Bu konu iki ülkenin başka savaşlara müdahil olmaları nedeniyle belirsiz
Suriye'nin stratejik öneme sahip Halep iline silahlı isyancılar tarafından düzenlenen sürpriz saldırı, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad hükümetinin gücü konusunda ciddi soru işaretleri yarattı.
Esad, Suriye'de on yılı aşkın süredir devam eden iç savaşın korkunç boyutlarına rağmen, başlıca müttefikleri Tahran ve Moskova’nın önemli desteği sayesinde iktidarda kalmayı başardı.
İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun (DMO) yurtdışı kolu Kudüs Gücü’nün eski Komutanı Kasım Süleymani'nin 2015 yılında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i Esad’a destek vermesi için askeri müdahalede bulunmaya ikna etmek üzere Moskova'ya gitmesi, savaşın Esad’ın lehine döndüğü dönüm noktasıydı.
Moskova ve Şam arasındaki ilişkiler Sovyetler Birliği dönemine uzanıyor. Kremlin'in Esad ailesi liderliğindeki Baas rejimine verdiği destek, Rusya’nın Suriye'de büyük askeri üsler kurmasının önünü açtı.
Süleymani, Putin'i doğrudan uyararak Rusya'nın Esad lehine müdahale etmemesi halinde Akdeniz kıyısındaki stratejik öneme sahip Tartus Deniz Üssü de dahil olmak üzere, Suriye'deki askeri varlıklarını kaybedebileceğini söyledi.
O dönemde, özellikle IŞİD’in yayılması ve Suriye'nin doğusundaki geniş bölgeleri kontrol altına alması, Esad hükümetinin ise önemli stratejik noktaları savunmakta zorlanması nedeniyle yakında Şam'ın düşmesi bekleniyordu.
Putin'in 2015 sonbaharında aldığı Suriye'ye askeri müdahalede bulunma kararı, savaşın seyrini Şam hükümeti lehine kesin bir şekilde değiştirdi.
Şam hükümeti, isyancıların önemli kalelerine yoğun saldırılar düzenleyen Rus hava kuvvetlerinin konuşlandırılması ve komşu ülke Lübnan'dan devşirilen çok sayıda Hizbullah üyesinin de olduğu İran liderliğindeki kara güçleriyle yapılan iş birliği sayesinde ülkenin tüm büyük şehirlerinin kontrolünü yeniden ele geçirmeyi başardı. Bu şehirlerin arasında, 2011 yılında iç savaşın başlamasından bu yana isyancı direnişin en önemli merkezlerinden biri olan, ülkenin kuzeydeki Halep şehri de yer alıyordu.
Rusya ve İran'dan gelen önemli askeri destek, Esad hükümetinin tutunmasına yardımcı olsa da tam bir zafer getirmedi. 2020 yılına gelindiğinde, büyük çatışmaların sona ermesiyle birlikte Şam hükümeti ülkenin sadece üçte ikisini kontrol ediyordu. Özellikle ülkenin kuzeyindeki diğer bölgeler, başta ABD destekli Kürtler ve İdlib merkezli bir dizi İslamcı ve cihatçı milis olmak üzere çeşitli silahlı grupların kontrolü altında kaldı.
Esad hükümetinin bu hayati bölgelerin kontrolünü yeniden ele geçirememesi, isyancı grupların son birkaç gün içinde Halep'e sürpriz bir saldırı başlatmasını sağladı. Bu durum Şam hükümetinin bu seferki saldırıyı atlatıp atlatamayacağı konusunda ciddi endişelere yol açtı.
“Rusya ve İran'ın Esad’a yeterli desteği sağlayıp sağlayamayacağı, şu an uluslararası arenada başka savaşlarla meşgul olmalarından dolayı tartışmalı.
Rusya-İran ittifakının yaklaşık on yıl önce Esad hükümetini kurtarmasından bu yana küresel jeopolitik manzara önemli ölçüde değişti. Esad’ın müttefiklerinin, Suriyeli isyancı grupların son meydan okuması karşısında bu başarıyı tekrarlayıp tekrarlayamayacağı belirsizliğini koruyor.
