Belgeselin çekilmesinin 12 yıl sürdüğünü aktaran Kürt yönetmen Halkawt Mustafa filmin başkarakteri ve anlatıcısı olan Alla’yı bulmak için de 2 yıl uğraştığını söyledi.
Kürt yönetmen Halkawt Mustafa’nın hazırladığı “Saddam Hüseyin’i Saklamak” adlı belgesel film prömiyerini 13 Kasım 2023 tarihinde dünyanın en önemli üç festivalinden biri olan Amsterdam Uluslararası Belgesel Film Festivali’nde (IDFA) yapıldı.
Yönetmen Halkawt Mustafa belgesel ile ilgili Rûdaw TV’de yayınlanan Diyaspora programına katılarak bir röportaj gerçekleştirdi.
Kürt yönetmen Halkawt Mustafa, Saddam Hüseyin'i konu alan belgesel film hakkında şunları aktarıyor:
"Saddam'ı Saklamak filmi, çukurun hikâyesinin ardındaki gerçeği beyaz perdeye yansıması açısından benim için çok önemliydi. Saddam o çukurda saklayan Alla'yı bulmak benim iki yılımı aldı. Washington Post ilk kez 2012 yılında Alla’nın adını duyurmuştu. Bu ismi aramak ve bulmak benim için önemliydi. Birkaç medya kuruluşu aracılığıyla kabile reislerinin telefon numarasını buldum ve onun aracılığıyla Alla'ya ulaştım. Kendisiyle görüşme fırsatım oldu. Saddam’ın o çukurda kaldığı sürede nelerin yaşandığını olup bitenleri bilmek ve Alla’nın neler yaptığını bilmek istiyordum. Aynı zamanda elinde muazzam bir güç bulunan liderlerin sahip oldukları imkânları kötüye kullandıklarında sonlarının ne olacağını bütün dünyaya göstermek istedim. O noktadan sonra dengemi koruyabildim ve filmin yönetmeni olarak hikâyeyi doğru bir şekilde aktarmaya çalıştım. Dünyadaki bütün insanların bu çukurun hikâyesini bilme hakkı var olduğunu düşünüyorum."
Yönetmen Mustafa, "Kürt olarak bunu yapmak sizin için zor oldu, değil mi?" sorusuna; "Kesinlikle çok zordu çünkü hikâyenin kendisi çok zordu. Çukurun hikâyesini sadece bir kişi anlatabilirdi, o da Alla idi çünkü çukuru kazan oydu. O da bu konuda konuşmak istemiyordu." cevabını veriyor. Röportaj şöyle devam ediyor:
Filmi yaparken karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?
"En büyük zorluk IŞİD'in 2014'te o bölgeyi işgal etmesiydi. Proje bazı sebeplerden dolayı durduruldu. Bir diğer zorluk da projenin Irak'taki maddi yönüyle ilgiliydi, projenin maddi bir kalıptan çıkarılmasını istiyordum, biz bu filmin ruhani yanını ve gerçekleri ortaya çıkarmak için çekmeyi amaçladık. Iraklı bir adam bu şansı vermeye çalıştık, bu aynı zamanda bir yönetmen olarak benim şartlarımdan biriydi. Onun bu filmi nasıl istiyorsa çekebilme inisiyatifi verilmesi gerekiyordu Avrupalı ve Amerikalı bakış açılarıyla değil. Yöresel kıyafeti giyen ve yerden oturarak hikâyesini anlatmaya başlaması için kendisine bir şans verilmesi gerekiyordu."
Filmde çok sıradan bir adam olarak görünüyor ama anlatımlarınızdan yola çıkarak aynı zamanda çok zeki ve temkinli bir adam olduğu da görülüyor, kişiliğinden biraz bahseder misiniz?
"Bu çok fazla dikkatimi çekti, bence onun doğayla manevi bir bağı var ve doğaya çok içi içe olduğunu hissediyorum. Beklenenden daha akıllı olduklarına şahit oldum, ben bu hikâyeden çok şey öğrendim, ben Alla’dan çok şey öğrendim. Aynı zamanda köylülerin bakış açısından da çok şey öğrendim. Alla’nın avcılık geçmişinden de kaynaklandığını düşünüyorum. Saddam Hüseyin köye geldiğinde soruduğu ilk soru kardeşlerinizden hangisi avcı olmuştu. Onlar da Alla’yı göstermişlerdi, o da (Saddam) onu bana getirin demişti."
Alla'nın söylediklerinin doğru söylediğinden nasıl emin oldunuz?
