Bir Milletin Temsil Hakkı Nasıl Ortaya Çıkar?

Gizli kapaklı işlerle bir millet ve ülke sorunu çözülemez. Önce bu devlet bu metottan vazgeçmelidir. Düşünülen, seslendirilen olgu, Kürd milletini ve Kürdistan’ı ilgilendiren bir sorundur. Bunun da muhatabı Kürd milletidir. A parti, falan şahıs değil! Bu devlet önce bu gerçeği anlamalı

Şeyhmus Özzengin

25.10.2024, Cum | 15:55

Bir Milletin Temsil Hakkı Nasıl Ortaya Çıkar?
Makaleyi Paylaş

Biz Kürdler; Türkiye’nin işgali altında geçirdiğimiz 100 yıllık bir tarih dilimi var. Bu tarih, inkar, kıyım, sürgün, zindan ve asimilasyonu içermektedir.

Bu 100 yıllık tarih bilince çıkarılmadan, üzerinde konuşulmadan, Kürd ve Kurdistan meselesinde çözümü düşünmek mümkün değildir. Türklerin önce bunu anlaması ve bizim adımıza karar verme cüretinden vazgeçmesi gerekiyor.

Biz Türk devletini ve bu devletin devşirerek yarattığı Türkleri, ne düşündüklerini bilince çıkarmadan, adı ‘’çözüm“ olan süreçlerle oyalamanın anlamı yok. Önümüzde tecrübe ettiğimiz 100 yıllık bir tarih dilimi var. Bu 100 yıl, bu devletin, bu milletin Kürd milleti ve Kurdistan hakkındaki düşüncelerinin açık arşividir. Bu arşiv Kürdler tarafından iyice gözden geçirilmeli.

Türk devleti, kendi ırkçı, ideolojik kalıplarına uygun bir millet yetiştirdi ve bu millet varlığını bu devlete borçludur, ya da en azında öyle hissediyor. Bu devletin yarattığı toplum-devlet ilişkisi, yalan, kandırma, inkar, oyun-tezgahlar üzerinde kurulmuştur. Bu nedenle bu devlete güven olmaz.

Türk devletinin bazı kişiler tarafından piyasa sürdüğü görüşler var. Bu görüşler, direkt devlet tarafından ileri sürülmüyor. Perde arkasında, kozmik odalarda bazı güçler ve kurumlar tarafından düşünülüyor, tezgahı kuruluyor ve devletin ayakları olan bazı ‘’Kürdler“ tarafından propagandası yapılarak adı “açılım, ortaklık, çözüm süreci“ diye yutturulmaya çalışılıyor!

Gizli kapaklı işlerle bir millet ve ülke sorunu çözülemez. Önce bu devlet bu metottan vazgeçmelidir. Düşünülen, seslendirilen olgu, Kürd milletini ve Kürdistan’ı ilgilendiren bir sorundur. Bunun da muhatabı Kürd milletidir. A parti, falan şahıs değil! Bu devlet önce bu gerçeği anlamalı.

Türk devleti gerçekten bu 100 yıldır kanayan yarayı çözmek mı istiyor?

Önce Kürd milletinin varlığını, Kurdistan denilen vatanlarının varlığını kabul etmesi lazım. Bunları kabul etmesi için gizli-kapaklı işler çevirmeye gerek yok. Anayasal düzenlemelerle bunu kendisi yapabilir.

Temel Strateji Araştırma Merkezi Başkanı Abdurrahim Temel (Semavi) ve benzeri kişiler, ayaklı bir medya gibi bütün alanlarda bir projeden bahsediyorlar, şöyle; ‘’devlet bu çözümü inşa etmek istiyor. Bu bir proje olarak yapılmış, bugünün hesaplarına göre hazırlanmış değil.“ Diyorlar. ‘’Proje“ dedikleri, ya da ‘’çözümü inşa“ dedikleri şeyi de şöyle izah ediyorlar:

‘’Proje 5 yıl içinde yapılacak. Proje adım adım ilerleyecek. Türkiye halkı ve Kürtler projeye hazır olana kadar proje adım adım inşa edilecek. Kürtlerin barış istediği doğrudur. İnsanların aklında birçok soru var. Türklerin de birçok sorusu var. Bu sorunlar çözülmeden Kandil'i Ankara'ya getiremezsiniz, kimseyi başka bir yere taşıyamazsınız. Zaman alır. Proje kapsamında 5 yıllık bir program oluşturuldu. 5 yıl içerisinde sadece Kandil'de olanlar değil, diasporada yaşayanlar da geri dönecek ve onlara da geri dönüş yolu açılacaktır”

Temel Strateji Araştırma Merkezi Başkanı Abdurrahim Temel (Semavi)‘nin Rûdaw ile yaptığı röportajdan anladığım kadariyle, Kürd ve Kurdistan sorununa ilişkin net bir şey yok.

