Dersim, Affedilemez Olanın Öğretmenidir

''Dersim affedilemezdir. Ve affedilemez olduğu için bize bağışlamanın ne olduğunu öğretir. Ve en acı olan şu: Dersim bize hâlâ bakıyor. Kürdistan bize bakıyor ama biz ise onun gözlerinin içine bakmaya cesaret edemiyoruz. ''

15 Kasım 2025 - 14:45
15 Kasım 2025 - 14:49
 0
Dersim, Affedilemez Olanın Öğretmenidir

Dersim’in Affedilemez Sessizliği ve Devletin Karanlık Aynası

Bir ülkenin geçmişi bazen yıllarca kapalı kalmış bir odaya benzer.

Kapıyı araladığınız anda içeride biriken ağır koku yüzünüze çarpar; içinizde bir yer sızlar, bir yer yanar, bir yer susar.

Dersim böyledir.

Dersim, açılmamış bir kapının ardında çürümeye bırakılmış bir hakikatin adıdır.

Devlet o kapıyı yıllarca kapalı tuttu.

Çünkü açılırsa, içerideki karanlık yalnızca Dersim’i değil, devletin kendi yüzünü de aydınlatacaktı.

O yüzden Dersim sadece bir tarih değil, devlet aklının karanlığının hafızadaki izidir.

---

Devletin Kolonyal Zihni ve Unutmanın İnşası

Devlet unutmayı bir yönetme biçimi hâline getirdi.

Dersim’i unutturmak istedi.

Sustu, susturdu, susturdukça unuttuğunu sandı.

Ama tarihin garip bir huyu vardır:

Bastırdıkça konuşur.

Gömdükçe yükselir.

Yok saydıkça hayaletleşir.

Bugün Türkiye sokaklarında dolaşan hayaletlerin çoğu, o gömülmüş Dersim’in içinden yürüyerek geliyor.

---

Kürt Siyaseti, Direniş ve Kendini Sömürgeleştirme Riski

Kürt siyaseti bu karanlığın karşısında uzun yıllar durdu.

Sırtına bastırılmış hafızayı yüklenmiş yaşlı bir adamın inadına benzeyen bir dirençle…

Bu, varlığını silmek isteyen bir güce karşı verilmiş anti-kolonyal bir çabaydı.

Ama hiçbir direniş kusursuz değildir.

Devletin dili bazen öyle sızar ki içeri, insan onu kendi sesi sanır.

Bir stratejiye dönüşür, bir söyleme dönüşür, bazen de bir suskunluğa…

Bu sızıntıya “kendini sömürgeleştirme” diyorlar.

Ben daha basit bir kelime seçiyorum: devletin gölgesi.

 

Her hareket, her lider, her siyasal yapı bu gölgenin dışına çıkmak için savaşır.

Ama bazen gölge öyle ustaca yer değiştirir ki fark edilmez;

bazen de fark edilse bile siyasetin aciliyeti, gölgeyle barışmayı bir “zorunluluk” gibi gösterir.

---

Öcalan, Müzakere ve Hafızanın Sınırı

Öcalan’ın 1999 sonrası çizgisi işte bu gerilimli alanın tam ortasında duruyor.

Devletle konuşmak, müzakere etmek, barış aramak…

Bunların hepsi bir yandan umut taşırken, bir yandan devletin dilinin sınırlarını da beraberinde getiriyor.

Barış arayışları, eğer Kürdistan’ın tarihsel acılarıyla yüzleşmeden ilerlerse, hafızayı inceltebilir.

Kırımların, sürgünlerin, kayıpların üzeri örtülerek oluşturulan barış, toplumu iyileştirmez; sadece yarayı derine iter.

Bu nedenle Kürt siyasetinde zaman zaman şöyle bir tehlike belirir:

Barış adına atılan adımlar, farkında olmadan devletin kurduğu tarih anlatısını tekrar edebilir.

Dersim’e, Seyid Rıza’ya, geçmişin direniş figürlerine dair kullanılan bazı ifadeler, toplumun taşıdığı hafızayla çelişebilir.

Bu, bir kişinin niyetiyle açıklanabilecek kadar basit değildir.

Bu, kolonyal yapıların dayattığı sınırların bir sonucudur.

Müzakerenin doğasında bulunan bir gerilimdir:

Devletle konuşurken, devletin diline yaklaşma riski.

Bu yüzden tartışma hâlâ sürüyor:

Bu strateji bir çözüm müydü, yoksa farkında olmadan kendini sömürgeleştirmenin ince bir kapısı mı?

Hiçbir siyasal hareket bu sorudan kaçamaz.

Hiçbir lider de.

Derrida’nın “Koşulsuz Bağışlama”sı: Hakikat Olmadan Barış Olmaz

Derrida’nın bir cümlesi bugün hâlâ kapımızın önünde duruyor:

“Bağışlama, affedilemez olan içindir.”

Affedilebilir olan zaten politikanın işidir.

Bağışlama, politikanın dışındadır.

Bir pazarlık değildir, bir tören değildir, bir karşılık beklemez.

 

Ve bağışlama ancak fail kendi suçunun ağırlığını taşıyabildiğinde mümkündür.

Dersim söz konusu olduğunda Türkiye devleti hâlâ bu ağırlıktan kaçıyor.

Hakikatin kapısını açmaya cesaret edemiyor.

Bu yüzden bağışlanmayı talep edecek bir zemini de yok.

Derrida’nın sözünü tamamlayalım:

Koşulsuz bağışlama için önce koşulsuz hakikat gerekir.

Bizde hakikat hâlâ karanlık bir deponun kapısında bekletiliyor.

---

Dersim’in Hakikati Ortaya Çıkmadan Hiçbir Şey Gerçek Değil

Bir kırımın üzerini yıllarca kapatabilirsiniz.

Ama o kırım, saklamak istediğiniz yerde kalmaz.

Zamanın içinde çatlar, taşar, toplumu başka yerlerden yaralar.

Devlet çok iyi biliyor:

Dersim açığa çıkarsa yalnızca geçmiş değil, bugünün tüm siyasal düzenekleri de sarsılır.

Bu yüzden:

Dersim konuşulmaz.

Hafıza devletin iznine tabidir.

Barış pazarlığın sınırlarına sıkıştırılır.

Bağışlama gösterişli ama boş bir törene döner.

Çünkü yüzleşme yok.

Yüzleşme olmadan barış da yoktur, iyileşme de.

---

Son Söz: Dersim, Affedilemez Olanın Öğretmenidir

Dersim affedilemezdir.

Ve affedilemez olduğu için bize bağışlamanın ne olduğunu öğretir.

Ve en acı olan şu:

Dersim bize hâlâ bakıyor. Kürdistan bize bakıyor ama biz ise onun gözlerinin içine bakmaya cesaret edemiyoruz.

Çemo Varto 

 

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Bu haber toplam 378 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 15:51:37