Şaban Aslan: Kürdistan Teali cemiyeti

Yıllar önce Gazeteci Uğur Mumcu’nun köşe yazısında okumuştum. Şu an adını hatırlayamadığım Batı Anadolu da Uğur Mumcu bir ilçede Kaymakamı ziyarete gidiyor. Kaymakam zile basıyor, kapıcı geliyor emir edin der. Kaymakam diyor iki kahve, o anda yaşlı ve uzun boylu bir kişi kapıdan içeri giriyor. Kaymakam diyor kahveler üç oldu. Oturuyor, Kaymakam çekmeceden bir kalın defter çıkarıyor, yaşlı adam imzalıyor. Kaymakam, Uğur Mumcu’ya soruyor. Diyor sen bu adamı tanıyor musun? Uğur Mumcu diyor tanımıyorum. Kaymakam diyor sen bu adam hakkında sık sık yazılar yazıyorsun. Uğur Mumcu diyor belgelere dayanarak yazıyorum. Kaymakam diyor bu Şeyh Said’in bacanağı Binbaşı Kasım dır...

Şaban Aslan

17.10.2023, Sal | 07:41

Şaban Aslan: Kürdistan Teali cemiyeti
Makaleyi Paylaş

Osmanlı saltanatının son yıllarında, Kürdistan’daki zengin ailelerin çocukları, aristokrat ailelerinden gelen Kürt aydınları, Osmanlı İmparatorluğu’nun kültür ve siyaset merkezi olan İstanbul da ikamet ediyorlardı. Aşiretlerin önde gelenleriyle, askeri okullarda okumuş Kürt şahsiyetleri 19. yılın sonlarında genellikle Kürdistan düşüncesini savunan kişilerden oluşuyordu. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne yakınlık, göstererek saflarında siyaset yapmakta yoğunlaştırıyorlardı. Anladığım kaderiyle Kürdistan Teali Cemiyeti yöneticileri ve üyeleri, İttihat ve Terakkicilerin, Kürtlere karşı nasıl düşmanca tavır aldıklarını bilmiyorlardı. XX. yüzyılın başlarında, İstanbul’daki karmaşık siyaset döneminde önde gelen aristokrat ve feodal Kürt ailelerinden, İstanbul’da ikamete zorunlu olanlardan Bedirxani, Baban ve Şemdinan şeyhleri, eğitim görmüş Kürt ileri gelenleri, Kürt şahsiyetlerinin tercihleri ve siyasi şekillenmeleri Kürdistan’nın yerleşim birimlerini de etkiliyordu. Birinci Dünya Paylaşım Savaşı başladığı zaman, Kürt toplumu henüz tam örgütlenmemişti.

Kürdistan Teali Cemyeti’nin kurucuları ve yönetim kurulu üyeleri

1.Reis Seyit Abdülkadir Efendi

2 Kâtib-i Umumi, Hüseyin Şükrü Bey (Baban)

3. Dr. Mehmet Şükrü Bey ( Sekban)

4, Muhittin Nami

5. Babanzade Hikmet Bey

6. Aziz Bey

Kürdistan Teali Cemiyeti 17 Aralık 1918 tarihinde kurulmuş:

Seyit Abdülkadir Şemdinanlı Şeyh Übeydullah’ın oğludur. Kürdistan Teali Cemiyeti Başkanıdır. 4 Mart 1919 tarihinde kurulan Damat Ferit Paşa Hükümeti döneminde, Danıştay Mahkemesi Başkanlığına atanmış. Aynı zamanda Osmanlı Senatörüdür.

Tevfik Paşa hükümeti görev başındadır. 11 Kasımda kurulan hükümette, Kürt Şerif Paşa’ya görev vermemiştir. O dönemde Kürt Şerif Paşa Senatördür. İkinci defa 13 Ocak 1919 tarihinde kurulan ikinci Tevfik Paşa hükümetinde de, Kürt Şerif Paşa’ya kabinede yine yer verilmemiştir.

