-Kürde mezar yeride yoktur
Dersim’de sanırım on gerilla TC ordusu tarafından şehit edildi.
Bunların içinde Kod adı: Roj Gabar’da vardı.
Roj Gabar Kürdistan için mücadele ediyordu.
Asıl adı: Recep Karakaş, Erzurumludur.
Ailesi Buca Kaynaklar- İzmir’e göç etmiş, orada yaşıyordu.
Ailesi oğullarının cenazesini Erzurum a değil, İzmir’e yakınlarında bir yere defnetmeyi tercih etmişti. Daha doğrusu kaldıkları yerin mezarlığına defnetmek istiyordu.
İşte olayın kendisi buradan başlıyor.
Acılı yanlarımızdan biri...
Buca’da aileye “burada boş mezar yeri yoktur” denilerek Torbalıya gönderiliyor.
Peki, İzmirli Türkler için veya Buca da yaşayanların mezar yerleri yok mudur?
Anlıyorsun ki, bu işin hikâyesidir.
Buca topraklarına gerillanın cenazesini kabul etmek istemiyorlar.
İşte bütün mesele bu!
*Oradan Torbalıya
Cenazesini Torbalıya defnediyorlar.
Torbalı Aylarcaya gömüyorlar. Bu durumu hemen orada yaşayanlar öğreniyor.
200 ve adına genç denilen ırkçı hemen devreye giriyor veya devreye koyuyorlar.
Bir pankart açarak harekete geçiyorlar:
“Ölünüzü Dirinizi istemiyoruz-Aylarca” pankartına ve yürüyüşe devletin yaklaşımı gayet normaldir.
Gerilla ve Kürt ise her şey yapılabilir. Cenazeye saygısızlık yapmak ta suç değildir. Türk ırkçılığı ve Türk İslam’ına göre de normal sayarlar. “İzmir Belediyesi gönderdi” diye geçiştirmeye çalışıyorlar.
Aradan kısa bir süre geçmeden gerilla Recep Karakaş’ın cenazesi Torbalı*Aylarca dan çıkarılır ve bilinmeyen bir yere götürülür.
Anlaşılıyor ki, eğer toprağına ve egemenlik haklarına sahip değilsen cenazene de yer yoktur.
*Seyit Rıza ve arkadaşları Elazığ Buğday meydanında idam edildikten sonra cenazeleri ortadan kaldırılıyor. Kimileri yakıldığını ve yok edildiğini söylüyor. Niye cenazelerini ortadan kaldırıyorlar?
Seyit Rıza ve arkadaşlarını Dersim’e gömemezlerdi. Gömseydiler buralar “kutsal” yer olurdu. Hatırlanır ve ziyaret edilirdi.
Ayrıca daha yakın süreçte panzer arkasına bağlanıp sürüklenen Kürdün fotosu hatıralardadır. Aynı süreçte vurulan kadın gerilla ve genç kızlarımızın fotolarını kirli savaşçılar tarafından medyaya servis ediliyordu.
Vurulan gerillanın vücudu hep darbedilir, askerler tarafından üzerinde oynanırdı.
Yine Ege tarafında evi ateşe verilerek yakılan bir Kürdün hikayesi anlatıldı.
Bu güne kadar Türkiye’de Kürtlere linç olayları yaşatıldı, linç edilenler oldu.
Bu bir devlet kültürüdür. Devlet tarafından pompalanmaktadır.
Ermenilerin mezarlarına karşıda hep saygısız yaklaştılar.
Cenazeye ve ölüye saygısı olmayanlar normal bir toplum olmaktan çıkmışlardır.
*Rumlar nasıl denize döküldü?
İşte bu İzmir’de oldu. Denize dökülen Yunan ordusu değil, İzmir de yaşayan Rumlardır.
Hep İzmirliler ve hem de genelde Türklerin büyük çoğunluğu, yapılan Rum soykırımını gizlemek için bu hikâyeye inanırlar.
Rumlar denize dökülüp ve zorla oradan gemilerle göç ettirildikten sonra İzmir’e yerleşenler ebetteki bu durumun farkındadırlar. Bundan dolayı ırkçı hikâyeler işlerine gelmektedir.
Çiğdem Akın Diyarbakır’dan İzmir’e göç ettirilen bir Kürttür.
Kendisi ilk İzmir’e gidişini şöyle anlatıyor: “Benimkisi tipik bir sürgündeki Kürtlerin metropol hikayesi ve aşağılanmışlık manzaraları. Biz İzmir’e ilk gittiğimizde komşular Diyarbakır’dan gelişimizi duyunca hayalet görmüş gibi oldukları için kısa zamanda orda ki Türkler hepsi bizi duydu. İlk etapta bir çekinme ve temkinli oluyorlardı. Bu komşularımız sonra bize yemek yemeye gelmeye başladılar. Evimizdeki sohbetlerde: \"Aa ne kadar ilginç şimdi size bakıyorum çok normal geliyorsunuz”, bana hâlbuki “bizde Kürtler ile sofraya oturmayı bırak avludan bile içeri alınmaz.” Bizde hayretler icinde tabi şaşırmıştık.
