Dünle bugüne çökenlerin hikâyesi!

Dün ‘Kendi varlığınızdan vazgeçin,’ denildi, bugün de nerede ve ne kadar Kürt varsa tek ayak üstünde durun mantığı hâkim! Ama yine de olmalı olanın üzerinden olmazı ile yüz yıl geçmesine rağmen gönül ister ki ortak vatan şiarı eşit haklarla buluşabilen bir mantık devreye girilmiş olsun. Velhasılıkelam aynı dereye aynı suyu akıtmakla derenin yatağı değişmez!”

27 Kasım 2025 - 14:20
27 Kasım 2025 - 14:20
 0
Dünle bugüne çökenlerin hikâyesi!

Bir köşede oturmuş, sağdan soldan gelen gidene dalmıştı. Beni gördüğünde hüzün dolu bir bakışla “Gel otur şu toplum manzaralı köşe başına,” diye seslendi. “Değer kaybına uğramış coğrafyamızda, az da olsa değerleriyle barışık kalan insanlar kaldı mı bir de sen bak!” demişti. Nesli tükenmeye ramak kalan bu değer sahibi olanın lafını ciddiye alarak yanı başına oturdum. Gelmiş geçmiş birçok olur olmaz olaylara tanıklık eden koskoca bir yaşam yaşamıştı. İçi boşaltılmış gelgitlerle gelmiş geçmiş iyi kötü ne varsa yaşamın bohçasına koyup gelecek nesillere miras bırakmayı hedefine alan biriydi. Yaşanmış olmazların kahrını omuzlamış, yorgun yüreği ile sağdan soldan gelen gidene benim de bakmamı istiyordu.

Toplumun nasıl da bu kadar karmaşıklaştığına dair benden de bir şeyler duymak ister gibiydi. Ama yine de “yapay zekâ çağına geçişle, tencereye kapak olmayan ideolojili ezberlerden arınmalıdır bu toplum” der gibi gözümün içine bakıyordu. Parmağıyla gösterdiği birine, açlık öfkesine yakalanmış bir aslan gibi “çok iyi bak bu iki ayaklı insan bozuntusuna” der gibi gözünü gözüme dikmişti. Gösterdiği o insan kılıklı mahluk ise kendinden emin bir yüz ifadeyle bize dönüp “Hayırdır insan görmemiş yüz ifadenizle köşe başına oturmuş ona buna bakıyorsunuz,” demesiyle hocam dediğim hocamın canını acıtmıştı! Ama yine de can acıtıcı bir cimciklemeyle boşa konuşanı boş ver dercesine beni uyarmıştı hocam. Boş ver boş bir çuvaldan farkı yoktur demeye getirmişti kesin.

Hocanın mesajına uymuş oralı olmamaya gayret etmiştim. Ama işin aslına baktığında çok uzun bir zamandır kendi toplumun değerlerine karşı kompleksli insanların yüzüne tükürecek bir isteğim vardı. Ama ne yazık ki bu isteğim hocama olan saygımdan dolayı havada kalmıştı. Allah’tan sokağın gelen giden karmaşası içinde bahsi geçen o biri kayıplara karışıp gözden kaybolmuştu. Hocam ani bir refleksle elini omuzuma koyarak “Bak, dinle” dedi. “Aslına bakarsan kendini önemsemek çok da kötü bir şey değildir.” demesiyle kafam karışmıştı. Kafa karışıklığımı anlamış olmalı ki, bu konuya açıklık getirdi. “Bu konuyla ilgili iki tür insan vardır, birincisi kendini önemsemeyi hiç kimseye dayatmadan kendi değerlerinin farkında olandır. İkincisi ise Allah hiçbir topluma böylesi başı boş, boş bir çuvalı andıranı başına bela etmesin,” diyerek beni teselli etmeye çalışmıştı. Ama yine de var olan ne aklım varsa, kayar kayak gibi değersizlerle değer sahibi olanların savaş alanına kaymıştı! Kaydı kaymasına ama biriken bin bir soru işaretlerin ortasında biçare kalakalmıştı aklım!

Hocam kendi aklımın yetmezliğine şaşırmama şaşmış olmalı ki gözümün içine bakarak “Sırra kadem basan sırları çözmek bu coğrafyada aklı olanın akıl kârı değildir!” demesiyle irkilmiştim. Akıl kârı değildir demesine rağmen, yine de anlatmaya başlamıştı dünle bugüne çöken sırın hikâyesini! “Dikkat edersen,” diyerek içini dökmeye başlamıştı. “Bak sana geçmişi aratacak bir geleceğin arkasına takılmışız! Yüz yıl geçmesine rağmen, geçmişle geleceğimize yol alan günümüzdeki benzerlik, aynı olmanın ötesi bir geri dönüş söz konusu. Örneğin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasıyla öne çıkan Kürtlerle ilgili argümanların benzerliği gibi. Yüz yıl öncesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyeti kurmak için yola çıktığında sarıldığı en güçlü argüman ortak vatan ve kardeşlik şiarıydı.

2025 yılına geçişle başlatılan barış ve kardeşlik temasıyla vurgulanan "demokratik bir vatan şiarı arasında zerre kadar bir fark yoktur. Dolayısıyla 1920'lerin başlarındaki argümanla 2025'lere geldiğimiz bugüne baktığımızda ne yazık ki elde avuçta yine aynı argümanla gel git başa dönün ötesine geçilememiş! Velhasılıkelam hiçbir zaman ortak vatan şiarıyla, ortak vatana yakışır bir eşitlikle yol almadı! Dün nasıl Kürt halkının demokratik hakkaniyeti bağlamında, Cumhuriyetin kurucusu Kemal Atatürk'ün bir aması olduysa bugünle başlatılan barışın mantığı aynıdır. Yani sözün kısası, dünle günümüz arasında çok ciddi bir fark yoktur.

Dün ‘Kendi varlığınızdan vazgeçin,’ denildi, bugün de nerede ve ne kadar Kürt varsa tek ayak üstünde durun mantığı hâkim! Ama yine de olmalı olanın üzerinden olmazı ile yüz yıl geçmesine rağmen gönül ister ki ortak vatan şiarı eşit haklarla buluşabilen bir mantık devreye girilmiş olsun. Velhasılıkelam aynı dereye aynı suyu akıtmakla derenin yatağı değişmez!” diyordu hocam’’ Hocam hüzünlüydü, hüzünle öfkenin arasında kavrulan yüreği yangın yerine evrildiği belli oluyordu! Mantığında kümelenmiş taşlarla bir yerleri taşa tutmak istiyor gibiydi.

Hüseyin Akıncı

 


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı toplam 504 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 15:21:50