Mustemleke ve Jenosid!

Mustafa Remzi Bucak, 1912 yılında Siverek'te doğdu. İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Mayıs 1950'de Diyarbakır milletvekili seçildi. Meclis'te ki biyografisine inkar ve yasaklı sayılan Kurdmancî ve Zazakîyi de ekler. Bu 1923'teki Birinci Meclis dışında ilk defa bir Kürt vekil kendi anadilini Meclis'te ki biyografisinde ama dilini açıkça yazar.
1954'te vekilliği bittikten sonra yaşadığı tehdit ve baskılar yüzünden 1959'da Amerika'ya gitmek zorunda kalan M. Remzi Bucak, yazdığı anılarında dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile yaşadıkları bir anısını şöyle aktarır: "Köşkte'ki bir yemekte Celal Bayar, yanıma gelmiş, sağ koluma girerek diğerlerinden bir iki adım ayırdıktan sonra, 'Remzi Bey, senin kim olduğunu, ne maksat ve gaye güttüğünü biliyoruz. Hareketini yakından takip ediyoruz. Unutma ki, Kürt meselesi bizim için Ermeni meselesinden çok pek, çok daha mühimdir. Aynı akıbetin başınıza gelmesini istemiyorsan, bu kadar muamele ve müsamaha size çoktur bile' demiş ve cevap bile beklemeden kolumu bırakıp, diğer mebusların yanına gitmiş idi."
Bir milletvekili olarak gündeminin birinci maddesine "Umumi Müfettişlikler" konu edinir ve vaziyeti; "Afrika müstemlekelerinden yüz kerre daha korkunç bir idare tarzı" diye tanımlar. Umumi Müfettişliklerin behemehal kaldırılması için yoğun çaba harcar ve Umumi Müfettişlikler, 1952 yılında kaldırılır.''
Burada, Kürt milletinin yaşadığı durumu, "Afrika müstemlekelerinden yüz kerre daha korkunç bir idare tarzı" tespiti ve mukayesesinin çok isabetli olduğu dikkate değerdir.
Ancak bu "... yüz kere daha korkunç " dediği durumu, sosyolojik, hukuki ve ekonomik boyutları ile mukayesesinin, soykırım çerçevesinde değerlendirilmemesi, entellektüel, aydın ve siyasi analistlerin bir eksiği olarak sürdü.
1965'te TKDP kurulurken, programına Arapça "Mustemleke" olan kavramı Türkçeleştirerek, "Kürdistan devletler arası Sömürgedir!" tespitini yaptı.
1970 yılında Dr. Şivan önderliğinde ve TKDP'den ayrı olarak kurulan T( -de) KDP Kuruluş kongresine, Dr. Şivan'ın, Feridun mahlası ile sunduğu politik raporda ise devletin niteliği, "Faşist Sömürgeci soykırımcı askeri bürokratik diktatörlük" olarak tanımlar. Ayrıca bu politik raporda, bir de "iç sömürge" kavramı kullanılır...
1972-1975 arasında, başta DDKO ve onun yapısında çıkan gruplar içinde "sömürgecilik" kavramı en başat ve aktüel konu olarak işlendi.
"Devletin Kürt milletine uyguladığı inkar ve imha " tespiti bütün Kürt siyasal çevrelerinde en başat ve ağız birliği içinde kullanılırken, bunun "Soykırım" kavramı ile özdeş olduğu ulusal ve uluslararası kamuoyuna beyan edilmemiştir.
İsmail Besikci'nin "Kaleme Aldiğim 'Tuncelli Kanunu(1935) ve Dersim Jenosidi' çalışma kitabını 1978 yılında Komal Yayınları'na teslim ettim. Kitap geciktirildi, yayınlanmadı, kaybedildi. Bu benim için büyük bir üzüntü oldu" mealinde bir açıklama yapar.
Kitap yeniden yazılarak ilk kez 1990 yılında Belge Uluslararası Yayıncılık tarafından yapıldı. Ancak kitap ele tutulur bir soykırım tartışmasını gündeme taşımadı...
Soykırım tartışması, 2000 yılları başında, en ciddi, Fuat Önen tarafından verilen konferanslarda, "Uzun sürece yayılmış Total Jenosaid" tespiti ile tartışmaya daha farklı bir derinlik kazandırdı.
Bundan sonra İsmail Beşikci'ye "Dersim Jeonosidi" kavramı konusunda eleştiriler, 'Dersim (Cografya) Jenosidi kavramı yanlıştır. Zira coğrafya değil, aidiyet(dini, etnik vb. olabilir.) Jenosidi belirtilmediği için eksik bir tanımdır." denildi...
Daha sonra kitabın Dersime dair bazı detayları Selahattin Ali Arık tarafından yazılan "Yakındoğu'da Koçgiri ve Dersim, Kızılbaş Kürt Soykırımı" kitabı, aidiyet vurgusunu kitabın ismine taşıyarak, adeta İsmail Beşikci'yi tashih etti.
Daha sonra İsmail Beşikçi yazdığı makalelerde, "Kürdistan sömürge bile değildir. Sömürgeden daha kötü koşullarlara tabi tutulmuştur!" tespitini muhtelif yazılarında zikreder. Ancak, soykırım tespitini kullanmakta imtina eder.
Soykırım ve sömürgecilik sistemi, Remzi Bucak'ın "Mustemlekeden yüzbin kere daha korkunç" Dr. Şıvan'ın tespit ettiği içiçe işleyiş ile Fuad Önen'in "Uzun sürece yayılmış Total Jenosid" tespitleri birbirini tamamlar niteliktedir.
1965'te TKDP kuruluş programından sonra Kürt siyasal hareketinin ezici çoğunluğunda dillendirilen "Devletlerarası sömürge Kürdistan" tespiti, muğlak ve siyasi saikler ile adeta "Dünya devletlerinin tamamı Kürdistan'ı sömürgeleştirdi." algısı yaratıyor ve yanlıştır. Ayrıca, bu tespit, İngiltere, Fransa ve daha sonra devamı Manda yönetimleri üzerinde devletleşen Irak ve Suriye, Çarlık ve devamı Rusya, Iran ve Osmanlı/Türk devletlerinin sömürgeci curümlerini gizlediği için de tarihi olarak yanlıştır.
Milletler cemiyeti ve sonra da onun yerine kurulan Birleşmiş Milletler -ki bunlara Birleşmiş Devletler demek daha doğru- Kürt ulusal sorununun bu duruma gelmesinde pay sahibidir ve anti-Kürt bir tutum içinde oldukları doğrudur.
Ancak, dünyadaki bu anti- Kürt nizam, 1990 Körfez(Basra) Savaşı'ndan sonra giderek çözülmeye başlamıştır. Bunun nasıl olduğunu tartışmak önemlidir.
Ancak, Dünyada yaşanan anti -Kürt nizamı, "Devletlerarası Sömürge Kürdistan" olarak tanımlamak son derece sakattır!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Son güncellenme: 22:49:12






























































































































































































