Demokratik modernite'nin eleştirisi -2-
Demokratik modernitenin eleştirisi -1 \' de Önderliğin ; \'\' Nihayet Pkk dönüşüm geçirerek Kapitalist modernite enstrümanları olan Ulus-devlet, Sınırsız kâr ve endüstriyalizm hedeflerini terk etmeye ve bunların yerine Demokratik modernite enstrümanl.
Abdulnasır Sönmez
27.01.2014, Pts | 05:30
Demokratik modernitenin eleştirisi -1 \' de Önderliğin ; \'\' Nihayet Pkk dönüşüm geçirerek Kapitalist modernite enstrümanları olan Ulus-devlet, Sınırsız kâr ve endüstriyalizm hedeflerini terk etmeye ve bunların yerine Demokratik modernite enstrümanları olan Demokratik Ulus, Kârsız sosyal pazar ve ekolojik endüstriye ulaşmayı hedeflemektir \'\' diye yazdığını söylemiştik. Şimdi bunların ne olduklarını ve Kürtlere ne kadar uyduğuna yani Kürt toplumunda karşılığı var mı, ona bakalım…
Kapitalist modernite, kavram olarak Ünlü İngiliz Toplum bilimci ANTONY GİDDENS \' e aittir \'\'Kapitalizm ve modern toplum kuramı \'\' ve diğer kitaplarında kısaca tezini şöyle açıklar: \'\'Günümüzdeki yaşam tarzı ve gelişmenin asıl kaynağı 500 yıllık bir deneyime sahip olan kapitalist sosyal sistemine aittir. Bu sistemin sanayileşme ve endüstrileşme temelinde, Özgürlüğü, Refahı, gelişimi ve her türlü ilerlemeyi sağlayan güç olduğunu ve dolayısıyla az gelişmiş ve gelişmemiş toplumlarında bu yolu takip etmelerinin en doğru model olduğunu savunmaktadır.
Kapitalist gelişmeye karşı söylenen \'\' gelişmenin kaynağı sömürüdür \'\' tezine karşı da \'\' 18.ve 19. yüzyıllarda Avrupa’ya akan servet akışı her ülkeye ayrı bir etkisi olduğu, Hammadde, altın ve gümüşün İngiltere ve Hollanda’da sanayinin gelişmesini tetiklerken İspanya ve Portekiz’de dolup taşan servet, içerdeki ekonomik üretimin düşmesine sebep olmuştur \'\' görüşünü savunmuştur.
Buna itiraz eden sol ve üçüncü dünya aydınları da Modernizm ve medeniyetin yalnız kapitalizmle eşdeğer olmadığını Eski feodal ve daha eski Kültür ve medeniyetlerin asıl belirleyici olup mevcut medeniyetin bu eski toplumlara ait olduğunu söylemekteler. Kapitalist sistem sadece bu eski medeniyeti geliştirip üzerine oturdu tezini savunmaktalar.
Doğrusu; eski kültür ve medeniyetlerin mutlaka 21. yüzyıl modernitesine katkıları ve tarihi değerlerle sunumları olmuştur ama, sevapları ve günahlarıyla asıl belirleyici güç Kapitalizm, yani Kapitalist modernitedir. Yoksa Rahip Sümer devletinin teknolojisi ve bilgi birikimi değil.
Genelde tüm üçüncü dünya ve İslam coğrafyası, özelikle Kürt halkı ve aydınlarında kapitalizme karşı önkoşulsuz, a proir bir itiraz ve karşı olma anlayışı hâkimdir. Fazla araştırmadan, alternatifleri karşılaştırmadan ve hatta hiç yaşanmadan karşı çıkmak ve kötülemek! İlginç bir reflekse dönüşen bir tepki...
