Kolektif Hafızanın İzinde: Cizre, Barzani ve Kürtlerin Kurumsal Geleceği
''Modern devlet sınırlarının parçalamaya çalıştığı Kürt coğrafyası, kültürel hafızanın taşıyıcıları sayesinde varlığını sürdürdü. Melayê Cizîrî, Feqiyê Teyran, Ehmedê Xanî gibi isimlerin kurduğu zihniyet dünyası; Barzanilerin siyasal mücadelesiyle birleştiğinde, bu “sentetik sınırların” aşılabilirliği bir kez daha görünür hâle geliyor.''

Mesud Barzani’nin geçtiğimiz günlerde Cizre’ye yaptığı ziyaret, sadece güncel bir siyasi temas değil; Kürt kolektif hafızasının derinliklerinde yankı bulan tarihsel bir buluşmaydı. Ziyaretin taşıdığı anlam, mekânsal olduğu kadar kültürel, zihinsel ve tarihsel bir hafızaya işaret ediyor. Cizre’nin kadim hafızasında köklü bir yer tutan Melayê Cizîrî, Kürt zihniyet dünyasının en güçlü kurucu damarlarından biri olmayı sürdürüyor.
---
Cizre, Melayê Cizîrî ve Botan Mirliğinin Kültürel Sürekliliği
Cizre, Kürt toplumsal hafızasında yalnızca bir şehir değildir; modern sınırlarla bölünemeyen derin bir kültürel mirasın taşıyıcısıdır. Melayê Cizîrî’nin 16. ve 17. yüzyıllarda ortaya koyduğu tasavvufi miras ve estetik derinlik, Kürt düşüncesinin kurucu eksenlerinden biridir. Onun şiirlerinde somutlaşan ontolojik ve toplumsal perspektif, Kürt kimliğinin içsel sürekliliğini bugün hâlâ beslemektedir.
Bu entelektüel zemin, Botan Mirliği’nin siyasal ve toplumsal örgütlenme deneyimiyle birleştiğinde daha da güçlü bir tarihsel süreklilik ortaya çıkar. Botan beylerinin yüzyıllar boyunca sürdürdüğü siyasal organizasyon, kültürel üretim ve toplumsal yönetim geleneği, Cizre merkezli bu düşünsel damar ile iç içe geçmiştir. Cizîrî’nin şiirleri yalnızca bireysel bir tasavvuf derinliği değil; Botan’ın siyasal kültürünün, toplumsal hafızasının ve örgütlenme pratiğinin ruhunu da taşır.
Tam da bu nedenle Barzani’nin Cizre’ye adım atışı, yalnızca sembolik bir hareket değil; Melayê Cizîrî ve Botan Mirliği’nin temsil ettiği tarihsel hafızaya yeniden temas eden bir buluşmadır.
---
Kürdistan’ın modern dönemde maruz kaldığı sömürge statüsü, yalnızca siyasi hakları değil; kurumsallaşma, temsil ve kültürel sürekliliği hedef alan yapısal bir baskı biçimi oluşturdu. Bu koşullarda Barzani ailesinin yüz elli yılı aşan mücadelesi, Kürtlerin ulusal iradesinin en belirgin damarlarından biri hâline geldi.
Şeyh Abdüsselam Barzani’nin hukuki statü talebi, Mela Mustafa Barzani’nin ulusal direnişi ve 20. yüzyıl sonunda elde edilen federe statü, bugün Mesud Barzani’nin sürdürdüğü siyasal hattın tarihsel temelini oluşturuyor. Bu siyasal süreklilik, Cizîrî’nin temsil ettiği kültürel derinlikle birleştiğinde hem tarihsel hem düşünsel bir bütünlük kazanıyor.
---
Sivil Siyaset ve Kurumsallaşmanın Yeniden Keşfi
Kürt siyasetinin uzun yıllar boyunca askeri zorunluluklara sıkışması, sivil kurumsallaşmayı geciktirdi. Oysa bugün Kürtlerin geleceğini belirleyecek olan; kurumların gücü, sivil örgütlülüğün niteliği ve kültürel üretimin derinliğidir.
