Federal Suriye mi, Bölünmüş Suriye mi? Türk-İsrail Çekişmesi Kırılganlığı Artırıyor
Türkiye’nin nüfuz genişletme girişimleri ile İsrail’in Suriye’nin güneyinde artan hamleleri, geçiş sürecindeki Şam yönetimini zor durumda bırakıyor. Peki, bu rekabet ülkenin geleceğini nasıl şekillendirecek?

Türkiye’nin nüfuzunu artırmaya yönelik adımları ile İsrail’in Suriye’nin güneyindeki saldırganlığı, Şam yönetimi için yeni ve tehlikeli bir dengeyi beraberinde getiriyor. Ankara’nın 81 şehirde sığınak inşası ve Tel Aviv ile ticari ilişkileri kesmesi, aynı dönemde İsrail’in Şam yakınlarında Türk istihbarat faaliyetlerini hedef aldığını iddia ettiği operasyonla birleşince, gözler bu iki aktörün rekabetinin Suriye’ye olası etkilerine çevrildi.
Suriye’nin iç dengeleri ise hâlâ kırılgan. Kürtler ve Dürziler belirsiz bir çizgide dururken, Demokratik Suriye Güçleri (DSG) özerklik talebini yineliyor. Yeni geçiş yönetiminin başındaki Ahmed el-Şara ise toplumsal farklılıkları yönetmekte zorlanıyor. Bu tablo, hem siyasi hem de güvenlik eksenli yeni riskler yaratıyor.
İran’ın Yerine Türkiye mi Geçecek?
Siyasi analist Ahmed Şeyho, Suriye’nin kaderinin hep bölgesel güçlerin vesayetinde şekillendiğini söylüyor. Ona göre İran’ın etkisinin Türkiye ile ikame edilmesi, ülkenin karar mekanizmalarının bağımsızlığına katkı sağlamayacak. Şeyho, Türkiye’nin varlığını “daha tehlikeli” olarak nitelendiriyor; coğrafi yakınlık ve Osmanlı geçmişine atıfta bulunarak, Şam’ın ancak Arap dünyasına yeniden entegre olarak istikrar bulabileceğini savunuyor.
Türkiye-İsrail Çatışması Mümkün mü?
Iraklı strateji uzmanı Hüsam Butani ise Ankara’nın yeni hamlelerini, özellikle balistik füze programı ve sığınak projelerini, bölgesel dengelerdeki kırılmalarla ilişkilendiriyor. Ona göre Türkiye doğrudan İsrail’le savaşa girmese de, Gazze savaşı sonrası kesilen ticari ilişkiler ve Şam yakınlarında Türk hedeflerine yönelik İsrail operasyonu, Ankara’nın Tel Aviv’e karşı daha sert bir tutum aldığını gösteriyor.
Butani, Türkiye’nin bu adımlarını Suriye ve İran’ın boşalttığı alanı doldurma girişimi olarak okuyor: “Ankara, Suriye’de nüfuzunu genişletmek istiyor ancak artan İsrail müdahaleleri bu planları zorlaştırıyor.”
Türkiye "Büyük Müttefik" mi Oluyor?
Suriyeli gazeteci Firas Alavi, Türkiye’nin İran gibi doğrudan kontrol peşinde olmadığını, kendisini “bölgesel müttefik” olarak gördüğünü belirtiyor. Ona göre Şam yönetimi, İsrail ve Türkiye arasında doğrudan çatışmadan kaçınmak için “itidal politikasını” sürdürüyor. Ancak bu durum, Türkiye ile ilişkilerde zamanla gerilime neden olabilir.
Azınlıklar ve Lübnan Modeli Riski
Alavi, bazı güçlerin Suriye’de Lübnan benzeri bir model oluşturmaya çalıştığını söylüyor. Özellikle İran’ın Aleviler ve DSG ile ilişkilerine işaret eden Alavi, uluslararası ortamın bu senaryoya mesafeli olduğunu da hatırlatıyor.
Suriye’nin Birliği Tehlikede mi?
İsrailli araştırmacı Yusri Khizran ise Dürzilerin güvenlik kaygılarını vurguluyor. Ona göre, geçmişte El Nusra ve IŞİD’in saldırıları hafızalarda taze ve Dürziler, yeni yönetime karşı mesafeli. Bu da federal bir yapının, yani Kürtler, Dürziler ve Alevilerin özerk yönetimlerle merkezi bir devletin yan yana var olabileceği bir senaryonun giderek daha olası hale geldiğini gösteriyor.
Yunan siyaset bilimci Spiros Sofos da bu görüşe katılıyor: “Türkiye ve İsrail’in müdahaleleri, Suriye’yi parçalı bir egemenlik alanına dönüştürüyor. Bu yapı uzun vadede ne istikrar, ne barış, ne de yeniden inşa için umut vadediyor.”
Türk-İsrail rekabeti, şimdilik doğrudan savaşa dönüşmese de, Suriye’nin kırılgan siyasal ve toplumsal dokusunu daha da zorluyor. Federal bir yapının mı yoksa fiili parçalanmanın mı öne çıkacağı, büyük ölçüde bölgesel aktörlerin adımlarına ve Şam yönetiminin içeride uzlaşı üretme kapasitesine bağlı.(Raseef22)
Son güncellenme: 12:49:25