Suriye'nin kuzeybatısındaki Halep, İdlib ve Hama illerinde savaşan isyancı gruplar arasında Heyet Tahrir’uş Şam’ın (HTŞ) yanı sıra Türkiye destekli önemli grupların da bulunduğu bildiriliyor. Öte yandan Türkiye, isyancı grupların Halep'e saldırmaya teşvik edilmesinde herhangi bir rolü olmadığını açıkladı.
Al Majalla’nın aktardığı habere göre Rusya ve İran'ın Esad’a yeterli desteği sağlayıp sağlayamayacağı, şu an uluslararası arenada başka savaşlarla meşgul olmalarından dolayı belirsiz. Putin'in 2022 şubatında Ukrayna'ya savaş açma kararının bir sonucu olarak Rusya ordusu önemli askeri kayıplar verdi. Bu durum Moskova'yı Suriye'de konuşlu bazı Rus birliklerini, Ukrayna'daki savaşta takviye güç olarak yeniden konuşlandırmaya sevk etti. Rusya ordusu, Ukrayna'da kazanımlar elde etmeye odaklanmışken, Şam hükümetine somut destek sağlayıp sağlayamayacağı sorgulanıyor.
İsrail'in Gazze Şeridi'nde Hamas'a ve Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'a karşı başlattığı askeri saldırılar sonucunda İran kendisini savunma hattında buldu. Hamas ve Hizbullah, Tahran'ın en yakın müttefikleri olarak biliniyor.
Tahran, 2015 yılında Esad’ın savaş çabalarını desteklemek için Hizbullah'a ve Irak gibi ülkelerdeki İran destekli milislere güvenebildi. Ancak şimdi, Suriye'nin kuzeyindeki isyancı grupların ilerleyişine karşı koymak için yeterli sayıda gönüllü sağlamakta zorlanacağına şüphe yok.
“Suriye'deki çatışmaların uzun soluklu olması, halihazırda Gazze’de ve Lübnan'daki çatışmaların yansımalarının acısını çeken Ortadoğu bölgesini daha da istikrarsızlaştıracaktır.
İsyancı grupların Halep'in kontrolünü ele geçirmesi, hiç şüphesiz Esad karşıtı güçler için son yılların en büyük başarısı oldu. Suriye'nin en büyük şehri olan Halep, kuşatma altında olduğu 2016 yılında geri alınmasından bu yana hükümetin kontrolü altındaydı. Bu olay yüz binlerce insanın hayatına mal olan savaşın en önemli dönüm noktalarından biriydi.
Moskova'da bölgedeki önemli bir müttefikin kaybedilebileceği endişesinin artması üzerine Putin, Rusya'nın Suriye'deki birliklerinin başında bulunan komutan Sergei Kisel'in görevden aldı. Rusya ve Suriye savaş uçaklarının isyancı grupların İdlib'deki mevzilerini bombaladığı haberlerine rağmen, bu çabaların isyancıların ilerleyişini kontrol altına almakta zorlandığı ve isyancı grupların stratejik öneme sahip Hama şehrine ulaştığı bildiriliyor.
İran, şimdiye kadar en az 300 milisi Irak'tan Suriye'ye göndererek ve Suriye Devlet Başkanı Esad’a tam destek verme kararlılığını vurgulayarak tepkisini gösterdi. Ancak, özellikle İsrail'in son askeri saldırısı sonucunda Hizbullah'ın Lübnan'da önemli kayıplar vermesinin ardından İran'ın ilave takviye güç gönderme gücü sınırlı gibi görünüyor.
Esad ise isyancı grupları ‘sadece güç dilinden anlayan teröristler’ olarak niteleyerek isyanı bastırma sözü verdi. Esad, hükümet güçlerinin isyancılar tarafından ele geçirilen toprakları geri almak için karşı saldırı başlatmaya hazırlandığını kaydetti.
Ancak Suriye'deki çatışmaların uzun soluklu olması, halihazırda Gazze’deki ve Lübnan'daki çatışmaların yansımalarının acısını çeken Ortadoğu bölgesini daha da istikrarsızlaştıracaktır
Con Coughlin- Al Majalla