Suudi Arabistan-Pakistan anlaşması ne anlama geliyor?
“Bölgesel güç dengeleri değişecek”

Suudi Arabistan'la Pakistan'ın imzaladığı savunma anlaşmasının yankıları sürüyor.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'la Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, 17 Eylül'de "Ortak Stratejik Savunma Anlaşması"nı imzalamıştı. Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da imzalanan anlaşmanın, iki ülke arasında savunma işbirliğini geliştirmeyi, herhangi bir saldırıya karşı ortak caydırıcılığı artırmayı hedeflediği belirtilmişti.
Wall Street Journal'ın (WSJ) analizinde, "Askeri koruma için onlarca yıldır ABD'ye güvenen Riyad yönetiminin başka alternatifler aradığı" yorumu yapılıyor.
Riyad ve İslamabad arasındaki anlaşmanın "bölgesel güç dengelerini değiştirebileceği" değerlendirmesi paylaşılıyor. Bu hamleyle Suudi Arabistan'ın, ABD'yle ilişkilerini sürdürürken Rusya ve Çin'le aynı çizgideki Pakistan'a da yanaştığı belirtiliyor.
Diğer yandan anlaşmanın, ABD'nin İran'ı kontrol altında tutma ve Arap ülkeleriyle Tel Aviv yönetimi arasında normalleşme hedeflerine "darbe vurduğu" yazılıyor.
Riyad yönetimine yakın siyasi yorumcu Ali Şibabi, şu değerlendirmeleri yapıyor:
İnsanlar, İsrail'in bölgedeki nüfuzunu çok fazla arttığından ve yaptığı her şeyin yanına kalacağından endişeleniyor.
Pakistan Savunma Bakanı Havace Asıf, dünkü açıklamasında karşılıklı savunma anlaşması kapsamında ülkesinin nükleer kapasitesinin Suudi Arabistan'la ortak kullanılabileceğini söyledi. Müslüman ülkelerin bölgelerini birlikte savunmalarının "temel bir hak" olduğunu belirten bakan, başka Arap ülkelerinin anlaşmaya katılmasına açık olduklarını da sözlerine ekledi.
Anlaşmanın herhangi bir ülkeye karşı olmadığını ve savunma amaçlı bir düzenleme yaptıklarını belirten Asıf, Pakistan veya Suudi Arabistan'a yönelik olası saldırılara birlikte yanıt verileceğini söyledi.
Şibabi, Suudi Arabistan ve Pakistan'ın son birkaç yıldır bu anlaşma üzerinde çalıştığını belirterek, sözleşmenin "Körfez ülkelerinin güvenlik için başka yerlere yöneldiğine dair ABD ve İsrail'e bir mesaj" niteliğinde olduğunu ifade ediyor.
Analizde nükleer silaha sahip tek Müslüman çoğunluklu ülke olan Pakistan'la anlaşmanın, İsrail'in Katar'a saldırısının ardından yapıldığına da dikkat çekiliyor.
İsrail ordusu, 9 Eylül'de Doha'da Hamas müzakere heyetinin bulunduğu binaya savaş uçaklarıyla saldırı düzenlemişti. Olayda Hamas Siyasi Büro üyesi Halil el-Hayye'nin oğluyla dört Hamas mensubu ve bir Katar polisi olmak üzere 6 kişi yaşamını yitirmişti.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 10 Eylül'de yaptığı açıklamada "Ya onları sınır dışı edersiniz ya da adalete teslim edersiniz. Bunu yapmazsanız, biz yapacağız" demiş, yeni saldırı tehdidinde bulunmuştu. Bölge ülkelerinden büyük tepki toplayan saldırının ardından Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman da Katar'a "tüm imkanlarıyla destek verdiklerini" söylemişti.
Son güncellenme: 16:26:32