Jerusalem Post Analizi: İsrail’in Yeni Önleyici Doktrini, Trump’ın Suriye Vizyonuyla Çatışıyor

İsrail’in Suriye’de yürüttüğü yeni önleyici operasyon doktrini, Trump yönetiminin Şam ile diplomatik alan açma stratejisiyle giderek daha fazla çatışıyor. Beyt Cin’deki son baskın, sahadaki bir operasyonun nasıl büyük bir uluslararası krize dönüşebileceğinin göstergesi oldu.

3 Aralık 2025 - 09:51
3 Aralık 2025 - 09:51
 0
Jerusalem Post Analizi: İsrail’in Yeni Önleyici Doktrini, Trump’ın Suriye Vizyonuyla Çatışıyor

İsrail’in cuma günü Suriye’nin Beyt Cin kasabasına yönelik gerçekleştirdiği operasyon, planlanmış bir terörle mücadele baskınından hızla uluslararası bir diplomatik dosyaya dönüştü. Operasyonun çıkışında gerçekleşen pusu ve sonrasında yapılan hava saldırıları, tansiyonu yalnızca Şam’la değil Washington'la da artırdı.

İsrail’in Önleyici Doktrini ve Operasyonun Arka Planı

İsrail ordusunun amacı, güney Suriye’de devlet otoritesinin zayıfladığı bölgelerde radikal unsurların yeniden örgütlenmesini engellemekti. İstihbarat raporları, Hamas ve Hizbullah ile operasyonel bağları bilinen Lübnan’daki Cemaat el-İslamiye mensuplarının Beyt Cin’de saldırı hazırlığında olduğunu gösteriyordu.

Bu kapsamda bir IDF yedek birliği, şafak öncesi operasyonla grubun liderini yakalamaya çalıştı; ancak dönüş yolunda pusuya uğradı. Altı asker yaralandı, üçü ağır. Çatışmanın büyümesi üzerine hava kuvvetleri devreye girdi ve İsrail’e göre teröristlerden onlarca kişi öldürüldü. Yerel kaynaklar ise sivillerin de yaşamını yitirdiğini iddia etti.

Suriye’de Yeni Dönem ve Jeopolitik Gerilim

Çatışma, Esad rejiminin devrilmesinin birinci yıldönümüne denk geldi. Şam’da hükümet yanlısı gösteriler kısa sürede İsrail’e tepki yürüyüşlerine dönüştü; yeni yönetimin krize nasıl yanıt vereceği bölgede yakından izlendi.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, pazartesi günü Şam’a giderek yeni Devlet Başkanı Ahmed el-Şaraa ile görüşme gerçekleştirdi. Washington, Suriye’nin geçiş sürecini stabilize etmeye ve İsrail ile Şam arasında güvenlik düzenlemeleri ihtimalini araştırmaya çalışıyor.

Barrack’ın ziyaretinin ardından eski ABD Başkanı Donald Trump, Truth Social üzerinden Şaraa’yı öven bir mesaj paylaştı; İsrail’e ise “Suriye’nin gelişimini engelleyecek adımlardan kaçınma” çağrısı yaptı. Bu açıklama, Washington’un operasyonun zamanlamasından rahatsız olduğuna dair en açık işaret oldu.

Washington–Kudüs Ayrışması Derinleşiyor

Biden dönemindeki çizgiyi sürdüren ABD yönetimi, İsrail’in Suriye’deki operasyonlarının Şaraa’yı zayıflattığı ve diplomatik açılımları baltaladığı görüşünde. Axios’a konuşan üst düzey bir yetkili, Netanyahu’nun “her yerde hayalet gördüğünü” belirterek, mevcut fırsatın heba edildiği uyarısında bulundu.

İsrail ise sahayı tamamen farklı okuyor. Güney Suriye’de Hamas yeniden yapılanıyor, İran bağlantılı milisler silah sevkiyatını sürdürüyor, Türkiye bölgedeki Sünni gruplar üzerindeki nüfuzunu artırıyor ve Şam’ın kontrolü hâlâ sınırlı. İsrail’e göre bu ortamda güvenliği Suriye hükümetine veya uluslararası mekanizmalara emanet etmek mümkün değil.

7 Ekim travması sonrasında IDF’nin doktrininde köklü değişim yaşandı: Tehditler olgunlaşmadan bertaraf edilecek; caydırıcılık tek başına yeterli değil. Önleyici operasyonlar varsayılan mod. Bu doğrultuda İsrail, eski UNDOF tampon bölgesinde kalıcı varlığını artırdı; gözlem ve operasyonel altyapısını güçlendirdi.

Beyt Cin baskını ise bu hattın dışına taşan istisnai bir operasyondu.

Suriye ile Sessiz Temaslar ve Golan Dengesi

İsrail ve Suriye, 1974 Ayrıştırma Anlaşması’nın güncellenmesi konusunda son aylarda sessiz görüşmeler yürütüyor. Konuşulan başlıklar; kuvvet sınırlamaları, gözetleme mekanizmaları ve Golan çevresinde daha resmî güvenlik düzenlemeleri.

İsrail, özellikle Hermon Dağı’nın kontrolünü kritik görüyor; İran’ın düşük irtifa dronlarla radar kör noktalarını kullandığı 2023 savaşı, bu endişeyi daha da büyüttü.

Beyt Cin’deki çatışma ise bu kırılgan süreci zorlaştırdı – Washington'un hoşnutsuzluğunu artırarak.

İsrail’in Kördüğümü: Diplomasi mi, Güvenlik mi?

ABD, İsrail’den “yavaşlamasını”, Suriye’ye alan açılmasını ve diplomatik sürecin öncelenmesini istiyor. İsrail ise “stabil Suriye”yi hâlâ uzak bir hedef olarak görüyor ve sınırda 7 Ekim benzeri bir sürprizi göze alamayacağını söylüyor.

İsrail’e göre güney Suriye’de:

• Hamas ve İslami Cihad yeniden örgütleniyor,

• İran, Lübnan’a uzanan hat üzerinde silah trafiğini sürdürüyor,

• Türkiye destekli unsurlar etkisini artırıyor,

• Yerel silahlı gruplar güç kazanıyor,

• Şam yönetimi otorite tesis etmekte zorlanıyor.

Bu koşullarda Yel Aviv, diplomatik rahatsızlık pahasına da olsa erken müdahale stratejisini sürdürmekte kararlı.

Golan’ın Gölgesinde Yeni Bir Sınav

Netanyahu’nun da belirttiği gibi İsrail, ABD’nin Suriye politikasını sabote etmek istemiyor; ancak sınırının bir “ikinci 7 Ekim” sahnesine dönüşmesine izin verme niyetinde değil.

Bu nedenle İsrail, Şam ile diyaloğu desteklediğini söylemekle birlikte, güvenliğini “Suriye’nin bir gün sağlam otorite kuracağı umuduna” dayandıramayacağını Washington’a açık biçimde anlatmak istiyor.

Golan sınırı, diplomasi ile güvenlik refleksinin çarpıştığı yeni jeopolitik düğüm olmaya doğru ilerliyor.

 

Bu haber toplam 1 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 09:51:11