Kürdistan Teali Cemiyeti Başkanı Seyit Abdülkadir oldukça zeki bir kişiliğe sahiptir. Mustafa Kemal’in belirlemesine göre 5 Mart 1921 günü başlayan Koçgiri Halk Hareketinde, rolü almış olduğunu, Nutuk’ta yazmıştır.

Seyit Abdülkadir 1908’de kurulmuş olan Kürt Teavün ve Terakki Cemiyetinin kurucuları arasında yer almış. 2 Ekim 1908 de İstanbul da kurulmuş cemiyetin çalışmaları Balkan savaşına kadar devam etmiş.

Seyit Abdülkadir, Şeyh Übeydullah’ın küçük oğludur. Şeyh Übeydullah, Osmanlıya karşı başlattığı ulusal başkaldırı da 50 000 kişilik Kürt ordusuna komutanlık etmiştir. Ayaklanmanın Osmanlı ordusu tarafından bastırılması üzerine Şeyh Übeydullah esir alınarak İstanbul’a götürülmüş, daha sonra Mekke’ye sürgüne gönderilmiştir.

Şeyh Übeydullah çok zeki bir kişiliğe sahipti. Oldukça yaşlıydı. Mekke’den kaçarak baba yadigârı olan toprağa, Hakkâri’nin Şemdinli ilçesine geri dönüyor. Şemdinli de oğulları Sıdık ve Abdulkadir kendisini Hakkâri dağlarında 8000 Kürt savaşçılarıyla korumaya alıyorlar. Belli bir süre sonra büyük devletler araya girdiler. Osmanlı yönetimi Şey Übeydullah ve küçük oğlu Abdülkadir ile beraber Mekke’ye bir daha sürgüne gönderdiler. Yaşlı olan Şeyh Übeydullah 1883 yılında öldü. Osmanlı saltanatı, Seyit Abdülkadir’in, İstanbul’a dönmesine izin verdi. Kürt yurtseverliğinin ilgi görmesinin üzerine İstanbul’dan sürgün edildi. 1908 yılında meşrutiyetin ilanından sora İstanbul’a döner. Yapılan seçimde senatör olarak seçilerek Ayan meclisine girdi.

Seyit Abdülkadir Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan azınlıklara karşı demokrasi tezini savunuyor. Sefere başlamadan önce Şeyh Übeydullah ve oğlu Abdulkadir bir fetva çıkararak bütün Kürtlere, Ermenileri ve Süryanileri korumalarını ve onlara dokunmamalarını nasihat etti. Sefer esnasında bütün Hıristiyanların zarar görmemeleri için mavi bayrakları evlerine asmaları için emir veriyor.

Dr. Naci Kutlay belirlemesine göre, Seyit Abdülkadir siyaset ve örgüt Kürt şahsiyetlerinin ve ailesinin, “aşrı İngiltere yanlısı” olduğunu yazmaktadır. Malmisanıj’in “Uzlaşmacı” Hasan Yıldız’ın “Otonomcu” olarak nitelendiriyorlar. Zaman ve mekân boyutunda “bir Kürt siyaset ve örgüt adamı” olarak Kürt bilincine ve Kürt kimliğinin ortaya çıkmasına emeği geçmiş bir kişidir. Seyit Abdulkadir asıl bu niteliğinden dolayı, Mustafa Kemal’in kurduğu Şark İstiklal Mahkemesi tarafından, Şeyh Said’den önce Seyit Abdülkadir, oğlu ve Balkan Savaşında yaralanan, Osmanlı subayı olan Kemal Fevzi ile beraber 27 Mayıs 1925 günü idam edildiler.

Kemal Fevzi harp okulunu bitirerek subay olarak, Osmanlı ordusunda yer alır. Balkan Savaşında aldığı yaralarla sakatlanıp emekliye ayrılır. Kemal Fevzi’nin çok kuvvetli kalemi vardı. Hevi Caemiyeti’nin çıkardığı Jin ve rojı Kurd de çok etkili yazılar yazıyordu. Yazdığı yazılarda Kürt hukukunu en iyi şekilde savunanlardan biriydi. Aslen Hizanlı olup Bitlis’te ikamet ediyordu. Kalemi kuvvetli olduğu için, Mustafa Keml’ın Diyarbakır da kurduğu Şark İstiklal mahkemesinde yargılanarak Seyit Abdülkadir’le beraber idam ettiler.

