Vahşet ve İnsan

Kandil\'dekiler; bu yürüttüğünüz politikanın yanlışlığını hala göremediniz mi? Savaşı kentlere taşımanın, adına savaştığınızı söylediğiniz halkınıza verdiği zararın boyutunu sizlere anlatan, söyleyen birileri yok mu, olmayacak mı?

Nuri Sınır

18.11.2015, Çar | 08:02

Vahşet ve İnsan
Makaleyi Paylaş

Paris\'te yapılan ve dünyaca katliam olarak kabul edilen IŞİD\'in alçakça eylemi, bütün dünyayı ayağa kaldırdı. Ayağa kalkmaya da haksız değillerdi. Herkes lanetledi, yazdı, çizdi, yazıp çizmeye devam ediyor.

Sosyal medyadaki görüntülerin üzeri Fransız bayrakları ile örtünerek, insanlar Fransız halkına karşı yapılan bu iğrenç eyleme tepkilerini ve insan olduklarını hatırlattılar.

İnsanım, insan olduğum için, bu gayri insani vahşeti kınıyorum dediler.

Şimdi ben, insanım diyebilen, diyen, bu ülkede yaşayan ve bu ülkeyi insan olma adına, insanları insanca yönetiyorum iddiasında bulunan Ülke yöneticilerine, parti farkı gözetmeksizin bütün milletvekillerine, Cumhurbaşkanına ve başbakanına, bu ülkede yaşayan bütün dinlere mensup insanlara, Türk\'e, Kürd\'e İnsan olduğunu, insani duygu taşıdığını iddia eden herkesin yukarıdaki resme bakarken ne hissettiklerini düşünmeye davet ediyorum.

O bir anne, adı Selamet Yeşilmen. En büyük şansızlığı Kürd olarak dünyaya gelmesi ve Nusaybin\'de yaşaması. Kendi kapısının eşiğinde, çocuklarının ve tüm Nusaybin halkının sokağa çıkmasını yasaklayan devletin acımasız polis veya askerinin kurşunlarına hedef olmuş ve kapısının eşiğine yığılmış kalmış. Resme dikkat edin, aldığı kurşunlarla yığılıp kalan bu insan aynı zaman da gebe. Ona o kurşunları layık gören vicdansız, bir değil, iki insanı kapının eşiğine yığmış. Suçu, büyük ihtimalle, evin bahçesine çıkan çocuklarını içeri almak için kapının eşiğine çıkması. İşlediği bu büyük suç karşılıksız kalmamış, karnındaki bebeği ve iki çocuğuyla beraber katledilmiştir.

Mardin Valisi yaptığı açıklamada, şarapnel parçaları ile öldüklerini açıklamış.

El insaf, vali bey el insaf. Kapının eşiğinde bir kadın ve iki çocuğu bahçe duvarına rağmen hangi bombaların, kimin bombalarının şarapnel parçaları ile ölmüşler.

Bu bölgede katledilen sivil, masum insanların ölüm sebepleri çok basit devlet yöneticileri için. Nasıl olsa, hesap soran, soruşturan yok. Devlet politikasını böyle belirlemiş, gönderdiği yöneticilere böyle emretmiştir. Onlara göre Silvan\'da, Cizre\'de medyaya yansıyan, delik deşik edilmiş, eleğe dönderilmiş evlerin tümü uzaydan gelen şarapnel parçaları ile yakılmış, yıkılmış, tarumar edilmiştir.

Kandil\'dekiler; bu yürüttüğünüz politikanın yanlışlığını hala göremediniz mi? Savaşı kentlere taşımanın, adına savaştığınızı söylediğiniz halkınıza verdiği zararın boyutunu sizlere anlatan, söyleyen birileri yok mu, olmayacak mı?

Varto\'da öldürüldükten sonra, soyularak cesedinin üzerinde resim çekilen bayan gerillanın, Şırnak\'ta cadde ortasında zırhlı aracın arkasında cesedi sürüklenen genç delikanlının, Silvan’da tahrip edilen kentin, öldürülen onca insanın, Gewer\'de, Silopi\'de, Cizre\'de, Diyarbakır Sur\'da, Nusaybin\'de aynı şeylere maruz kalmasına nasıl tahammül eder ve bunun devamına çalışırsınız. Bunu anlamak gerçekten zor.

Devletin siyasetini anlıyorum, yaptığı ve yaptıkları, geçmişte yaptıklarının tekrarıdır.

Ama sizleri anlamıyorum. Bu siyaseti yürütmenizi anlayabilecek birilerinin de olacağını sanmıyorum.

Sorduğunuzu, soruşturduğunuzu da sanmıyorum. Son seçimde HDP\'nin aldığı oylara yansıyan halkın memnuniyetsizliğini de görmediğiniz yaptığınız açıklamalardan belli.

Kentlerin Kobanê\' ye dönüşmesini düşünüyorsanız, bu düşüncenizden vaz geçin. Kuzey Kürdistan, Rojava değil. Sizlere, siyasetinizi daha sağduyulu olmaya ve gerçeklerinizi görmeniz gerektiğini söylemek istiyorum. Bir yandan seçimlere katıl, öte yandan savaşı sürdür. Bir yandan çözüm süreci talebi, diğer yandan savaş. Sayın Öcalan \"silahların gölgesinde barış olmaz\" diye, yalnız bana dememişti herhalde. Bütün geçmişte yaşanılanlardan sonra bu halka, bu acımasız ortamı yaratmaya kimsenin hakkı yok. Ne devletin, nede KCK\'nin.

Devlet ve devleti yöneten hükümet.

İnsana ve insanlığa bu vahşeti yapmaya, yapanlara karşı sorumsuz davranmanız da, yapılan vahşete ortak olmanızı gösterir. Valilere verdiğiniz yetkilerle insanları evlerine hapsetmeniz ve katletmeniz cinayetlere ortaklığınızdır. Bu halkı, Kürd\'leri öldürerek bir yere varacağınızı sanıyorsanız, aldanıyorsunuz. Bir yandan \"milli birlik ve kardeşlik\" diyecek, projelerden bahsedecek, öte yandan bu iğrenç, acımasız cinayetleri işleteceksiniz.

Devletsin, devlet olduğunu söylüyor isen, insana karşı devlet olma sorumluluğunu hatırla. Demokrasiye, insan haklarına karşı devlet olma sorumluluğunu hatırla. Antalya\'da yapılan G-20 toplantısında dünyaya vermeye çalıştığın büyük devlet olma sorumluluğunu Kürd halkına karşı da hatırla. Kürd halkına reva görülen yaşam koşulları zulümdür, vahşettir. Bunu da unutma. Çünkü sen hatırlamaz ve böyle devam edersen, Kürd halkı unutmayacaktır.

Yukarıdaki resim vicdanları sızlatmaz ve görülmez ise, vicdanlardan şikayet edeceklere, vicdansızların söyleyeceği bir şeyleri olmasa gerek.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
5712 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:05:24:38
x