Lozan Konferansı, Kürdler ve Kürdistan

Kürdler için devletleşme söz konusu olduğunda, bazı Kürdler arasında, ‘Devlet kötüdür. Kürdlere devlet gerekmez’ görüşü ileri sürülür. Bu görüş, Kürdlerin değil, Türkiye Devleti, Irak Devleti, İran Devleti, Suriye Devleti veya genel olarak, Kürdleri sömürge statüsünde tutmak isteyenlerin görüşüdür. Bu devletlerin, kendi görüşlerini Kürdlere söyletmesi, Kürdler için değil, budevletler için başarı ve kazançtır. Eğer devletiniz yoksa hiçbir şeyin, hiçbir siyasi iradenin, hiçbir kurumun sahibi olamazsınız. Müze bile kuramazsınız, mezarlıklarınızı bile koruyamazsınız. Kürdistan’ın güneyinde, Kürdlerin bu kurumlara, bu niteliklere, ancak, Kürdistan Bölgesel Yönetimi döneminde yani özerk yönetim döneminde sahip olabildikleri bilinmektedir.

İsmail Beşikci

29.05.2023, Pts | 06:48

Lozan Konferansı, Kürdler ve Kürdistan
Makaleyi Paylaş

Lozan Konferansı, Türkler ve Kürdler için aynı değeri ifade etmemektedir. Türkler, Lozan Konferansı’nı, Türkiye’nin tapusu olarak değerlendirmektedirler. Lozan Konferansı Kürdler için ise kölelik getirmiştir. Asuri/Süryani gibi halklar için de durum aynıdır. Bu ilişkileri şu şekilde değerlendirebiliriz:

1922 yılı ortalarından itibaren, başta Büyük Britanya olmak üzere Birinci Dünya Savaşı galibi Batılı Devletler, artık tamamıyla Osmanlı Hükümeti’nden vazgeçerek; Erzurum ve Sivas kongrelerinden sonra, bir oldu-bitiyle Ankara’da yönetimi ele geçiren BMM (Büyük Millet Meclisi) Hükümeti’ni Lozan Konferansı’na çağırdı. Daha iki yıl önce, 1920’de, Sevr’de temsil edilen Kürdler ise Lozan’a çağırılmadı. 1920 Nisan ayında, Ankara’da bu meclisin kurulmasının en büyük nedenlerinden biri, İngilizlerin, bir ay önce son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nı dağıtmasıdır. Oradan ayrılan mebuslar BMM’ye katıldılar. O sırada, Kürdlerin çoğunluk hâlinde yaşadığı Osmanlı İmparatorluğu egemenliğindeki Kürd coğrafyası, Güney’de Süleymaniye, Kuzey’de Kafkaslara, Batı’da Fırat nehrinin batısına, Doğu’da Van Gölü’nün doğusuna kadar uzanıyordu. Bu coğrafya, Türklerin çoğunluk hâlinde yaşadığı coğrafyadan daha az değildi ve nüfusu da en az Türk nüfus kadardı. Bu sırada, BMM adına, “Türkiye” eklenerek Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) adını aldı. Lozan’a kadar, TBMM Hükümeti dışında ortada bir devlet yoktu, sadece bir meclis hükümeti vardı. Lozan’da, Anadolu’nun tamamı, Ermenistan ve Kürdistan’ın büyük bölümü, bu meclis hükümeti üzerine tapulanınca, üç ay sonra (Ekim 1923) Türkiye Devleti kuruldu. Adına cumhuriyet eklense de hiçbir demokratik yanı olmayan bu devlet kurulup tanınırken Kürdler için hiçbir statü belirlenmedi. Bunun sebebini metni ileriki bölümlerinde iki ana maddede açıklayacağız.

Temel Sorun Nedir?

Kürd/Kürdistan konusunda temel sorun, Kürdlerin, Kürdistan’ın, bölünmesi, parçalanması, paylaşılmasıdır. Bu, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Ortadoğu’da, Kuzey Mezopotamya’da oluşturulmuş en önemli süreçtir. Her parçada, Kürdlere, Kürdistan’a karşı, Kürdleri ve Kürdistan’ı, yeryüzünden, dillerden ve tarihlerden silme politikası uygulanmıştır. Örneğin bu, Türkiye’de, kararlı, istikrarlı bir şekilde yürütülen bir politikadır. Bu uygulamalar, zaman zaman azalsa da örneğin tek parti döneminde tavizsiz sürdürülmüştür. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Araplar da bölünmüştür ama, Araplar ayrı ayrı devletler oluşturarak bölünmüşlerdir. Bugün, Basra Körfezi’nden Fas’a kadar, Filistinli Araplar da dahil, 22 Arap devleti vardır. Bu yönden Kürdlerin ve Arapların bölünmesinin, parçalanmasının amacı ve içeriği farklıdır.