Bilinmekteki, İslam coğrafyasında ve Ortadoğu’nun hiç bir ülkesinde Kapitalist sistem oluşmadı. Çünkü bu coğrafyada Özel mülkiyet olmadığı gibi Özgür birey tarihin hiç bir döneminde hayat hakkı bulamadı. Hele hele Osmanlıda asla olmadı. TC hep karma ekonomi diye ucube bir sistem uygulayarak Devlet müdahaleleriyle Sermayeye oluşturdu ve Devlet ideolojisine göre yönlendirdi. Bu sistem daha çok ekonomik anlamda Faşist bir organizasyondur. Müdahaleci bir Kapitalizm sayılır ama asla Liberal değildi.
Evrim Teorisine göre insan ile insanlaşamamış şempanzelerin genetikleri % 99 aynıdır, sadece % 1 genetik farklılık vardır. İşte bu % 1’lik Genom farklılığı her ne ise, birini insan, diğerini Maymunsu seviyede bırakıp sonrada yok etti . Batı ile doğu toplumları da % 99 aynılar, ama zamanla % 1’lik kadar bir anlayış fark ortaya çıktı, bu fark Birini mevcut Batı Aklına ve gücüne sebep kıldı, diğerini hep muhtaç, fakir, sağlıksız yani İrrasyonel, gelişmemiş toplum kıldı. Peki, neydi bu farkındalık? Bu fark , \'\' Toplumun ortak iyiliği için değil de, kişisel olarak kendi iyiliğini önceleyen \' ÖZGÜR BİREY \' anlayışıdır. İşte bu anlayış Kapitalizmi doğurdu ve mevcut gelişim meydana geldi.
Bu bireysellik bireycilik değildir ayrı bir anlayıştır. Dünyadaki tüm icatlar bu bireylerin özgür iradelerinden çıkmıştır. Doğu toplumları bu bireyselliği hep kötüleyerek kişiyi toplumun kölesi ve malı haline dönüştürdüler ve hep eleştirip baskı altında tuttular. Halbuki yaşamın devamlılığı ve gelişimi kişinin dengedeki, kıskançlık, egoizmi, hırsı, çıkarcılığı Özgür fikirliliği, Rekabetçiliği ve çatışmasında \'dır , Bunların arasındaki zahiri kargaşada yatmaktadır.
Entropi ;
Düzensizlik ve kargaşanın seviye ölçüsüdür ve kâinattaki tüm oluşum ve gelişim düşük seviyede \'de olsa bu Entropi sayesinde vardır. Yoksa muntazam bir düzen, nizam ve intizam sayesinde değil. Kâinata hâkim, düzen ve mükemmellik olsaydı hiç bir şey var olmaz ve anlamlı bir şey ortaya çıkmazdı Öyle ki Bilim adamlarına göre Bing-Bang patlamasındaki düzensizlik ve Entropi olmasaydı Evren bile oluşmazdı. Demek ki Allah’ın yaratılış hikmeti Düzende değil azda olsa düzensizliktedir, kargaşadadır. Kâinatın ve yaratılışın Fıtratı da budur, Doğanın işleyiş kanunu da böyledir.
Doğa ve canlı yaşamdaki kuralda bu anlayış hâkimdir. Vahşilik, acımasızlık, rekabet, bencillik ve bunların sağladığı süreklilik. İnsanoğlu aklını kullanarak bu çatışmayı yani düzensizliği azaltarak daha insani bir hale sokmuş ve bireysel çıkarını düşünerek yaptığı eylemler sayesinde tüm toplum ve insanlığı dönüştürerek geliştiren bir sistem kurmuş. Medeniyet, değişim ve ilerleme bu sayiklerle olmuş. Bilgi, düşünme ve akla uygunluk bireyin vasıflarıdır. Hürriyeti de insan aklının temel ihtiyacı olduğundan Kapitalizm, özgürlüğünde vazgeçilmezidir. Tüm bu gerçeklere rağmen A. Öcalan adına yazılan makalelerde Bireyi, meziyetlerini ve Kapitalist medeniyeti bu kadar aşırı kötü göstermek, adeta aforoz etmenin iyi niyetle hiç bir alakası yoktur.
