Elbette ki bu yazının sadece başlığını okuyanlar haklı olarak bu adamın ne demeye ve ne yapmaya çalışıyor diyerek ve yine bu adam galiba kafayı yemiş sonucunu çıkarabilirler. Oysa işin esasının öyle olmadığı yani kaz’ın ayağının sanıldığı gibi olmadığı sonuçta görmüş olacaklardır.
Kürdlerin geçmiş tarihine baktığımızda ve özellikle de son otuz, kırk yıllık mücadele süreçlerini doğru ve detaylı bir bicimde incelediğimizde görülecektir ki, Kürdlerin kurtuluşu adına siyaset sahnesine çıkmış/çıkarılmış bir çok şahsiyet, örgüt ve partinin zaman içerisinde bilerek yada siyasi yetmezlikleri veya bir takım imkansızlıklardan dolayı ya hasımlarımızın veya bir takım küresel güçlerin hizmetine girerek amiyane tabirle başkalarının tetikçisi durumuna düştükleri ne yazık ki gün gibi açıkça görülecektir.
Yine farklı sebeplerle de olsa kendi tarihsel ve psikolojik geçmişimize baktığımızda benzer şahıs, örgüt ve partilerimizin kuruluşundan ve siyaset sahnesine çıkışından bir süre sonra Kürd ulusal mücadelesinde ki özelliklerini kaybederek Kürd ve Kürdistan mücadelesini tali plana atarak ya güdümüne girdikleri çevrelerin veya ideolojik etkilenme içerisinde oldukları odakların derin güçlerinin manyetik alanlarına girerek öykündükleri (Gıpta ettikleri) cellatlarına kendilerini güya şirin gösterme ya da demokratlıklarını kanıtlama cabası içerisine girdiklerini bilmekteyiz.
Konuyu biraz daha somuta indirgersek kendilerine ait bin yıllardan süzülüp günümüze kadar ulaşmış ve kendi halkına ait kültürlerinden, değerlerinden aile yapılarından, giyim kuşam ve davranış tarzlarından, hasımlarından etkilenerek çok kısa zamanda uzaklaşarak kendilerini köleleştirmiş milletlerin dilini, kültürünü, yaşam tarzını, sosyal yaşantısını, giysisini ve hatta mutfağını kopya ederek kendilerinin medenileştiğine kendilerini inandırmaya çalışmaktadırlar. Ne yazık ki aynı çevreler siyaseti de benzemek istedikleri bu çevrelerden öğrenerek ve onların ürettiği kavram ve sloganlarla siyaset yapmaya oldukça meraklıdırlar.
Böylelikle kendi toplumuna giderek yabancılaşma yada kendi aidiyetini, kültürünü ve yaşam tarzını bir kompleks sebebi olarak düşünen bu zavallı zevat bütün bunlarla da yetinmeyip kendi tabanlarını da etkileyerek düşmana benzemelerini sağlamak üzere önemli bir çaba içerisinde olmaktadırlar. Bahsi geçenleri gerçekleştirdikten sonra hızını alamayan bu kompleksli çevreler siyaset tarzını ve eylem biçimlerini de hasımlarından sadece bir aferin almak üzere onlara benzeterek farkında olmadan kendi tarihine, kültürüne ve giderek kendi milletine ihanet edecek duruma düşmektedirler.
Asıl konumuza gelirsek içinde bulunduğumuz oldukça hareketli bu süreçte bir çok gelişmiş ülke yöneticisi, siyasetçisi veya uluslar arası önemli stratejisyenlerin Kürd siyasi yapıların kendi aralarında birlik yapmalarının çağrılarını yaparlarken ve bu birliklerini sağlayabildikleri noktada kendi bağımsız devletlerini kurarak kendi halkını özgürleştirebileceklerini en üst perdeden dillendirirlerken, Kürd siyasi parti çevre ve aktörlerinin kendi aralarında ki gerçek ve samimi birliklerini kurmalarını bir tarafa bırakalım birbirlerinden rol çalmadan tutun da Kürdistan topraklarını işgal altında tutan devletlerin davuluna tokmak salladıklarını hatta işgalci diktatörlerin siyasi ömürlerini uzatmak üzere Kürdlerin var olan enerjisini kullanarak büyük bir çaba içerisinde olduklarını üzülerek ve ibretle izlemekteyiz.