Sykes-Picot Antlaşması

Nisan 1916 da dönemin emperyal güçleri Büyük Britanya ve Fransa arasında, gizli Sykes- Picot antlaşması yapılmıştır. Bu gizli antlaşmaya daha sonra Çarlık Rusyası da katılmıştır. Bu gizli antlaşma, 1917’de, Ekim Devrimi’nde Troçky tarafından deşifre edilmiştir. Daha sonra, Bolşevikler bu gizli antlaşmadan çekilmişlerdir. Buna rağmen İngiltere ve Fransa, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, bu gizli antlaşmayı yaşama geçirmeye gayret etmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğunun Kuzey Mezopotamya’daki ve Ortadoğu’daki toprakları (yani Kürdistan toprakları), Büyük Britanya ve Fransa arasında paylaşılmıştır. Büyük Britanya’ya bağlı olarak Irak, Ürdün, Filistin manda yönetimleri kurulmuştur. Fransa’ya bağlı olarak Suriye, Lübnan manda yönetimleri kurulmuştur. Manda’yı sömürge olarak anlamak, değerlendirmek mümkündür.

Buradaki önemli soru kanımca şu olmalıdır: Neden Kürdistan kurulmamıştır? Kaldı ki, o dönemde, Kürdistan’ın güneyinde Şeyh Mahmud Berzenci, İngilizlere şöyle diyordu: ‘Ben Kürdistan kralıyım. Beni Kürdistan Kralı olarak tanıyın.’ Emperyal güçler ise değil bağımsız bir Kürdistan, sömürge Kürdistan bile tasarlamadılar. Kürdler, Kürdistan, emperyal güçler, Büyük Britanya ve Fransa ve Ortadoğu’nun iki köklü devletinin, Türk, Arap ve Fars yönetimlerinin işbirliği ve güç birliğiyle bölündü, parçalandı, paylaşıldı. Bu süreçte elbette, Kürdlerin zaaflarını, hatalarını da dikkatlerden uzak tutmamak gerekir.

Bölünme, parçalanma, paylaşılma konusunda şu ilişkileri de değerlendirmek gerekir. Sykes-Picot Antlaşması’nın uygulanması konusunda Büyük Britanya ve Fransa arasında birçok görüşme yapılmıştır. İlk görüşmelerde, Behdinan- Barzan bölgesinin, Suriye ile birlikte Fransa’ya, Süleymaniye-Kerkük bölgesinin ise Büyük Britanya’ya verilmesi söz konusuydu. Bu bölünmenin, parçalanmanın, paylaşılmanın nasıl bir seyir izlediğini daha iyi göstermektedir. Önce Başur, Bakur, Rojhilat, Rojava şeklinde bölünme olmuş, daha sonra Başur’un kendi içinde de bir bölünmesini, paylaşılmasını gerçekleştirmeye gayret edilmiştir. Ama yukarıda da belirtildiği gibi, bu görüşmeler sonunda, Başur’un tamamı Büyük Britanya’nın denetimine verilmiştir.

***

Kürdlerle ve Kürdistan’la ilgili bu süreç, düşünsel planda ve fiili olarak, Ulusların Kendi Geleceklerini Belirleme ilkesinin savunulduğu, yaşama geçmesi için çaba harcandığı bir dönemde gerçekleşmiştir. Sovyetler Birliği’nde, Lenin, Stalin, Trocky’nin, ABD’de Başkan Wilsoon’un, Ulusların Kendi Geleceklerini Belirleme ilkesini yoğun bir şekilde savundukları bilinmektedir. Ama bu dönemde Sovyetler Birliği hiçbir zaman Kürdlerin yanında yer almamıştır. Her zaman Kürdleri, Kürdistan’ı bölenlerin, parçalayanların, paylaşanların politikalarına destek vermiştir. Bu, Ulusların Kendi Geleceklerini Belirleme Temel İlkesi’nin, ta o zamanlarda sakatlandığı anlamına gelmektedir.

