Çetin Çeko’nun 23.03.2023 tarihli ’’NerinaAzad“ sitesinde bir ‘’Olası yeni iktidarın Kürt sorununa bakışı, Güney ve Rojava Kürdistanı’na yaklaşımı“ başlıklı bir yazısı yayınlandı. Yazı Türk iktidar partileri arasındaki post kavgasından „Kürdlere bir şey çıkar mı“ umuduyla, „iktidarlara ve Kürd sorununda değişime fırsat verelim“ bazında „Türkiye demokrasi mücadelesine yeşil ışık“ niteliğinde bir çeşitleme.
Türk demokrasi sorunu, kürdlerin millet olmaktan kaynaklanan Millet hakları ve Toprak talebi ile hiç bir ilgisi yok. ‘’Türkiye’ye demokrasi“ programı, tamamen Kürdlerin Türk devletine entegre etme programıdır. 100 yıllık türk-milet-devlet uygulamaları ortada.
Ç. Çeko, yazının son paragrafında; ‘’Elbette temkinli olmalıyız ve geçmişten dersler çıkarmalıyız.“ Sözünü de unutmadan ekliyor. Öncelikle şunu belirtelim; 100 yıllık Türk devletinin Kürdlere yönelik siyasetinden, Ç. Çeko ders çıkarmış mı sorusunu sormak lazım.
Türk devleti nasıl bir devlettir? Bu devlette ‘’kuvvetler eşitliği“ ne anlama geliyor, ki demokrasi gibi bir derdi olsun bu devletin? 100 yıllık tarihte, Türk-devlet ilişkisi ile İktidar-devlet ilişkisi nasıl işlemiş ve şimdi nasıl işliyor? Türk toplumu mu devleti yarattı, yoksa devlet mi Türk diye bir milleti yarattı? Devlet mi türklerin hizmetindedir, yoksa millet mı devletin hizmetindedir? Bu tür zihin açıcı soruları çoğaltabiliriz.
Ama benim Bu konuda bir kaç cümlem var: Türkler herhangi bir toprak parçasında tarih ve bu tarih birliğinden kaynaklı bir yurt-millet geleneğine sahip değildir. Türk denilen toplum, Türkiye denilen devlet gaspçı ve işgalci bir devlettir ve bu devlet kurulduktan sonra, balkanlardan getirdiği Müslüman topluluklarla, üzerinde zorla kurulduğu topraklardaki grupları asimile ederek, türkleştirerek bir millet ve bir devlet meydana getirdi. Bu sürece bağlı bir dil. Yalan bir tarih ve gasp ettiği toprakları da kendine yurt seçti. Böylece devlet kendi yarattığı devşirme toplumun ‘’allahı“ oldu. Kurulduğu günden bu yana da, 100 yıldır bu devletin kulları, kendi devletlerine yönelik en ufak bir başkaldırısı, isyanı olmamıştır. Bu olmama hali, tamamen bu devlet-toplum ilişkisinde gizlidir.
Bu devlette ‘’kuvvetler eşitliği“ hiç bir zaman olmamıştır. Maddeten mümkün de değildir. Çünkü bu devlet, inkar, asimilasyon, ötekileştirme, katliam, jenosid ve zorba metotlarla kurulmuş, tekçi bir felsefe ve bu siyasete dayalıdır. Ç. Çeko, Siz ‘’demokrasi“ diye yukarda saydığım unvanları bu devletten alırsanız, devlet-toplum ilişkisindeki sihir bozulur ve devlet çıplak kalır, yıkılır. Türkün en büyük korkusu budur. Bu konuda da siz türk devlet camiası-milletini ikna edemezsiniz.
Bu nedenledir ki, 100 yıldır Kürdlere yönelik, inkar, asimilasyon, mecburî iskan, jenosidler zinciri ile nam salmış. Nice süreçler, nice darbeler ve nice iktidarlar geldi geçti. Hangisi Kürd ve Kurdistan sorununa ilişkin, devlet siyasetinden farklı bir yaklaşım gösterdi? En ufak bir farklılık olmadı bu 100 yılda. Peki neden şimdi, partilerdeki seçim yatırımları ‘’bir çözüm olasılığı“ olarak sunuyorsunuz Kürdlere?
