Sosyoloji bilimi, toplumsal değişimin temeline işlevini kaybeden öğe/öğelerin yerine yenilerinin yerleşerek toplum tarafından benimsini koyar. Toplum yapısında gerçekleşecek değişim ve dönüşümler doğrudan doğruya eski değerlerin işlevsiz kalarak yenilerinin ikamesine bağlıdır. Toplumsal yapıda denetim görevini gören eski değerlerin işlevsiz kalması durumunda bunların yerine yeni değerlere dayalı davranış modellerinin geliştirilmesi toplum açısından zorunludur.
Yeni davranış modelleri, süreç içerisinde benimsenerek önceki davranış modellerinin yerini alırlar. Buna bağlı olarak da toplumsal değişim ve dönüşüm gerçekleşir. Dolayısıyla toplumsal denetimde İşlevsiz kalan değerlerin yerine ikame edilenler hem toplumsal denetim sağlar hem de toplumsal değişimin yönünü sağlıklı kılar. Böylece değişim sürecinde işlevsiz kalan olgusal değerlerin yerine ikame edilen olgusal değerler öncekilere göre daha denetleyici ve kapsayıcı olur.
Kürdlerin toplumsal yapısı doğrudan doğruya yaşanılan coğrafyayla ilişkili biçimde şekillenmiştir. Doğal olarak toplumsal denetimi sağlayan olgusal değerler de bu yaşam biçimine göre anlam kazanarak varlığa bürünmüştür. Kürdler de coğrafi ve siyasi nedenler toplumsal anlamda aşiret yapılanmasını zorunlu kılmıştır. Bu yapılanmanın benzerine/özdeşine dünyanın hiçbir yerinde rastlamak mümkün değildir. Dolayısıyla bu yapılanma biçimi, sosyal yaşam açısından kendisine özgü değer ve denetim mekanizmaları üretmiştir.
Bu mekanizmalar öyle bir mantığa dayanıyordu ki, baskıyla değil doğrudan doğruya gönüllülük esası üzerinden toplumda karşılık bulmaktaydılar. Sosyal yaşamla şekillenen bu mekanizmalar toplumda kayırmaya esasına göre değil, haklı olma esasına göre işlev görmekteydiler. Dolayısıyla haklılığı esas aldıklarından herkesin rahatlıkla boynunu uzatacağı mahkeme işlevini alabilmişlerdi. Çünkü bireylerini köleleştiren bir mantık üretmekten her zaman beri olup, bireylerini özgürleştiren bir mantığa dayanmaktaydılar.
Osmanlının batılılaşma isteği Kürdistan’da egemenlik oluşturma çabasıyla birleşince, doğal olarak bazı adımların atılmasına yol açtı. Bu adımlar Kürdlerin geleneksel toplum yapısını değiştirme ve dönüştürmeyi hedef aldığından süreç içerisinde farklılaşmaların oluşmasına yol açtı. Asıl etkiyi bir ulus yaratma projesi olan Cumhuriyet rejiminin kendi eğitim sistemini, iletişim ve askeri gücünü topluma dayatması oluşturdu. Dayatmaya rağmen toplum buna bünyeye dışardan zerk edilen uygulama olarak baktığı için istenilen sonuçların elde edilmesi Cumhuriyet açısından mümkün olmadı.
Son kırk/elli yıllık süreçte ortaya çıkan, eylem ve söylemleriyle toplum nezdinde karşılık bulan Kürd Özgürlük Hareketi beslendiği ideolojik söylem üzerinden bazı değerlere de aynı zamanda savaş açtı. Kürdlerde toplumsal denetimi sağlayan değerlerin toplum nezdinde değersizleştirilmesi için azami gayret sarf etti. Sonuçta eski değerlerle toplumsal denetimi sağlayan olgulara karşı yürüttüğü savaşla bir aşama kat etti. Böylece eski olguların yerini kendi ideolojik söylemini yerleştirerek aynı zamanda kendisini toplumsal denetim aracına dönüştürdü.
Gelinen bu noktada toplumun büyük kesiminde değerlere karşı lakayt davranışlar gelişti. Daha önce kurumsal aşiret varlığıyla anlamlı olabilen bireyler bir anda kendi başlarına varlık kazanarak anlamlı olduklarını fark ettiler. Bunu sağlayanın Kürd Özgürlük Hareketi olduğunun bilincindeydiler. Ancak gözden kaçırdıkları bir durumla karşı karşıya kaldılar. Temel değerler erozyona uğratıldığı için bunların yerine ikame edilen aktarmacı değerlerin toplumsal denetimi ve bütünleşmeyi sağlama gücünden yoksun olacağını fark edemediler.
Çolemerg\'de yaşananlar bize açıkça toplumsal denetimi sağlayan değerlerin değersizleştirilmesiyle ortaya çıkan sonucu göstermektedir. Değerler açısından yozlaşmaya uğrayan bir kitle oluşturuldu. Bu kitle eski denetim öğelerini artık önemsememektedir. Ancak bunların yerine ikame edilen yeni denetim öğeleri de toplum bünyesine uygun olmadığı için denetim gücü oluşturamadı. Bu nedenle değerlere bağlılık açısından serseri mayına dönüşen bu kitle artık denetlenemez hale geldi.
