Bir dönem Ortadoğu’nun lideri ve demokrasinin öncüsü olma iddiasıyla Türkiye’de iktidara gelen ve bunların gerçekleşmesi için de birçok kısmi de olsa demokratik açılım ve uygulamalara imzasını atarak ülkede toplumsal barışı sağlama yönünde önemli mesafeler kaydeden Erdoğan ve AKP iktidarı bu olumlu siyasetleri nedeniyle başta Kürd halkı olmak üzere ülkede var olan devrimci ,demokrat ve ilericilerden büyük bir destek görmüştü.
Ancak kucağında beslediği Fetöcülerin büyük ihanetiyle karşılaşan Erdoğan ve partisi kısa bir süre sonra siyasette alışılmadık bir panik havasına girerek başlatmış oldukları tüm demokratik süreçleri askıya alarak kendi iktidarını ve ikbalini koruyan bir içgüdüyle uygulamakta olduğu reformist açılımların rotasını tersine döndürmüş ve böylece toplumda büyük bir hayal kırıklığına sebep olmuştur.
Oysa T.C. Devleti kurulduğundan günümüze kadar Kürde ve gerçek İslam’a muhalif olan bir takım derin ve karanlık güçler tarafından birçok kez askeri darbelere ve müdahalelere maruz kaldığı için bir türlü ülkede demokrasinin yerleşmesine izin verilmemiş bu sebeple de memlekette toplumsal barış ve huzur sağlanamamıştır. Dolayısıyla ülkenin tüm kaynaklarını kendi konformist yaşamları için kullanan sözde elit bu kesimlerin huzur ve refahını toplumun tüm kesimlerine yaymak isteyen bir iktidara elbette ki tahammül göstermeyecekleri bilinen bir gerçek olduğu için böylesi bir kalkışmanın örgütlendirilmesi de kaçınılmaz olacaktı.
Çünkü bahsi geçen bu derin güçler devletin en kılcal damarlarına kadar nüfuz etmiş parlamentoda , yargıda , poliste ve ordunun önemli kademelerinde kendi düşüncelerine bağlı adamları bulundurmakta ve ülkenin var olan kaynaklarını bunlar arasında pay etmekteydiler. Bu ve benzeri karanlık yapılanmaların iktidardaki Erdoğan ve partisinin kurmayları tarafından bilinmemesi hem çok şaşırtıcı hem de oldukça manidardır.
Erdoğan ve partisinin ilk 10-12 yıllık iktidarı döneminde toplumun birçok kesiminde yarattığı önemli memnuniyet aynı zamanda Erdoğan ve AKP hükümetlerine büyük bir desteğe dönüşürken aynı dönemde Erdoğan ve partisinin eli güçleniyordu. Bu dönemlerde AKP iktidarının nimetlerinden büyük ölçüde faydalanan hain Fetöcü çevreler bir takım karanlık güçlerin kışkırtmasıyla kendileri için daha büyük hesaplar yaparak Erdoğan ve iktidarına büyük bir komplo hazırlayarak ülkede egemen olmak üzere Kemalist çevrelerin yardımıyla bu uğursuz komployu başlatmış oldular. Bahsi geçen kalkışmada en büyük rolü Fetöcü kadroların üstlenmesine karşılık marjinal Türk solcuları ve bir takım Kemalist çevrelerin de bu kalkışmada ciddi desteklerinin olduğu bilinmektedir.
Gelinen bu aşamada Erdoğan ve AKP kadroları bir gerçeği bilmelidirler ki Fetöcüler ile Kemalistlerin ortaklaşa başlattıkları bu hain kalkışmayı engelleyenlerin Anadolu’nun yoksul insanları , Kürdlerin büyük çoğunluğu ve ülkede kaos ve kargaşa istemeyen gerçek demokratlar tarafından engellenmiş olduğu gerçeğidir. Yine Erdoğan ve AKP kadroları iyi bilmelidirler ki Kürdlerle barışık olmayan ve ülkede demokrasiyi savunan çevreleri dikkate almayan herhangi bir iktidarın ömrünün uzun olmayacağı gibi ülkeye refah , huzur ve barışın gelmesi de mümkün olmayacaktır. Türkiye’nin günümüzde yaşadığı ekonomik çöküşün ve derin yoksulluğun kurtuluş reçetesi ancak ve ancak gerçek bir demokrasinin uygulanmasıyla aşılabilecek bir hadisedir. Bu anlamda ABD ve Avrupa’ya bağımlı gerici Arap ve körfez sermayesiyle mevcut krizi aşmak mümkün değildir. Bunun için tek çare evrensel insan haklarının kusursuz işletilmesi ve haksızlıklara muhatap olan kesimlerin haklarının kendilerine verilmesi ve mevcut iktidarın çağdaş , demokratik kriterleri uygulamasıyla mümkün olacaktır.
M.Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.