Kendi kurduğunuz; ‘’Elbette temkinli olmalıyız ve geçmişten dersler çıkarmalıyız.“(!) cümlesine ters düşüyorsunuz. Anlaşılan Kürdler, Kürd aydını, Kürd siyaset sınıfı, bu yüzyıllık barbar süreçten zerre kadar ders almamıştır. Eğer ders çıkarmış olsaydık, Kürd Milleti’nin millet olmaktan kaynaklı, ulusal duruşuna ve ulusal bilince uygun bir perspektifle, Türk iktidar kavgasına yaklaşır, Kürd ve Kurdistan sorunu’nun hem iktidarlardan, hem partilerden, hem parti programlarından çok çok daha büyük bir uluslararası sorun olduğu gerçeğini bilince çıkaracaktık. Maalesef bu Kürd aydını ve siyaset sınıfının kamburu olarak önümüzde duruyor.
Kürd işbirlikçileri ve Türk kontra ittifakı olan HDP gibi bir entegrasyon partisinden medet ummak saflıktır, sorunu kavramamadır, tarihten ders çıkarmamadır.
Ç. Çeko remil atıyor ve buluşunu: ‘’Kürt sorunu ve muhtemel çözümüne yönelik hiçbir cümle ve belirleme yer almasa da İttifakın bileşenlerinden CHP, Deva, Gelecek ve Saadet Partisi, Kürt sorununun varlığını kabul ediyorlar.“(!) Söylüyor. Resmi olarak taahhütte bulunmayan partilere, ‘’söylüyorlar“ lafı siyasetten ve aydın misyonundan sınıfta kalma nedenidir. Hem 100 yıllık tarih ve deney, hem resmi olarak; ‘’çözümüne yönelik hiçbir cümle ve belirleme yer almasa“ da bu partilerin olası iktidarından nasıl umutlu oluyor Ç. Çeko? Bunu anlamış değilim.
Tutturulmuş ‘’eşit vatandaşlık“ başını almış gidiyor. İçi boş ve sahtekarca bir taleptir.
Nedir eşit vatandaşlık?
Kısaca şudur: Türklerin neyi varsa Kürdlerinde o olacak. Türk devleti gibi inkarcı, işgalci ve katliamcı bir devletin, yapısal özelliği ve devşirerek yarattığı milletin kalitesinde böyle bir ‘’eşitlik talebi kabulü“ olmayacağına göre, diğer yönü kürdleri kandırmaya yöneliktir. Ekonomisi, ordusu, yargısı, polisi, derin yapısı, İstihbaratı, parlamentosu, okul-üniversiteleri ve kısaca yönetim kurumlarına sahip bir millet-devlet ile hiçbir şeyi olmayan sömürge bir toplumun kuvvetler eşitliği mümkün mü? Mümkünse bu nasıl olacak? Ç. Çeko bize anlatsın ki, biz de ikna olalım. Kürd-Kurdistan sorunu, vebalı büyük bir sorundur. Kürd ve Kurdistan sorununu; ‘’tepeden bakan, küçümseyen maximalist anlayış“ diye kaçak dövüşmenin bir anlamı yok. Kontra HDP projesi, devletin bu projesine sıcak bakan Kürd aydın ve siyaset sınıfına mevki vadediyor. Bu Kürd millet-devlet talebine yönelik nasıl bir tuzak olduğu bilinmiyor mu?
Kürdler bir millettir ve Kurdistan denilen topraklar bu milletin üzerinde tarih, dil, kültür, mitolojik değerler yarattığı yurdudur. Bu yurt, bu tarih-dil-kültür ve değerler gasp edilmiş. Nasıl olurda bunu; ''Kürtlerin bireysel haklarını mı yoksa kolektif haklarını da kapsayıp kapsamadığı'' sorusunu sorabiliriz.
Bu soruyu soran, Kürd millet davasından zerrece nasibini almamış anlamına gelir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.