Yeni sürecin geleceği: ABD’nin sessizliği sürecin kaderini etkileyebilir
PKK’nin Türkiye’den çekilme süreci sürerken, uzmanlar ABD’nin aktif rol oynamasının barış sürecinin kalıcılığı açısından belirleyici olacağını söylüyor. Washington’un şu ana kadarki sessizliği ise sürecin geleceği konusunda soru işaretleri yaratıyor.

PKK’nin Türkiye sınırları içindeki güçlerini çekmeye başlamasıyla birlikte, gözler sürecin uluslararası boyutuna çevrildi. Uzmanlara göre, ABD’nin barış sürecine dair tavrı hem sürecin kalıcılığı hem de bölgesel dengeler açısından belirleyici olacak.
ABD’nin odağı başka bölgelerde
Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nden (CSIS) uzman Alexander Palmer, ABD’nin iç siyaset ve diğer öncelikler nedeniyle süreci yakından izlemediğini söyledi.
“Şu anda Washington kendi iç gündemine odaklanmış durumda. ABD-Türkiye ilişkileri ve Kürt meselesi dış politika çevrelerinde uzun süredir arka planda kaldı,” dedi Palmer.
“ABD’nin dikkatinin Çin ve Hint-Pasifik’e, ayrıca Ukrayna’daki savaşa yönelmesi, bu konunun önceliğini düşürdü.”
Palmer’ın sözleri, Kürt araştırmacıların da uzun süredir dile getirdiği bir endişeyi yansıtıyor: Washington, PKK’nin silahsızlanmasına destek verse de barış sürecine dair kapsamlı bir politika ortaya koymuş değil.
PKK’den yeni adımlar
PKK, geçtiğimiz pazar günü yaptığı açıklamada, tüm güçlerinin Türkiye’den çekilmeye başladığını duyurdu. Örgüt, bu adımın, lideri Abdullah Öcalan’ın onayıyla atıldığını belirtti.
Öcalan, Şubat ayında yaptığı çağrıda örgüt mensuplarına silah bırakma ve örgütü feshetme çağrısı yapmıştı. Böylece 40 yılı aşkın süren ve yaklaşık 40 bin kişinin yaşamına mal olan çatışma süreci yeni bir evreye girmiş oldu.
Mayıs ayında örgüt silahlı mücadeleyi resmen sonlandırdığını açıklamış, Temmuz’da ise Süleymaniye’nin doğusunda sembolik bir silah yakma töreni düzenlemişti.
“ABD’nin arabuluculuğu belirleyici olacak”
Rawest Araştırma Merkezi Direktörü Roj Girasun, sürecin dış dinamiklerle şekillendiğini belirterek ABD’nin rolünün kritik olduğunu söyledi.
“Bu süreç genel olarak Rojava’daki gelişmelerden ve Suriye dinamiklerinden doğdu,” diyen Girasun,
“Amerika bu bölge için önemli bir güç. Eğer iyi bir arabulucu olmaz, taraflardan birine açık destek verirse süreç durabilir,” ifadelerini kullandı.
Girasun ayrıca ABD’nin, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Şam yönetimi arasındaki diyalogda daha net bir tutum takınması gerektiğini vurguladı.
Suriye’de paralel süreç
ABD öncülüğündeki koalisyonun desteğiyle IŞİD’e karşı savaşan DSG, son aylarda Şam ile entegrasyon görüşmeleri yürütüyor.
Suriye’nin Geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve DSG Komutanı Mazlum Abdi, yakın zamanda imzaladıkları anlaşmayla, Suriye’nin geleceğinde yerel yönetim ve adem-i merkeziyetçilik ilkeleri üzerinde uzlaştıklarını açıkladı.
Ankara’nın beklentisi
Türkiye ise PKK’nin tamamen dağılması ve bağlı tüm yapılarının tasfiyesi konusunda ısrarcı. Ankara, PKK’nin çatı örgütü olan KCK’nin İran’daki PJAK ve Irak’taki YBŞ gibi yapılanmalarını da tehdit olarak görüyor.
Ankara, Suriye’deki YPG’nin de PKK’nin uzantısı olduğunu savunuyor; DSG ise bu tanımı reddediyor.
DSG Komutanı Mazlum Abdi, Şubat ayında yaptığı açıklamada,
“Öcalan’ın silahsızlanma çağrısı DSG için geçerli değildir,” ifadelerini kullanmıştı.
Analistler, ABD’nin aktif katılım göstermediği bir barış sürecinin kalıcı olmasının zor olduğu görüşünde. Washington’un “denge politikası” izlemesi, hem Ankara hem de Kürt tarafında belirsizlik yaratıyor. Sürecin geleceği, ABD’nin önümüzdeki haftalarda atacağı diplomatik adımlara bağlı olabilir.
Son güncellenme: 20:58:27






































































































































































































