Kürt halkı evrensel hukukta tarifi yapılmış halk olmaktan kaynaklanan ve zorla, baskı ve şiddet araçları kullanılarak gasp edilmiş meşru yasal hakları için mücadele veriyor.
Kürt halkı zorla, baskı ve şiddet araçları ile gasp edilmiş, yasaklanmış anadili ile eğitim, ulusal tarihi ve kültürel değerlerine kavuşması uğruna mücadele veriyor.
Kürt halkı zorla, baskı ve şiddet araçları ile gasp edilmiş ve paylaşılmış ülkesi, vatanı uğruna mücadelesini sürdürüyor.
Kürt halkı, zorla, baskı ve şiddet araçları ile gasp edilmiş ülkesinin yer altı ve yerüstü ekonomik ve doğal kaynaklarına özgürlük içinde sahip olması uğruna mücadele ediyor.
Kürt halkı zorla, baskı ve şiddet araçları ile gasp edilip elinden alınan, dünyanın tüm milletlerinin sahip olduğu ülkesi coğrafyası üzerinde eşitlik, özgürlük ve bağımsız bir gelecek uğruna mücadele ediyor.
Kürt halkı, doğuştan gelen, tapu senedi gibi tarihinden, atalarından miras olarak devir aldığı meşru temel sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve ulusal hakları uğruna mücadele veriyor. Dünyanın her milleti için bu değerler ne anlama geliyor ise Kürt halkı için de uğruna mücadele verdiği bu haklı ve meşru değerler aynı anlama geliyor.
Kürt halkı evrensel hukukta tarif yapılan ancak gasp edilmiş ve halk olmaktan kaynaklı meşru ulusal ve toplumsla haklarını yine meşru kuramlar, meşru kurallar ve meşru kurumlar yoluyla talep etmenin bilince olmalıdır.
Kürt halkının meşru ve haklı bütün talepleri çok açık ve nettir. Ancak bu taleplerin arkasına gizlenmiş uluslararası ve bölgesel devletlerin gayrımeşru, terörist örgüt ilan ettiği, siyasi, ideolojik, politik, diplomatik ve askeri meşruluğu bulunmayan yapılardan dolayı büyük zararlar görüyor. Siyasi, ideolojik, politik, diplomatik ve askeri meşruluğu bulunmayan kişi, grup, yapı, örgüt ve kurumların Kürt halkını temsil edemeyeceği çok açıktır.
Amerika ve Avrupa Birliği uluslararası devlet ve kurumların gayrı meşru ve terörist ilan ettiği yapıların Kürt halkının haklı ve meşru talepleri arkasına saklanması, kendisini bu meşru değerler etrafına gizlemesi, bu değerleri kullanarak kendisini var etmeye çalışması doğrudan bölgesel tekçi, ırkçı sömürgeci devletlerle ve rejimlerle doğrudan ilgilidir.
Bölgesel tekçi ırkçı ve tekçi dinci sömürgeci rejimlerin Kürt halkına karşı uyguladığı barbarlıkları ve hukuksuzlukları dünyanın dikkatlerinden ve gözünden kaçırmak, tarihten günümüze mazlum ve mağdur halka yaptıkları haksızlıkları gizlemek için sahaya sürdüğü planlar, projeler ve entrikaların birer parçası, birer aracı olarak sahada yer aldıkları görülmelidir.
Dünya insanlığının temel aldığı ve dayandığı, halkların özgürlüğünün ve bağımsız geleceğinin yegane dayanağı olan evrensel temel değerler ve çoğulcu demokrasi ile bunların kuram, kural ve kurumlarını ret eden böylesi kişi, grup ve örgütler aynı zamanda tekçi siyasi ideolojisini topluma zorla dayatan gayrı meşru yapılar olarak görülmektedir.
Bu tür kişi, grup ve örgütler mazlum ve mağdur Kürt halkının haklı ve meşru mücadelesinin Böylece hak ve hukuk zeminini ortadan kaldırmayı, toplumu terörize etmeyi amaçlamaktadır. Böylece mazlum ve mağdur Kürt halkını Amerika, Avrupa Birliği başta olmak üzere bütün uluslararası dost güçlerden kopartmak, desteksiz bırakmak, yanlızlığa mahkûm etmek için sahaya sürülmüş provokatif ve kasıtlı yapılardır.
Böylesi zora dayanan tekçi siyasi ideolojik yapılar öncelikle mazlum ve mağdur, sömürge haklarından bile mahrum bırakılmış Kürt halkının özgürlük ve bağımsız geleceğini talep eden, isteyen, mücadele eden beynini siyasi, ideolojik ve pratik olarak dağıtmayı hedeflemiştir.
Bunun için başlangıç çizgisinde kendisini bağımsızlık hedefleyen bir yapı olarak ilan etmiş, göstermiş, bağımsızlık isteyenleri tuzağına çekerek içeten yok etmiştir. Ardından toplumun en diri ve yurtsever kentlerini provokasyona getirmiş, ağır savaş araçlarıyla karşı karşıya bırakarak baskı ve imha ile yüz yüze ve savunmasız bırakarak halkın varlığına düşman olan güçler tarafından sindirilmesine sebebiyet vermiştir.