Elbette, haksızlığa uğrayanlar, uzun süredir zindanda tutulan Kürdler, yıkılan köyler, sürgüne gönderilen Kürd şahsiyetlerin durumu önemlidir. Ama bu önem, bir ulusun ulus olmaktan kaynaklanan hakların ana unsurları değildir. Devlet zulüm uygulamış ve şimdi bu zulmünden vazgeçip düzeltmek istiyor. Bu icraata ilişkin bir düzenlemedir ve devletin suçudur. Bu Kürd ve Kurdistan sorunun temel sorunları değildir. Bu, temel sorundan kaynaklanan, Kürd milleti üzerinde yürüyen zulümdür. Devlet bu zulümü yapmış, şimdi de düzeltmek istiyor. 

Ama Kürd ve Kurdistan sorunun boyutu, bu açıklamaları aşan bir boyuttur. Milli ve hukuki bir haktır. Bu hakkın kullanımına devlet değil, Kürd milleti karar sahibidir.

Kürdler ne istiyor diye, Kürdlere bir soru yöneltiliyor ve arkasından yine soru yöneltenler; kürdlerin ne istediklerine de kendileri karar veriyor. Bundan vazgeçilmelidir.

Ayrılma, devlet kurma hakkı bir olgudur. Bunu bilince çıkarmak, milletçe bütünsellik içinde savunmak, olgunun gereğidir ve stratejiktir. Kendi kendini yönetme hakkı; baskı-işgal altındaki sömürge milletler için vazgeçilmez bir haktır. Bu hakkın nasıl uygulanacağına da işgalci-Sömürgeciler karar vermez, bizzat milletin kendisi karar verir.

Amalarla başladığınız zaman, ondan ayrılmak istediğiniz düşman için; “verilmiş taviz, geri adım ve bir o kadar da düşmanla bütünleşme talebi” olarak okunur. Düşman, doğru okuduğu bu gerçeği, yürüttüğü Programatik ve stratejik uygulamalarla, devamını ve yenilerinin eklenmesine yönlendirir. Bunun adı “sömürge ulusu kırma, teslim alma” olarak, kat ettiği mesafenin ölçüsüdür.

Gerçekten Türk devleti Kürd ve Kurdistan sorununu Ortaklık temelinde çözmek mı istiyor?

Buyursun adım atsın:

Önce o devlette resmi düzeyde Kürd nüfusu 37 milyonu geçen devasa bir millet, yasal çerçevede 100 yıldır yok sayılmıştır. Bunu ortadan kaldırsın.

Yasal düzenlemelerle Kürd milletinin kendi temsil düzeyini ortaya çıkarması için imkan tanınsın.

Önce; Kürd aydın, akademisyen, yazar, sanatçı, hukukçu, iş ve siyasi çevrelerden bir komisyon kurulsun. Bu komisyonda yer alacak Kürdler; Kürdistan’daki bütün eğilimlerden ve çevrelerden olmalı.

Bu komisyonun görevi; Kuzey Kürdistan’da bir seçimle, Kuzey Kurdistan parlamento üyelerini seçmek için seçimi ve adayları belirlemeli. Seçime giderek Kuzey Kurdistan parlamentosu kurulmalı. Bu parlamento kendi arasında Kürd milletini ve Kürdistan’ı temsilen taleplerini düzenlemeli, komisyonlar kurulmalı.

Kuzey Kurdistan Parlamentosu, Kürd ve Kurdistan’ı temsilen Türkiye Parlamentosu ile görüşmelere başlamalı. İki millet arasındaki siyasi ortaklık, hukuki düzenlemelerle bir siyasi statüye bağlamalı.

Partiler ve mevcut hiç bir siyasi aktör, Kürd ve Kürdistan’ı temsil vasfına sahip değildir. Ayrıca hukuki ve demokratik de değildir. Bir milleti temsil iradesi, ancak bu şekilde bir seçimle ortaya çıkar ve temsil hukukunu oluşturur. Onun için eğer Türk devleti bu sorunda samimi ise yol ve yordam budur.

Bunun tersi, perde arkasında ayak oyunları ve gizli-kapaklı yöntemlerle yürütülen hiç bir ilişki inandırıcı değildir ve Kürd milletini de temsil etmez.

 

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
4111 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:09:21:40
x