Mehmet Metiner: Dün Türkiye için tehdit olan SDG, yarın dost ve müttefik olabilir

Mehmet Metiner, PKK’nin silah bırakması ve Türkiye’nin Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ile ilişkileri hakkında değerlendirmelerde bulundu. Geçmişte tehdit olarak görülen DSG’nin, değişen koşullar altında ileride Irak’taki benzer yapılar gibi Türkiye’nin dostu ve müttefiki olabileceğini söyledi.

29 Temmuz 2025 - 17:13
29 Temmuz 2025 - 17:14
 0
Mehmet Metiner: Dün Türkiye için tehdit olan SDG, yarın dost ve müttefik olabilir

Eski AK Parti milletvekili ve Yeni Şafak yazarı Mehmet Metiner, PKK'nin silah bırakma ve Türkiye'nin Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ile ilişkisine dair değerlendirmelerde bulundu. Metiner, "Dün SDG diye anılan bu yapı, Türkiye için bir tehditti. Düşmandı. Ama bugün şartlar değişti" diyerek, süreç tamamlandığında SDG'nin tıpkı Irak'taki benzer yapılar gibi Türkiye'nin dostu ve müttefiki olabileceğini ifade etti. Türkiye'nin bu entegrasyonu sağlayabilecek kudrete sahip olduğunu vurgulayan Metiner, "Başkaca kaygılara gerek yoktur" dedi. 

Metiner şöyle yazdı:

"Dün SDG diye anılan bu yapı, Türkiye için bir tehditti. Düşmandı. Ama bugün şartlar değişti. Süreç bütünüyle tamamlandığında bu yapı tıpkı Irak'takine benzer biçimde Türkiye'nin dostu ve müttefiki olacaktır. Türkiye bu entegrasyonu sağlayabilecek kudrete sahip bir ülkedir. Başkaca kaygılara gerek yoktur.

Eskinin tehdit algısına dayalı paranoyalarla Türkiye'nin gücünün kırılmasına ve algısının bozulmasına yol açacak maceralara asla geçit verilmemeli ve bu tür akıl verenlere de kapı gösterilmelidir.

Mazlum Abdi ve SDG yapısı Öcalan'a rağmen tavır koymaz.

Ama orada oluşmuş güçlü bir yapı var.

Suriye'deki koşullar ve belirsizlikler ortada.

Yılların oluşturduğu güvensizlikler var.

Başka ülkelerin istihbarat organları hâlâ çok faal.

Suriye'de iktidarı ele geçiren HTŞ henüz herkese güven verecek bir konumda değil.

HTŞ'nin hem ideolojisinden hem de geçmişinden kaynaklı güvensizlikler ancak herkesi kapsayan ve herkesi farklılığıyla kucaklayan yeni bir Suriye yönetimi ortaya çıktığında yok olur.

Şara yönetimi bu güven iklimini sözle oluşturmasına rağmen pratik henüz o sözleri doğrulayıcı nitelikte görünmüyor.

'Ya bizi kabul edersiniz ya da sizi tanımaz ezer geçeriz!' anlayışı geçmişten gelen güvensizlikleri derinleştirmekten öte bir işe yaramıyor.

O yüzden kimse elindeki silahı bırakmak istemiyor. Veya elindeki silahlarla yönetimin bir parçasına dönüşmek konusunda gerekli güvencelerin oluşmadığına inanıyor.

Suriye'nin kuzeyindeki yapı fiilen küçük bir devlet gibi.

Güçlü askeri yapısıyla ve idari birimleriyle yeni Suriye'nin gücüne Öcalan'ın çağrısına uyarak dönüşmek istiyor.

O entegrasyonu sağlamak istiyor.

Ama bu entegrasyon konusunda güven temelinde adımlar atılamıyor.

Türkiye bu süreci tamamlayan bir misyon üstlenmeli.

SDG Suriye yönetimini tanıyor ve ona katılma istediğini yüksek sesle dile getiriyor.

Bu bütünleşme süreci için atılması gereken adımlar var.

Türkiye ne kendisi ne de Suriye için tehdit oluşturmayacak olan bir yerinden yönetim modelini hayata geçirmeli.

Şara yönetimine Suriye Kürtlerinin bir bütün olarak sunduğu yerinden yönetim talebini Türkiye kendisi için bir tehdit olarak görmemeli. Tersine Kürtlerin tıpkı Türkmenler ve diğer tüm unsurlar gibi anayasal düzeyde kurucu bir unsur olarak kabul edilmesini sağlayan ve dahi kazanımlarını da kendi kazanımı olarak görüp destekleyen bir siyasayı esas almalı.

Eminim ki Türkmen kardeşlerimiz de bunu isterler.

Kurucu unsur olarak haklarının anayasal güvencelere bağlanmasını ve kendi bölgelerinde kendi kendilerini yönetmeyi onlar da isterler.

Yerinden yönetim talebi bölücülük değildir ve illa da etnik temelde olmak zorunda değildir.

Pekâlâ Valilerin halk tarafından seçilmesiyle veya güçlü yerel yönetim modelleriyle bu entegrasyon süreci başarıyla tamamlanabilir. Yerellerin silahlı gücü de merkezi ordunun bir parçası olarak konumlandırılabilir.

Yerelin iradesini ve yönetimini bu çerçevede tanıyan bir merkezi Suriye yönetimi hem toprak bütünlüğünü hem de siyasi birliğini tahkim eder.

Gördüğüm kadarıyla SDG buna hazır.

Entegrasyon konusunda bu temelde atılacak adımlarda Türkiye öncü ve arabulucu bir rol oynarsa hem bir bütün olarak Suriye Kürtlerini kendi gücüne dönüştürür hem de Suriye'nin toprak bütünlüğüyle beraber iç cephesini de tahkim ederek İsrail vb ülkelerin oyun planlarını boşa çıkartır.

Türkiye'nin süreç dolayısıyla ortaya çıkan yeni gelişmeler doğrultusunda Suriye ve SDG politikasını yeniden belirlemesi tarihi öneme sahiptir.

Bu fırsat, Türkiye Yüzyılı için bulunmaz tarihi bir fırsattır, biline!"(Kaynak)

 

Bu haber toplam 6637 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 05:06:16