Kürd/Kürdistan sorununu temelinde bu süreç vardır. Bu süreç Lozan Antlaşması’yla, uluslararası bir antlaşmanın garantisi altına alınmıştır. Bu anti-Kürd süreç Milletler Cemiyeti döneminde gerçekleştirilmiştir. Milletler Cemiyeti’nin en büyük haksızlığı Kürdlere/Kürdistan’a yaptığı söylenebilir. Bundan sonra, Kürdistan’ın Başur, Bakur, Rojhilat, Rojava, alanlarında yer yer ayaklanmalar gerçekleşmiştir. Bunların hepsi bölge devletlerinin kendi aralarında yaptıkları işbirliği ve güç birliğiyle, emperyal güçlerin Kürdlere karşı, sözü edilen bölge devletlerine yaptıkları, askeri, siyasi, ekonomik yardımlarla bastırılmıştır. Milletler Cemiyeti, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, uluslararası barışı kurmak ve güçlendirmek için kurulmuştu. Milletler Cemiyeti bunu başaramadı, İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmasını engel olamadı. Ama, uluslararası barışı kurma çabaları, İkinci Dünya Savaşı süresince de devam etti. Bu çabalar sonrasında, 1945’de Birleşmiş Milletler Cemiyeti kuruldu. Birleşmiş Milletler’in kurulması sonrasında dünyanın siyasal çehresinde çok büyük değişiklikler oldu. Fakat, Kürdlerin, Kürdistan’ın durumunda hiçbir değişiklik olmadı. Kürdlerin, Kürdistan’ın, bölünmüş, parçalanmış, paylaşılmış hali aynen devam etti.

Kürdlere statü verilmemesini, aşağıdaki iki ana maddedeki ilişkilerle değerlendirebiliriz:

1-) TBMM’nin Türklerin ve Kürdlerin Meclisi Olduğu Yanılgısı Herkes, Lozan’da temsil edilen TBMM Hükümeti’nin Türklerin ve Kürdlerin ortak meclisi olduğu yanılgısına kapılmıştır. Bu yanılgıya aşağıdaki gelişmeler sebep olmuştur.

a-) TBMM Hükümeti adına konferansa katılan baş delege İsmet İnönü, Kürd kökenli olsa da Kürdlükle bir ilgisi yoktur. Yine danışman olarak gönderilen Diyarbekir Mebusu Zülfü Tigrel, önce İttihatçıların, sonra Kemalistlerin has adamı, işbirlikçisidir. Zaten konferansta, konuşma sırası ona geldiğinde, hastayım diye otelden çıkmamış, konuşma hakkını İsmet İnönü’ye devretmiştir.

b-) Konferansa, Kürdistan’dan gönderilen, “Türklerle beraberiz.” Şeklindeki telgrafların çoğu, bölgedeki valiler tarafından organize edilerek gönderilmiştir. Zaten, o sırada (1922 sonu), Kürdleri temsil edecek hiçbir Kürd örgütü, hatta yayını yoktu. İki-üç yıl önce kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti gibi Kürd örgütleri ve Jîn dergisi gibi Kürd yayınları, İngilizlerin İstanbul’da olduğu bir sırada, yasaklanmış, kapatılmıştı.

c-) TBMM’nin Kürdlerin ve Türklerin ortak meclisi olduğuna dair yanılgıya, meclisteki birkaç Kürd mebus katılsa da Kürd aydınlarının büyük kısmı, özellikle kapatılmış bulunan Kürdistan Teali Cemiyeti mensupları, bunun aldatmaca olduğunu biliyorlardı. Ancak seslerini duyuracak imkanları yoktu. Zaten çoğu o sıralarda can güvenliği nedeniyle başka yerlere gitmeye başlamış, kaçmak zorunda kalmışlardı

d) Bu gelişmelerin en büyük nedenlerinden biri de 1878-1923 yılları arasındaki 45 yıllık süreçte Batılıların Ermeni meselesindeki yanlış tutumlarıydı. Sevr-Lozan arasındaki süreçte, Akdeniz’den Karadeniz’e, tüm Kuzey Kürdistanı (Vilâyat-ı Sitte) da kapsayan Büyük Ermenistan Projesi gündemdeydi. Vilayat-ı Sitte (altı vilayet) olarak adlandırılan, Erzurum, Sivas, Mamuret’ül Aziz (Harput), Diyarbekir, Bitlis, Van vilayetlerini kapsıyordu. Etrafta, “Kürdistan Ermenistan olacak” propagandasını güçlendirecek çok şey oluyordu. Bu durumda, Müslüman Kürdlerin, Hıristiyan Ermenileri değil Müslüman Türklerle hareket etmesi kaçınılmaz bir sonuçtu.

