme: 11:24:44