Tabi dedi bizde çok bilinen iki söz vardır \"Yakana Bit evine Kürt düşmesin\"
Ve Ayrıca babaannem hep derdi diye \" Kürtten olsa evliya sakın alma avluya\" Deyip kadın yemeğine devam etti ve bitirip gitti. Çok garip korkunç Kürt düşmanı bunlar sokakta her yerde yaygın. Öyle ki biz İzmir’e ilk gittiğimizde kendimizi en rahat hissettiğimiz yer Pazar’dı zira bütün Pazarcılar Kürt idi.”
*Türkiye’de ırkçılık ve düşmanlaştırmaya tepki koyan pek fazla yok..
Türk egemenleri ülkemizi ve topraklarımızı işgal ettirmiştir. Sürgünler ve vahşet, barbarca işler i diz boyu. Anlat ve anlat bitmez...
Türkiye, toplumsal bir ırkçılık yaygındır. Buna açık ve gerçekten karşı çıkan Türkler azdır ve hem de oldukça azdır. Bundan dolayı sadece sömürgeci egemenler değil, kendi toplumlarının ezici çoğunluğunu kendi ırkçılıklarına ortak etmişlerdir.
Kürtleri linç etme olayları hep kapatılıyor, görmemezlikten geliniyor.
Ortam gerilince kendi örgütledikleri, sözde sivil kesimlerini harekete geçiyorlar.
Mesaj şu: “Bırakınız Kürdistan’ı istemeyi Türk metropolllerinde size yer vermeyiz”
Sanki kendi isteğimizle gittik. Bizi oralara sürgün eden ve dağıtan ve gitmeye mecbur bıraktıran Türk sömürgeciliğidir.
Sonra dönüp bunları Kürde karşı kullanıyorlar.
Çünkü Türkiye büyük ölçüde cumhuriyet kurulmadan önce başkalarının toprağıydı. Soykırımdan geçirdiğini geçirdiler, kalanı asimile ediyorlar, başkaldırana her tür vahşeti uyguluyorlar.
Bir gerilla cenazesine tahammül göstermeyen toplumlar –kimileri derki bir grup yapmıştır, öyle saysanız bile bunların borazanı ötüyor- birlikte yaşamayı bilmezler.
Türk toplumunu ve Türkleri tanıyınız. İlerde ne kadar değişirler bilemem. Ama şimdiki manzara Kürtlere karşı yönlendirilirlerse her şeyi yapabilecek durumdadırlar. Toplumun büyük kesimi ırkçı ve şoven milliyetçiliği benimsiyor ve onlara oy veriyor.
Bir Kürt şehrinde bir Türkün linç edildiğini duyamazsınız. Kürtlerin içinden cenazeye saygısızlık yapanlarda yoktur. Kürtler Türkleri topluluk vb olarak aşağılamıyor. Ama türk halkı içinde aşağılama ve dıştalama yani mahalle baskısı gelişmiştir.
Devlet bir yandan hizaya çekmek isterken birde metropollerde Türklerin mahalle baskısıyla karşılaşıyorlar.
Cenazeye saygısızlığı ve hakareti onaylayan bir devlet bitmiştir. Kendisi de baskı uygulayan “sivil” Türkler gibi düşünüyor ve yapıyor.
Bu haliylen Türklerin neyi ile birlikte yaşayacağız?
Mevcut durumla nikah kılmak akılsızlık işidir.
“En iyi Kürt ölü Kürttür”
Ha şimdi görüyoruz ki ölülerimize saygıları yoktur.
Mezarı belli olmayan gerilla ve Kürtler vardır. Eski soykırımlarda kimin nerede öldürüldüğü bile net değildir. Topluca toplayıp insanlarımızı kurşuna dizdiler.
Evlerde toplayıp ateşe verdiler.
Milyonlarca Kürdün ahı birikmiştir.
Elbette ki bu ahlarınız yerde kalamaz.
Sevgili gerilla kardeşim Recep Karakaş...
Kürdistan kurtuluş ve özgürlük, bağımsızlık mücadelesi her parçada yaygınca vardır.
Onlar “ölü Kürdü” bir daha göremeyecekler.
Göremeyecekleri için “ölü Kürtlere” yer vermiyorlar.
Dirisi ve ölüsüyle Kürtler bu gün canlıdır.
Ülkemizi bağımsızlaştırıp ve özgürleştireceğimiz zaman rahat uyuyacaksınız.
Doğduğunuz büyüdüğünüz topraklar o zaman sizleri bağrına basar.
Bu devleti kınamıyorum. Kınamakta nedir?
Ülkemizden def olana kadar bu sorun kapanmayacaktır.
Yıkılması en inanılmaz görünen diktatörler ve devletler yıkılıp gittiler.
Bunlar mı kalacak?
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.