Kadın özgürlüğünün, kadın direniş çizgisinin, kadın sisteminin geliştiği bir yüzyıldan geçiyoruz. Bu yüz yıla önderlik eden Kürt kadınıdır, Kürt kadının özgürlük mücadelesidir.
Bu anlamda özgür kadınla buluşmanın egemen erkekle hesaplaşmanın güçlü tutumu ile alanlara akacağız. Dünyada başka hiçbir şey yapamadıklarından ancak çocuk yapmayı becerebilen ,bunu da çok büyük marifetmiş gibi etrafa sıvıştıran kadın artık yok .
Kadın özgürlüğünün, kadın direniş çizgisinin, kadın sisteminin geliştiği bir yüzyıldan geçiyoruz. Bu yüz yıla önderlik eden Kürt kadınıdır, Kürt kadının özgürlük mücadelesidir.
Kadınlar özgürlük değerlerini bu günün özgürlük değerleri ile buluşturarak geleceğe daha kararlı, daha iddialı, Özgür bir dünya için, savaşmaya devam edecekler. Kuşkusuz kadınlar hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi, ormanda kaybolmuş küçük kız şaşkınlığı ile seke seke gezinmiyorlar. Gerektiğinde tek başlarına bile sonuna kadar direnen, direnişin hep en kararlı kesimini oluşturuyorlar.
Uzun yıllardır kesintisiz bir biçimde mücadele sürdüren Kürt kadınları, ideoloji ve felsefeleri ile yeni yaşam modeli oluşturarak, bütün dünya kadınlarına ilham kaynağı oldular.8 Mart direnen kadınlara kutlu olsun.
Mitolojide kadın:
Kadın, yüzyıllardan beri tartışmanın odağı olmuştur. Mitolojide kadın sonradan yaratılan ikinci sınıf varlık olarak görülür. Ancak bu mitoloji kendi içerisinde, kadının önemi konusunda çelişkiler barındırmaktadır. Bir taraftan kadın yaşam kaynağı olarak görülürken; diğer taraftan hırsın, kötülüğün kaynağı olarak görünmektedir
Kadın kendisi için verdiği mücadeleyi; mitolojik ve tarihsel bağlam içinde ele alarak İlk günden bu güne, var olan Kürt kadınının muhteşem direngenliği, muhteşem onuru ve muhteşem mücadelesi ilk Lilith efsanesiyle başlar. Lilith kendisini üstün gören ilk erkeğe \"De hadi git işine diyen\" ilk kadındır.
\" İlk insan Çiftin erkeği Adem, kadını ise Lilith\'tir. Bu ilk insan çift, cennet bahçesinde birlikte yaşamaya başlarlar. Ama bu mutlu bir beraberlik olmaz. Anlaşmazlık sebepleri ise çağımızın boşanma davalarında ileri sürülenlerden pek farklı da değildir: Adem, Lilith\'in olaylara neden kendisinden farklı yaklaştığını anlayamaz; onu kendisine hizmet etme, bahçeyi bakımlı ve düzenli tutma konusunda tembel ve isteksiz olmakla suçlar.
Kısacası anlaşmazlık sebebi Adem\'in sürekli olarak kadına üstünlük taslaması, ona hükmetmeye çalışmasıdır. Lilith ise ikisi de aynı topraktan yaratıldığına göre eşit olmaları gerektiğini savunur ve erkeğin kendisinden üstün olmak istemesine bir anlam veremez.
Sonuçta, birlikte yaşamalarının imkansız hale geldiğine karar verir ve Tanrı\'nın söylenmemesi gereken adını anarak (ki bu isim cennetten kovulmak için yeterlidir) çıkar gider ve yeryüzünde Kızıl Deniz yakınlarındaki bir mağaraya sığınır. Cennet kapısını çarparak terk ettiği için adı da, cennetten dışlanmış cadıdır.
Cennette yalnız kalan Adem ise Lilith\'i geri getirmesi için Tanrı\'ya yalvarır. Tanrı da Senoy, Sansenoy ve Semangelof isimli üç meleği elçi olarak gönderip \'evine dön\' çağrısı yaptırır Lilith\'e. O da kesinlikle dönmeyeceğini bildirir.
Tanrı, Lilith’in dönmesinden ümidi keser ve Adem uyurken bilinen kaburga kemiği yöntemiyle Havva\'yı yaratır. Bu yeni kadının, bir parçası olduğu erkeğe, artık karşı çıkamayacağını düşünmektedir. Havva, Lilith\'e o kadar benzemektedir ki, Adem uyanınca yanında bulduğu kadının başka biri olduğunu anlamaz. Onun kendisine Lilith gibi karşı çıkmayıp boyun eğmesini ise \'nihayet hidayete erip yola geldi\' diye yorumlar.
Hikayenin sonu ise, herkesin malumu…
Ayrıca; Sümer mitolojisinde iyi bir üne sahip olmayan kadınlar, Kadının konumuyla ilgili her şeyi yazıya dökmüşler...
Sümerlerde zengin koca avcıları yokmuş, ama pratik zekalı bakireler varmış. Evlenme çağına gelmiş ideal kocayı beklemekten usanmış genç kız, ince eleyip sık dokumaktan vazgeçmeye karar verip şöyle dermiş \"Oturaklı biri için mi, uçarı biri içinmi, kimin için saklamalıyım aşkımı\" Sümerli kocalar ise kendilerini çoğunlukla ihmal edilmiş hissediyorlarmış özdeyişleri \" zevk için evlenmek, yeniden düşününce boşanmak\"mış.
Huzursuz, hoşnutsuz, nesi olduğu tam olarak anlaşılmayan kadınlara ise, kadim devirlerde bile sığınakları hekimler olmuştur.
Sümer Bilimci Muazzez İlmiye Çığ\'ın anlatımıyla erkeğin kadın üzerin baskısı Sümerlerde yazının bulunmasıyla, o dönemin tapınak rahiplerinin erkekler çıkarına yasalar koymasıyla başladı.
Önceleri kadın, Tanrının özelliklerini taşıyan toprak gibi yaratıcı, koruyucu, kutsal görülürken, sonraları dinler aracılığı ile bu özellik erkeğe aktarılarak, kadın yalnızca erkeğin yaratıcı dölünü taşıyan bir araca dönüştürüldü (erkeği kaburga kemiğinden olan). Kutsal kitaplarda kadının erkeğe hizmet için yaratıldığı anlatılarak kadın tutsak edildi. Tarıma saban gibi toprak işleyen işgeçler girince, bunları kullanan erkek ürünü, toprak edinçini eline geçirdi.
Kadın beslenen konuma getirildi. Yasalar da erkekler öne çıkarıldı, yönetimde, seçme ile seçilmede kadın yok sayıldı. Kadın alış verişten uzak tutuldu, akça (para) erkek eline geçti, toprakta. Erkek bununla yetinmedi: işi sağlama bağlamak için, kutsal kitapların Tanrı\'ca indirildiği, bunun bir Tanrı buyruğu olduğunu söyleyerek kadının karşı durmasını engelledi. Örtünme, kadını \"ikincilliğini\" savunan tek Tanrılı beş büyük inançtaki tümü erkek olan \"Tanrı Elçilerince\" uygulamaya sokuldu. Bunlar; Yahudilik, Budizm, Konfüçyüsçülük, Hıristiyanlık ile Müslümanlıktı. Tümü de birbirini izler biçimde kadını erkeğin yardımcısı olarak göstermiş ve kadının mücadelesini bu günlere taşımıştır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.