Hakkari/Çolemerg\'de yaşananlar gösterdi ki; toplumun ithal edilmiş düşünce ve fikirleri kabul ettiği düşünülse bile, toplumun temel değerleriyle uyuşmayan dayatmacı değerlerin toplumsal denetim açısından kadük kalacaklarıdır. Kürdlere ait temel değerleri yozlaştırarak yeni değer üretenler bakin aşiretçiliği biterdik diyerek bunu olumlamaya çalıştılar. Bakın her biriniz kendi başınıza birer varlık oldunuz diyerek toplumu yeni değerler üzerinden motive etmeye çalıştılar. Ancak bunun reel olmadığı Hakkâri’de yaşanan durumla açıkça ortaya çıktı. Hatta yılda birkaç kez farklı yerlerde toplumsal cinnet biçiminde ortaya çıkan veriler bile bunun göstergeleriydi.
Üretilen bu değerlerle Rûsîpîlerimiz, Akılmendlerimiz, Seydalarımız, Şeyxlerimiz ve kadınlarımızın yere atılan tülbentleri artık işlev gören değer olmaktan çıkarıldılar. Ne yazık ki bunun sebebi yeni denetim değerlerinin oluşması değildir. Toplumun süreç içerisinde hem Cumhuriyet rejiminin hem de Kürd Özgürlük Hareketinin oluşturduğu toplumsal yozlaşmaya uğramasıdır. Yani Kürdlerin temel değerlerine ve geleneklerine olan bağlılığın çözülmesidir.
Bir toplum kendisine ait değer ve kavramlar üzerinden tanımlanmalıdır. Eğer dışardan ithal edilen değer ve kavramlarla tanımlanmaya çalışılırsa mutlaka bir yerde beklenmeyen sorunlara neden olacaktır. Kürd toplumsal yapılanmasının temel kavramı olan aşiret yapısını batının Feodalite kavramı üzerinden okuyan mantık bir süre sonra denetlenmesi mümkün olmayan kitleler ortaya çıkarmıştır.
Feodalite, seküler mantıkla yetişen Kürd aklı evvellerinin ıskaladığı toplumsal değerleri daha da değersizleştirmek için sığındıkları sığ bir limandır. Çünkü Kürd toplumsal yapısında üretim biçimi sadece toprak üzerinden elde edilen güce dayanmamaktadır. Üretimsel araçlardan tutun üretim öğelerine kadar batının feodal mantığından tümüyle ayrı bir şekillenmedir. Aşiret reisinin halkla ilişkisi de hiçbir zaman da Avrupa’daki serflerin topraksız köylü ile olan ilişkisini yansıtmamıştır.
Sonuç:
Aşiretsel yapı Kürdlerin geleneksel yönetim biçimidir. Ki bir anlamda Avrupa öncesi demokrasi deneyiminden önce oluşan bir demokratik temayülü içinde barındırmaktadır. Bugün cumhuriyet rejimi bile hala kendisine meşruluk sağlamak amacıyla Kürdlere ait bu kurumların temayül ve gücünden yararlanmak suretiyle yarım yamalak demokrasisini bölgede işletmektedir. Zaman zaman Kürd Siyasal Hareketinin de bu temayülden yararlanarak siyasal alanda varlık kazanmaya çalıştığını görmekteyiz.
Öyleyse; Cölemerg/Hakkari de yaşananları nasıl okumalıyız sorusuna cevap arayalım.
- Kürd Özgürlük Hareketi geldiği noktada, bağımsızlık idealinden vaz geçtiğini, devletle entegre olmayı amaçladığını açıklaması,
- Hareketin siyasi kanadının da ileri sürdüğü görüşlere bakıldığında bağımsızlığın gereksizliğine vurgu yapılması,
- Başur Kurdistanı’nın bağımsızlık eşiğine geldiği bir aşamada sol literatüre sahip bazı Kürdlerin bunun intihar olacağını ileri sürmeleri,
- Eski toplumsal değerlerin ötekileştirilip, yerine ikame edilenlerden de nispi anlamda vaz geçildiğinin açıklanması, Kanaatimce Hakkâri’de yaşananlar üzerinde etkili oldu.
Çünkü topluma aşılanan hedefler üzerinden eski değerler ötekileştirilmişti. Aşılanan değerlerle amaçlanan şey hedef olmaktan çıkarılınca kitle kendisini aldatılmış hissetti. Dolayısıyla kitlenin bağımsızlık umudu ortadan kalkınca daha önce toplumsal yapı içerisinde kendisine varlık kazandıran değerlerine dönmek istedi. Ancak bu değerleri işlevli kılan öğelerin yerinde olmadığını da fark edince denetlenmesi mümkün olmayan kitleye dönüştü.
Hedefler, umutlar ve beklentileri karşılamayan her hareket sonuçta kendisini sorgulamak zorundadır. Ki Hakkari Kürdlük bilincinin en yüksek olduğu yerdi. Kürd Siyasal Hareketi açısından.
İşte Cölemerg/Hakkari çatışmalarının temel sebebini bence bunlarda aramak gerekir. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.