Evvela Türk devletinin, Kuzey Kürdistan, Suriye ve Rojava'da işgal ettiği toprakların zengin kaynaklarını, iş gücünü, pazarlarını ve toplumsal iradelerini gasp ettiğini ve halkın sosyo-kültürel, etnik ve inanç değerlerini baskı altına aldığını, demografik yapısını bozduğunu belirtmeliyim. Ankara bu işgal tuzağına Kürd fobisi kullanılarak, saman altında su yürüten İngiltere'nin planı ve Rusya, ABD çelişkisine tutunarak çekildi. Kürdlerden başka kimseye güç getiremeyen Türkler, bir asırdır Kürdlerle neden çatıştıkları ve ne elde ettikleri kendilerinin de bildiğini sanmıyorum. Şimdi bir asırdır Kürdlerle çatışan, sorununu çözemeyen, Libya'da kullanılan, Suriye batağında çıkamayan Türkler, Rusya Ukrayna arasında arabuluculuk talebinde bulunması inandırıcı bulunur mu?
Türkiye soykırımcı geçmişi, sömürgeci, işgalci geleneğiyle yüzleşemez. Mevcut sistem yöneticileri normalleşmesini istemez. Çünkü bir rant, beslenme aygıtına dönüşmüş. Bütün yöneticileri; iktidar, muhalefet, ordu, polis, bürokrat, Akademisyen, yazar, gazeteci ve medyası rant ve ırkçılık üzerinden yarışarak besleniyor. Öyle ki Kürd karşıtlığı siyasal, ekonomik bir rant fabrikası haline getirilmiş. Kürdistan ve Kürd ulusal sorunun çözümsüzlüğü Türkiye'de mevki, maaş, çete, mafya vatanseverliğiyle bir geçim sektörüne dönüşmüş. Ne yazıktır ki türk çoğunluğu bu kirli gelenekten ciddi bir rahatsızlık duymuyor. Türkler, egemenlerine karşı tutum almaktan çok ortaklaşıyorlar. Ezen ulus rantin artı-değer ayrıcalığından besleniyorlar. Kürdlerle eşit olmadıkları okulda, işte, askerlikte, mahallede, sokakta yaşamın her alanında uygulanan ayırımcılığı kullanıyorlar.
Bu ırkçı cehaletin “üstünlük” psikolojisi Türk toplumunu değişime götürmez, sosyalleştiremez ama diktatörlerde olduğu gibi çöküşe götürebilir. Nihayet Türkiye’de gelişen budur. O nedenle söz konusu şoven pozisyonlarından dolayı toplumsal bir karşı duruş vücuda getirilemedi. Devletle uzlaşmayan gerçek devrimciler imha edilince, devletin mayasında piç bir sol türetildi. Geçmişin devrimci mirası ezen ulusun piyasa siyasetiyle bir geçim, geçim sermayesi yapıldı. Bu revizyon ve müdahaleden dolayı şovenizmden arınmış, Kürd ve Kürdistan'ın ayrılık, bağımsız devlet hakkını savunacak bir halk muhalefeti geliştirilemedi. Bu alternatifsizlikte Türkiye toplumunu devletin sesiz köleleri haline getirdi.
Gelinen aşamada Türk sömürgeciliğin Kürdistan topraklarından şiddet veya uluslararası bir anlaşma ile çekilebilmesi Kürdlerin milli tutumuna binmiş. Fakat Kürd potansiyelini arkasından sürükleyen ne HDP ve nede gerilla yönetimi, bu mücadeleyi yönetemiyor. Çünkü Kuzey Kurdistan halkıyla devleti ''demokratikleştirme tuzağına takılmış. Özellikle HDP dövüle dövüle devletin denetimine alınmış. Ankara'nın Kürdleri potansiyel olarak karşıya alma cüretini doğru okumak ve ona göre strateji belirmek gerekir. Acıktır ki, Kürdlerin illegal ve legal harekete verdiği olağan üstü destek, milli dinamiklerine, sosyolojisine ve kolektif kimlik talebine uygun savunulsaydı durum farklı gelişebilirdi.
Kuzey Kürdistan Siyaseti Rehin Alınmış!
