Temel gerekçesi geçmiş yüzyıl’a dayanan, Kürd halkının ulus ve insan olmaktan kaynaklı tüm haklarının sömürgeciler tarafından gasp edilerek kendi topraklarında köle muamelesine muhatap edilmesi olan, ve farklı zamanlarda Kürd lerin hak taleplerinin T.C devleti tarafından insanlık dışı vahşi yöntemlerle bastırıldığı Kürd/Kürdistan sorunu ne yazık ki günümüze kadar çözümsüz bırakılmıştır.
Kuzey Kürdistan’da son otuz kırk yıldır zaman zaman savaş düzeyinde çatışmalara, katliamlara Kürdlerin topraklarını terke ve büyük mağduriyetlere sebep olan bu sorunun yarattığı trajik sonuçlara rağmen T.C devleti tarafından Kürd halkını umutlandıracak yada soruna köklü bir çözüm aramakta son derece ketum ve geri bir tutum takınan devlet yöneticisi elitler meselenin kangrenleşmesinde başat bir rol oynamaktadırlar.
İşte uzun yıllardan beri sürdürülen bu ırkçı tutum Kürd mücadelesinin dalga dalga büyümesi konjektürel değişim ve Kürd halkının hak taleplerinde ki ısrarları sonucu sözde çözüm ve barış söylemleri ile bir kez daha sahneye konularak kapalı kapılar ardında yaklaşık üç yıldır Öcalan ve Mit yetkilileri arasında görüşülüp Kürd insanları kandırılarak oyalandırılmıştır.
Bahsi geçen dönem zarfında halktan gizlenen gelişmeler daha çok devletin Öcalan’ı kazanmaya ikna etmeye veya Kürdlerin talepleri yönündeki ayak sürünmelerle heder edilmiş gerek devletin ve gerekse Türkiyeli’leşmeyi öne çıkaran PKK/HDP’lilerin karşılıklı samimiyetsiz ve temelsiz yaklaşımları sonucunda yeniden çatışmalı bir sürece dönüşmüş başta Kürdistan olmak üzere coğrafyamızın tümünde şiddet en üst seviyelere çıkartılarak insanlarımız adeta kan gölünde yaşamaya terk edilmiştir.
Aslında Devlet/İktidar PKK/HDP tarafından adı ve yöntemleri doğru konulmamış ve samimiyetten yoksun bu geçiştirmeci, oyalamacı ve faydacı yaklaşımların sonuç getiremeyeceği ve Kürd halkının özgürlük taleplerinin karşılanmayacağı başından itibaren belli olduğu gibi bu konuda özel bir çaba içerisinde olan özellikle Kürd yurtsever çevrelerin uyarıcı çabaları da dikkate alınmamıştır. Kürdlerin temsilcisi gibi duran ve büyük bir gücü elinde bulunduran PKK/HDP çevrelerinin sahip oldukları düşünce ve görüşleri ile entegrasyonu ve
Türkiyelileşmeyi hedefledikleri bu anlamda kendi örgütsel çıkarlarını Kürd ulusal meselesinin önüne aldıkları da ilgili yurtsever çevreler tarafından biliniyordu.
Oysa Kürdlerin özgürlük ve insanca yaşama talepleri Kürd halkının verdiği emsalsiz destek ve fedakarlıklarla şiddetten uzak ve uluslar arası meşruiyete dayalı ve yine uygar dünyanın desteğini de alarak çok daha verimli bir sürece evrilebilir bu anlamda ırkçı ve tekçilikte ısrarcı olan T.C Devlet yöneticileri ve hükümet oldukça elverişli şartlara zorlanabilirdi. Ancak bütün bunlar önemli bir gücü elinde bulunduran PKK/HDP çevrelerince ret edilerek Kürd ulusal çevrelerine dönük olması gereken yüzün tersine ret ve inkarcı Kemalist ve Solcu çevrelere döndürülerek hem süreç provake edilmiş hemde ele geçirilen fırsatlar kolayca heba edilmiştir.
İçinden geçmekte olduğumuz süreç Kürd halk yığınlarının istemediği halde yerini çatışmalı bir ortama bırakmış ve Kürdistanın tüm şehir, kasaba ve köyleri yeniden militarist güçlerin işgaline uğradığı gibi Türkiye’nin il ve ilçelerinde yaşayan Kürdlere yönelik faşist güçler tarafından linç girişimleri başlatılmış Kürde ait olan herşey yağmalanıp ateşe verilerek bir kez daha olayların mağduru ve müştekisi yine masum Kürd halkı olmuştur.
Kürdlere yönelik bu vandalist vahşi saldırılar yaşanırken ülkeyi yöneten ekip ya olayların seyircisi veya kışkırtıcısı pozisyonunda taraflı davranan güvenlik güçlerini adeta cesaretlendirmiştir. Geçmişten günümüze kazananı olmayan bu olayların kaybedeninin mazlum, mağdur Kürtler ve Anadolunun yoksul insanları olduğu gün gibi ortadadır. Olayların kontrol dışına çıkmaması ve muhtemel bir iç savaşa dönüşmemesinin tek ve vazgeçilmez yolu elbette ki Ülkeyi yönetenlerin tarafsız ve aklıselim bir biçimde davranmalarından geçmektedir. Yapılması gereken Türklerin ve Kürdlerin birbirini boğazlamadan yüzyılın sorunu olan Kürd ve Kürdistan sorununu uluslar arası gözlemci ve garantörlerin bulunduğu bir masaya taşımak, Kürdleri doğru temsil edecek ve meseleye köklü çözüm arayan muhataplarıyla müzakere ederek nihayi ve kalıcı çözümler üretmektir.
KÜRD\'LER NE YAPMALI?
Kürdler PKK/HDP nin yanlış yerlere taşıdığı ve Kürdlerin büyük mağduriyetine sebeb olan bu vahşi saldırıları hızla uluslararası arenalarda demokratik ve hümaniter örgütler vasıtasıyla dünyanın gündemine taşımalı ve ayrıca şiddeti ret eden ancak Kürdlerin ulusal demokratik taleplerinde ısrarlı bir mücadele içerisinde olan tüm örgüt ve çevreleri kendi milletini bu zor günlerden çıkarmak üzere tarihsel bir birliğe ve birlikte davranmaya çağırmalı ayrıca Kürdistanın diğer parçalarındaki dost güçlerinde Kuzeyli kardeşlerini sahiplenme doğrultusunda duyarlı kılmalıdır.
Sonuç olarak tarihte Ağrı, Zilan, Dersim, Halepçe, Şengal ve Kobane zülümlerini cesareti ve fedakarlığıyla aşarak mücadelesini günümüze kadar taşımış fedakar Kürd halkının bugün Kuzeyde içerisine düşürüldüğü zulümden ve ateşin içerisinden mutlaka kurtarmak için el ele gönül gönüle ekmeğini bölüşerek ve büyük bir direnişle kurtaracağından ve yeniden haklı ve meşru mücadelesini sürdüreceğinden hiç kimsenin hiçbir şekilde şüphesi olmasın. Çare Kürdlerin tüm parçaların çıkarlarını dikkate alarak yeni ve omurgalı bir siyaset tarzını ortaya çıkararak Kürdler arası dayanışma ve kardeşleşme ile mümkün olacaktır.
Türkiyelileşmenin ve entegrasyonun hayat bulmadığı yaşamın pratiğinde kendini ispatlamış ve kurtuluşun ancak Kürdlerin birlik ve dayanışmasıyla mümkün olacağı görülmüştür.
Saygılarımla:
10.09.2015 MANİSA
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.