NOT: Kürdistan Teali Cemiyeti tam üye sayısı bilinmemektedir: İsmail Göldaş’ın yazdığı ve Doz Yayınları tarafından yayımlanan Kürdistan Teali Cemiyeti isimli kitapta 167 üyenin isimleri yazılıdır.

Esas İngilizlerle iş birliği yapan, Mustafa Kemal’in, kendisidir. İstanbul’da İngilizlerden aldığı 30 kişilik vize ile Samsun’a gideceklerdi. Ancak 15 kişi ile vapura binerek hareket ettiler. Vapura yetişemeyen 15 kişinin içinde İsmet İnönü vardı.

Samsun’da vapur limana yanaşmadan, İngiliz binbaşısı bot’a binerek ilerde olan vapura çıkar. Mustafa Kemal’in karşısına çıkan İngiliz binbaşısı esas duruşa geçerek asker selamını verdikten sonra emir et komutanım der. Mustafa Kemal, İngilizlerle yaptığı işbirliğini gizliyorlar. Samsun’dan Amasya’ya gider. Amasya da aldığı karlarla Erzurum ve Sivas kongrelerini yaptı. Kürdistan Teali Cemiyeti’nin hiçbir üyesi ile diyaloğa girmedi. Kürtlerin cahil olan aşiret reislerine, beylerine, ağalarına, şeyhlerine ve ileri gelen cahil Kürtlerin belli başlı kişilere methiyeler dolu mektuplar yazarak gönderir. Bir psikolog gibi bunların duygularını kabartarak okşamış. Her birine kaç mektup gönderdiği bilinmiyor.

Şeyh Said harekâtı döneminde, Şeyh Said’in bacanağı hain Binbaşı Kasım Varto yakınında Çarbühür köprüsü üzerinde, Şeyh Said’e ihanet ederek kendi adamlarına yakalattırdı. Hareket bastırıldıktan sonra harekâta katılan ve katılmayan çok sayıda kişi Diyarbakır’da cezaevine doldurdular.

Kürmı darı jı darı nebı dar puçnabı

İhanetçi Binbaşı Kasım, bacanağı Şeyh Said’e ihanet ederken madalya alacağını sanmıştı. Kemalistler işlerini iyi biliyorlar. Şeyh Said hareketi bastırıldıktan sonra bacanağı Binbaşı Kasım kalebent olarak Batı Anadolu’da hangi ilçesine gönderildiğini şu an hatırlayamıyorum.

Yıllar önce Gazeteci Uğur Mumcu’nun köşe yazısında okumuştum. Şu an adını hatırlayamadığım Batı Anadolu da Uğur Mumcu bir ilçede Kaymakamı ziyarete gidiyor. Kaymakam zile basıyor, kapıcı geliyor emir edin der. Kaymakam diyor iki kahve, o anda yaşlı ve uzun boylu bir kişi kapıdan içeri giriyor. Kaymakam diyor kahveler üç oldu. Oturuyor, Kaymakam çekmeceden bir kalın defter çıkarıyor, yaşlı adam imzalıyor. Kaymakam, Uğur Mumcu’ya soruyor. Diyor sen bu adamı tanıyor musun? Uğur Mumcu diyor tanımıyorum. Kaymakam diyor sen bu adam hakkında sık sık yazılar yazıyorsun. Uğur Mumcu diyor belgelere dayanarak yazıyorum. Kaymakam diyor bu Şeyh Said’in bacanağı Binbaşı Kasım dır.