2-) İngilizlerle Kemalistlerin İkili Görüşmeleri

Başlangıçta konferansın, büyük oranda Büyük Britanya (İngiltere) baş delegesi Curzon ve TBMM Hükümeti baş delegesi İsmet İnönü arasında geçtiği anlaşılıyor. Kürdlerin durumu doğrudan gündeme gelmese de “Musul” ve “Azınlıklar” maddelerinde, Kürdlerin durumu da tartışılmıştır ama Türk tarafının “Türkler, Kürdler beraberdir, birdir.” propagandasına kanılmıştır. İsmet İnönü, Lozan’da, her zaman Türklerin Kürdlerle birliğinden söz etmiştir. Lord Curzon’un, Kürdlerle ilgili ifadeleri karşısında hep böyle konuşmuştur. Fakat, İki yıl bile geçmeden, 1925’de Şeyh Said direnişi döneminde, Türkiye’de yaşayan herkesin Türk olduğunu, sadece Türklerin etnik haklar isteyebileceğini söyleyecektir. Bilindiği gibi, 11 Kasım 1922’de başlayan konferans 4 Şubat 1923’e kesintiye uğradı, Türk Heyeti Ankara’ya döndü. Hemen ardından 17 Şubat 1923’te İzmir İktisat Kongresi toplandı, kapitalizm tercih edildi, yabancı sermayeye imtiyazlar tanındı. 1 Nisan 1923 tarihinde, görece olarak daha demokratik olan 1. Meclis dağıtıldı ve Lozan’a onay verecek, 2. Meclis seçmelerine başlandı. 23 Nisan 1923 tarihinde tekrar toplanan konferans, üç ay sonra, 24 Temmuz 1923 tarihinde anlaşmayla sona erdi. Antlaşmayı, Mustafa Kemal tarafından atanan 2. Meclis mebusları onayladı.

Bu son üç ayda (23 Nisan 1923-24 Temmuz 1923) yapılan görüşmeler hakkında kamuoyuna çok az bilgi yansımıştır. Arada (4 Şubat 1923-23 Nisan 1923) yapılan İngiliz-Türk ikili görüşmeleri hakkında ise hiç bilgimiz yok. Asıl sorun da bu. Düne kadar anlaşamayan, hasım olan İngilizler ve Türkler, şiddetle tartışan Curzon ve İnönü, nasıl anlaştılar? Bu antlaşmanın içinde en başta Kürdlerin durumu, Musul konusu (sonraya bırakılmasına karşın), petrol konusu olduğu açıktır. Şartların Uygun olduğu bu süreçte, neden Kürdistan kurulmamış, neden Sevr’de Kürdlere tanınan statü de Lozan’da ortadan kaldırılmıştır? Bu konuda şöyle söylenebilir: O dönem, Irak üç vilayetten oluşuyordu. Musul, Bağdat, Basra. Musul, bugünkü Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Hewler, Süleymaniye, Duhok ve Kerkük de dahil olmak üzere, Şengal’den Xanekin’e kadar Kürdistan’dan koparılmış alanları kapsıyordu. Büyük Britanya, Musul’u, yeni kurmayı tasarladığı Irak’a bağlamak istiyordu. Çünkü 1908’de Kerkük’te petrol bulunmuştu ve petrol İngiliz sanayisi için çok önemli bir ham maddeydi. Mustafa Kemal ise, ‘Atalarımız 400 yıl buraları yönettiler, buralar, bizimdir, Türkiye’nindir’ diyerek, Büyük Britanya’nın bu tasarımına şiddetle karşı çıkıyordu. Bu konuda İngilizlerle Mustafa Kemal arasında siyasal, diplomatik bir

çelişki vardı. 1923 sonlarına doğru bu diplomatik ve siyasal çelişkinin çözüme kavuştuğu anlaşılmaktadır. Mustafa Kemal, Büyük Britanya’ya şunu söylemiş olabilir: ‘Biz Musul’da çekileceğiz. Ama siz de Kürdlerden gelen bağımsızlık ve özerklik taleplerine kat’i surette yol vermeyin’.