Bu nedenle yalnızca Güney Kürdistan’da değil;
Qamişlo’dan Mahabad’a, Dersim’den Serhat’a, Botan’dan Hakkâri’ye, Amed’den Kobanê’ye, İstanbul’dan Mersin’e ve Avrupa diasporasına kadar geniş bir coğrafyada düzenlenmesi gereken sempozyumlar, konferanslar, akademik forumlar ve kültürel festivaller kritik önemdedir.
Bu etkinlikler, Kürt toplumunun farklı hafıza damarlarını buluşturduğu gibi, kültürel sürekliliği yalnızca sözlü miras üzerinden değil; kurumsal, kamusal ve akademik mekanizmalar üzerinden güçlendirir.
Melayê Cizîrî’nin temsil ettiği entelektüel geleneğin günümüzde yeniden canlanması tam da bu ihtiyacı görünür kılar.
Bugün daha fazla ihtiyaç duyduğumuz şey, sözün silaha; düşüncenin zor’a; kurumun ise çatışmaya tercih edildiği bir siyasal zemindir.
---
Sınırların Ötesinde Bir Kültürel Süreklilik
Modern devlet sınırlarının parçalamaya çalıştığı Kürt coğrafyası, kültürel hafızanın taşıyıcıları sayesinde varlığını sürdürdü. Melayê Cizîrî, Feqiyê Teyran, Ehmedê Xanî gibi isimlerin kurduğu zihniyet dünyası; Barzanilerin siyasal mücadelesiyle birleştiğinde, bu “sentetik sınırların” aşılabilirliği bir kez daha görünür hâle geliyor.
Bu açıdan Barzani’nin Cizre ziyareti yalnızca bölgesel bir temas değil; Qamişlo’nun modern direniş hafızasıyla, Mahabad’ın 1946’daki kısa ömürlü ama tarihsel Kürt Cumhuriyeti deneyimiyle ve tüm Kürdistan şehirlerinin siyasal mirasıyla buluşan daha geniş bir kültürel sürekliliğin parçasıdır.
Ziyaret, sınırların ötesine taşan ortak bir Kürt hafızasının bugüne yeniden entegre edilmesi anlamına geliyor.
---
Gelecek: Kurumsal İnşa ve Hafızanın Taşıyıcıları
Bugün Kürtler açısından temel soru şudur:
Ulusal vizyon hangi kurumsal formlarla taşınacaktır?
Cizre’nin Melayê Cizîrî ile kurduğu tarihsel bağ, Barzani ailesinin yüz yıllık mücadelesi ve Kürt toplumunun giderek güçlenen sivil siyaset talebi bugün aynı çizgide buluşuyor.
Geleceği belirleyecek olan, hafızayı kurumsallaştırma kapasitesi ve sivil örgütlenmenin niteliğidir.
Bu doğrultuda Dersim’den Botan’a, Serhat’tan Hakkâri’ye, Qamişlo’dan Mahabad’a, İstanbul’dan Avrupa diasporasına uzanan kültürel ve siyasal organizasyonların artması büyük önem taşıyor. Her sempozyum, her festival, her araştırma ve her forum; kolektif hafızayı yalnızca korumakla kalmıyor, onun kurumsal bir çerçevede yeniden inşa edilmesi için gerekli toplumsal enerjiyi de büyütüyor.
Barzani’nin Cizre ziyareti bu yüzden yalnızca politik bir temas değildir. Aynı zamanda Kürt hafızasının yeniden mekânsallaştığı, ulusal geleceğin kurumsal çerçevesine dair güçlü bir işaret taşıyan tarihsel bir andır.
Çemo Varto
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Son güncellenme: 12:07:55





































































































































































