Hani’li Salih Bey’in torunu Nejat, bana anlattı: Dedi dedem Salih Bey, amcalarım Hasan Bora ve Ömer Bora da cezaevindeydiler. İdam edileceklerin koğuşu ayrıydı. Bir gün Cemil’i Çeto amcam Ömer’in yanına geliyor, Mustafa Kemal’in kendisine gönderdiği bir tomar mektupları cebinden çıkararak amcam Ömer’e gösteriyor. Diyor, Mustafa Kemal’in benden haberi yoktur. Haberi olsaydı beni bırakacaktı. Benden taraf Mustafa Kemal’e bir mektup yaz. Kendisi Türkçe bilmiyor, Kürtçe konuşuyor. Amcam Ömer, onun sözlerini Türkçe olarak yazıyor, mektubu kendisine veriyor. Kendisi koğuştan çıkınca, amcam Ömer diyor bunun eceli gelmiş.

Cemil’i Çeto mektubu gönderiyor. Bir hafta sonra görevliler geliyorlar, Cemil’i Çetoyu kaldığı koğuştan alıp götürdükleri zaman, kendisi koğuştaki arkadaşlarıyla vedalaşıyor. Diyor bakın kardeşim Mustafa Kemal beni serbest bırakıyor. Aslında onu kaldığı koğuştan alarak idam edileceklerin koğuşuna götürüyorlar. Sembolik bir yargılama sonucunda idamına karar veriliyor.

Mustafa Kemal, İttihat ve Terakki içinde yer almış, ekibiyle beraber, Kürdistan Teali Cemiyeti’ne karşıdır. Aynı zamanda da Kazım Karabekir da Kürdistan Teali Cemiyeti’ne karşıdır.

Serbesti Gazetesi’nin Başyazarı ve yazı işleri müdürü Kürt olan Hasan Fehmi Galata köprüsünde İttihat ve Terakki adamları tarafından 6 Nisan 1909 günü vurularak öldürüldü. Osmanlı tarihinde ilk öldürülen gazeteci olduğu için basın şehidi olarak tarihe geçmiştir.

Bolşeviklerin Türkiye’ye Anadolu Direnişine yardımlarının belli bir mantığı vardır. Bolşevikler Türkiye’deki direnişin Batı emperyalizmine milliyetçi burjuva bir hareket olduğunu zamanla bunun bir proleter devrimine dönüşebileceğini düşünüyorlardı. Mustafa Kemal Lenin’e mektup yazarak silah, cephane ve para yardımını istedi. Lenin çok miktarda altın, para ve 35 bin ton silah, cephane verdi.

Mustafa Kemal, Lenin’den aldığı yardımlarla yalnız Yunanistan’a karşı savaştı. Başka hiçbir devletle savaşmadı. İzmir İktisat Kongresinde konuşurken dedi Türkiye’nin kalkınması kapitalizmle olur. Lenin o zaman yaptığı hatanın farkına vardı. Artık iş işten geçmişti.

Mustafa Kemal istediği hedefe ulaştıktan sonra 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin açılışını yapar. Ayakları yere basınca 1921 yılında Kürdistan Teali Cemiyeti’ni kapattı. Yaptığı her konuşmada diyordu iç ve dış düşmanlar. Dış düşman dediği yalnız Yunalarla savaştı. İç düşman dediği zaman kimse demedi kimleri düşman olarak görüyorsun.

Mustafa Kemal buna karşılık 20 Mayıs 1920 günü Bekir Sami ve Yusuf Kemal beyleri, Moskova’ya gönderdi. Lenin’in verdiği yardıma karşılık Van, Bitlis ve Muş vilayetlerini, Ermenilere vermek istediklerini Lenin’e söylediler. Lenin bu öneriyi ret eder. Kaynak: Cahit Kayra Sevr Dosyası Boyut Kitapları

Birinci Dönem Büyük Millet Meclisi ya da kısaca Birinci Meclis, 23 Nisan 1920'de Ankara'da toplanmış, 1 Nisan 1923'te yeni seçim kararı alarak 15 Nisan 1923'te son oturumunu yapmıştır. Yeni Türk devletinin kurucu meclisi olarak kabul edilir.