Şurası önemlidir: Büyük Britanya, örneğin Bostwana’dan Gana’ya kadar, Hindistan’dan, Kenya’ya kadar bütün sömürgelerini özerk yönetimler kurarak yönetmiştir. İngiliz sömürge yönetimi, bu bakımdan Fransız sömürge yönetiminden farklıdır. İngiltere’nin özerk yönetim kurmadığı tek alan Kürdistan’dır. Bu da kanımca, Mustafa Kemal’in isteklerine karşılık gelmektedir.

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi

2003’de ABD Irak’a silahlı müdahalede bulundu. Bu müdahale sonrasında Irak’ta 2005’de yeni bir anayasa yapıldı. 2005 tarihli Irak Anayasası’na göre Kürdistan Bölgesel Yönetimi kuruldu. Kürdistan Bölgesel Yönetimi elbette bir statüdür. Ama bu statü, Kürdlerin, Birleşmiş Milletler, İslam Konferansı gibi uluslararası örgütlerde temsili için yeterli olmamaktadır. Bu tür kurumlarda ancak devletlerin temsil edildiği yakından bilinmektedir. O bakımdan, bu yapının devletleşmesi gerekmektedir. Devletleşme için tüm şartlar da uygundur. Referandumla, halktan yüzde 90’nın üzerinde onay alınmıştır.

***

Kürdler için devletleşme söz konusu olduğunda, bazı Kürdler arasında, ‘Devlet kötüdür. Kürdlere devlet gerekmez’ görüşü ileri sürülür. Bu görüş, Kürdlerin değil, Türkiye Devleti, Irak Devleti, İran Devleti, Suriye Devleti veya genel olarak, Kürdleri sömürge statüsünde tutmak isteyenlerin görüşüdür. Bu devletlerin, kendi görüşlerini Kürdlere söyletmesi, Kürdler için değil, budevletler için başarı ve kazançtır. Eğer devletiniz yoksa hiçbir şeyin, hiçbir siyasi iradenin, hiçbir kurumun sahibi olamazsınız. Müze bile kuramazsınız, mezarlıklarınızı bile koruyamazsınız. Kürdistan’ın güneyinde, Kürdlerin bu kurumlara, bu niteliklere, ancak, Kürdistan Bölgesel Yönetimi döneminde yani özerk yönetim döneminde sahip olabildikleri bilinmektedir.

Sonuç ve İstem

Yüz yıl önce, 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşmasıyla Kürdler tarihi bir haksızlığa uğramış ve dünyanın devletsiz en büyük halklarından biri durumuna düşürülmüş, Kürdistan parçalara bölünerek devletlerararası bir sömürge hâline getirilmiştir. Bunun telafisi mümkün olmamakla birlikte, günümüzde, uluslararası toplum, Birleşmiş Milletler Cemiyeti, Kürdler için bir şeyler yapmak zorundadır. Türkiye’nin egemenliğindeki Kuzey Kürdistan (Bakur), İran’ın egemenliğindeki Doğu Kürdistan (Rojhilat), Suriye’nin egemenliğindeki Güney-Batı Kürdistan (Rojava) ve Azerbaycan-Ermenistan egemenliğindeki Kafkas Kürdistanı’nda, Kürd halkı hiçbir ulusal hakka sahip değildir.

Bilindiği gibi, hâlen Irak devleti egemenliğindeki Güney Kürdistan (Başur), federatif bir yapıya sahiptir. Acil olarak Güney’deki bu federal yapının devletleşmesi, Güney-Batı’daki yapının özerkleşmesi gerekir. Suriye’nin egemenliğinde ve bir kısmı Türkiye’nin işgalindeki Güney-Batı Kürdistan’da verilen mücadele bir belirsizlik içindedir. İran egemenliğindeki Doğu Kürdistan’da, Kürd halkı İslami bir rejimin baskısı altındadır, her gün Kürd gençleri idam edilmektedir. Kürdlerin büyük çoğunluğunun yaşadığı Kuzey Kürdistan’da ise Kürdler acil olarak ulusal-demokratik haklarına kavuşma mücadelesi vermektedirler. Takdir edersiniz ki, Kürdlerin bu durumda olmasında, o dönemdeki uluslararası toplumun (Milletler Cemiyeti) ve Lozan’da yapılan antlaşmanın büyük etkisi olmuştur. Kürdler, beş parçada verdikleri mücadelede, bu dönemin uluslararası toplumunu yanlarında görmek istemektedirler. Bu, uluslararası toplum için, dünya için Kürdlere ödenmesi gereken bir borçtur…

(*) Bu bildirinin hazırlanmasında, araştırmacı-yazar Celal Temel ile görüşmelerimizin önemli

etkisi olmuştur. Celal Temel Hoca’ya teşekkürler.