Türk siyaset çıkmazı gelinen aşamada Abdullah Öcalan’ın yakalanıp denetim altına alınmasıyla PKK üzerinden Kürd ulusuna dayatılan bir intikam konsepti olmuş. Hiçbir reel karşılığı olmayan demokrasi, ortak yaşam ve ''kardeşlik'' söylemleri ağır bir asimilasyon ve Türkleştirme malzemesi olmuş. Kürd Milletin eğitim dili, kolektif hakları bile pazarlık konusu olmuş. Kürd coğrafyası ve gövdesi üzerinden yükselip Türkiye partisi olma arayışı bir mevki, vekil pazarlığına evrilmiş. Kuzey Kürdistan ulusal dinamiklerin içi boşaltılmış. Kürdlere milli demokratik statü talebinde bulunanlar öldürüldüler, haps edildiler, sürgüne mecbur edildiler. Kalanlara temcit pilavı gibi “Demokratik Türkiye” şarkısı söylettiriliyor.
Kürd siyasetine ve medyasına yerleştirdikleri ajanlarla Kürdleri birbirine düşmanlaştırıyorlar. Böl, parçala yönet sömürgeci politikalarını retorik ettiriyorlar. HDP özelinde seçilen vekillerin, Belediye Başkanların ve seçilmişlerin derdes edilmesi tutuklanması ve kayyum atanmasıyla hat safhaya varılmış. Bu yanlış siyaset tarzi ile Kürdler devlete ezdirildi. Kuzey Kürdistan halkının gövdesi üzerine oturan HDP, Kürd kimliğini kullanarak sistem partilerin yedeğine, izdüşümüne girdi.
HDP’nin Kürd kitlesi üzerinden vekil çıkarma politikası toplumun milli haklarını, iradesini öncelemiyor. Türkleşmeyi Kürdlere pazarlamaya devam ediyor. HDP, Türkiye’yi” demokratikleştirme” şemsiyesi altında Kürdleri kullanma ve milli haklarından uzaklaştırma politikasını terk etmiyor. Kuzey Kürdistan halkının bir kum torbası gibi dövülmesi, Türk askeri işgaline karşı bu denli niteliksizleştirilmesi ve bir oy deposu haline getirilmesi menfaatçi, tüccar kafalı piyasa siyasetçileri üzerinde başarılıyor.
Kandil yönetimi Abdullah Öcalan'ın denetim altında çıkarılmasını savunmuyor. Denetime girmek için çalışıyor. Cemil Bayık ve Duran Kalkan’ın, halen sayın Öcalan’ın direktiflerini Beka vadisindeymiş gibi retorik etmeleri bir akıl tutulmasıdır. Esirle, esir olma ve denetimindeki örgütle birlikte Kürd ulusal potansiyelini devletin denetimine sokma sadece PKK’yi kuranlarla PKK’yi tasfiye etmiyor. Ağır bedeller verilerek yaratılan Kürd potansiyeli işlevsizleştiriliyor.
Kürd siyasetin legal cephesi ile illegal cephesi aynı siyasi çıkmazı yaşıyor. Kürd milli birikimi ideolojik sapmalarla varlık dinamiklerinden saptırılıyor. Sömürge ile sömürgeciyi demokratikleştirme konsepti Kürdlere dayatılmış bir Türkleştirmedir. Bu nasıl Kürd örgütü ki, Haşdi Şabi, Hizbullah ile barışık, Kürdistan Federe Bölgesine düşmanlık yapıyor? Böyle bir Kürd siyaseti olur mu? Kandil yönetimi, Kürd şehirleri olan Musul, Kerkük ve Şengal’in Kürdistan bölgesine bağlanmasını savaş nedeni saymıştı. Ama Irak merkezi hükümetine bağlanmasını sessizlik içinde izledi! Şengal'in Irak denetimine girmesi ve Irak Hükümeti’nin Irak ile Suriye arasına duvar örmesi örgütün illegal konumu ve hesapsız politikası üzerinde geliştirildi.
