Suriye Kürdün Kazanımına Kem Gözle Bakmanın Mantığı Yok?

''Ödenmiş bu kadar çok ağır bedellerin rahatlatıcı bir getirisi olmadan, olacak bir barışın adı sanı başka olur! Barışın tarafları dediğimiz her iki tarafı da rencide etmeyecek bir şekil almalı ki, olması gereken barışın adı sanı barışa yakışır olsun. ''

11 Ağustos 2025 - 09:18
11 Ağustos 2025 - 09:18
 0
Suriye Kürdün Kazanımına Kem Gözle Bakmanın Mantığı Yok?

Vatan Milet Sakarya’ya yol alan Mili mutabakat barış komisyonu, barış adı altında kimin milli değerlerine koşuyor? Pek tabidir ki, Türk Devletinin milli ve sair hassasiyetlerine odaklı bir barışa koşuyor. Peki Mili mutabakat komisyonun verimli yol alması için, barışa taraf her kesimin hassasiyeti dikkate alınması gerekmez mi? Barış olmalı denilen barıştan kimin ne anladığına bağlı çok ciddi bir sorundur barış dediğimiz? Örneğin dünyanın hiçbir evresinde, istisnalar dışında barışın eşit şekilde olduğu görülmemiş. İstense de istenmese de barış havzasına akan akıntı, savaşta güçlü çıkan tarafın havuzuna akar. …

Dolayısıyla yetmezlikleriyle zayıf düşmüş karşı tarafın ne gibi hassasiyeti varsa devre dışı kalmakla kalır! Aslına bakarsan devre dışı kalmakla da kalmıyor. Aynı zamanda karşı tarafa kan bağı ile bağlı ne varsa güçlü olan tarafın emrine amade olmayı şart koşuyor! Örneğin Türkiye’nin kendi özgünlüklerine özgü bir barış surecinin nihayetini? Karmaşık bir eklemle, olmazsa olmaz denilen Suriye Kürtlerin geleceğini kendi öngörüleriyle baypas edilmesini şart koştuğu gibi! Türkiye Milli mutabakat barış vizyonun amacı da zaten buna koşuyor gibi görünüyor! Bu nedenle bile olsa barışın muhtevası ve amacı teslim almak mı, yoksa asgari çıkarlarda buluşmak mı diye sormak gerekiyor!...

Olayın neresinden bakılırsa bakılsın, yüzde doksan şart şurt üstünlüğüyle devam eden bir barış karmaşanın deryasında yüzmeye devam edildiği görülür! Bu kadar olur olmazların iç içe girdiği bir ortamın ortasında, sağlıklı bir barışın gerçekleşmesi ne yazık ki zor gibi sırıtıyor. Algılarda sorunlar yaşandığı doğrudur. Zira aklı başında aklı olan hiç kimse, milli bir imtiyazla başlayan bu milli mutabakat komisyonun gelir giderine akıl fikir ermiyor! Ermiyor çünkü sayın Öcalan üzerinden aklı karıştıracak aktif ve seri bir üretim merkezi devreye girmiş bulunuyor…

Dolayısıyla kim ne diyorsa desin; ya da nerenin neresinden bakılırsa bakılsın toplumun sorgulama hafızasında insan aklının karmaşası devam ediyor. Çünkü var oluşun gerçeğini kabullenmek bağlamında, yol yordamına göre “yol alınması gerek” diyen bir aklın yol yordamına göre yol aldığı görülmüyor. Silaha ve Savaşa hayır ama ve lakin her iki tarafın hassasiyetine dokunacak bir barışa sonuna kadar evet diyen bir aklın varlığı acilen devreye girmesi gerekir. Gerekir çünkü dünle olan dünde kaldı diye bilinmesi için, her iki tarafın da bu barış süreciyle kazanılacak kazanımların şeffaf olması  gerektirir…

Ödenmiş bu kadar çok ağır bedellerin rahatlatıcı bir getirisi olmadan, olacak bir barışın adı sanı başka olur! Barışın tarafları dediğimiz her iki tarafı da rencide etmeyecek bir şekil almalı ki, olması gereken barışın adı sanı barışa yakışır olsun. Aksi takdirde olumsuz bir dokunuşla bir asır daha barış hevesinin arka bahçesinde pineklemeye devam eder durulur. Haydi diyelim ki, hepimizi başı boş bir gidişatla yoran şu lojili ezberlerden, ya da “et tırnak gibi içi boş kardeşiz” naralardan kurtulmak için. Yarınla özgürleşmeye duyulan özlem’min? Mili mutabakat komisyonuna havale edildi diyelim, peki Kürt halkının demokratik hakkaniyetine özgün realiteyi nasıl bir çerçeveye sokulacak önemi yok’mu?...

Meseleye yaklaşımın şeffaf bir şekilde ortaya konulması gerekmez mı? Ama ne yazık ki siyasetin sahasında Kürt halkının demokratik hakkaniyetinin baz alınması bir tarafa, uzayda bile yaşayan bir Kürdün kazanımına kem gözle bakan bir bakış var maalesef. Yani sözün kısası, yüz yıldır akarcasına akıp giden bir geleceğin hesabı kitabı iyi takip edilmediği görülüyor! Dolayısıyla gerek Kürt siyasetinden  kaynaklı olsun, gerekse Devletten kaynaklı olsun, kayıplara sebep olan her şeyin sorgulaması gerekir. Aksi takdirde, sorgu duyusu körleştirilmiş bir toplum olmaktan ötesi bir adım öne geçilmez! Geçilmez olduğu gibi, her iki taraf için elde edilmesi gereken kazanımlar bir yarım asır daha elden kayıp gitmeye devam edecek!...

Hüseyin Akıncı

 

Ev nûçe toplam 2843 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 12:20:13