Bencilliğe en iyi örnek 1700’lerde yaşamış Bernard de Mandevile \'nin \'\'Arı Devleti \'\' retoriğidir.
Kısaca derki; Bir arı kovanında yaşam çok hareketli ve kargaşalıydı. Bencillik, eşitsizlik, çıkarcılık ve fırsatçılık, lüks gibi bizim ahlaksızlık dediğimiz bir yaşam vardı. Aynı zamanda zenginlik, gelişme, bol üretim ve tüketim de vardı. Ancak din adamları ve bazı insanlar bu gidişattan rahatsızdılar ve herkesin düzgün, adaletli ve ahlaklı olması, bencil ve çıkarcı olmamaları için dua etmişler ve dua Allah\' tan kabul olmuş. Nemi olmuş? Sonuç tahmin ettiniz gibi!. Hırs ve bencillik ortadan kalkınca yeni fikirler ve gelişim olmamış, üretim düşmüş, açlık ve fakirlik baş göstermiş, tekdüze bir yaşamla bir süre sonra arı devleti ve kovan yok olmuş…
Açlık, yoksulluk, eşitsizlik nasıl hoş olmayan üzücü insani zembereklerse, beğenmişlik para ve mal hırsı eğlence ve lüks düşkünlüğü gibi fenalıklar da eylemlerimizdir ve hatta zorunlu güdülerimizdir. Bunlar kararda olunca bir toplumun zenginliği ve üretimine, yeni icat ve teknolojiye, keşif ve ticaret ile sanayisinde gelişmesine sebeptirler. Belki insanımız bunu \'\' kötülüğe övgü \'\' olarak algılar ama Dünya gerçeği, bu tür düşkünlükler olmadan uygarlığın ve medeniyetinde olamayacağı gerçeğidir. Sade erdemli bir yaşam hayaldir ve bu dünyada olamaz, diğer yaşamı beklemek lazım. Demek ki erdemlilikle oluşmuş bir toplum ayakta kalamaz. Doğal insan fıtratı erdemli değildir. Egoist ve çıkarcıdır. İnançlar da bu seviyeyi dizginlemek için öğütler vermekte, yok etmek için değil. Bu egoizm ve bireyselliğin sayesinde oluşacak üretim ve refahtan sonradır ancak insan mutlu ve Erdemleşmeye başlar. Başka bir anlatımla, toplum, totale yani bütüne yarar sağlayan eylemlere Erdem dediğinden ve Bütünün yararı ancak tek tek kişilerin yararının toplamı olacağından, Erdem egoizmle çelişmez. Bu bağlamda Batılı ünlü Felsefeci Helvestius \'\' Erdem, Egoizmin özel bir modudur \'\' der.
Tüm bunlara rağmen Kapitalizm ve onun sistemi üzerinde inşa olup gelişen Liberalizm (Özgürlükçü siyasi ve iktisadi İdeoloji ), Niye bu kadar kötülendi ve hor görüldü? Bunun asıl sebebi Kapitalizm öncesi sistemlerdeki ( Feodalizm ve her türlü kabile ve kominal yaşam tarzı ) \'\' Ortak klan ve toplum çıkarı \'\' yerine kişi ve birey çıkarının oluşumundaki kıskançlık ve kabullenememe durumudur, Böyle bir isteği anlayamama ve algılayamamadır. Bu durum hala vardır ve özelikle doğu ve İslam toplumunda kötü ve günah olarak gösterilmekte. Batıdaki ilk sosyalist ve dinci aydınlarca Başkalarını sömürme, ezme ( Özelikle işçileri ) , haksız bir kazanç olduğu ve sömürüye dayanan Artı-değere bağlandığı bu Özgür birey kazancına karşı fena tezleri işlendi. Çünkü zenginlik artık Anonim, kabile ve komünün değildi. Ayrıca bu artı-değer Katedrallere, piramitlere ve saraylara da gitmiyordu. Hammaddeye, yeniden üretime, ambarlara ve yeni icatlara gidiyordu. Toplumun ortak mülkü üzerine yığılmıyordu...