Mecliste, Musul vilayeti tartışmalarında, Mustafa Kemal’e karşı çıkanları etkisiz hale getirmek için 1 Nisan 1923 alınan karar üzerine 15 Nisan 1923 günü kapatıldı.

Balkan Savaşlarıyla zaten yıpranmış olan Osmanlı İmparatorluğu I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkması neticesinde 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi'ni imzalamıştı. Mütareke Dönemi'nde 17 Aralık 1918 tarihinde Seyyid Abdülkadir başkanlığında İstanbul'da kurulan Kürdistan Teâli Cemiyeti ise o sırada örgütlü bir şekilde cereyan eden Kürtçülük hareketlerinin de en etkin yönlendiricisi konumundaydı. Kurulduğu günden itibaren yaptığı faaliyetlerle de adından oldukça sık söz ettiren Kürdistan Teâli Cemiyeti, I.Dünya Savaşı sonunda Amerikan Cumhurbaşkanı Thomas Woodrow Wilson tarafından ilan edilen 14 İlke'nin yarattığı ortamdan faydalanmaya çalışarak bağımsız ya da otonom şeklinde bir Kürt Devleti oluşturma gayesiyle çalışmıştır. Cemiyet aynı zamanda 18 Ocak 1919 tarihinde toplanan Paris Barış Konferansı'nda Şerif Paşa aracılığıyla da sesini duyurmaya çalışmıştı. Bütün bunların yanı sıra Osmanlı İmparatorluğu'nun 10 Ağustos 1920 tarihinde imzaladığı Sevr Barış Antlaşması Kürtler ve cemiyet nezdinde de epey yankı uyandırmıştı. Sevr üzerine Kürdistan Teâli Cemiyeti'nde geceli gündüzlü tartışma ve mücadeleler devam ederken bu arada örgüt tarafından oluşturulan bir heyet ise Ermenilere söz verilen Kürdistan'daki bu topraklar üzerinde Kürtlerin hak sahibi olduklarını Batılı Devletlerin temsilciliklerine izah etmeye çalışmıştı. Yine bu dönemde kendi amaçları doğrultusunda Batılı Devletlerle temas kurmaya çalışan cemiyet ise özellikle İngiltere ile iyi ilişkiler kurmuştu. Milli Mücadele Dönemi'nde iktidarda olan Osmanlı Hükümeti'yle de irtibatı olan Kürdistan Teâli Cemiyeti 22 Aralık 1918 tarihinde Hürriyet ve İtilaf Partisi'yle imparatorluğa bağlı özerk bir Kürdistan'ın kurulması konusunda anlaşmışlardı. Cemiyet Anadolu'da başlayan Milli Mücadele Hareketi'nin de karşısında olmakla birlikte Ali Galip Olayı ve Koçkiri Ayaklanması'nda etkin bir rol oynadı. Kürdistan Teâli Cemiyeti içindeki çekişme ve ayrışmaların 1919'un son ayları ile 1920 yılı içerisinde yoğunlaşması neticesinde cemiyetten ayrılan radikal Kürtçülerin oluşturduğu bir grup Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti'ni kurmuşlardı. Zararlı faaliyetlerinden dolayı mevcut yönetim tarafından kendisi hakkında kapatılma kararı alınan cemiyete bu kararın nasıl uygulandığı bilinmemektedir. Cumhuriyetin ilanından az önce hukuki varlığı sona eren Kürdistan Teâli Cemiyeti tümüyle ortadan kaldırılamamıştı. Cemiyet varlığını illegal şekilde oluşan ve ileride Şeyh Sait Ayaklanması'nı birinci derecede örgütleyecek olan Kürt İstiklâl Komitesi'yle sürdürürken ayaklanma sonunda ise Seyyid Abdülkadir suçlu bulunarak asılacaktı. Cemiyetin kapanmasına rağmen faaliyetlerini sürdürecek olan bir diğer kadro ise Milli Mücadele'nin başarıyla kazanılmasından sonra Suriye'ye kaçarak burada Taşnak Ermenileriyle cemiyet adına temasa geçerek Hoybun Cemiyeti'ni kuracaktır.