(**) İsviçre’nin Lozan kentinde, 27-28 Mayıs 2023 tarihlerinde, Kurdistani Diaspora Confereration

Center of Switzerland tarafından düzenlenen Lozan Andlaşması’nın Yüzüncü Yılı Konferansı’na sunulan bildiri

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

12678 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:12:37:22

İsmail Beşikci

Yazarın Önceki Yazıları

Son Gelişmeler Üzerine Türkiye’de Üniversite İbrahim Kaypakkaya Anması Değinmeler 3 Kürdistan'a Sor Malazgirt ve Kürtler Kurdiana Düğümü Kemalizm ve Kürd Ulusal Sorunu IV Köklere Yolculuk Toprak Temelli Milliyetçilik Kürdlerin Geleceği Konusunda Birkaç Söz Antik Kürdistan Din Ve Bilim Karakoçan (Dep) ve Yayladere (Holhol) İle İlgili İki Kitap Uludere (x) Newroz 2024 Akre Üç Kitap Hazro Beyleri Simurglar Mehmet Bayrak’ın Kürt Kimliği Mücadelesi Şeyh Said Direnişi İle İlgili İki Kitap Diyarbakır Kitap Fuarı 2023 Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi Ehmedê Xanî’nin Hatırası Üzerine Abdurrahman Önen-Erdnîgarîya Kurdistanê Kürtler ve Güller Cilt 3 ‘49’lar’, ‘55’ler’, ‘23’ler’ … 'Yaşamın Kıyısında' Behdinan, Barzan, Milli Lider Suyu Arayan Halklar Aşiretten Ulusallığa Doğru Kürtler(II) Suyu Arayan Halklar Aşiretten Ulusallığa Doğru Kürtler Yüzüncü Yılında Lozan Antlaşması Son Kız ‘Deniz’in Ütopyası’ Üzerine Rudaw TV Stockholm Kürd Sürgün Müzesi Üzerine Düşünceler Lozan Konferansı, Kürdler ve Kürdistan II Diaspora Kürdleri Mele Mıstefa Barzani Ulusal Müzesi Rovîyê Xasûk Barzani ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi III Kendi Kendini Yönetme Hakkı ‘Ayrılıkçı Yazılar’ Peywend Yayınları Duhok Üniversitesi’nin 30. Yılı Ahamenişlerden İran İslam Cumhuriyeti’ne II Kürtçülük Ahamenişlerden İran İslam Cumhuriyeti’ne Kürd Aydınları II Bedirhan Epözdemir’in Anıları Seyidlik-Şeriflik Kürdizade Ahmed Ramiz Medreseler-Üniversiteler Medya Kitabevi Birleşmiş Milletler ve Kürdler Mülteci Yaşamlar Öncü Bir Kürt Aydını 59 Yıl Sonra Şemdinli Kemalizm Ve Kürd Ulusal Sorunu III Ortadoğu Bir Ailenin Son 200 Yıllık Tarihi Tarih Okumaları, Kürdlerin Hikayesi Hewler’de, Soran’da ve Cambridge Koleji’nde Konferans Theodor Herzl Bize Ne Anlatıyor? Aforizmalar Son Yolcu Irkçılık Hakkında … Aydınlar Hakkında… Latife Fegan’ın Anıları Adil Yargılama/Yargılanma Mümkün mü? Kürd Aydınları İlim-Bilim Kürdçe Derslerinin Önemi Yaş 83…* Mezopotamya Uygarlığında Hakkari Kemalizm Ve Kürd Ulusal Sorunu - II Bediüzzaman’ın Hançeri Doğu-Güneydoğu Dernekleri Platformu* Destar Kitap-Kafe Kürdistan’ın Güney'ine Seyahat Kürd Tarihinin Yazılı Ana Kaynakları Bingöl-Van Gezi İzlenimleri Göbekli Tepe Hakkında… Güvenlik Munzur Çem’in Anıları Derve Cendere II Saatin İçindeki Sır Mehmet Öncü Kitapları Zarema, Yahudi Devleti Juli’nin Sesi ‘Ateşte Doğanlar’ Kadri Hoca… Kürt Hâkim Alevilik Üzerine II ‘Aleviler ve Sosyalistler’ Kitabı Üzerine Uygur Türkleri Başkanlık Seçimleri, ABD Üniversite Raporu OFra Bengio’nun Kürd Liderlere Eleştirisi Dr. Said Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde Maaş Sorunu… Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde PKK-Haşdi Şabi İşbirliği Ama Onlar Kardeştiler… Mustafa Suphi ‘Kürdistan Ortadoğu’nun Polonya’sıdır’ İSkan Tolun II Kürt Dil Hareketi (Harekata Zımanê Kurdî) II ‘Doğumun Ölümü’ Kürt Dil Hareketi (Hereketa Zimanê Kurdî) Kürdistan Bayrağı’nın ve KDP Binasının Yakılması Üzerine… Ermeniler, Kürdler, Azeriler Devrimci Doğu Kültür Ocakları Eylül 2020 Kürdler-Kürdistan Bir AİHM Başkanı Halepçe arşivlerinin yakılması ve KDP’ye saldırı Devran İskan Tolun Woodrow Wilson Harf Devrimi’nin Kürdler İçin Anlamı Mehmet Elbistan Kürtler, Şehir Şehirlileşme ‘Kürt Çalışmaları…’ Zini Gediği Katliamı Kürd Tarihini Kürdlerin Yazması… ‘Kürtlerin Kürt Olmama Hakkı’ II ’Kürtlerin Kürt Olmama Hakkı’ Değinmeler-2 Irkçılık Üzerine Seyid Ahmed Cebari Şengal, Afrin Mustafa Selîmî Kemalizm ve Kürd Ulusal Sorunu Orhan Kotan’ın Şiiri Leylan - II Kürt Meselesiyle İlgili Bir Projen Var mı? Leylan Xwebûn Orta Karadeniz’de Etnisite İlişkileri Alevilik Üzerine… Güvenli Bölge Duvarımızı Yapamadık… Doktor Said Alevilik ve Tarihi Bitlis ve Ahalisi 1916 Kürd Tehciri Bir Diplomatın Anıları Xızır Nasıl Ali Oldu? Kürd Tarihi Üzerine Gözlemler Adıyla Çağırmak Kürdistan’ın Güneyinde Soykırım Kürdlerin Tarihi Milliyetçilik Üzerine Hong Kong, Kürdistan ‘Kürtlerle Türkler’ Ortadoğu’da Devletlerin Kurulması Abdurrahman Qassemlu’nun Katledilmesinin 30. Yıldönümü Üniversitenin Bilim Anlayışında Temel Sorunlar Cumhuriyet, 19 Mayıs 2019 'Özgürlük İçin Sanat' Helsinki’de Sosyal Forum Teknoloji, Bilim, Eğitim Milletler Cemiyeti Döneminde Kürdler/Kürdistan Hewler - Duhok - Zaho Bir Tartışma Üzerine… Dönemin Romanları Eleştirilerin İzinde Rêya Heqîyê (Alevilik) ABD Ziyareti - IV ABD Ziyareti - III ABD Ziyareti - II ABD Ziyareti - I Berlin’de Dersim 37-38 Paneli Başur’da Siyaset Duhok-Hewlêr Gezisi Kürdçe Yasaklarının İşlevi ‘Aleviliğin Doğuşu’ II ‘Kimliksiz Çığlıklar’ Türkiye’de Adalet Arayışları 'Aleviliğin Doğuşu' Kürdlere Soykırım… Moskova’da Kürd Konferansı Cevat Geray’a Sevgi… Bilim Ahlakı Mahallenin Arkadaşları Selahattin Demirtaş’ın Şarkısı Canip Yıldırım Kütüphanesi Devşirmeler ve Devletsizler Dağ Kavmi - II Adaylar… Dağ Kavmi -I Geleceğini Belirleme Hakkı ve Kürdler Farhad Daftary, Şiilik Alevilik Şiizm ‘Türklük Sözleşmesi’ Timure Halil Hakkında … Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk… Celal Talabani... Kürdler Zoru Başardı… Bağımsızlık... Güvenlik... Domino Etkisi Referandum-Bağımsızlık Tartışmaları Danimarka Seyahati Sekesûr’da Kürd-Alevi Soykırımı İnsanlık Araştırmaları Merkezi Fahriye Adsay’ın Eleştirileri Üzerine… Bir Kürd... İki Kürd... Üç Kürd