Kapitalizmin ilk tariflerinden biri olan Ansiklopediye Britanica’nın tanımı şöyleydi ; \'\' Feodalizmin çöküşünden beri ve İnsan dışında her şeye sahip olan, artık - değerle emeğini satanlar arasındaki ilişkiye dayalı ekonomik sistemdir \'\' . Amerikalı ekonomist Aynd Rand\'ın bu tanıma güzel yorumu şöyleydi \'\' --
--\'\' Devresel kıtlıkların Kapitalizm öncesi ekonomiler tarafından
beslenemeyen \'\'Artık-Nufus \' ları silip süpürdüğü bir sefalet ortamında yaşandığı bir zamanda bu tarifin yapılması çok manidardır \'\' ve Kapitalizmi şöyle tarif eder \'\' Kapitalizm; mülkiyet haklarını da kapsayarak, Bütün Birey haklarını tanıyan ve bütün mülkiyetin özel olduğu bir sosyal sistemdir. \'\'
Peki, sosyal sistem nedir. Onu da şöyle tarif eder; Bir toplumun hukukunda, kurumlarında ve yönetiminde meydana gelen, belirli bir coğrafi bölgede yaşayan insanlar arasındaki ilişkileri belirleyen Siyasi, iktisadi ve Ahlaki ilkeler bütünüdür.\'\' Liberalizm de bu sosyal sistemin bağrında yeşeren Tam özgürlükçü ve demokratik yönetimli siyasal ve ekonomik ideolojisidir.
Bizi ilgilendiren kısmına bakarsak, Kürt halkının ve bazı aydınlarının
bu kadar Anti-kapitalist oluşları çağımızda artık anlamlı değildir. Sömürge -altı bir toplumun geri kalmışlığı kapitalizm ve Liberalizm değil, sömürü sistemidir, yoksa sistemin cinsi değildir. Kürt toplumu da asla kapitalizm ve dolayısıyla Liberalizmi yaşanmışlığı yoktur. Bu toplumu bu kadar sisteme karşı önyargılı ve düşman yapmanın akli bir savunması olamaz. Özgürlüğünü ve Bağımsız bir yönetimini kazanmış bir Kürdistan’a en uygun Sistem Kapitalizmdir ve en uygun İdeolojide Sistem dâhilindeki her türlü özgürlüğe dayanan Siyasal ve iktisadi liberalizmdir. Bir karşılaştırma yaparsak Batının kapitalist sistemiyle yaşayan ve tam olmasa Liberalizmle idare edilen ABD, Kanada, İsveç, Norveç, Hollanda ve Japonya damı yaşanır, yoksa İran, Kuzey Kore, Suudi Arabistan, Çin ve eski Sovyet bloğu ülkelerinde mi?
Herkesin eşit ve refahta olduğu, herkesin mutlu ve zengin olduğu, sömürü ve adaletsizliğin hiç olmadığı bir sistemi ve devleti kim istemez ki? Ama gerçekle yaşam ve tabiat buna bu dünyada müsait değildir asla da olmayacak. Önemli olan bu dengesizlikleri en aşağıya çekmek ve mümkün oldukça en iyisini bu sistem içinde sağlamaya gayret edip yeni yeni politikalar yaratmaktır. Kapitalist moderniteye bardağın boş tarafıyla değil dolu tarafıyla bakmamız lazım. Diğer enstrümanların eleştirisini ileriki yazılarda yapacağım. Liberalizmin İslami yaşama uygunluğunu da tartışacağız. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
11578 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:11:39:29