Bu çok ilginç bir soru. Biz 22 Nisan 2003'ten 13 Aralık 2003'e kadar bir takvim hazırlayıp duvara asmıştık. 235 günde yaşanan bütün olayları, hem Irak medyasında çıkanları hem de Amerika ve dünya medyasına yansıyanların çukurla ilgili bütün bilgileri toplamaya başladık. Örneğin 3 Temmuz'da Paul Bremer ekrana çıkıyor 7 Temmuz'da Udey ve Kusay yanına geliyorlar. 22 Temmuzda da ikisi çatışmada ölüyor. Bu takvim bize çok yardımcı oldu. Biz her gün Irak’ta neler olup bittiğinden, çiftlikte neler olduğundan haberdardık, çiftlikte kimlerin olduğuna vs. en nihayetinde insanlar bu kadar detaylı bilgilere ihtiyacı yok çünkü hayatın zorluğu esasen insanların kendi hikâyesini bulmasıdır. Benim hikâyem Saddam'ın hikâyesi değil, Alla’nın bulmanın hikâyesi de değil, asıl hikaye o çukurun bulunması hikayesidir.
Hala Saddam Hüseyin’e reis diyen Sünni bir Arap’ın ve hala Saddam Hüseyin'i tüm kalbiyle sevdiğini ve ona hayran olduğunu söyleyen onun diktatör olduğunu bile neredeyse kabul etmeyen biri kişi nasıl oldu da Kürt bir yönetmen olan Halkawt Mustafa ile konuşmayı kabul etti, onu bu işe nasıl ikna ettiniz?
"Sanırım iki yönlü olan bir konu. Birincisi Alla'nın kendisinin cevap vermesi gereken bir yönü. İkincisi de Alla'yı ilk gördüğümde, kendisini amcasının oğlu olarak tanıtmış ancak birkaç dakika görüştükten sonra bana Alla olduğunu söylemişti. Onun bu görüşmeden korktuğunu anlamıştım. Halbuki bu görüşmenin yapılması için neredeyse iki yıl boyuna bunun altyapısını oluşturmuştuk. İlk başta Alla hiçbir şey söylememişti. İkinci görüşmemizde de başka bir ülkedeydik, birlikte 4 gün geçirdik ancak 4 kez kavga ettik. Kavgamızın ana nedeni hikâyeyi nasıl anlatmasıyla ilgiliydi. İskandinav perspektifine sahip benim gibi biri için iyi veya kötü diye bir şey yoktur. Liderlerin ve başkanların iyi ve kötü yönlerini duymaya tahammülüm yok. Benim için önemli olan hikâyenin gerçekçiliğidir. Alla’da da Saddam Hüseyin’i nasıl göstereceğimizin endişesi vardı. Ben de ona senin iki şey yapman gerekecek dedim, o da nedir dedi? Ya hiçbir şey anlatma ya da anlatırsan bütün konuşmalarınla kendin sorumlusun. Sanırım benim de sabrım bu konuda etkisi olmuştu. Çünkü 10 ila 12 yıl arasında bu filmi çekmek için bekledim. İki yıl Alla’yı bulmaya çalıştım."
Bir belgeselin yapımı için 14 yıl sürmesi gerçekten sabır gerektiren bir mesele. Yani şu anda üretilenler belgeselin sizin ve Alla'nın o belgeselin nasıl yapılacağına dair düşüncelerinin ürünü olduğunu söyleyebilir miyiz?
"Öyle diyebiliriz ama benim için önemli olan tek şey şuydu: Dünyada gördüğümüz projelerin çoğu Irak savaşı ya da Saddam’la ilgili, Irak’ın 2003 yılında ihtilali veya Irak’ın kurtuluşu ile ilgiliydi. Projeler Amerikan ve Avrupa perspektifiyle lanse edilmeye çalışıldı. İyi de biz neden o çukuru kazan Iraklı adam bir şans vermiyoruz dedik. Acaba o ne diyecek? Eğer insani ve siyasi tarafını bir kenara bırakarak kimse ne olup bittiğini bilmeyecek ve öğrenmeyecekti. Neden Saddam'ı satıp 25 milyon doları alıp gitmediniz? Bir yönetmen olarak ona sorduğum kritik sorular bunlardı: Saddam'ı kimin gördüğü, ne bildiği ve kimin ne yaptığı. O zaman Alla'ya kendi hikâyesini anlatma şansı verelim ki insanlar çukurda ne olduğunu bilsin. Biz ona bir şans verip çukurda neler olup bittiğini anlatacaktı."