Siyasi, ideolojik ve pratiğiyle bu güçler bağımsızlık ve özgürlük tomurcuklarının filizlendiği, meşru bir statü elde etmiş, ülkenin güney parçasının meşru yönetimini yıkmak, ortadan kaldırmayı hedeflenmiştir. Bunun için zora dayanan tekçi ırkçı, tekçi dinci sömürgeci rejimler dahil, statü ve bağımsızlık karşıtı güçlerle işbirliği dahil aleyhlerinde bulabildiği her türlü araçlarla saldırmaktadır. Meşru bir statü elde etmiş ve bağımsız bir gelecek hedefleyen ülkenin güney parçası halkını evrensel temel değerlere ve çoğulcu demokrasiye karşıt, zora dayanan tekçi siyasi, ideolojik ve pratik sekter hesapları ve hedefleri için kullanmak istemiştir/istemektedir.
Böylece ortaya koyduğu siyasi, ideolojik, teorik ve pratiği ile ülkenin ve halkın, tekçi ırkçı sömürgeci rejimlerin sömürge haklarından yoksun bir sömürge olarak ebediyete kadar kalması tasarlanmıştır. Bunun için özellikle hazırlatılan sekter tekçi siyasi ideolojik fikir ve düşünceler, halka zor ve baskıyla empoze edilerek bağımsız geleceğini ret ettirme altyapısı oluşturulmaktadır.
Kürt halkı varlığını bekleyen en büyük tehlike bağımsız geleceğini ret ettiren tekçi siyasi, ideolojik fikir ve düşüncelerin zor, baskı ve şiddetle pratiğinin topluma dikte ettirilmesidir.
Amerika, Avrupa Birliği gibi güçler dahil uluslararası toplumun terörist örgüt ilan ettiği herhangi bir yapı ile siyasi ve diplomatik bir ilişkileri söz konusu olamaz. Amerika, Avrupa Birliği gibi güçler dahil uluslararası hiçbir toplum terörist örgüt ilan ettiği bir yapıyı kolay kolay meşru bir yapı olarak görmez.
Bu gerçekler ışığında uluslar arası toplumun terörist örgüt ilan ettiği yapıların herhangi bir coğrafyada egemenlik kurmaya çalışmasını bölgenin tekçi ırkçı, tekçi dinci sömürgeci rejimlerin anlan coğrafyalara saldırması için bahane oluşturmaktadır. Bunu müdahale gerekçesi sayarak bölge halkının sindirilmesini hedeflemektedir. Uluslar arası güçlerce terörist örgüt ilan edilmiş yapıların kendilerini tehdit edecekleri bahanesi arkasına saklanarak, sahip oldukları tüm ağır savaş, saldırı ve imha araçlarıyla bölge halkının imhası ve sindirilmesini hesaplamaktadır. Kürt halkı hiçbir parçada ağır savaş ve saldırı araçlarına sahip olmadığı gerçeği dikkate alındığında durumun vehameti ortadadır.
Meşru bir statüye sahip ülkenin güney parçasında meşru savunma gücü var ve o güçler genel olarak sadece savunma araçlarına sahiptir.
Dünyamızın mevcut konjonktürdeki gerçekliği göz önüne alındığında sadece bağımsız devletler savaş ve saldırı araçlarına sahip olabiliyor. Bir bölge halkının savunma araçları ile kısmen donatılması, savaş ve saldırı araçlarına sahip güçlerle karşı karşıya getirilmesi bilinçli ve planlı bir provokasyondur. Bu provokasyonlarla hedeflenen bölge halkının sindirilerek imhasıdır. Bugün Kürt halkının başına örülen böylesi kirli ağlarla örülmüş kirli bir süreç işletilmektedir. Çünkü ağır savaş ve saldırı araçlarına sahip olan taraflar, kısmen savunma araçlarına sahip olan diğer tarafı her halükarda imha edebilir ve sindirebilir.
Kürt halkının içinde bulunduğu bölgesel koşulların gerçeği dikkate alındığında Amerika, Avrupa Birliği dahil uluslararası tüm toplumlarla siyasi ve diplomatik doğru ilişkilere ve onların destegine ihtiyaçları vardır.
Kürt halkı meşru ve haklı talepleri meşru ve haklı yollarla, evrensel temel değerler etrafında talep etmesi zorunluluğun farkında olmalıdır ve evrensel hukuktan kaynaklanan haklarına ancak meşru yollarla ulaşabilir, kavuşabiliir.
Evrensel hukukta tarifi yapılmış olan, halkın tarihinden kendisine miras kalan dili, kültürü, ülke coğrafyası, ülkesinin yer altı ve yer üstü tüm kaynakları, İnançları, edebiyatı dahil tüm değerlerini özgür ve bağımsız sahiplenmesi, kullanması en temel hakkıdır. Bu haklarını da insanlığın evrensel temel değerleri etrafında ve çoğulcu demokratik bir sistem içinde kullanır ise özgür ve bağımsız her halk gibi taleplerine kavuşabilir, haklarını kullanabilir ve bunları yaşayabilir.
Bugün bölgemizde yaşanmakta olan bu tür karanlık dehlizlerde organize edilmiş ve Kürt halkı varlığına, özgürlüğüne, bağımsız geleceğine yönelik haksız, hukuksuz ve ağır saldırı ve imha savaşları yaşanmaktadır. Dünya tarihi boyunca bu denli masum, mazlum ve mağdur bir halka bu şekilde orantısız, haksız ve hukuksuz başka bir savaşın yaşanmadığı ortadadır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.