Somut örneklerini Kürdista’nın her parçasında gördüğümüz bu lanetli anlayışların Güneyde Goran Komela biraz YNK ve biraz da PKK olarak karşımıza çıktığını Güney batı da PYD/YPG adıyla kendi Kürd kardeş partilerini dışlayarak ‘demokratik Suriye’den’ bahsederek bir takım kaçkın Sol çevrelerle iş birliği yaptıklarını bilmekteyiz. Ayrıca İran da Molla gericileriyle Türkiye’de ise yobaz Feto cu ve Kemalist marjinal solcularla kanka olmaya çalıştıklarını da teessürle izlemekteyiz.
Bahsi geçen bu çevreler bırakalım Kürdlerin birliği için bir uğraş içerisinde olmalarını bu tutumlarıyla Kürdlerin birliğinin oluşması önünde nasıl bariyerler oluşturup Kürd ulusal mücadelesine ve birlikteliğine ne kadar büyük zararlar verip hangi engelleri çıkardıkları yine namuslu Kürd insanlarının bildikleri konular arasındadır. Bütün bunların yanında basit ve dönemsel pragmatizmi siyaset zanneden aynı siyasi çevrelerin yüzyıllardır dünyaya hükmeden ABD, RUSYA ve vb. gelişmiş ülkelerin gerçek ağırlıklarını kavramadan kısa bir zamanda onlarla sarmaş dolaş olarak yıllardır savundukları kendi ideolojik ve siyasi değerlerini nasıl da ayaklar altına aldıklarını ironik bir biçimde izlemekteyiz.
Geldiğimiz bu aşamada elli milyonluk Kürdistanlı kardeşleriyle oluşturulabilecek bir birlikteliğin nasıl dev ve yenilmez bir gücü oraya çıkaracağını kavrayamayan yada kavramak istemeyen ve tüm uyarı ve iyi niyetli yaklaşımlara rağmen Kürd siyasi yapılarına düşmanlığı marifet bellemiş olan bu hasta ve sekter anlayışların Kürdler adına herhangi bir somut kazanımı ortaya çıkarmaları mümkün değildir.
Bütün bu gelişmeleri an be an takip eden takip edip farkında olan ve gelecek stratejilerini buna göre oluşturan küresel güçlerin bu ve benzeri sözde Kürd yapılarını taşeron olarak kullanmanın ötesinde ciddiye almaları asla mümkün olmadığı gibi böylesine basit, omurgasız ve sürdürülebilirliği olmayan siyaset tarzı sadece ihtiyaç duyulduğu zaman ve mekana göre kullanılarak tetikçilik yaptırılmak üzere geçici muhataplık olarak tarif edilebilir. Oysa büyük fırsatların ayağımıza kadar gelmiş olduğu bu süreçte Kürdlerin birliktelik ve bütünlüklü bir siyaset tarzını ortaya koymaları hem Kürdleri özgürleştirecek hem de böylesi kritik bu dönemde tutarlı ve cesur siyaset yapan çevreleri Kürdlerin tarihleri altın harflerle yazacaktır.
Sonuç olarak tercih Kürd siyasi çevrelerinde, tabiri caiz ise top Kürdlerin sahasındadır. Bu durumda ya Kürd siyasi çevreleri kendi halkının talepleri doğrultusunda namuslu ve onurlu bir siyaset tarzıyla bu mağdur milleti doğru temsil edecek veya kişisel ve örgütsel çıkar kaygılarla bazı çevrelerin taşeronluğunu ve tetikçiliğini üstlenecektir. Umarım ve temenni ederim ki Kürd siyasi çevreleri birinci tercihte karar kılarak kendi halkının yüz yıllara dayalı özlemlerine ve isteklerine cevap olurlar.
HER BIJİ YEKİTİYA GELE KURD, HER BIJİ BIRATİYA GELE KURDİSTANİ’YA
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.