Kavalalı Mehmet Ali Paşa

Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın 1805 yılında Mısır valisi olması ile başlayan Mısır meselesi, 1831 yılında siyasi kimliğe bürünmüştür. Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Yunan İsyanı’nı bastırması karşılığında kendisine vaat edilen toprakları alamadığı için ayaklanmıştır. Mısır orduları Suriye üzerinden Anadolu’ya girmiş, Hums ve Belen’de Osmanlı ordularını mağlup etmiş, hiçbir mukavemet görmeden Konya’yı ele geçirmiştir. Mısır kuvvetleri, Osmanlı Devleti’nin Rumeli’den topladığı son ordusuyla da Konya’da savaşmıştır. 21 Aralık 1832 tarihinde yapılan savaşta, üstünlüğün Osmanlı Ordusu’na geçtiği sırada, Osmanlı Serdar-ı Ekremi Reşit Mehmet Paşa’nın bir hatası muharebenin seyrini değiştirmiştir. Reşit Mehmet Paşa’nın esir düşmesi ile birlikte Osmanlı kuvvetleri bozulmuş ve Osmanlı kurmayları orduyu Kütahya’ya çekmek zorunda kalmıştır. Bu geri çekilme neticesinde Osmanlı Devleti, Konya Muharebesi’ni kaybetmiştir.

Şaban Aslan

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
4572 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:20:55:18

Şaban Aslan

Yazarın Önceki Yazıları

Her Türlü Suç ve Ceza Af Edilir Amma İhanet Asla Af Edilmez Kürtler Beş Defa Devlet Kurdular Gururlu Olmak Her Babayiğidin Kârı Değil Kendi Irkına İhanet Eden İki Kürt Kürt Şerif Paşa Şaban Aslan: Şeyh Ubeydullah ve Kürt Milli Bilinci Şaban Aslan: Şeyhlerin ve Aşiretlerin Uyanışı Şaban Aslan: Kürtlere Karşı Asimilasyon ve Zulüm Şaban Aslan: Güney Kürdistan'da İngilizlerin Kirli Oyunu Şaban Aslan: Tarih ve Kürtler Şaban Aslan: Mustafa Kemal ve Kürtler Şaban Aslan: Ortadoğu da İran Ateşle Oynuyor Şaban Aslan: Bay Ekrem İmamoğlu Şaban Aslan: Komünist Başkan Şaban Aslan: İsmet İnönü Niçin Çok Partili Sisteme Geçti Şaban Aslan: Kürtler dost sandıkları kişilere güvendikleri için kayıp ettiler Şaban Aslan: Türkiye’de Yaşıyoruz Şaban Aslan: Kürt Komünistlerle Türk Komünistler Anlaşamıyorlar Şaban Aslan: Türkiye Komünist Partisi Şaban Aslan: II. Abdülhamit ve Hamidiye Alayları Şaban Aslan: Saddam Hüseyin Çukurda Nasıl Yakalandı Şaban Aslan: Askeri Darbelere Karşıyım Şaban Aslan: Kürt Önderlerine Hatırlatmak İstiyorum Şaban Aslan: Yedi Ekim 2023 Savaşı Şaban Aslan: Erzurum Kongresi Şaban Aslan: Devlete, Yöneticilerine Riyakârlık Yakışmıyor Şaban Aslan: Lozan da Kürtlerin temsilcisi olmadığı için devletsiz kaldılar Şaban Aslan: İkinci körfez savaşında Kürtler iki bayramı bir arada kutladılar Şaban Aslan: Yalnız Kürtler Dünyanın Yetim Çocuklarıdırlar Şaban Aslan: Savaş Kolay Barış Zor Şaban Aslan: Bu Savaş Altı Günlük İsrail Arap Savaşı Değil Şaban Aslan: Büyük Ortadoğu Projesi Bir Tesadüf Değildi Şaban Aslan: Bay Beşar Esat
x