Türk medyası PKK medyası kadar Kürdistan Bölgesine ve Barzani'lere saldırmıyor. Mustafa Karasu, ''2023'te demokratik cumhuriyet taçlandırılacaktır.'' diyecek kadar pusulayı şaşırmış. Mazlum'ların, Hayri'lerin PKK’si nasıl bu duruma getirildi? Kürd milli davayı bu kadar hafife alan bir ulusal kurtuluş hareketi olabilir mi? Kürdlerin en temel demokratik, ulusal talepleri bile pazarlık haline gelmişse neyin savaşı veriliyor? Kürd gövdesi üzerinde yürüyen bu yanlış siyaset, bütün milli bileşenlerle ortak bir konsensüsle yeni alternatiflere kapı aralamazsa bütünüyle Kürdlere karşı kullanılacağı tehlikesi hem örgüt cephesinde ve hemde dışındaki Kürd çoğunluğunda çok yoğun konuşuluyor. Ben bu söylenenlerin beşte birini seslendiriyorum.
Kürdler Ne Yapmalı? Kürdler için getrisi ve çözüm gücü olmayan politikalar savunulmamalı. Kürd milli menfaatleri Batının toplumsal değerleri ve bölgesel politikalarıyla örtüşüyor. Kürdlerin ulusal iradeleriyle geleceklerini belirlemesi toplumsal güvenliğini sağlaması için bölge ve dünya dengelerinde söz sahibi olan, bilim, teknoloji, demokrasi ve değişime açık batı devletleriyle iyi ilişkiler içinde olmalıdır. Kürdistan'ın işgal altında kurtulması, toplumu ve geleceğini yönetmesi için bu gereklidir. Türk, Fars koloniyalist, teokratik sistemleri, siyasal sosyal sorunları, etnik ve inançları şiddetle çözmek gibi gerici, ırkçı, yayılmacı bir aparat durumundalar. Yaşanan sorunları çözmeleri bir yana, sorunların kaynağı olmuşlar.
Türkiye ve İran, Kürdlerle yaşadığı etnik kopuşu eskisi gibi yönetemiyorlar. Ankara ve Tahran ajanları üzerinde devletsizliği Kürdlere kabul ettirme müdahalesinin karşılık bulmamasından dolayı Kürdistan topraklarından çekilme sonrasının biçimini konuşuyorlar. Kürdler bütün ağır katliamlara karşın bağımsız devlet haklarından vaz geçmemesi ve Batı'nın sempatisini de alması Ankara ve Tahran yönetimlerin çıkmazını arayışa zorlamış. 2017 Bağımsızlık Referandumu ve Son Irak parlamentosu için Federe Kürdistan seçimlerini Kürdlerin engellenemez devletleşmesine yorumluyorlar.
İşgal altında olan, Kerkûk, Maxmur, Musul (Ninova) ve Şengal gibi Kürdistan'i bölgelerin bütün provokasyonlara rağmen işgale karşı oy vermeleri milli bağımsızlığın, geleceğini belirleme oluyor. Kürdistan Federe Devleti ve Güneybatı Kürdistan, (Rojava) özerk otoriteleri, kendi topraklarını, zengin kaynaklarını gelecek ve güvenlikleri için henüz tam olmazsa da denetim altına almışlar. Kürdistan Federe Devleti ve Güneybatı Kürdistan (Rojava), her geçen gün dünya devletleriyle ticari, teknik, siyasi, askeri, ekonomik ve diplomatik ilişkilerini, pazarlık kartlarını ve devletleşme alt yapılarını geliştiriyorlar. Hiç kuşku yoktur ki, Kürdler yenildiği toprağında devletleşecektir. Çözüm statü sahibi olmuş bölgeler üzerinde gelişecek. Ankara ve Tahran işgal ettikleri Kürdistan topraklarından çekilmek zorunda kalacaklar. Yeter ki Kürdistan Federe Devleti ve Rojava Özerk yönetimi, ulusal bağımsızlık haklarından ısrarlı olsunlar. Kuzey Kürdistan halkı oynanan oyunları boşa çıkarmalı ve kardeşlerine sahip çıkmalıdır. 50 milyon Kürdün kalbi bağımsız devlet için atıyor. Batı devletlerin parlamentolarında onlarca Kürd vekil ve bakan var. Bu değerler dünya devletleriyle diplomasi, lobi çalışmaları için çok önemli bir imkân ve doğru değerlendirmelidir.
[email protected]
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.