Yezda... Ermeniler, Kürdler… Yeni Bir KDP Kurma Çalışmaları Hasta Adam Avustralya Gezisi Hayatımdan Kesitler Birey Toplum İlişkileri Peşmergelik Yüce Bir Değerdir Kaderine Küsmek Kürd Halkının, Kürdistan’ın Başı Sağolsun… Kürdistan’ın Hayırlı Evladı Doktor Said Suriyeli Mülteciler Parlamento Milli Düşünce Sempozyumu Desmond Fernandes Kürtlerin Bulunduğu Ülkeler Bölünemez!... Kürtler Ne İstiyor? Eşkiya 28 Devlet Bağımsız Kürdistan’ı Tanımayacak... Devlet, İslam, Kürdler ve Darbe Pencinarîler II Pencinarîler I Azim... 'Afrika Edebiyatı' Üzerine… Yaresan (Ehl-i Hak) Rêya Heqîyê, Ezdan Zağros’un Ötesine… Süleymaniye Merkez Güvenlik Karargahı 'Peçar Tenkil Harekatı/1927' Üzerine Birkaç Söz İttifaklar Mahmut Yeşil’e Sevgi… Tunceli Kanunu, Getirdiği Esaslar ve Devletin Asimilasyon Planları Yakındoğu’nun İmhası ve Pontus Sorunu Keşiş’in Torunları Dersimli Ermeniler Anlıyorum Ama Konuşamıyorum 1128 Akademisyen Yaşar Kaya Alevilik... Elveda Güzel Vatanım Alevilerin Kitabı Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan III Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan II Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan (I) Komkurd-An Nelson Mandela - Aziz Sancar Barış, Yüzleşme, Müzakere İBV Hewler Temsilciliği 558. Oturma Şengal’i Ziyaret Şengal TBMM Kürdlerde/Kürdistan’da Ana Sorun Özyönetim Üzerine... Norveç Seyahati Alaine Tuoraine’e Eleştiri Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde Yönetim Zaafları Güneşin Krallığı Keyakisar Barzani bir dönem daha görevde kalmalıdır Temel şart Kürdistan Ordusu! Girê Spî'nin Kurtarılması... Üniversitenin Ana Sorunu Mardin: Hüzünlü Kent Alevilik-Müslümanlık Osmanlılar ve Acemler Arasında Kürdler İslam’ın barış, huzur, adalet ve eşitlik anlayışı Kerbela’da son buldu Kürd Kültürü Neden Yağmalanıyor? Kürd Êzidîlerin Azizesi 'Begê' İki Olay Üzerine Düşünceler Barış ve Çözüm Süreci - III Eleştiriler Ev Jin û Mêrê bi Maskê Barış ve Çözüm Süreci - II Murat Bozlak’a sevgiler... Barış ve Çözüm Süreci… Rejim, İslamileşme, Kürdler/Kürdistan Alman Şarkiyatçı Dr. Friç Soykırımlar ve Devletsiz Halklar IŞİD’in Zuhuru Şeyh Ahmet, IŞİD Saldırıları ve Osman Baliç'in Katili Ulusların Kendi Geleceklerini Tayin Hakkı ve Kürdler/Kürdistan Bitlis Anıları, 1960’lı Yıllarda Bitlis’de Yaşam Uluslararası Bitlis Sempozyumu Barzaniler Değinmeler İfade Özgürlüğü ve ABD Türk Siyasal Kültürü Üzerine… Birleşik Krallık, Fransa, Kürdler/Kürdistan Anti-Kürd Uluslar arası Nizam Kürd/Kürdistan incelemelerinde temel soru... Ulus İnşa Sürecinde Dilin Rolü Mustafa Barzani'yi sevgiyle anıyoruz Düşün Hayatında ve Edebiyatta Kurumlaşmalar Yakındoğu’nun İmhası,1915 Ermeni Soykırımı ve Hrant Dink’in Katledilmesi Resmi İdeolojinin Temel Özelliği Roboski – Goyiler Türk-İslam Sentezi ve Kürd Sorunu Kürdistan sorunu her şeyden önce duruş sorunudur Barış
x